Kendine Özgürleşmek ve ‘Human Design’

FOTOĞRAFLAR: Şeli LEVİ

*PİRAYE ERDOĞAN 1966 İstanbul doğumlu.
*Üsküdar Amerikan Kız Koleji ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu.
*Uzun yıllar reklam sektöründe müşteri hizmetleri ve yönetimi alanında çalıştı.
*İnsan zihni, düşünce sistemleri ve uyanış odaklı metotlar üzerine pek çok eğitim aldı ve araştırmalar yaptı.
*Edindiği bilgi birikimi, deneyim ve anlayışla geliştirdiği yöntemleri nefes ile birleştirerek kendi dönüşümünü yaşadı.
*Kendisini “Zihin Mimarı” olarak adlandırıyor.
*Tasarladığı ‘Kendine Özgürleşmek’ dönüşüm programıyla bireysel ve kurumsal eğitimler veriyor.
*Kasım 2019’da ‘SEYİR’ adlı ilk kitabı çıktı.
*Aynı zamanda, ‘Human Design’ eğitmeni ve analizcisi olarak, ‘Human Design’-‘Kendi Tasarımını Gerçekleştirme’ seminerleri vermeye devam ediyor.
*Evini, kendi evine ve yaşamına uğurladığı oğlu Yılmaz Efe’nin ardından dört köpeğiyle birlikte paylaşıyor.

“Seyir eden misin, seyreden mi bu âlemde?” yazıyor Piraye’nin ‘SEYİR’ adlı kitabının ilk sayfalarında. Daha ilk karşılaşmada, samimi, sevecen, hatta güçlü duruşunu hissediyorum. Müthiş bir dönüşüm hikâyesi var. Kolay olmamış ama başarmış. Bu başarısını bir kitapla taçlandırmış ve kendi hazırladığı eğitim programıyla, başkalarına da dönüşüm deneyimleri yaşatıyor.Kendisini evinde ziyaret ettiğimizde, kitabının içinde anlatılan ayrıntılarla karşılaşırken heyecanlandık. Yanan şöminenin alevleri duvarda boydan boya sıralanmış kitaplara eşlik ediyordu. Bir de bizi kapıdan karşılayan ve söyleşi boyunca yanımızdan ayrılmayan sevgi köpekleri…

Öncelikle SEYİR adlı kitabınızın başarısı için tebrik ederiz. Sizce bu kadar büyük bir ilgiyi neye borçlusunuz?
Teşekkür ederim. Bu ilgiyi kitabımın gerçeği anlatmasına borçlu olduğunu düşünüyorum. SEYİR bir ihtiyaçtan yazıldı. Ben, kendi dönüşümümü yaşadıktan sonra, bu bilgiyi herkese aktarmak istedim. Öyle bir kitap olsun ki, herkese bu gerçeği anlatsın dedim.
SEYİR, bir gerçeği anlatmaktan öte, o gerçeği hayata nasıl geçireceğinizi aktarıyor. Tatlı bir roman kurgusu içinde, uyanış nedir, kendini gerçekleştirmek nedir, tüm bunları, yolu yordamı, hayattaki karşılığı ile görebildiği zaman okur, etkileniyor. Pek çok okurum, kitabımı, bir başka okurun tavsiyesi üzerine almış. Bu da beni çok mutlu ediyor.

“Yaşadığın hikâyeyi temizleme, ondan özgürleşme sorumluluğu sana aittir. Senin dünyanda tek etki sensin.”

Sizce herkes, aslında gerçeği yansıtmayan bir hikâye mi yazıyor kendine?
Hepimiz, 3-7 yaş arası bir dünya kuruyoruz. “Gerçeğim budur” diyor ve kendimize bir kimlik giydiriyoruz. Sonra da, tüm dünyayı okuyuş ve algılayış şeklimiz bu tanımlarımızdan oluşuyor. Hikâye dediğim şey, ben eğer değersiz olduğuma inandıysam, tüm yaşamı da değersiz Piraye üzerinden okuyor olmam.
Zihin insanı yönetiyor ve otomatik düşünceler üretiyor. Gerçekten yaşamımızı dönüştürmek istiyorsak, zihnimizin de dönüşmesi lazım. “Ben değersizim” tanımı zihnimde olmaya devam ettiği sürece, benim hayatım dönüşemez. Onu temizlemem ve yerine yeni ve kendim için daha hayırlı tanımlar koymam gerek.
Her şey ‘kişisel realite’ ile ilintili. İngilizcede bunu anlamak daha kolay. Personality aslında ‘personal reality’ yani kendi oluşturduğun realiteden bir kişilik doğuyor. İşte bu, hem eğitimlerimde, hem de kitabımda bahsettiğim ‘çakma kimlik’. Mesele, bu sahte kimlikten çıkıp gerçek bir insan olmak. Ya zihinden bir makine gibi yaşarız ya da, dönüşümü yaşar Ol de ve oluru gerçekleştirip, kendi deneyimimizi kendimize yaşatabiliriz.

Kitabınızda Minâ ve Ma karakterleriyle aktarmış olduğunuz dönüşüm hikâyenizden biraz bahseder misiniz?
Minâ benim dönüşüm öncesi hallerimin, Ma ise dönüşmeye başlamış vizyonumu yansıtıyor. 46 sene Minâ gibi debelendim, büyük bir bölümünde çare aradım, gitmediğim kurs, peşine takılmadığım guru kalmadı.
Ağırıma gidiyordu… Pek çok insan benden daha az imkânla büyümüştü, aklı başında, fiziği yerinde, imkânları olan biriydim, ancak neyim eksikti ki, hayatı beceremiyordum. İlişkilerde son derece kendine zarar verici sonuçlar ortaya koydum; sürekli bir iş, ev, hatta eş değiştirme durumları. Müthiş bir değersizlik hissi…
46 yaşıma geldiğimde, kendime büyük bir öfkeyle karşı karşıyaydım. Bu histen kurtulmaya, bana zarar veren her şeyden vazgeçmeye karar verdim. Yedi yıl kendi içime kapandım; araştırmalar yaptım ve 2012’de kendime sorduğum tüm soruların bittiği yere ulaştım.
Kendi tasarımımmış meğer çözdüğüm. Sıra, bu anlayışı gerçek hayatıma geçirmeye gelmişti. Hepsini bir bir uyguladım ve kendi çözümlemelerimi, eski adı ile ‘Özgür Zihin, Özgür Nefes’, sonradan ‘Kendine Özgürleşmek’ adını koyduğum eğitim programımı başkalarına aktarmaya başladım. Bu programın ilk mezunu bendim, kendi üstümde denendi, oldu, yürüdü.


Piraya Erdoğan Elsa ile

Nefesi yaşamınıza ne zaman kattınız?
Tam da bu çözümlemeyi gerçekleştirdiğim sıralarda nefesle karşılaştım. Nefes almak, enkaz halindeki bana muazzam bir enerji ve canlılık getirdi. Nefesle birlikte, beynime kan gitti. “Evet, ben bunu başaracağım!” diyebildim. İşte o zaman dönüşümü de yaşayabildim. Ben ne yaşadıysam ve işe yarayan ne yaptıysam, aktarmayı hedefledim; o yüzden nefesi de kendi eğitim programıma kattım.

Henüz yeni yeni duyulmaya başlayan ‘Human Design’ nedir?
‘Human Design’, farklılaşma ilimi diye kendini tanımlıyor; çünkü zihin dünyasında bizler hep aynılaşma üzerinden yaşıyoruz, işliyoruz. Nasıl giyinmeliyiz, nasıl yaşamalıyız... Bu insan bunu nasıl böyle yapar... Ben yapıyorsam, herkes yapabilir diyoruz.
Hâlbuki bu bir yanılsama. Her insan benzersiz bir tasarım, tıpkı her parmak izinin tek olduğu gibi. Ancak biz nasıl bir tasarıma sahip olduğumuzu, ne tür özelliklerimiz olduğunu, hayatı nasıl okuduğumuzu bilmiyoruz.
Ben buraya benzersiz ‘Piraye olma’ deneyimini yaşamaya gelmiş bir varlığım. Bunu bana yaşatacak mükemmel bir araç var ve bunun bir benzeri daha yok. Özetle, bu farklılaşmayı her bir insan nezdinde, tasarımının özelliklerini gösterip kişinin doğru işleyişini ortaya koyabilen bir ilimdir Human Design.


'Human Design' Mandalası ve Miryam Şulam, Piraye Erdoğan

İnsan tasarımı şemasının astrolojideki haritadan farkı nedir?
Astroloji, Human Design’ın içinde kullanılan pek çok ilimden bir tanesidir. Kişinin nasıl bir insan olduğu hakkında kişilik bilgilerini verir. Human Design’a göre, insan dediğimiz varlık iki parçadan oluşur. Tasarım, yani Araç, bir de insana şahitlik etmek için var olan, araç içindeki Yolcu.
Şöyle örnekleyeyim: Piraye olma yolculuğumu yaşarken, Piraye olmak nasıl bir şeymiş diye şahitlik eden bir varlık var. İşte, astroloji o yolcunun özellikleridir, size yolcuyu anlatır. Ancak, Piraye burada sadece yolcudan ibaret değil; o bir araçla birlikte.
Human Design, bu ikisini, ayrı ayrı ve birlikte analiz etmemizi sağlıyor. Böylece, kişinin bilgilerini, hem ruh dediğimiz yolcunun, hem de genetik mirasla gelen aracın özellikleriyle birlikte harmanlanmış olarak veriyor.

Kişinin kendi potansiyelini en üst düzeyde kullanabilmesi için neler önerirsiniz?
Benim insanlara ilk önerim, bu ağır uykudan uyanmaları. Zihnin sesini kendi sesin olduğunu düşündüğün sürece hayatı tekrar etmek zorundasın. Eğitimlerimde, bunu matematiği ile anlatıyorum.
Dönüşüm çağındayız ve aslında çok şanslıyız. Merak edin, araştırın, bolca soru sorun; özellikle de kendinize sorun. Suçlamayı, “Onun yüzünden!” demeyi bırakıp, “Neden ben bunu yaşıyorum?” demeye başlayın.
Ben kendi serüvenime böyle başladım. “Neden ben, bu yaşamayı beceremiyorum?” diye sordum kendime.

Eğitimlerinizi yurt dışına da taşımayı düşündünüz mü?
Zihin dönüşüm programımın en güzel özelliği, herkesi kendi zihin koçu haline getirmek. Daha da önemlisi, bunun hayatımızdaki sürdürülebilir etkisi. ‘Kendine Özgürleşmek’ (Journey to Self Liberation) eğitim programım, 2019’un Aralık ayında, bu sürdürülebilirlik etkisi sebebiyle UNITAR Birleşmiş Milletler Eğitim Araştırma ve Eğitim Komisyonu tarafından onaylandı. Bu benim için büyük bir onur oldu. Ardından İngiltere’de bir üniversitede eğitim verme teklifi aldım ama Covid-19’la beraber şimdilik bu proje askıda.

Psikologlar, sizin uyguladığınız eğitim yöntemlerine nasıl bakıyor?
SEYİR adlı kitabımda, ne yaptığım, kendi dönüşüm programının ne olduğu net olarak anlaşıldı. Eğitimlerime gelen psikologlar da var. Tepkiler tabii iki türlü. Benim derdim önüme kim geliyorsa, ona en iyi hizmeti vermek.
Dünya çok hızlı değişiyor ve dijital çağındaki insanı yakalamak çok zor. Benim hem kendimle hem de başkalarıyla arkasında durduğum mesele, pratikte ve ivedilikle ben ne yaparsam kendimi en iyi şekilde gerçekleştirebilirim. Psikoloğun karşısında oturan ve ona derdini anlatan da aslında zihin. O seansı zihin yönetiyor ve almak istediğini alıyor, almak istemediğini almıyor. Zihni oradan kaldıramadığımız sürece o seanslar da fayda edemez. Psikolojinin bugün bununla baş eden yeni yöntemleri de olduğunu biliyorum; ve iyi sonuçlar alınıyor.

“Kendini gerçekleştiren insan, vizyonuyla yaşayan insandır.” Human Design

Gelecekte gerçekleştirmek istediğiniz bir vizyonunuz var mı?
Kendime oluşturduğum çok değerli bir vizyonum var. İstanbul’da bir Human Design Akademisi kurmak. Çünkü istisnasız herkese olan katkısını görüyorum.
Maalesef her konu gibi, Human Design da çok eksik bilgilerle ortaya konabiliyor. Bütün temel ve analitik eğitimleri verebilen, yeni sertifikalı eğitimciler yetiştiren ve bu sistemi daha çok sayıda insana ulaştırabilen bir akademi. Bu vizyonumu gerçekleştirebilmek için, master seviyesinde Human Design eğitimlerime devam ediyorum.

SEYİR’i okuyanlar merak ediyor. İkinci kitap geliyor mu?
Evet, o da yolda diyebilirim. Kafamda yazmaya başladım. İkinci kitapta, insan tasarımı sisteminin işleyişini derinlemesine inceliyor olacağız. Bu defa, farklı karakterler olacak. Yaşlı bir bey ile genç bir kızımız olacak. Şimdilik bu kadarı yeterli olur sanırım.