Giriş resmi: Art After Auschwitz

Bir dahaki Hollanda ziyaretinizde Den Haag’ı pas geçmeyin. Önemli edebiyat festivalleri, çiçeği burnunda kültür merkezi Amare ve Kunstmuseum gibi önemli müzeleriyle bu kent bir sanat durağı olmayı kesinlikle hak ediyor.

Hollanda’da sanat üretim ve tüketimi söz konusu olunca akla ilk Amsterdam ve Rotterdam gelir, Den Haag’ın esamesi pek okunmaz. Biraz bizim Ankara gibi, parlamentodan Uluslararası Adalet Divanı’na barındırdığı pek çok makamla “resmi başkent” statüsünde olmasından dolayı kanımca biraz da hakkı yenir. Hâlbuki Den Haag, İngilizce adıyla The Hauge, Türkçede kullandığımız şekliyle Lahey, ülkenin en önemli uluslararası edebiyat festivallerinden ikisine ev sahipliği yapar; 1992’den bu yana Crossing Borders ve 1995’ten beri Winternachten. Dünyaca ünlü, muhteşem Hollanda Dans Tiyatrosu’nun (Nederlands Dans Theater) kurulduğu 1959’dan bu yana merkezi buradadır. Kendini “kültür, eğitim, etkinlik ve buluşma evi” olarak tanımlayan, aynı anda 6.000 kişiyi barındırabilen kompleks Amare, dört tiyatro ve konser salonu, konferans merkezi ve kamu kullanımına açık pek çok mekânı ile kapılarını geçen yılın sonunda yine bu kentte açtı. Amare, Krallık Konservatuarı’nın, Hollanda Dans Tiyatrosu’nun, Zuiderstandtheater’ın ve Lahey Filarmoni Orkestrası’nın yeni, kalıcı yuvası.


Müzeler
Kaldı ki Den Haag, 17. yüzyıl Hollanda resim sanatına dair müthiş bir koleksiyon barındıran Mauritshuis başta olmak üzere birkaç çok değerli müzenin de ev sahibi. Diğerlerini sıralayalım: Popüler kültür ve bilim müzesi, kimliğiyle uyumlu belgesel ve filmlerin gösterildiği dev ekran sinema salonuna sahip Museon-Omnivrersum hem gezegenin tarihine ışık tutan hem de gıdanın adil dağılımından temiz enerjiye, geleceğe kafa yoran kalıcı ve süreli sergileriyle, interaktif bölümleriyle beyin jimnastiği yapılabilecek bir mekân. Adını Hollandalı ressam Hendrik Willem Mesdag’dan alan, izleyicisine adeta bir gözetleme kulesinden 19. yüzyıla ait bir Scheveningen manzarasını seyrediyor hissi veren 120 metre uzunlukta, 14 metre yükseklik ve 40 metre çapta bir “silindirik resim” deneyimi sunan Panorama Mesdag müzesi bir diğer atraksiyon, çekim merkezi. Görsel sanatlara düşkünseniz ve tek müzelik vaktiniz varsa tercihiniz Museon ve Fotoğraf Müzesi’nin ortasına konuşlanmış Kunstmuseum (sanat müzesi) olmalı.

Kunstmuseum
1886’da kurulmuş Kunstmuseum 1935’ten bu yana Hollandalı mimar H. P. Berlage’nin tasarladığı etkileyici Art Deco binasında ağırlıyor ziyaretçilerini. 160 binin üstündeki eseriyle Avrupa’nın en büyük sanat müzelerinden olan Kunstmuseum, modern ve çağdaş sanat, moda ve dekoratif sanatlar alanında etkileyici bir koleksiyona sahip. Burası aynı zamanda Piet Mondrian’ın da “yuvası”; ustanın 300’den fazla eserine ev sahipliği yapıyor.


Kunstmuseum koleksiyonlarından seçtiklerimiz
Kalıcı koleksiyonlardan Mondiran & De Stijl, teorisini Neo Plastisizme dayandıran, Hollanda’da doğan, Mondrian’ın da bir parçası olduğu De Stijl akımının görsel bir özeti gibi. Bu koleksiyonda Teho van Doesburg, Vilmos Huszár, Bart van der Leck gibi akımla anılan sanatçıların yanı sıra Paul Klee, Le Corbusier gibi çağdaşların eserleriyle karşılaşmak da hoş bir sürpriz.

Discover the Modern kalıcı sergisi Vincent van Gogh’tan Picasso’ya, Charley Toorop’tan Louise Bourgeois’e, Iris Kensmil’e 19. yüzyıldan günümüze sanata yön vermiş ve vermekte olan cesur sanatçılarının resimleriyle, heykelleriyle geniş ve etkileyici bir seçki.

En alt katta ise 9-18 yaş arasına hitap eden interaktif bir bölüm var; Wonderkamers. Girişte edinilen tabletler kullanılarak 13 oda geziliyor.  Mondrian’la dans etmekten Podyum odasında defilecilik oynamaya, pek çok işi tamamladıktan sonra sıra labirente geliyor. Çocuklar sanat, fotoğraf, mimari, moda gibi başlıklardan seçecekleri eserlerle kendi harikalarını yaratıyorlar.

Süreli sergiler
Kunstmuseum’da yıl boyu birbirinden cazip süreli sergiler de düzenleniyor. Bahar sergilerinden özellikle kaçırılmaması gerekenlerden Mondrian Moves, 150. doğum yılına ithafen Mondrian’ın etkilendiği, birlikte ürettiği ve yıllar sonra bile etkilediği sanatçıların eserlerini kapsayan geniş, bilgilendirici ve eğlenceli bir sergi; gezmek için 25 Eylül’e kadar vakit var.


Claire’s Coming Out Dress
Birleşik Krallığın en prestijli sanat ödüllerinden biri olan Turner Ödüllü (2003) müthiş İngiliz Grayson Perry’nin, Hollandalı hümanist âlim Erasmus’un adını taşıyan Erasmus Ödülü’nü 2021’de almasının onuruna açılmış sergisi ise 15 Mayıs’a kadar sürüyor. Ölçek olarak büyük değil fakat sanatçının mizahi, politik ve hiçbir klişeye ve yargıya müdanası olmayan işlerinden önemli bir seçki sunuyor, Claire’s Coming Out Dress isimli elbisesi ve ikonik pembe motosikleti dâhil.

Auschwitz’ten Sonra Sanat
Son olarak, giriş kapısında izleyicinin eserleri rahatsız edici ya da uygunsuz bulma ihtimalinin varlığına, kapıdan girdikten sonra sorumluluğun kendisine ait olacağına dair bir uyarıyla karşılaştığınız Art After Auschwitz sergisi var; Boris Lurie ve Wolf Vostell’ın bu sergisi 29 Mayıs’a kadar görülebilir. Uyarı notu şöyle devam ediyor: “Sanatçılar Soykırım, savaş suçları ve pornografi imgelerini şiddet ve istismarın her türlü şeklini kınadıklarını ifade etmek üzere kullanıyorlar.”



Boris Lurie ve Wolf Vostell
1924 Leningrad’da doğup Riga’da büyümüş Lurie için sanat, Shoah (Holokost) travmasıyla başa çıkmaya çalışmanın bir yolu olmuş. 16 yaşındayken büyükannesi, annesi, kız kardeşi ve çocukluk aşkı, Naziler tarafından öldürülen, babası ve kendisi toplama kampına gönderilen sanatçı, yollandığı son kamp Buchenwald’ın 1945’te kurtarılmasıyla New York’a göçmüş. Resim, kolaj ve çeşitli objeler kullanarak yarattığı eserlerinin merkezinde, milyonları katletme yetisine sahip insan ırkına duyduğu hisleri yansıtma derdi olagelmiş. Toplumun bencilliği ve sanat piyasasının sanatsal ifadeye değil gelire odaklanan karakterine yönelik itirazları 1959’da Sam Goodman ve Stanley Fisher ile birlikte NO!art hareketini kurmasına yol açmış. Ana amacı savaş sonrası toplumların doğasını çekinmeden, dürüstçe yansıtmak olan hareketin sanatçıları zulüm, şiddet ve seks başlıklarını bu bağlamda kullanmaktan çekinmemişler ve bu yüzden zaman zaman eleştirilere maruz kalmışlar.