Bir müze için verilebilecek en tuhaf isimlerden biri olurdu Masumiyet Müzesi. Sonuçta müzelerde genellikle somut objeler (resim, heykel, arkeolojik kalıntı vs.) sergilenir. Masumiyet ise soyut bir duygudur, onu bir müzede nasıl sergileyebilirler?

Aslında Masumiyet Müzesi adı gerçek bir müzenin değil, Nobel ödüllü Türk yazar Orhan Pamuk’un 2008 yılında yazdığı aşk romanının adıdır. Senaryosu 60’lı ve 70’li yıllarda geçen romanda, Kemal ile Füsun isimli iki karakterin yaşamları ve ilişkilerindeki “masumiyet” anlatılmakta. Romanda, henüz gökdelen ve AVM istilasına uğramamış “öz İstanbul”un otantik atmosferi buram buram hissedilebilir.

Tekstil zengini Basmacı ailesinin 30 yaşındaki oğlu Kemal, Sibel ile nişanlanmak üzeredir ve ona çanta almak için gittiği dükkânda yıllardır görmediği uzak akrabası 18 yaşındaki Füsun ile tanışır ve ondan etkilenir. Üniversite sınavlarına hazırlanmakta olan Füsun ayrıca tezgâhtarlık yaparak para kazanmakta ve Kemal ile de matematik çalışmaktadır. Füsun’dan hoşlanan Kemal, onunla buluşmaya başlar. Sibel ile nişanlanan Kemal, Füsun ile buluşmuş oldukları Merhamet Apartmanı’nda her gün aynı saatte Füsun’u bekler ancak Füsun gelmez. Mutsuz günler geçirmeye başlayan Kemal, Sibel’den ayrılır ve Füsun’un eşyalarının koleksiyonunu yapmaya başlar. Füsun ise sinemacı Feridun ile evlenir ancak daha sonra boşanır ve böylece Kemal ile Füsun tekrar buluşur. Ancak bir trafik kazası geçirirler Füsun ölür, Kemal ise yaralı kurtulur. Kemal iyileştikten sonra Füsun’un Çukurcuma’daki evini müzeye dönüştürmeye karar verir ve içinde de Füsun’a ait eşyaları sergiler. Müzenin kataloğunu roman biçiminde yazılması için de Orhan Pamuk’a teklif götürür ve Pamuk bu teklifi kabul eder.

Romandaki kurgusal müzeden ilham alınarak kurulan ve 2012 yılında ziyarete açılan Masumiyet Müzesi, Çukurcuma’da koyu kırmızı renkli cumbalı ahşap bir evin içinde yer almaktadır. Çukurcuma, romanda Füsun’un 1975-84 yılları arasında ailesi ile yaşamış olduğu mahalledir. Evin önündeki Arnavut kaldırımı sokakta restore edilmemiş ahşap evler, burada adeta zamanın durduğunu belirtir. Müzenin içinde ise roman karakterlerinin kullanmış olduğu eşyaların benzerleri sergilenmektedir. Örneğin Füsun romanda 1956 model bir Chevrolet araba kullanırmış ve ehliyet sınavlarına hazırlanırmış. Müzede Füsun’un kullandığına benzer bir şoför eğitim kitabı ve 1956 Chevrolet hız göstergesi sergilenmekte. Senaryoda, Teşvikiye’de bulunan 131 numaralı Merhamet Apartmanı’nın tabelası da koleksiyonun en dikkat çekici parçalarından biridir. 60’lı yıllara ait İstanbul ve Boğaz fotoğrafları, Boğaz’daki otel ve restoranlara ait eski broşürler, hatta eski bir Boğaziçi vapuru maketi, ziyaretçileri adeta “İstanbul’un İstanbul olduğu döneme” ışınlar. Müzenin giriş katındaki bir duvarda 4213 sigara izmariti sergilenmektedir. Bunlar romanda Füsun’un içmiş olduğu 4213 sigara izmaritini simgelemektedir.

Orhan Pamuk müze gezmeyi sever ancak onun sevdiği müze konsepti, Topkapı Sarayı, Louvre ya da Britanya Müzesi gibi devlet müzeleri yerine küçük evlerden dönüştürülen alçak gönüllü müzelerdir. Sonuçta devlet müzeleri insanı değil devleti temsil eder ve bu pek “masum” görünmemektedir. Tek tek bireylerin hikâyesi, insanlığımızı bütün derinliği ile ortaya koymak için, büyük milletlerin hikâyesine göre daha uygundur.