Doğanın sımsıkı kurallarla korunduğu, dev kara kaplumbağaları familyasının ziyaretçilerini karşıladığı, İngiliz Doğa Tarihçisi Charles Darwin’in gözlemlerinin sonuçlarını daha sonra kaleme aldığı “Türlerin Kökeni” adlı çalışmasını borçlu olduğu Galapagos’taki ilk günümüz.
Ülkemizden Galapagos’a ulaşım, havaalanlarını listeleyecek sözcüklerden çok daha uzun… İstanbul - Madrid - Quito - Guayaqil - Baltra Adası’ndaki Galapagos Havalimanı!
Galapagos bilindiği üzere, Pasifik Okyanusu’nda, anakaranın 1.000 km kadar açığında, UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınan, volkanik yapıya sahip bir adalar topluluğu. En büyükleri Santa Cruz, Fernandina, Santiago, San Cristobal olan bu takımadaları, 13 ana ve 7 küçük adadan oluşmakta.


Galapagos, dünyada tanınır olmasını Darwin’e borçlu.
Charles Darwin’in 1831-1836 yılları arasında Beagle gemisiyle yaptığı araştırma gezisi ertesinde, özellikle insanoğlundan korkmayan hayvanların yaşadığı Galapagos Adaları’ndaki gözlemleri, ‘biyolojik evrim’ fikrinin oluşmasında çok etkili bir rol oynamıştı. Charles Darwin, gözlemlerinin sonuçlarını daha sonra “Türlerin Kökeni” adlı çalışmasında toplamıştı.

***

Anakaradan Baltra Adası’na varışımızın ertesinde valizlerimizi otele götürülmek üzere teslim ettikten sonra... Uçağın yolcuları, (bizim durumumuzda - grubumuz) topluca bir tekneye biniyoruz. Santa Cruz Adası’na doğru keyifli bir seyirden sonra adanın ortalarında bulunan “Los Gemelos” ikiz krater ve doğal yaşam alanı olan Cerro Chato Rezervi’ndeki kır lokantasında öğle yemeği bahanesinde, 200 yaşına kadar yaşayabilen endemik dev kara kaplumbağalarıyla tanış oluyoruz. Öyle bir-iki-üç tane değiller… Kocamanlar… Yolda da rastlıyoruz. Aslında mekâna varır varmaz bizi karşılamaya bile gelenleri var. Alan onların, onlar hancı, bizler sadece yolcu!

Dev kaplumbağalar hancı, bizler yolcu
Bu dev kaplumbağalar familyasıyla bir araya gelmek, olasıya heyecan dolu bir deneyim. Masumiyet ve sadelik taşıyan bir arzu dolu buluşma…
Heyecan verici, olduğunca merak uyandırıcı!
Yerel rehberimiz konuklarından ciddi bir ricada bulunuyor:
Lütfen 2 metreden daha çok yanlarına yanaşmayın!
İkinci uyarı daha kesin: “Onlara sakın dokunmayın!
Otla besleniyorlar. Lâkin sindirim sistemleri oldukça yavaş çalıştığından yediklerini midelerinde taşıdıktan bir süre sonra dışkılıyorlar. O dışkı da tohumların adada yaygınlık kazanması ve ekosistemin sürdürülebilirliğini sağlamış oluyor.
Yaklaşık iki metrelik bir boya erişebilen, yemeksiz ve susuz 18 ay yaşayabilen bu kaplumbağaların ortalama yaşam süresi 100 yılı geçiyor. Hatta 155 yıl yaşayan, kayıtlara geçmiş bir kaplumbağa bile var. Ancak, sayıları 18. yüzyıl öncesinde 300 bin kadarken bugün yaklaşık 20 bine düşmüş olan bu hayvanların geleceği tehlike altında.
Pasifik Okyanusu’nun orta yerlerindeki bir adada, doğal yaşamın ta kalbinde paylaşılmış anlar, fotoğraflar, inanılası gerçekten zor bir ortam…
Sonrasındaki durağımız Galapagos Takımadaları’nın Santa Cruz adasındaki en büyük yerleşim yeri addedilen Puerto Ayora yakınlarındaki Charles Darwin Araştırma İstasyonu (aynı adı taşıyan vakfın bir kolu) ve kaplumbağa yetiştirme merkezi…


Darwin Araştırma İstasyonu
Charles Darwin Araştırma İstasyonu 1964 yılında açılmış. Bu şekilde dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen bilim adamları, Galapagos Ulusal Parkı Müdürlüğü (GNPD) tarafından yürütülen bu istasyonu, Galapagos Adaları’ndaki araştırmaları için bir üs olarak kullanabilmişler.

Şimdilerde, kuruluşun çalışanlarının çoğu Ekvadorlulardan oluşuyor ve Galapagos sakinlerinin mesleki eğitimi, adaların korunmasına destek olmak için eğitim projeleri de yürütülüyor. Doğasını koruma altında muhafaza etme konusunda böylesine kararlı bir insan topluluğuna daha önce hiç rastlamamıştım!
Burada dev kaplumbağaların yanı sıra dev “Prickly-Pear” kaktüs ormanı, çeşitli kuş türleri ve muhteşem kara iguanalarını izlemek önemli bir deneyimdi.

***

“Yalnız George” ile karşı karşıya
24 Haziran 2012 Pazar günü sabahın erken saatlerinde, yalnız kalan “Pinta Adası Kaplumbağası” ve Galapagos’un korunma simgesi olan “Lonesome George” - “Yalnız George”, Santa Cruz Adası’ndaki Puerto Ayora’daki Kaplumbağa Yetiştirme ve Yetiştirme Merkezindeki mercanlarında ölü bulundu. Bu kayıp Pinta kaplumbağa türlerinin neslinin tükenmesine işaret ettiği için tüm dünyada hüzünle anıldı.
“Yalnız George”, Galapagos Takımadaları’nın kuzey bölgelerinde Pinta adasından dev bir kaplumbağa… Pinta Kaplumbağası’nın (Chelonoidis Abingdoni) hayatta kalan en son temsilcisiydi. Dünyadaki en nadir yaratıklardan biri olarak kabul edildi ve bir koruma ikonu haline geldi. Diğer adalarda olduğu gibi, Pinta kaplumbağaları 1800’lerde balina avcıları, kürk avcıları ve diğerleri tarafından fazlasıyla kullanıldı… İstismar edildi.
Pinta kaplumbağalarının 20. yüzyılın başlarında tükenmiş oldukları düşünülüyordu. 1959 yılında balıkçılar tarafından anakaradan getirilen üç keçi bırakılıncaya kadar ada el değmemiş bir durumdaydı. Pinta’ya limandan uzaklığı göz önüne alındığında, bu balıkçılar sadece uzun balık avlama yolculukları esnasında besin almaları için taze et istemişler.

Küçük keçiler yüzünden kaplumbağalar yok oluyor…
Küçük keçi grubunun nüfus patlaması yaşamasını takiben 1970 yılında, 40.000’lik bir popülasyona ulaştıkları tahmin edildi. O zamana değin keçiler bitki örtüsünü mahvetmiş, adanın zeminindeki bütün olası kaplumbağa yaşam alanlarını ortadan kaldırmıştı.
Daha sonra, 1971’de Pinta’da araştırma yapmakta olan Macar bilim adamı olan József Vágvölgyi, adada bir kaplumbağa gördü -bu Lonesome George idi. Vágvölgyi, limandaki gözlemlerini anlattı ve 1972 baharında, Galapagos Ulusal Parkı çalışanları, kaplumbağayı Santa Cruz’daki Kaplumbağa Merkezine getirdi.
“Yalnız George” çevresinde, bir umut ışığı doğmuştu. Dişi bir Pinta kaplumbağası arayışına girildi. Dünyadaki bütün hayvanat bahçelerinde ya da Pinta Adası’nda bile aranan, “Yalnız George”’a damızlık bir ortak idi. Kapsamlı araştırmalara ve hayvanat bahçelerinde bulunan herhangi bir potansiyel Pinta kaplumbağa genetik analizine rağmen, böylesi bir kaplumbağa bulunamamıştı.

“Yalnız George” 100 yaşında
Bu esnalarda “Yalnız George” göreceli olarak sağlıklıydı ve 100 yaşın üzerinde olduğu tahmin ediliyordu. Ancak merkezdeki diğer kaplumbağaların aksine, George aşırı kiloluydu. 1980’lerin sonunda George’un diyet yapması gerektiği ortaya çıktı. O zamandan beri, veteriner hekimler ve beslenme uzmanları onu periyodik olarak inceledi ve kurum personelinin önerilerini uygulamaya devam etti.

“Yalnız George”a eşlik etmek için iki dişi getiriliyor
1992’de George için, ziyaretçiler tarafından izlenebileceği, yuvalama yerlerine sahip yeni bir mercan inşa edildi. Aynı zamanda, Kuzey Isabela Adası’ndaki Wolf Volcano’dan iki dişi, “Yalnız George”a eşlik etmek için Kaplumbağa Merkezine getirildi. Morfolojiye dayanarak, Wolf Volcano popülasyonu Pinta kaplumbağalarına en çok benzeyenlerdendi. Pinta kaplumbağaları aslında Española kaplumbağası ile yakın cinslerdi. George, her ikisi de Española yetiştirme programında üretilen ilk iki nesil Española kaplumbağası ile çiftleştirildiyse de hiçbir yavru üremedi.


“Pinta Projesi”
1990’ların sonunda, “Pinta Projesi” kapsamında Isabela Adası bir eğitim alanı oldu. Son olarak 2003 yılında ada tamamen keçilerden arındı. Dev kaplumbağaların geri dönüşü ile adanın geleceğinin teminini hedefleyen “Proje Pinta” günümüzde de devam etmekte.
Son yirmi yılda, Yale Üniversitesi’ndeki Ekoloji ve Evrimsel Biyoloji Bölümü’ndeki araştırmacılar tarafından yönlendirilen, birkaç kurumdan oluşmuş bir bilim adamı ekibi, Galapagos’un dev kaplumbağalarının genetiğini inceliyor. Heyecan verici bulgularının arasında, Wolf Volcano’da zaman-zaman, yarı veya daha az Pinta atalarının bulunduğu melez kaplumbağa oluşumuna rastlandı. Saf Pinta kaplumbağalarına artık ulaşılamasa da, bu melez Pinta kaplumbağalarını Pinta’ya geri getirme planı belki de gerçekleşecek.

NOT: Ölümünün ardından “Yalnız George” üzerinde yapılmaya devam eden inceleme sonunda, neslinin son temsilcisi olan bu dev kara kaplumbağasının ‘kısır’ olduğu - spermlerinde yaşam olmadığı keşfedildi.