“…Canım babacığım… Hep düğünümde dans etmeyi hayal ederdin… Ama içimden bir ses bana tahminimde haklı olduğumu söylüyor: Bu gece dans etmeyi istemezdin!...” Gösterime girdiği 1983 yılında büyük beğeni toplamış, senaryosu Nobel ödüllü Yidiş1 yazar Isaac Bashevis Singer’in “Yentl the Yeshiva Boy” adlı kısa öyküsüne dayanan romantik müzikal dramanın “Tomorrow Night” (Yarın Gece) adlı şarkısından birkaç dizeydi okuduğunuz… Öğrenme isteğiyle yanıp tutuşan Yentl (Barbra Streisand), din eğitimi alabilmek amacıyla erkek kılığına girmiş; işler çığırından çıkınca da, delice âşık olduğu Avigdor’un (Mandy Patinkin) ayrıldığı nişanlısı Hadass’la (Amy Irving) evlenmek zorunda kalmıştır. Barbra Streisand’ın başrolde oynadığı, aynı zamanda güçlü ve özgün sesiyle baştan sona birçok şarkıyı seslendirdiği ünlü müzikal drama, farklı dallarda Akademi ve Altın Küre ödülleri kazanmıştı. Bashevis Singer’in bu iddialı Hollywood yapımından asla haz etmediğini; “à la Streisand Yentl”a zehir zemberek eleştiriler getirdiğini bilir miydiniz? Peki ya ünlü yazarın “Yentl the Yeshiva Boy” öyküsündeki ilham kaynağının, kendisinden on bir yaş büyük ablası, yazar Esther Singer Kreitman olduğunu?        

"Ablam anneme, büyüdüğünde ne olabileceğini sorduğunda, annem bu soruya yine bir soruyla yanıt vermişti: ‘Bir kız ne olabilir ki?’ O yıllarda dindar evlerden gelen kızlar için tek bir seçenek vardı: kocasına itaat ederek ve ona çocuk doğurarak eve mutluluk getirmek. Bathsheva kızını, kendisinin katlandığı sıkıntılardan ve gerçekleştirilmesi mümkün olmayan hayallerden uzak tutmak istiyordu: kendi düşüncesine göre, ‘kayıp bir ruh olmaktansa, bir sağmal inek olarak yaşamak’ evlaydı…” Yazar, Israel Joshua Singer (Esther Kreitman’ın erkek kardeşi)

Singer kardeşler (soldan sağa): Isaac Bashevis (1902-1991), Israel Joshua (1893-1944), Hinde Esther (1891-1954)

Singer kardeşler Isaac Bashevis ve Israel Joshua kitaplarında bizleri, Doğu Avrupa’nın henüz Holokost’ta kül olmamış cıvıl cıvıl “shtetl2”larında, getto sokaklarında gezintiye çıkarırlar. Artık yalnızca kitaplarda, filmlerde var olacak erken 20. yüzyıl Yahudi Varşova’sı, tüm renkleriyle karşımızdadır: derme çatma, izbe binaları; vagon tekerlekleri, at toynakları ve insan adımları ile yassılaşmış parke taşlı yolları; sokak satıcıları; dini konuları biteviye tartışan sakallı erkekleri; pazarda malını satan, evini çekip çeviren yıpranmış, inançlı kadınları; derslerine koşuşturan Yeşiva3 çocukları; sarhoşları, hırsızları, kumarbazları... Öte yandan, Singer kardeşlerin - özellikle Isaac Bashevis’in - kitaplarının müptelası olan okurların pek azı, yine yetkin bir yazar olan ve aynı dünyayı kadın gözüyle anlatmış bir ablaları olduğunu bilir.

İlk baskısı 1936 yılında yapılmış olan yarı otobiyografik romanı “The Dance of the Demons”da (Şeytanların Dansı), Hinde Esther Singer Kreitman, bir haham kızı olan Deborah’ın hayatının dört yılını anlatır. Deborah kız olarak dünyaya geldiği için, okumayı tutkuyla arzuladığı kitaplar ona yasaktır. Kendisinden beklenen, sırtına yüklenen ev işlerini sorgusuz sualsiz yapması ve ailesinin uygun bulduğu bir damat adayıyla evlenip, iyi bir eş ve anne olmasıdır. Isaac Bashevis bir söyleşisinde; okumayı, öğrenmeyi ve geleneksel çerçevenin dışına çıkabilmeyi çok arzulamış, ancak engellenmiş olan ablası Esther’in, “Yentl” adlı öyküsüne ilham kaynağı olduğunu belirtmiştir… Zarafet ve tutkuyla kaleme alınmış olan “The Dance of the Demons” (sonraki baskısında "Deborah"), ne yazık ki yaşadığı yıllarda değeri yeterince anlaşılamamış, günümüzde ise pek az hatırlanan bir yazardan geriye kalan nadir bir mücevher niteliğinde…

"Bathsheva (anneannem), annemin sarılmak üzere havada açık bekleyen kollarının ulaşamayacağı bir mesafede duraklıyor. Ve sonra, ağzından şu sözler dökülüyor: ‘Aslında, Hindele (Esther), sen o kadar da çirkin değilmişsin. Ben hep senin Lena’dan dahi daha çirkin olduğunu düşünürdüm.’ Lena - bunu annemin alte heim (Yidiş ‘eski ev’) masallarından biliyorum - köyün delisiydi… Anneannem hâlâ, onu bir kadın olarak yaratmış, böylelikle haham olabilmesini; Tora, Talmud ve Kabala konusundaki bilgisini alenen paylaşabilmesini engellemiş olan Yaradan’ını ne affedebiliyor, ne inkâr edebiliyor. Bir kız evlatla lanetlenmişken, bir de üstüne iki oğlu Yahudilikten uzaklaşmış…”  Gazeteci, yazar, çevirmen Maurice Carr (Esther Kreitman’ın oğlu) Singer aile toplantısından (1927, Swider/Polonya) izlenimler 


Diğer “Diğer Singer”…

Edebiyat eleştirmeni Irving Howe, Commentary Dergisi’ndeki yazısında, Yidiş edebiyatında iki Singer bulunduğunu; her ikisi de çok iyi yazarlar olmakla birlikte, güçlü oldukları alanların farklı olduğunu belirtir. Howe’a göre, “Diğer Singer” olarak söz ettiği ağabey Israel Joshua, Yidiş dilinde yazmış az sayıda gerçek romancıdan biriydi. Ancak Howe, edebiyatçı bir “Diğer Singer” daha bulunduğunu, nedense göz ardı etmiştir: iki kardeşin ablaları Hinde Esther Singer Kreitman. Oysa Isaac Bashevis 1956 yılında yayınlanmış “In My Father’s Court” (Babamın Danışma Odasında) adlı anı kitabında, “Ailemizde edebiyat kıvılcımlarını ilk çakmış kişi, ablam Esther’di” der. Birçok eleştirmene göre, Kreitman göz ardı edilmemesi gereken bir edebi yeteneğe sahipti. O zaman bu isim niçin birçoğumuza yabancı?  

Edebi eleştirmen Dr. Dafna Clifford, Esther Kreitman’ın kitaplarını okuduğu zaman, iki sorunun zihnine takıldığını söyler: Öncelikle, bu denli yetenekli bir yazar, neden geride bu kadar az eser bıraktı? Yaşam koşullarını incelediğinde ise, bu sefer farklı bir soru zihnine takılır: Nasıl oldu da herhangi bir şey yazabildi? Kısa öykü yazarı ve çevirmen Ilan Stavans ise, 80’li yıllarda bir sahaftan satın aldığı, Isaac Bashevis Singer’in sararmış karton kapaklı “The Séance and Other Stories” (Seans ve Diğer Öyküler) adlı kitabının başındaki ithaf cümlesinde yapılmış bir yazım hatasına dikkat çeker: “Sevgili ablam Minda Esther’in anısına”… Stavans’a göre bu özensizlik, Hinde Esther Singer’in hayatının başından sonuna peşini bırakmamış olan şanssızlık ve haksızlıkların bir özeti niteliğindedir! 

“Bize doğru yaklaşan, dayım Shiya (Israel Joshua Singer)… Annem neşe ve ıstırap yüklü bir haykırışla dayıma doğru koşuyor; onu kardeşçe sevgiden öte bir tutkuyla kucaklıyor. Dayım ise kurtulmaya çalışıyor; geriye doğru bir adım atıyor; anneme keder ve tiksintiyle karışık bir bakış fırlatıyor. Annem mahcup. Gözlerini hızlı hızlı kırpıştırıyor; ruju taşmış alt dudağını ısırıyor ve erkek kardeşinin sözcüklere dökmediği duygularını okuyor: 'Sen, Hindele, bu aile toplantısına acıma duygusuyla davet edildin; hadi şefkat diyelim… Ama asla sevgi değil! Ve bu kadar sinir bozucu olduğuna göre de, kocana ne kadar çabuk geri dönsen, o kadar iyi!’…”  
Gazeteci, yazar, çevirmen Maurice Carr (Esther Kreitman’ın oğlu) Singer aile toplantısından (1927, Swider/Polonya) izlenimler


İstenmeyen kız çocuk…   

Kreitman 1891 yılında, Polonya’nın Lublin kenti yakınlarında, Bilgoraj adlı bir shtetle’da dünyaya gelir. Rivayete göre erkek bebek dileyen annesine, doğumuyla büyük bir hayal kırıklığı yaşatmış olan Hinde Esther, ömrünün ilk üç yılını, altı çocuklu bir sütannenin - kocasının da aynı odada ayakkabı tamir ettiği - tek göz odalı evinde; yatağının konulabileceği tek boş alan olan tozlu, örümcek ağı kaplı bir masa altında geçirir. Yalnızca ihtiyaçlarının görülmesi için yerinden kaldırılan, sevilmeyen, okşanmayan Hinde Esther, hayatı boyunca ağır ruhsal ve bedensel rahatsızlıklarla boğuşacaktır.  

Haham olan babası Pinkhes Mendl Singer ve eğitimli bir kadın olan annesi Bathsheva Zylberman Singer, Hinde Esther’e çok arzuladığı eğitimi vermeyi reddederler. Singer kardeşler arasında Avrupa edebiyatını incelemiş ilk kardeş olan Hinde Esther, babasına ait bir dilbilgisi kitabını gizlice okuyarak, kendi başına Rusça öğrenir. Hinde Esther’in çocukluğu süresince ailenin maddi sıkıntıları, annesi ile babası arasında daimi bir sürtüşme nedeni, çocuklar açısından ise sürekli bir sıkıntı kaynağı olmuştur. 19 yaşına geldiğinde, artık ailesinin ücretsiz hizmetlisi ve çocuk bakıcısı olmaktan bezmiş olan Hinde Esther, hiç tanımadığı Abraham (Avrom) Kreitman ile evlenip Antwerp’e taşınmaya karar verir.


Londra’da yerleşik Yidiş yazar ve gazeteciler toplantısı (1949); Esther Kreitman (önde); A.M. Fuchs (ayakta, sol başta); Kaynak: Hazel Karr arşivi

Singer ailesinin ilk yazarı…  

Erkek kardeşlerinden Israel Joshua’ya göre, ablası Esther henüz yirmi yaşındayken övgüye değer bir kısa öykü birikimine sahipti. Ancak onları yayınlamak aklına ucundan dahi geçmemişti. Esther öykülerini yalnızca Israel Joshua’ya ve annesine göstermişti – ve annesi hiçbir yorum yapmamıştı. Avrom Kreitman’la evlenmek üzere, annesi Bathsheva’yla birlikte trene binen Esther, annesinin tavsiyesiyle öykülerini yırtıp trenin penceresinden dışarı savurur. Esther kaderini, bir yazardan ziyade bir eş olarak benimsemiş görünmektedir. Ancak, zaman geçtikçe, yazma isteğine gem vuramayacaktır.

Varlıklı bir iş adamının oğlu olan Avrom, Antwerp’te elmas yontucusu olmak üzere eğitim görmektedir. Avrom Kreitman’la evlenip Antwerp’e yerleşen Esther’in ilk icraatı, evli bir dindar kadın olarak takması beklenen “sheitel”ını (peruk) atmak, kocasını da sakalını tıraş etmeye ikna etmek olur. Bu gelişmelerden haberdar olan kayınpederi, oğlu Avrom’un ailesine yaptığı maddi yardımı keser. Kreitman’ın çocuğu ve şefkatinin odak noktası olacak Moshe (Morris Kreitman, takiben “Maurice Carr”) (1913-2003) Antwerp’te dünyaya gelir.

“Viyana’dan Londra’ya gelen büyükbabam (annemin babası) A.M. Fuchs4, bir gün şapkasını başına oturttu; eldivenlerini taktı ve Lolinka’sı (kızı Lola) ile birlikte Yidiş yazar Esther Kreitman’a bir nezaket ziyareti yaptı. İşte bu ziyarette ilk defa Lola’yı (annem) gören Maurice (babam), gerek güzelliği, gerekse babası ile kurduğu rahat diyalog karşısında büyülendi. O zamanlar Lola hâlâ evliydi; o yüzden babaannem Esther, biricik oğlu Maurice’in Lola’yı Londra’da gezdirmesini teklif etmekte bir sakınca görmedi – işte burada hata etti: Çünkü ben oldum! Bunun üzerine Lola boşandı ve babamla evlendi…”
“…Ocak ateşinin etrafında oturan annemin sarı saçlarından yansıyan haleyi, Esther’in koyu renkli saçlarının kıvrımlarını, her ikisinin birbirlerine sarf ettikleri nahoş sözleri ve ikisinin ortasında, rahatsız bir şekilde bir tabureye tünemiş oturan, uzun boylu, çekingen, güvensiz babamın, bu iki öfke topu karşısında ne yapacağını bilemez duruşunu hatırlıyorum. Lola onu baskıcı annesinden kurtardığını düşünmekteydi; Esther ise, oğlunun kendisinden çalındığını…” Ressam, çevirmen Hazel Karr (Maurice Carr’ın kızı; Esther Kreitman’ın torunu)

Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle birlikte Londra’ya taşınan Esther ve ailesinin yaşantısı bundan böyle, Islington ve Hackney’deki Yahudi mahallelerinde, rutubetli ve az ısınan bir kiralık evden diğerine, yokluk içinde geçecektir. Gündüz evinde terzilik yapan Esther, geceleri mutfak masasında, Londra’nın Yidiş edebi dergisi “Loshn un Lebn” (Dil ve Hayat) için, kahramanları ve haydutları ile “shtetl”ları canlandırdığı öyküler kaleme alır. Öyküleri, Yidiş günlük gazetelerde ve Varşova, Paris, Antwerp, Londra, New York, Buenos Aires ve Toronto’da yayınlanan edebi dergilerde yer alır.  

Esther Kreitman’ın 1936 yılında Polonya’da yayınlanan ilk romanı “Der Shaidim Tantz”ın (Şeytanların Dansı) İngilizce çevirisi, hararetli övgülere mazhar olur. Bununla birlikte, Kreitman’ın Askala’yı5 öven ilk kadın yazar olduğu, nedense dile getirilmez. Antwerp’teki Yahudi elmas tüccarlarının yaşamlarını konu alan, 1944 tarihli ikinci romanı “Brilyantn” yine olumlu eleştiriler alır.

     
Esther Kreitman ve oğlu Morris Kreitman (Maurice Carr) (1948); Kaynak: Hazel Karr arşivi  

Oğlu Maurice Carr’a göre, Kreitman asla Singer soyadını şan şöhrete tahvil etmeye kalkışmamış, mecbur bırakıldığı, sevgisiz bir evliliğin simgesi olan Kreitman soyadına bağlı kalmıştır. Üçüncü eseri, bir öykü kitabı olan “Yikhus”(Soy) 1950 yılında yayınlandığında, Kreitman artık eserlerinin olumlu eleştiriler almasına alışkındır. Ancak edebi başarıları onu mutlu etmeye yetmez. Yazar ve editör Clive Sinclair, Esther Kreitman hakkında şöyle der: "Görünen o ki hiçbir şey Esther’in üzerinde, hayatının erken döneminde yaşadığı dışlanmışlığın izlerini silemedi; bu onun kendi içinde yaşadığı “Şeytanların Dansı”ydı: öfke, keder, çelişkili arzular, kardeşlerine duyduğu kıskançlık ve nihayetinde bir kadın olarak ortaya koyduğu yaratıcılığın, aklın ve hırsın yol açtığı yalnızlık ve ona ödettiği bedel…”

Akademisyen Anita Norich’e göre, Singer kardeşlerin üçü de çocukluklarının Varşova’sı üzerine yazmışlardır; ancak erkek kardeşlerin çok daha keyifli anıları vardır. Norich cinsiyet kaynaklı önemli farklılıklara dikkat çeker: “Israel Joshua ve Isaac Bashevis Singer geçmişi yeniden yaratmaya çalışırken, Esther Kreitman geçmişten özgürleşebilme arayışındadır...”

Hinde Esther Singer Kreitman 1954 yılında, 63 yaşında Londra’da vefat etti. Bedeni, vasiyeti doğrultusunda - Yahudi dini kurallarına aykırı bir şekilde - yakıldı. Yine Sinclair’e göre, "Kreitman, yaşamı boyunca ona eziyet etmiş olan şeytanların, ölümünden sonra mezarda bedenine yapabileceklerinden dehşete kapılmıştı. Şeytanları ters köşeye yatırmak, böylelikle bir nebze de olsa huzur bulmak istiyordu…“

Dipnotlar
1
Aşkenaz Yahudilerinin geleneksel dili
2 Holokost öncesi Doğu ve Orta Avrupa’da, ağırlıklı olarak Yahudilerin yaşadıkları kasaba ve köyler 
3 Yahudi din okulu
4 Yidiş kısa öykü yazarı Abraham Moshe Fuchs (1890-1974)
5 Yahudi Aydınlanması

Kaynakça
Singer Kreitman, Esther. “The Dance of the Demons”. Çeviren: Carr, Maurice. Feminist Press. 2009.
Carr, Maurice. Çocukluk anıları. Hazelcarr.com. Web. Makale.
Karr, Hazel. “My Grandmother Esther” (“The Dance of the Demons” kitabı içinde). 2009. Makale.
Sinclair, Clive. “The trammeled talent of Isaac Bashevis Singer's neglected sister”. Lilith. 1991. Web. Makale.
Goldman, Ari. L. “The Long Neglected Sister of the Singer Family”. Nytimes.com. 4 Nisan 1991. Web. Makale.
Wise, Yaakov. “The First Jewish Feminist?” Jewish Quarterly. 2015. Web. Makale.