Fotoğaflar: Teri Erbeş
Riva Şalhon’un ‘Tek Satırlık Entel’ olarak adlandırdığı bir insan türü var. Kitabında, tarifini de şöyle yapıyor: “Tek satırlık entellerin, sohbet gruplarında açılan her konu hakkında çarpıcı, başlangıç seviyesinde öğretici bilgileri vardır. Bunları istesek de, istemesek de aktarırlar. Bilgiler kısıtlıdır, ancak her konuda bir iki şey çıkıverir ağızdan, konuya etraflıca hâkim havası verecek kadar. Bazı bilgiler fazlasıyla bayattır, bazılarının yanlışlığı artık ayyuka çıkmıştır, fakat karşılarındakinin okuma yazması ve bilgi kaynakları yokmuşçasına bilgi aktarırlar.”
Riva Şalhon, 11 yıldır Şalom gazetesinde “B YÜZÜ” adlı köşesinden güçlü kalemiyle, politika, felsefe, sosyal haklar, insan psikolojisi ve farkındalık gibi, yaşama dair her konuda okurlarına sesleniyor. Şimdi de, zamana dayanıklı olarak seçtiği deneme yazılarını bir araya getirerek “Tek Satırlık Entel” adlı kitabını çıkardı. Dünyayı, gündemi ve toplumu mercek altına alıp kendi deneyim ve düşünce filtresinden geçirerek farklı ve ilginç bakış açılarıyla yorumlayan… Aynı zamanda uyarıcı, kışkırtıcı ve düşündüren yazılarıbir yandan bazılarımıza yazılarını ikinci kez okuma şansını verirken, Ertuğrul Özkök ve Güneri Cıvaoğlu’nun yazılarında da övgüyle yerini aldı.
Kitabınızda en çok dikkat çeken ögeler, tespit yeteneğiniz, ardından gelen çözüm ve önerileriniz. Öncelikle, bize Riva Şalhon’u kendi tespitlerinize göre tanıtır mısınız?
Çok rekabetçi bir okulda orta öğrenim gördüm. Kendimden daha donanımlı insanların yanında söyleyeceklerimin kaynayıp gideceğinden ve yersiz kalacağından endişe ederdim. Bu yüzden mevcut bilgimi harmanlayıp, henüz söylenmemiş orijinal bir tespit yapma işini sonraya bırakırdım. Sanırım gözlemi tespite çevirip özgün bir formüle dökme dürtümü o yıllardaki ürkekliğime borçluyum.
Siyaset eğitimim sayesinde de tarihsel referans vermekten ve tez üretmekten büyük haz alıyorum. Okuduğum izlediğim her şey görünmez bir not defterine kayıtlı, gerektiği zaman raftan alıp yazılara katıyorum. Bir simyacıyım aslında. 😊
Robert Kolej, ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde İş İdaresi, sonra da Siyaset ve Uluslararası İlişkiler bölümlerinden mezun oldunuz. 20 yıla yakın aile şirketinizde işletmecilik ve yöneticilik yaptınız. Kasım 2020’de kitabınız yayımlandı. Bugün nelerle meşgulsünüz?
Aile ofisimizin hâlâ başındayım. Şalom Gazetesi’ndeki köşe yazılarım da devam ediyor. Sistematik olarak film izlemeye, yazarları bütün eserleri ile ele almaya özen gösteriyorum. Referans kutum hep dolu dolu olmalı. 😊
En güzeli, kendimi aşan sohbetlere dâhil olmaya çalışıyorum. Bu evrende bir toz olduğumu bilmek beni mutlu ediyor. Beni dinlemesinler, ben dinleyeyim…
Ve en büyük tutkum olan briç sporunda gelişmeye özen gösteriyorum. Disiplinli bir sporcu gibi antrenman yapıyorum. Uluslararası turnuvalar Covid19 sonrası tekrar gündeme geldiğinde seviye atlamış olmak istiyorum.
Rutin olarak, köşe yazısı yazmak için o kişinin hayatın tam da içinde olup, dışarıdan biri gibi bakabilmesi, kitaplardan öte, hem hayatı, hem insanı iyi okuması, anlaması ve de çok iyi bir dinleyici olması gerekiyor. Sizi, bunları başarmaya iten güç neydi?
Bunu başarmaya (eğer bu bir başarıysa 😊) iten ilk güç eleştirel olmaya yatkınlığımdı. Sivri düşüncelerim vardı, empati yeteneğim azdı. Ancak anne olunca çocukların hızlı affediciliği ve bulaşıcı mutluluğu beni sabırlı bir dinleyiciye, bir oyun arkadaşına ve hatta bir yazara evirdi. Eleştirmektense üretmek daha çok keyif vermeye başladı. Bu sivriliğimi gayet iyi bilen Genel Yayın Yönetmenimiz İvo Molinas da potansiyelimi kullanmam için bana fırsat verdi.
Tespit yeteneği aslında herkeste var. Ancak, gözlemlerini duyuracak bir mecrası olanlar daha şanslı. Zihnimde yazı gelişiyor, sonra oturup yazıyı destekleyecek okumalar yapıyorum. Yazı Virna (Gümüşgerdan)’ya gönderiliyor; bütün okumalar ise bana servet olarak kalıyor.
‘Amacım kimseyi ikna etmek değil; her yazının sonunda okurun kendi fikrini fark edecek kadar zihin jimnastiği yapması.’
Miryam Şulam ve Riva Şalhon
En çok önem verdiğiniz konulardan biri de bireyin hangi toplum içinde olursa olsun, kişisel fikirlerine sahip çıkması. Yeri geldiğinde ‘protest olması’ da diyebilir miyiz? Riva Şalhon, bugün, en çok hangi konularda ve insana ait hangi halleri ile çatışmalar yaşıyor?
“Sürü bile olacaksak, önce birey olmalıyız” demiş H. Arendt. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayı endişe edici buluyorum. Herkesin kendine ait sofistike görüşleri olmalı. Kulaktan dolma sloganların altı beslenmeli. Kendimle en çeliştiğim nokta, karşıtlığımı netçe dile getirmek ile gülüp geçen, daha uyumlu insan olma arasında. Birincisi insanı yalnızlaştırıyor. İkincisi ise sıradanlaştırıyor.
Yaşamı nasıl tanımladığınızı, yazılarınız açık ve net bir şekilde ele veriyor. Pek çok kavramın da size özgün tarifini veriyorsunuz; “tatil” gibi, “dedikodu”, “kötülük”, “yalınlık” gibi. Bir bireyin, farklı bakış açısı sunabilmesi, özgün olabilmesi için sizce neleri aşması gerekir?
Tariflerim dediğin gibi özgün 😊 yani ipe sapa gelir bir dayanağı yok. Benim kişisel tecrübelerimin somut dışa vurumu. ‘Öğüt sadece verene faydalıdır’ der babam. Gerçekten de bir insanın bir formüle ulaşması için kendi deneyimini yaşaması gerek. Özgün olabilmenin tek formülü yaşamak, yaşamaya ve deneylere açık olmak.
Pandemi dönemini hepimizin içinde karakter oyuncu olduğu “COVID-19’un Dünya İstilası” adlı bir bilim kurgu filmi olarak hayal edebiliriz. Sizce bu sözde filmin izleyicisine özellikle de genç nesillere aktarmak istediği ana temalar neler?
Bence ana temalar: Hiçliği öğrenmek, kozmik bilinçle dünyaya sahip çıkmak, hiçbir canlının diğerinden daha önemli olmadığını kavramak olmalı.
Son olarak, günümüz Dünya’sında olan biteni ve insanoğlunun geleceğini politik ve toplumsal açılardan nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir kaç yazımda fütüristik bir yaklaşımla, devletsiz toplumun ‘yeni gerçek’ olabileceğini ifade ettim, ancak bu bir değerlendirme veya arzu değil, bir fantezi…
***
TEK KİŞİLİK TARİKAT, TEK SATIRLIK ENTEL
Riva Şalhon’u “Şalom” gazetesinde çıkan birkaç yazısından tanıyorum.
Bu ay çıkan “Tek Satırlık Entel” kitabını okuduktan sonra anladım...
Meğer hiç tanımıyormuşum.
Son zamanlarda okuduğum en zihin açıcı kitaplardan biri...
Türkiye’nin ve dünyanın günlük olaylarına çok farklı, çok modern bir bakış...
Mükemmel bir üslup ve yazma kabiliyeti...
Şaşırtıcı bir kavram yaratma zekâsı...
Ve hepimizin önündeki günlük meselelere, konulara çok zeki bir bakış açısı...
ERTUĞRUL ÖZKÖK - 26 Kasım 2020
***
Covid-19 öncesi hayatın akışında büyük çoğunluğumuz “FOMO” idi.
Bu kelime “fear of missingout” sözcüklerinin baş harflerinden oluşuyor.
“Bir şeylerin dışında kalmak korkusu” diye tercüme edelim.
Riva Şalhon’un “tek satırlık entel” kitabında okudum bunları.
Riva Şalhon, İstanbul’da yayımlanan Şalom gazetesinin köşe yazarı.
Kitabı da bu gazetedeki köşe yazılarından seçkilerle oluşmuş.
Ertuğrul Özkök, kısa süre önce sayfasında Riva Şalhon ve “tek satırlıktık entel”den bahsetmişti. Güzel yazıydı. Kitabı aldım ve keyifle okudum. (ve devam ediyor…)
GÜNERİ CİVAOĞLU - 6 Aralık 2020