ANI - Sinem Pravuştalı

Annem Necla Pravuştalı, 1937 yılının karlı bir 10 Ocak günü doğmuş. Sakin, güzel bir çocukluk geçirmiş. Bir Levanten semti olan Moda’da eskiden hep köşkler varmış. Günümüzde Esat Işık Caddesi’ndeki Tepe Apartmanı’nın olduğu yerde de annemlerin güzel bahçeli bir köşkleri varmış. Annem en çok bahçede oynamayı severmiş. Yan komşuları Rum’muş, annem onlardan Rumca konuşmayı öğrenmiş.

O devirlerin adeti olduğu üzere, Moda’daki her köşkün bir köpeği olurmuş. Annemin de varmış. Okula kadar anneme eşlik eder, tekrar eve dönermiş. Anneme o kadar bağlıymış ki, annemi özleyince elbiselerinin düğmelerini koparır, üstlerine otururmuş. Büyükbabam Mustafa Yorgancıoğlu, annem on beş yaşına geldiğinde, ona bir piyano almış. Böylece annemdeki piyano tutkusu başlamış. Ben kendimi bildim bileli bizim evde piyano vardı. Annem duyduğu, sevdiği şarkıların notalarını kendi kendine çıkarır, çalardı. Çok iyi bir kulağı vardı. Gençliklerinde evde çay partileri verirlermiş. Annem piyanoda klasik veya popüler müzik çalarmış. Arkadaşları da dans eder, eğlenirmiş. Her hafta birinin evine gidilir, on-on beş kişi toplanırlarmış. Bu adetler ben doğduktan sonra bile devam etti. Annem beni de bu toplantılara götürürdü. Çok eğlenirdim. Artık piyano çalıp, dans etmiyorlardı ama beraberdiler, birbirlerinden ayrılmıyorlardı. Çok iyi arkadaştılar. Çocuklarından, ailelerinden konuşurlar; birbirlerine her konuda yardım ederlerdi.

Kadıköylüler iyi bilirler… Deniz o zaman Moda’daki insanların bir parçasıymış. Annem Moda’da kadınlar plajında yüzmeyi çok severmiş. Üstelik çok da iyi kürek çekermiş. Günümüzde Moda semtinin önlenemeyen düşüşünü gördükçe eski zamanlar bana masal gibi gelir. Elimde plaj sepetim ile Küçük Moda’dan kadınlar plajına annemin elinden tutup denize gittiğimiz günleri hâlâ hatırlarım. Deniz çok güzeldi. Ortada bir boşlukta deniz, etrafında tahta kabinler vardı. İnsanlar ortada yüzer, etrafındaki tahta zeminde güneşlenirlerdi. Bu nedenle her Kadıköylü aynı zamanda iyi bir yüzücüydü. Öyle ki, annemin arkadaşları Moda Spor’un en eski yüzücüleridir.

Annem de kendi devrinin her Modalı genç kızı gibi Kadıköy Kız Meslek Lisesi’nden mezundu. Çok güzel dikiş dikerdi. Bazen gittiği davetler için kendi elbiselerini kendi diktiğini söylerdi. Okul çıkışlarında Kadıköy Çarşı içinde yer alan babasının mobilya mağazasına gider, ona yardım edermiş. Ben de büyüyünce annem gibi okuldan çıkıp dükkâna gelir, orada ders çalışırdım.


Babam Savaş Pravuştalı, Saint Joseph’te okumuş. Annem ile komşu oldukları için ailece de görüşürlermiş. Babaannem annemi çok severmiş. Yıllar sonra hayatlarında farklı insanlar olmasına rağmen kader onları bir araya getirmiş. Annem küçükken Denizli’den gelmiş varlıklı bir tüccarın Moda’da doğmuş kızı, babam Mübadele ile Kavala’dan gelmiş bir ailenin Moda’da doğan oğlu... Kader onları bir araya getirmiş. Uzun süre flört ederek, bir 24 Temmuz günü, yani Lozan Antlaşması yıldönümünde evlenmişler. Balayına Tekirdağ Kumbağ’a gitmişler. Ben 7 Eylül günü doğmuşum. Onlar hep birbirlerini sevdiler. Annem hastalığında bile babamı düşündü. Çok erken yaşta vefat etti. Babam o öldükten sonra her yere annemin resimlerini koymuştu. Evdeki resimler ile konuşurdu.

Annem farklıydı. İyi yürekli, asil, mütevazı, akıllı ve doğal bir güzeldi. O bir melekti. Bu dünyadan geldi, geçti... Hiçbir zaman unutulmadı. Sen her zaman kalbimdesin. Seni asla unutmayacağım. Meleğim, ANNECİĞİM…

Anneler gününüz kutlu olsun!