Ara verme anlamına gelen “mola” ile belirli bir süre etkin olan toplumsal beğeni anlamına gelen “modanın” aslında tek ortak noktaları kelimelerinin ses benzerliği değil… Bu sayfalarda; soluksuz koştuğumuz hayatımıza kısa bir “mola” verirken; en beğendiklerimizi, nam-ı diğer en “modayı” yanı başımıza alıyoruz.
6 Mayıs’ta, sokağa çıkmayı nispeten daha az tercih ettiğimiz günlerde, Gregoryen Takvime göre kutlanan ‘Hıdırellez Bayramı’ ile bu yıla özel sessiz sakin yaz mevsimine adım atmıştık. 8 Kasım’a kadar geçen bu sürede yaz olarak anılan ‘Hızır Günleri’, adı üzerinde ‘hızır gibi’ geçti diyorsanız, size katılmamak ne mümkün...
Şimdi sıra; “Kasım Günleri” nam-ı diğer kış mevsimini, 8 Kasım’da karşılamakta. Bu kışı karşılarken bir değişiklik yapalım, kollarımızı açalım, soğuktan korkmayalım, kış bizi sarıp sarmalasın, içimizi ısıtsın... Hazırsanız kışa, kısa molalarla ve en moda notlarla “merhaba” diyoruz...
Moda:
Telefondan müzik, podcast dinlemek, sosyal medyada hesaplar arası trekking yapmak bir yana, keyifli bir uygulama (application) keşfetmenin tadı da bir başka değil mi? İki eski dost olan Rozi & Etel’in girişimiyle kurgulunan ‘bi işaret’ uygulaması beni adeta yakaladı. Neden mi? Çünkü aslında insan daima bir cevap arayışındadır. Bazen karar vermekte zorlanırız... Hani aklımızda bir soru vardır cevabını bilmiyoruzdur, merak ediyoruzdur... İşte öyle anlarda, evrenden ‘bi işaret’ isteriz, bize yardımcı olması, yol göstermesi için... Elbette kesin bir doğruluğu olmadığını da biliriz ama içimizi rahatlatır bazen... İşte bunların bir uygulamaya dönüştürülmüş halidir ‘bi işaret’. Aklınızdan geçen sorulara ait cevapları şarkılardan, kartlardan isteyebilirsiniz veya o gün enerjinizi yükseltmek için neler yapabileceğinizi sorabilirsiniz. Öyle kahvelere, fallara bakma devri bitti. Telefonunuza ‘bi işaret’ uygulamasını indirin ve kalbinizin sesini açın. Unutmayın, tesadüf diye bir şey yoktur!
Mola:
Apple’ın artık, yeni model iPhone kutularında şarj adaptörü ve kulaklık bulundurmayacağını öğrendiğimde, sebebinin ne olduğunu araştırdım. Şirketin, karbon salımlarının ve değerli maden tüketiminin azaltılmasına destek olduğunu öğrendiğimde ise oldukça şaşırdım ve takdir ettim. Aslında, bahsi geçen elektronik atık sorunu iPhone adaptör ve kulaklıklarından da öte, bir küresel sorun. Peki, nedir elektronik atık, neden zararlı ve bu sorunun önüne geçmemiz için bilinçli tüketici olarak ne yapmamız gerekiyor? Elektrikli ve Elektronik eşyaların kullanım ömrü dolduğu anda “Atık Elektrikli ve Elektronik Eşya” olarak adlandırılır. Elektronik cihazların üretiminde kurşun, cıva vb. gibi birçok ağır metal bulunduğundan, atık haline gelmiş elektronik cihazların, çevre ve insan sağlığına etkilerini minimize etmek amacıyla kaynağında ayrı toplanmaları ve geri dönüşüme kazandırılmaları gerekmektedir. Ülkemizde belediyelere ulaştırılan e-atık ihbarları ekiplerce toplanarak, değerlendirilmek üzere ilgili kurumlara teslim edilmektedir.
Siz de sonbahar temizliğinizi yaparken bu sefer, kıyafetten öteye geçin. Evinizde, ofisinizde çalışmayan, kenarda duran, küçük ev aletleri, akıllı olmayan telefonlarınız, ince uçlu şarj aletleriniz, oyuncaklar, spor ekipmanlarınızı gözden geçirin ve ilgili kurumla iletişime geçerek elektronik atıklarınızı bağışlayın, geri dönüştürülmesine yardımcı olun.
Mola:
Kapalı alanlarda bulunmayı tercih etmediğimiz dönemlerden geçerken, İstanbul’da 4 mevsimde keşfetmeyi istediğim semtler listem iyi ki var ki, her hafta sonu daha önce adımımı atmadığım bir sokakta kendimi bulabiliyorum. Size yürüyerek keşfetmenizi önerebileceğim semtlerin başında gönlü hafifleten ‘Çukurcuma’ var. Kendinizi semte varır varmaz sokakların birinden yokuş aşağı bırakın ve antika dükkânların yamacından, ağaçlı sokaklara dönüş yapın. İşte böyle gezinirken, bitkiler arasında gizli kalmış ‘Cuma’ya uğramanızı ayrıca öneririm. Dünyadan kopmanızı sağlayabilecek, hayatınızı yavaşlatabilecek, sunduğu kaliteli lezzetlerle fark yaratan bir kafeden öte, keyif veren bir mekân. Arkadaşınızla, ailenizle, yakınınızla, bahçesinde kahve içmelik, leziz tatların tadına varmalık bir yer. Cuma’ya uğramayı şimdiden planınıza almanızı öneririm.
Mola:
Mevsiminde sebze ve meyveyi tüketmenin bilincindeysek, sonbaharın gelişiyle tezgâhlarda bolca görülen armudu da mutfaklarımızda bulundurma vaktidir. İçerdiği yüksek lif oranıyla sindirim sistemini düzenleyen, mide rahatsızlıklarına iyi gelen armut aynı zamanda C vitamini deposudur. Kan şekerini dengeleyen armudu elbette doğru şekilde yıkadıktan sonra kabuklarıyla birlikte güvenle tüketebilirsiniz. Ne şanslısınız ki, ben de size mutfağınızda kolayca hazırlayabileceğiniz, hem görüntüsüyle gözlerinize, hem de tadıyla midenize ziyafet yaşatacak üstelik tatlı olduğu halde suçluluk hissettirmeyecek masum bir tarif sunacağım.
İşte tüm malzeme miktarlarını tercihinize göre ayarlayabileceğiniz ‘Tahinli Armut Tatlısı’ tarifi: Tencereye alacağınız kabuğu soyulmuş armutlarınızın üzerini geçecek kadar su ve istediğiniz kadar pekmez ekleyip, armutlarınız yumuşayana kadar çubuk tarçın, karanfil, birkaç limon damlası ile pişirin. Armutların suyunu süzüp, dik olarak tabağınıza alın, çubuk tarçınla süsleyin ve üzerine tahinle az miktarda pekmez gezdirin. Misafirinize gururla sunacağınız tatlınızı ara öğün olarak afiyetle yiyebilirsiniz.
Moda:
Türkiye’de 24 Kasım’da kutlanan Öğretmenler Günü, her sene elimizde çiçeklerimizle öğretmenlerimizi ziyarete gitmeye alışsak da, bu yıl fiziksel mesafelerin çok ötesinde, birçok sorunun gölgesinde kalacak. Konuşmasıyla, duruşuyla, davranışlarıyla, hayata dair verdiği öğütleriyle öğrenciler için örnek olan öğretmenlerin ortak sorunu öğretmenlik mesleğinin itibarsızlaştırılması. Özellikle yaşanan pandemi nedeniyle uzaktan eğitime geçilmesiyle adeta tüm sorumluluğun öğretmene yüklenmesi ve geç saatlere kadar çalışma zorunluluğu, canla başla çalışan öğretmenlerin diğer sorunları arasında.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ve Dünya Çalışma Örgütü (ILO) tarafından ilan edilen Öğretmenler Günü ile 1994 yılında öğretmenlerin statüsü ve haklarına yönelik atılan önemli adımın devam ettirilmesi için toplum olarak üzerimize düşeni özellikle gelecek nesil için yapmamız gerektiğini hatırlatmak isterim.
Moda:
Bir giysinin önünü, yakasını ve bileklerini iliklemek için kullanılan basit bir kilitleme yöntemine ‘düğme’ diyoruz. Kısacası düğme aslında basit bir şey. Ama bu basit şey takvim yaprakları 19 Kasım 1938’i gösterdiğinde bambaşka bir anlam kazanmış. Bir tabut düşünün, Türk Bayrağı’na sarılı, üzerine renk ahenk düğmeler yağmış. Sahneyi gözünüzün önüne getirmek bir hayli zor biliyorum. Öyleyse gelin, Sunay Akın anlatana kadar sebebi bilinmeyen bir efsane olarak yıllardır anlatılan ve Karaköy esnafının şahit olduğu o olayı, Atatürk’ü Anma Günü’ne özel olarak birlikte kısaca hatırlayalım.
Mustafa Kemal Atatürk’ün naaşı İstanbul’dan ayrılıyor, Ankara’ya götürülecek. Tüm askeri ve bürokratik nizamlar hazır, naaş İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’ndan alınarak, şehirle vedalaşacak ve Ankara’ya nakledilecek. Karaköy’den geçerken birdenbire “çıt” diye bir ses.
“Çıt! Çıt! Çıt!”
Gökyüzünden düğme yağdı biliyor musunuz? Atatürk’ün bayrağa sarılı tabutuna düğme yağdı. Rengârenk düğmeler! O ana tanıklık edenler, her renkten düğmenin yokuşun iki yanından rengârenk dolu taneleri gibi tabutun üstüne yağdığını anlatıyor. O caddedeki dükkânlarda, bürolarda Türkiye Cumhuriyeti’nin Yahudi vatandaşları, önderlerini, bu güzel insanı kendi matem geleneklerine göre “gömleklerinin ceketlerinin düğmelerini kopararak” uğurlamışlar. Gömleklerin, ceketlerin düğmeleri kopartılarak uğurlamanın da “Ben senden sonra eksiğim” anlamına geldiğini biliyor muydunuz?
Aylardan kasım, kulağıma çok mu çok sevdiğim Sezen Aksu’nun, 1997 yılında çıkardığı ‘Düğün ve Cenaze’ albümünden sevdiğim şarkılardan biri olan “Kasım Yağmurları” ve “Hıdrellez” çalmaya başlıyor bile... Ne tesadüftür ki, albümde de bu şarkılar da takvimimizdeki gibi art arda...
“Islatıyor beni ağır kasım yağmurları...” diyor Sezen Aksu...
Varsın yağan yağmurda ıslanın ya da kaçın ani yağmurdan bu Kasım... Ben dilerim ki; ne yağmur, ne de başka ani bir şey başınıza gelen bize bir ağırlık vermesin...
Hepimize sonbahar yaprağı kadar hafif günler diliyorum...
Kalpten sevgiyle…