Ara verme anlamına gelen “mola” ile belirli bir süre etkin olan toplumsal beğeni anlamına gelen “modanın” aslında tek ortak noktaları kelimelerinin ses benzerliği değil… Bu sayfalarda; soluksuz koştuğumuz hayatımıza kısa bir “mola” verirken; en beğendiklerimizi, nam-ı diğer en “modayı” yanı başımıza alıyoruz.

HAZİRAN geldi mi “Şimdi yaz” deriz… Özellikle denize çıkan sokaklarda daha çok yürür, yolumuzu doğaya çok kesiştirir, mavi ve yeşile daha bir yakın olmak ister, günbatımlarında sarı güneş ışığının bin bir tonunun peşinden gider, yakamozda da ayın beyaz yansımasının şeffaflığında adeta kendimizi rüyada sanırız… Öyleyse ‘Aç kollarını, ısıt bizi, biraz özgürleştir, dinlendir ama yeri gelince eğlendir’ diyorum bu yaza… İster yazlığa doğru yol alalım, ister şehrin sokaklarında soluklanalım, yola koyulmadan cebimize alalım kısa kısa en moda mola önerilerimizi…


Mola:
İstanbul’da sahil deyince, Tarabya, Bebek, Suadiye sahili aklınıza geliyorsa, rotanızı keyifli bir yaz gününde Beşiktaş’tan Karaköy’e çevirmenizi öneririm.

Dolmabahçe’yi geçtikten sonra vapur iskelesi ile özdeşleşen Kabataş semtine varınca, başınızı kara tarafına çevirirseniz, ‘Setüstü’ semtine merhaba diyebilirsiniz.

Kabataş Setüstü’nün en eski yerleşim alanlarından biri olduğunu biliyor muydunuz? Bohem ruhu ve enfes manzarası ile ara sokaklarında yürüyerek Cihangir’e çıkabileceğiniz bu semtte bir mola vermek isterseniz size adeta gizli bir vaha olan benim için oldukça özel bir kafe önermek isterim.

Cafe Setup, 40 yıllık bir betonarme binanın zemin katında Setüstü’nde yer alıyor.

Setup; samimi dekorasyonu ile müthiş bir günbatımı yakalayabileceğiniz çok iyi hissedeceğiniz bir mekân. Özellikle kaldırım üzerindeki sandalyelerde yer bulmayı başarabilirseniz, önünüzdeki setin üzerinde, sıcak bir kahve veya buzlu bir limonatanın tadını çıkarabilirsiniz. Eğer kahvaltı saatine denk gelirim derseniz, taze meyve, manda yoğurdu ile hazırlanan ev yapımı granola kâsesini tatmanızı kesinlikle öneriyorum.

Vaktin nasıl geçtiğini anlamayacağınız Setup ziyaretiniz sonrasında sizi Setüstü’nü yürüyerek sokaklarında keşfe davet ediyorum.


Moda
:
Sokağa çıkarken maske, dezenfektan, peçete, kulaklık derken telefonlarınızı nereye yerleştireceğinizi şaşıranlardansanız yalnız değilsiniz. Hele telefonunuzu çantanıza atınca tam da çaldığı anda bulamayanlardansanız, artık yardımımıza telefon askıları geldiğinin müjdesini verebilirim. Akıllı telefonlarımızı yanımızda bulundurmamız için ideal olan, üstelik boynumuza asınca telefonlarımızı bir yerde unutup kaybetmemizi önleyen telefon askıları ile özgürce telefonda konuşabiliyoruz. Telefonlar artık hayatlarımızın birer uzantısı ise telefon askısı aksesuarlarının da artık giysimizin bir parçası olacağı aşikâr. Her renk ve kalınlıkta bulabileceğiniz telefon askılarından önerim yaz ve kış için 2 renk edinmeniz ve giysilerinize uygun olarak giymeniz. Modayı takip ederken, telefonu yere düşürmemenin lüksünü yaşamak bence paha biçilemez. Haydi alışverişe…


Moda:
Yaz gelince ferah, renk ahenk, tazecik ve çeşit çeşit yemeklerle sofralarınızı süslemeyi sevenlerdenseniz baş harfi ‘mezeye’ âşıksınız diyebiliriz.

Siz; Farsça lezzet, tat, iyi tat anlamına gelen mezelerden en çok sevdiğiniz hangisi düşünedurun, ben size İzmirli olarak birçoğunuzun bilebileceği bir Ege Mezesi tarifini kendimce paylaşayım... İşte size potasyum, fosfor, kalsiyum, magnezyum, sodyum ve demir bakımından da oldukça zengin olan kabaktan bir meze!

Yoğurtlu Kabak Mezesi, nam-ı diğer Girit Mezesi… Önce, yıkadığınız kabakları soymadan rendeleyin. Bir kâseye, kese yani süzme yoğurdu alın, tuz, karabiber, sarımsak tozu ekleyip irice ufaladığınız az kavrulmuş cevizleri de ekleyip kabaklarla iyice karıştırın. Buzdolabına kaldırın ve sofrada soğuk servis edin. Afiyet olsun!

Girit Mezesinin lezzeti bir yana, beyaz peynir, patlıcan kızartması, ne olursa olsun keyifli bir sofrada hoş sohbetle yendi mi tadından geçilmez.

Bu sayfada, sizinle meze sofrasında dostlarınızla paylaşabileceğiniz bir hikâyeyi alıntılamak isterim.

Yahya Kemal her akşam sofrasını kuş sütü eksik olmamacasına hazırlatır, çoğuna elini bile sürmezmiş. Bir gün Yahya Kemal garsonu çağırmış, kırmızı turpun eksikliğini fark edip ‘Nerede?’ diye sormuş.

- ‘Efendim, dikkat ettim, her sefer ben koyuyorum, siz elinizi bile sürmüyorsunuz?’

- ‘Ben sofraya konan her şeyi yemek zorunda değilim, onların bazıları benim göz mezem!’ demiş.

Ben de size, gözlerinizin mezeyle ve sofralarınızın kahkahalarla dolacağı keyifli anlar dilerim!



Moda:
50 yıla yaklaşan birliktelikleriyle yalnızca Türkiye’nin değil dünyanın da en uzun süredir bir arada kalan müzik gruplarından biri olan MFÖ’nün daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış görüntüleri ve özel röportajlarını ‘Ele Güne Karşı’ isimli belgeselle Gain TV’de izleyebilirsiniz.

Mazhar Alanson, Fuat Güner ve Özkan Uğur’un konser görüntülerinden, hararetli tartışmalarına, duygusal anlarından kulis hallerine kadar daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış pek çok özel anıyla adeta bir müzik efsanesi olan MFÖ belgeselini beğeneceğinize eminim.

Mazhar, Fuat ve Özkan’ın yol arkadaşlıklarına, en sevilen albümlerinin stüdyo kayıtlarına ve daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış birçok anıya tanıklık edeceğimiz, 5 bölümden oluşan bu belgeselin keyfine varın.

Çünkü size MFÖ ile ‘Ele Güne Karşı’ belgeseli aynı zamanda müzikal bir şölen de yaşatacak.



Mola:
Haziran ayının 2. pazar günü kutlanacak olan Babalar Günü’nde, bu yıl orijinal ve gerçekten işe yarar bir hediye arayışınız var ise, size babanıza bir hobi kazandıracak bir öneri vermek isterim. Mevsim yaz, bahçelerde daha çok vakit geçiriyoruz, kazma, kürek ve tırmıktan oluşan ‘Bahçe El Aletleri Kürek Seti’nden daha kullanışlı bir hediye olamaz diye düşünüyorum. Kulağa basit gibi gelse de, babanız bu set sayesinde, bahçede ufak tefek ekme, dikme işlerini yapabilir, çiçekler ekebilir. Üstelik bu seti beraber de kullanarak keyifli vakit geçirebilir, babanızın sevincini katlayabilirsiniz!

Toprak ile ilgilenmenin yapılan araştırmalara göre sağlık ve sosyal açıdan birçok faydası olduğu kanıtlanmıştır. Babanızın bahçecilikle uğraşması ile, D vitamini ihtiyacı karşılanır, farkına varmadan egzersiz yapmış olur, beyni dinlendirir… Hele babanızla beraber diktiğiniz çiçeğin ya da bitkinin büyüdüğünü, olgunlaştığını görmek de paha biçilemez değil de nedir?

 

Aylardan haziran, gelmiş yaz, güneş de açmışsa, biraz umut dolmuştur içimiz…

Şimdi sıra sizde, yazın dinlemekten en keyif aldığınız sizi anılarınıza götürecek, kısmen eski bir şarkı seçin ve favori dans figürlerini dilediğiniz yapmaya başlayın… Dans mı etmek istemediniz, olduğunuz yerde ritim tutun bacağınızla ya da elinizle alkış yapın.

Ben şarkımı seçtim - ve işte senin, bizim, sizin ve hatta ‘Onlar’ için bir şarkı…

Eski yazlara ve gelecek niceleri için Reyhan Karaca’dan ‘Sevdik, Sevdalandık!’

Hep birlikte, sağlıkla ve mutlulukla, Temmuz’da kalpten sevgiyle GÖRÜŞMEK dileğiyle…

Sarılmışız biz bize
Keyfimiz yerinde
Dünya dursa bile
Kimin umurunda?