Amerikan Kongre Binası Capitol’e, demokrasi adına, insan değerleri adına aynen Roma’daki Jüpiter Tapınağı kadar kutsal gözüyle bakılır.
6 Ocak günü, Capitol baskını sadece Amerikan demokrasinin kırılgan kanatlarını zedelemedi, o gün Amerikan halkı için üstesinden gelinecek önemli bir travma oluşturdu. Konu olan bu kanlı eylemden tam iki hafta sonra dünyanın süper gücü olarak anılagelen ABD’de, Capitol Binasının önü, selefi tarafından boykot edilen seçilmiş Başkanı Joseph R. Biden Jr.’un sıra dışı bir başkanlığa geçişine, bir yemin törenine sahne oldu.
Covid 19, Donald Trump’ın yetersizliği, ekonomik bunalım, seyri değişen bir dünya algısı ile ülkelerin, insanların arasına ciddi mesafeler girdi, yalnızlıklar büyüdü. Bu kutlamanın, Amerikan ruhunun aldığı yaraları sarmak, yeni bir ulusal yolculuğun başlangıcı, ülkeyi bir araya getirmek için önemli bir dönemeç olmasına çalışıldı. Yemin töreninin öne çıkan teması, “birlik” ve “umut” oldu. 20 Ocak günü, Capitol’deki törende Amerikan tarihinin önemli gelişmelerine not düşüldü. Bu satırların yazarının gözlerini dolduran Başkan Yardımcılığına seçilen Hint-Siyahi Kamala Harris’ti; bu kesin! Kocası Yahudi olan Harris’in gelecek Amerikan Başkanı olmasına da neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Giysisi için seçtiği renk mordu - radikal kadın hakları savunucuları süfrajetlerin rengi…
Modern zamanların belki de en zorlu güç devrinde Biden-Harris ikilisi bir umut hikâyesi yazdılar. LGBT hakları savunucusu Lady Gaga, Amerikan ulusal marşını seslendirdi. Porto Rico asıllı Jennifer Lopez “This land is made for you and me - Bu toprak senindir, benimdir” şarkısını, Güney Amerika halkına da seslenirken İspanyolca noktaladı:
“Una nación, bajo Dios, indivisible, con libertad y justicia para todos”
“Tanrı nezdinde bölünmez tek bir ulus, herkese özgürlük ve adaletle.”
Ödüllü şair Amanda Gorman, performansı eşliğinde okuduğu şiiriyle insanlık onuru adına umudun ta kendisiydi. Afrikalı bir köle soyundan gelen, bekâr bir annenin kızı, 22 yaşındaki Gorman bu başkanlık yemini töreninde önemli bir geleneğin de mirasçısı olarak, aynı zamanda aralarında en ünlü Amerikan şairlerinden Robert Frost (1874-1963) ile çocukken dilsiz büyüyen kişisel kahramanı olan Maya Angelou (1928-2014) gibi aydınların yolundan yürüyecek. Abraham Lincoln ve Dr. Martin Luther King Jr.’ın konuşmalarını inceleyerek kaleme aldığı “The Hill We Climb - Tırmandığımız Tepe” adlı şiirini süfrajetlerin diğer rengi olan sarı, uzun giysisi içinde Amanda Gorman, heyecan dolu, etkileyici performansı eşliğinde seslendirdi. Atalarının gücüyle birleştiğinde ABD’de yeni bir çağın sesiyle ateşin nefesine dönüştü ayrımcılığa, ötekileştirmeye yönelik Gorman’ın sözcükleri:
“Milletimizi paylaşma yerine paramparça edecek bir güç gördük.
Demokrasiyi ertelemek isteyenler ülkemizi yok eder.
Ve bu çaba neredeyse başarılı olacaktı.
Ancak demokrasi geçici olarak geciktirilebilirken,
Asla kalıcı olarak mağlup edilemez.
Bu gerçeğe, bu inanca güveniyoruz.
Gözlerimiz geleceğe bakarken
Tarihin gözleri üzerimizde.”
Ufak-tefek, çelimsiz Amanda Gorman kaleme aldığı şiiri Capitol’deki kürsüden okurken büyüyerek devleşti, 2036 yılında Amerikan Başkanlığına aday olacağını bile açıkladı. Değişen dünyaya umutla bakmamıza önayak olacak şiirinin son sözleriyle noktalamak isterim, bu kez:
“Işık her zaman var onu görecek cesaretimiz varsa/ Işık her zaman var ışık olmaya cesaretimiz varsa!”