Yaz gelince başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerden Bodrum’a akın akın tatilciler gelir. Buna yurtdışından gelen turistleri de ekleyince Bodrum’da iğne atsan yere düşmez. Peki ya kışın Bodrum nasıldır hiç merak ettiniz mi? Şu anda ailemle Bitez’de yaşıyor olmaktan istifade ederek Bodrum kışın nasıl oluyormuş, inceleme fırsatı buldum.

Bitez’deki evimin önündeki sokaktan geçen Bodrum minibüslerinden birine binerek Bodrum Otogar’da indim. Oradan kısa bir yürüyüş ile Bodrum şehir merkezine ulaşılıyor. Aralık sonu olduğundan yılbaşı süsleri dikkat çekiyor. Hatta meydanda küçük bir yılbaşı pazarı kurulmuş. Viyana ve Salzburg’da sık sık ziyaret etmiş olduğum Noel pazarlarını hatırlatan bu pazarın ortasında ışıklı ve süslü dev bir yılbaşı çamı, etrafında da hediyelik eşya kulübeleri yer almakta. Hatta sıcak şarap bile satılmakta. İlk defa kendi ülkemde sıcak şarap tatma fırsatını görünce elbette bunu kaçırmak istemedim. Şarabı satan şahıs da bu yılbaşı pazarı etkinliğinin ilk defa düzenlendiğini söyledi. Tabii Viyana’da sıcak şarap büyük ve süslü bir kupa ile veriliyor ve şarabı içtikten sonra kupayı geri verip paranızın bir kısmını geri almak mümkün ancak Bodrum’da şarap karton bir bardakla veriliyor ve depozitosu yok.


Yaz günlerinde iğne atsan yere düşmeyecek olan Bodrum çarşı, kış geldiğinde düşündüğümden daha tenha durumda. Sokaklardaki dükkân, kafe ve restoranların çoğu kepenklerini indirmiş. Öğle yemeği için gittiğim açık bir büfenin çalışanları, gerek kış nedeniyle müşteri sayısının düştüğünü, gerekse zamlar nedeniyle işlerinin kötü gittiğini söylüyorlar. Hâlbuki ben Bodrumluların yaz biterken “Oh be tatilciler gidiyor, Bodrum yine Bodrumlulara kaldı” diye sevindiklerini düşünüyordum. Sanıyorum ki, Bodrum’un en önemli gelir kaynağı artık sünger avcılığı değil, turizm.

Çarşının dar sokaklarında yürüyüşe devam ediyorum, yukarıda belirttiğim gibi sokaklar epey tenha, her üç işletmeden ikisi “kış uykusuna yatmış” vaziyette, sadece bazı büyük otel ve restoranlar açık. Bodrum Belediyesi’ne ait Artemisia Sanat Galerisi ücretsiz gezilebiliyor, içeride yılbaşı sanat sergisi var. Bodrum Belediyesi’nin sahil kafesi ise her şeye rağmen kalabalık ve canlı, Bodrum’un yerli halkı buraya rağbet gösteriyor. Küçük bir evin duvarındaki tabela göze çarpıyor: Oda ve Sadun Boro Evi. 1965-68 yılları arasında Kısmet isimli yelkenli tekneleriyle dünyayı turlayan ilk Türk denizcisi Sadun Boro ve eşi Oda, bu evde kalmış.

Ev şu an restoran ve meyhane olarak kullanılmakta, Kısmet ise İstanbul’da Rahmi Koç Müzesi’nde sergilenmekte. Yazın mayolu turistlerle dolup taşan Bodrum plajına ise güvercinler konmakta. Kışın açık olan bazı restoranlar da masalarını plaja yerleştirmiş böylece müşterileri, yazın kavurucu sıcağı olmadan denizin ve güneşin tadını çıkarmakta.

Çarşı ile Bodrum Marina arasındaki sahil şeridine yöneliyorum, burada merkezden marinaya kadar lüks otel ve restoranlar yol boyunca sıralanmış, bunların çoğu hala açık, üstelik yılbaşı ışıklandırmalarını çıkarmış vaziyetteler. Yani bu kesimde yaza nazaran pek bir şey değişmemiş, tek fark, yazın 34 plakalı araçların uzun kuyruklar oluşturduğu tek şeritli cadde tenha. Kıyıya bağlı onlarca lüks tur teknesinin arasında bir Bodrum klasiği göze çarpıyor: Aksona isimli sünger teknesi. 80’li yıllardaki turizm patlamasından önce Bodrumluların en önemli geçim kaynağı sünger avcılığı idi. 16 Nisan 1962 tarihinde Bodrum Kalesi yakınındaki bir tersanede yapılmış olan Akson, Bodrumun geleneksel sünger avcı teknelerinin yegâne günümüze ulaşmış olanıdır ve Bodrum Denizcilik Tarihi’nin kültür mirasıdır.


Tekrar Bitez minibüsüne binmek için otogara doğru yürürken hava kararıyor. O sırada gözüme sahildeki görkemli yılbaşı ışıklandırmaları çarpıyor. Kış nedeniyle ıssızlaşan Bodrum’a yılbaşı süsleri ve ışıkları biraz olsun canlılık katıyor.

Bodrum kışın yaza göre tenha görünse de buranın yerli halkı için hayat bütün canlılığıyla devam etmekte.