HABER - Garabet Orunöz
Bu yıl da Uluslararası Hrant Dink Vakfı Ödülleri 15 Eylül günü çevrimiçi bir törenle doğru sahiplerini buldu, Ödülün jürisinde 2019 yılı ödül sahibi, kadın hakları savunucusu Nebahat Akkoç, çevre ve insan hakları aktivisti Agnes Kharsiing, yönetmen Emin Alper, yazar Tanıl Bora, hukukçu Cesar Rodriguez Garavito, yönetmen Robert Guediguian, Avukat Viviana Krsticevic, çocuk hakları aktivisti Molly Melching, yazar ve diplomat Şafak Pavey, siyaset bilimci Füsun Üstel ve Hrant Dink Vakfı Başkanı Rakel Dink yer aldı.
Bu anlamlı ödülün sahipleri Mozn Hassan ve Osman Kavala’yı yürekten kutluyorum. Mozn Hassan, Mısır’da kadına yönelik cinsel şiddetin ve kadın hakları ihlallerinin görünür kılınması için mücadele eden, Ortadoğu ve Kuzey Afrika genelinde feminist hareketin öncülerinden olan bir isim. Osman Kavala’yı ise daha yakından tanıyoruz. Ödül metninde de yer aldığı gibi, kültür-sanat aracılığıyla insan hakları ve toplumsal diyaloğun güçlendirilebileceğini gösteren, hayatını çoğulcu ve demokratik bir toplum inşasına adayan Osman Kavala’ya verilen ödül, çok doğru, çok yerinde bir karar.
Mozn Hassan
Niçin Osman Kavala’ya verilen ödülü doğru karar olarak içselleştirdiğime gelince... Hrant Dink, yirmi seneye yakın evi bildiği Kamp Armen’de yöneticilik yaptı. Kötü olan, kendi döneminde, 12 Eylül darbesinin olması ve devletin “Burayı boşaltın!” demesiydi. 1961’den 1983 yılına kadar, 1500 yetime ev sahipliği yapmış, yuva olmuş, ana-baba ocağı şefkatiyle yetişmiş dünün çocukları, hiçbir zaman yuvalarını unutmamış ve geri almak için de vazgeçmemiştir. Kamp Armen’e el konulduğu günden, öldürüldüğü güne kadar, Kamp Armen’in geri alınması için mücadele eden Hrant Dink’in her zaman yanında olan Osman Kavala, Hrant’tan sonra da, Hrant’ın çabasına destek vermekten geri kalmadı.
Osman Kavala
“Kaybolmayın Çocuklar”
Osman Kavala, Ermenistan-Türkiye Sinema Platformu’nun (ETSP) düzenlediği, “Birlikte Film Yapalım” projesine verdiği destek ile Hrant Dink’in “Kaybolmayın Çocuklar” köşe yazısının kısa kurgu film olmasını da desteklemiştir. 8 Kasım 1996 yılında Agos Gazetesi’nde yayınlanan o yazısında Hrant Dink şunları yazmıştı:
“Bizim yetimhane, ayrılanlarla buluşanların, kaybolanlarla bulunanların merkeziydi sanki. Garabed’le Flor mesela. Çocuk yaşta ana babalarını kaybeden bu iki genç, aradan 15 yıl gibi bir zaman geçtikten sonra ancak yaşamın tatlı bir rastlantısı sonucu kavuşabildiler birbirlerine. Garabed yıllarca o yetimhanede okumuş ve ekmek kavgası için atıldığı dış yaşama bir türlü alışamadığından olsa gerek, yetimhaneyle bağlarını hiç koparmamıştı. Her hafta sonu ziyaret ettiği yetimhanede, genç ablalardan Flor’a bir başka ısınmıştı içi. Flor ise küçük yaşta evlatlık olarak verildiği bir ailenin yanında, bir erkek kardeşi olduğunun bilgisiyle büyümüş, tatlı bir genç kız olmuştu. Önceleri elbette tanımamışlardı birbirlerini. Aslen Malatyalı olmaları, annem babam gibi Malatya’nın ıcığını cıcığını bilen kişilerin de sağdan soldan bu işin araştırmasını yapmalarına yardımcı olmuş ve babam sonunda müthiş gerçeği ortaya çıkarmıştı. Flor ve Garabet kardeştiler. Nasıl unuturum, onlara bu gerçeği söylediğimizde birbirlerine doğru koşuşlarını? Garabet’in “Kuyrik kuyrik” [Ermenice ‘abla’] diye deniz kenarına, ablasına koşuşunu. Şimdi içinizden “tam da Türk filmi” diye mırıldananlarınız olacak, ama ne yapalım ki olay ortadaydı ve yaşanıyordu. Garabet de Flor da daha sonra birbirlerinden hiç kopmadılar ve bugün her ikisi de çoluk çocuğa karıştılar ve hep birbirlerine yakın kaldılar. (…) Kaybolmayın çocuklar! Kaybetmeyin analar! Kaybolan çok insan var, bulun onları analar!”
O yazıdaki Garabet bendim! “Kaybolmayın Çocuklar” ise Kamp Armen’in çocuklarına adanmış bir filmdi. Bu kısa film sayesinde oluşan duyarlı kamuoyu, 6 Mayıs 2015 günü yıkımına başlanan Kamp Armen’i yıktırmamış ve tapusunun iadesine kadar sürdürülen bir direniş ile Kamp Armen’i geri almıştır. Her ne kadar Hrant Dink bunu gözleriyle görmese de, ruhuyla hissettiği inancındayım.
Ödül aldığı gün, mahpusluğunun 1050. gününü tamamlayan Osman Kavala, cezaevinden ilettiği mektupta, “Farklı toplum kesimleri, farklı ülkelerde yaşayanlar arasında oluşmuş önyargıların, aklı kullanarak, konuşarak ve dinleyerek aşılabileceğine inanıyorum” cümlesiyle her şeye rağmen diyaloğun öneminin altını çizmiştir. Ben ise, Hrant Dink’in en büyük arzusunun gerçekleşmesine vesile olmuş kişi olan Osman Kavala’ya verilen ödül neden beş yıl gecikmiştir, merak ederim.
Mozn Hassan ve Osman Kavala’ya saygıyla!