“Rengini dünyaya ilk defa sunan
Adsız bir çiçek gibi…”
Edip Cansever
Ortaokul senelerimin ilk yıllarında, Sainte Pulchérie’de “Fen” dersimizin, sanırım 20. yüzyıl başlarından kalma kitabında çiçeklerin, bitkilerin bilimsel çizimleriyle ilk defa tanışmıştım: kestanelerin, elmaların, güllerin, zambakların kesitleri, kökleri, yaprakları… Kitabımızda hiç fotoğraf yoktu. Tüm kitap naif şekilde çizilmiş, pastel renkli botanik illüstrasyonlardan oluşuyordu. O günden bugüne botanik çizimlerin sevdalısı oldum.
Aşağıda ele alacağım büyük botanik ressam Redouté ile kendi suluboya çalışmalarım sırasında tanıştım. Bu ressamı tanımadan önce dönemin Fransa’sına bakmak benim için fevkalade zihin açıcı ve öğretici oldu. O dönem Paris’inde Kralın Bahçesi’nde gezmek için ah neler vermezdim!
Kralın Bahçesi, ressam Jean-Baptiste Hilair, 1794
Emsalsiz bir vaha “Kralın Bahçesi”
Paris 17. ve 18. yüzyılda botanik alanında bütün dünyaya örnek bir şehir… Paris sefiri 28 Mehmet Çelebi’nin anlata anlata bitiremediği bahçeler… Seine Nehri’nin sol tarafında, şehrin biraz dışında yer alan “Kralın Bahçesi” XIII. Louis tarafından 1635 senesinde yaptırılmış. Meşhur Güneş Kralı XIV. Louis döneminde Paris Avrupa’nın en parlak şehri hâline gelince, bu botanik bahçesi de dünyanın o devirde bilinen her yerinden getirilen bitkilerle öyle zenginleşmiş ki, hem canlı hem de kuru çiçekler, büyük bir hayvanat bahçesi ve “Kralın Harası” ile hem akademik hem görsel olarak emsalsiz bir vaha olmuş. Bahçenin çeşitli kısımlarının düzeninden ve bakımdan sorumlu yöneticilerinin, bilimsel çalışmalar yapılması için akademisyenlere her zaman açık kapıları varmış. Ressamlar burada bulunan çeşit çeşit bitkilerin, hayvanların birebir ve de büyük formatta resimlerinin yapılması için çalışıyorlarmış.
Okul yıllarımızda öğrenip bir daha asla unutmadığımız bir tarih olan 1789 yani Fransız İhtilali sonucu eski rejimin düşmesi, Marie Antoinette’in ve XVI. Louis’nin idamı ve politik değişiklikler yani siyasetteki büyük depremler ‘Kralın Bahçesi’ne hiçbir zaman dokunmamış.
Üstelik benim düşünceme göre mükemmel bir karar alınarak bu bahçe Tarih Müzesi’nin içine dâhil edilmiş ve tamamen akademik bir ortama taşınmış.
Son “Kral Ressamı” van Spaendock, müzeye direktör olarak atanınca, 6000 franklık çok büyük bir bütçe ile tüm bitkilerin ve hayvanların gerçekçi tasvirleri yapılması planlanmış, 1793 tarihinde zooloji resimleri için Nicholas Marechal ve Henri Joseph Redouté, botanik illüstrasyonlar için ise çiçeklerin Raphael’i güllerin Rembreant’ı Pierre-Joseph Redouté görevlendirilmiş. Bu kişileri çalışırken görmek nasıl da büyüleyici olurdu değil mi?
Jean François Grille:
“Tıknaz bir vücut, file benzeyen uzuvlar, Hollanda peyniri kadar ağır ve düz bir kafa, kalın dudaklar, gürültülü bir ses, çarpık parmaklar… Bu derinin altında ince ve narin bir ruh, eşsiz bir zevk, derin sanatsal bilgi, duyarlı bir karakter ve dehanın gelişimi için gereken sabır, işte Paris’teki tüm güzel hanımların öğretmeni olan Redouté böyle biriydi.”
Pierre-Joseph Redouté
Pierre-Joseph Redouté için gelmiş geçmiş en yetenekli ve en meşhur botanik ressamı denilebilir. Çizimleri ve çalışmalarıyla pek çok ressamı etkilemiş, pek çoğu daha önce resmedilmemiş 1800 değişik bitkinin 2100’den fazla resmini yapmış.
Yaptığı çiçek resimleri sadece botanik olarak doğru olmakla kalmamış, ressamın üstün yeteneği ile sanatsal boyut kazanmış hatta çizimler sanatsal yönü ön planda tutularak yapılmış. Redouté’nin resmine en önemli etki Barok dönemin Flaman ressamlarından mesela Rachel Ruyach, Jan van Huysum, Jan Davidszoon de Heem gibi isimlerden gelmiş. Saf suluboya kullanmayı ise hocası, Tarih Müzesi Direktörü ünlü minyatür ustası ve ressam Gerard van Spaendonck’tan öğrenmiş. Teknik ustalığına, kompozisyonlarında devrimsel öğeler eklemiş: Sayfa kenarlarını resmin bir parçası olarak değerlendirmek, zaman zaman sayfanın kenarlarına taşan resimler yapmak!
Marie Antoinette ve Joséphine Bonaparte’ın himayesinde
Renkli kişiliği ve dehası sayesinde zengin, etkileyici hamilere sahip olan Redouté tarihin belki de ilk “first lady’leri”nin, hem eski hem de yeni rejimin en önemli karakterlerinden Marie Antoinette ve Joséphine Bonaparte’ın himayesinde bulunmuş. Napoléon’un ikinci eşi Marie Louise’in resim öğretmenliğini yapmış. Böylece diğer botanik ressamlardan ayrı imtiyazlara sahip, serbest çalışabilen, sipariş alabilen bir sanatçı olmuş. Kendi atölyesini kurarak, yanında pek çok illüstratör çalıştırmış. Yani aynı zamanda girişimci bir işadamı olmuş.
Redouté ders verirken
Dönemin yüksek sosyetesinin önde gelen hanımları ondan çiçek çizmek için ders alıyormuş. Tüm sanatsal yeteneklerinin yanında, iyi bir pazarlama yeteneğine de sahip olan Redouté, en çok zambakgillerin ve güllerin resimlerini yapıyor ve bu resimler de çok yüksek rakamlara alıcı buluyormuş. Aslında mikroskop kullanmadan resim yapmasından dolayı diğer botanikçilerden eleştiri alsa da, çizgisinin zarif ifadesi, renklerin ve süslemelerinin güzelliği ile resimleri görenleri büyülüyormuş.
İsmi öyle önemli hâle gelmiş ki, kitaplarında yer alan bilgiler başka botanikçiler tarafından yazılsa da kitapların ilk sayfasında onun adına yer veriliyormuş.
Redouté 1759 Temmuz’unda şimdiki Belçika topraklarında doğmuştu. Üç kuşak sanatçı bir aileden mütevazı bir ressamın oğluydu. Ana dili Valonca idi, formel eğitimi yoktu. Fransızca imlası her zaman biraz bozuk olarak kaldı. Küçüklüğünden beri Hollanda ve çevresinde ressamlık yapıyordu. 1782’de manzara ressamlığı ve iç dekoratörlük yapan ağabeyinin yanına Paris’e geldi. Pierre-Joseph’in Kral’ın Bahçesi’ndeki bitkilerin skeçlerini yaptığı ve Saint Jacques Sokağı’ndaki sokak satıcılarına sattığı söylenir. Bu sokak satıcıları ise resimlerin bakır oymalarını yaparak büyük satışlar gerçekleştirince, Paris Adalet Departmanı’nda yüksek bir bürokrat, amatör bir botanikçi ve kitapsever Charles Louis L’Heritier de Bratelle’in dikkatini çeken Redouté’ye, L’Heritier tarafından bitkilerin daha realist bir gözle çizimlerini yapma siparişi verildi. Ve işte böylece, bu genç ressam ileride tarihe adını yazdıracağı, botanik resim alanı ile tanışmış oldu.
L’Heritier sayesinde, daha sonraki senelerde suluboyayı en iyi şekilde kullanmayı öğreneceği Spaendonck ile tanışma ve baskı tekniklerindeki gelişimleri öğreneceği Londra’ya gitme imkânı buldu. Paris’ten Londra’ya döndüğü zaman, tam da Devrim sonrası Paris’in en kanlı senesinde, 1793’de Marie Antoinette ve XVI. Louis’nin asıldığı zamanlarda, eski rejimin muhteşem bahçelerinin tekrar tasarlanması sırasında pek çok desen yaptı ve Paris sanat meclislerinde eserleri görülmeye başladı.
Bu sırada pek çok esere imza attı. Bunların içinde en önemlisi kuşkusuz 1803 senesinde yayımladığı “Zambakgiller” kitabıdır. Bu kitaptaki desenler o kadar ilgi görmüş ve öyle beğenilmişti ki, Napoléon, bakanlarından seksen kopya sipariş etmelerini ve bunları diplomatik hediye olarak kullanmalarını istedi.
İşte bu sıralarda Napoléon’un ilk eşi Joséphine, Paris yakınlarındaki Malmaison’u satın alıp, 3,5 milyon franklık bir harcama ile burayı güzelleştirip genişletmeye başlayınca, Redouté’den arazinin içerisindeki bahçelerde ve seralarda bulunan çiçeklerin, bitkilerin suluboya resimlerini yapmasını istedi. Bunun sonucunda ortaya “Malmaison’un Bahçesi” isimli, Joséphine’e itiraf edilmiş bir harika eser daha ortaya çıktı. Bu eser de diplomatik hediye olarak kullanıldı. Joséphine, Redouté’ye senelik 18.000 franklık bir maaş bağlayınca da ressam Meudon yakınlarında, Fleury’de uzun zamandır istediği çiftlik evini satın alarak kendi bahçesi için de tasarımlar yapma olanağı yakaladı. Burada atölyesi, bir de serası da vardı. Değişik bitkileri, çiçekleri merak ediyor ve resimlerini yapmak istiyordu. Bu bahçedeki envai çiçek ve bitki için tohumları Joséphine’in getirdiği söyleniyor. Ayrıca Redouté, Paris, Saint Germain’de eşi ve kızıyla oturduğu geniş bir daire ve Hotel Mirabeay’da dokuz odaya sahipti.
Kalp kırıklığından öldü
Üstün kabiliyet, akıl ve çalışkanlıkla elde edilen bu yükseliş ne yazık ki, Waterloo yenilgisi sonucu Paris’in işgali ve Joséphine’in vefatından sonra sekteye uğradı. Bir daha kendisine bu kadar yüksek rakamlar ödeyecek bir hami bulamadı. Zambakgiller’in yayımlanmasından 18 ay sonra şu anda dahi en popüler eseri olan Güller Kitabı’nı yayımladı. Çalışmalarından dolayı X. Charles tarafından Legion d’Honneur ve on sene sonra Belçikalılardan şövalyelik nişanı aldı. Daha önceleri Napoléon’un, Joséphine’in ve Paris sosyetesinin “kaymak tabakasının” portrelerini yapan ünlü neoklasik ressam François Gerard, bu büyük botanik illüstratörün bir portresini yapmıştır.
Redouté’nin 63 yaşında iken Tarih Müzesi’nin başındaki Spaendonck’un vefatıyla boşalan botanik kürsüsüne atanması finansal durumunu biraz düzene sokmuş olsa da, Fleury’deki arazisini borçlanarak genişlettiği için, bozulan sağlığına ve görme yetisine rağmen ileri yaşlarda borçlarını ödemek için çalışmak zorunda kaldı. Para kazanmak amacıyla bilimsel olmayan çiçek resimleri, meyvalar, üzümler, şeftaliler yaptı. Ancak eski kazancını ve şöhretini hiçbir zaman yakalayamadı.
Ne acıdır ki, toplumun değişen zevkleri eserlerinin değerini düşürdü.
İçişleri Bakanlığı’ndan, üzerinde çalıştığı resmin reddedildiğine dair bir mektup alan 81 yaşındaki Redouté, ertesi gün stüdyosunda -bence- kalp krizi değil de kalp kırıklığından öldü. O sabah, kızının ona getirdiği bir zambağın çizimini bir öğrencisine öğretiyordu. Sanatla aldığı nefesi yine sanat ile son anına dek üreterek verdi.
Günümüzde
Günümüzde Redouté’nin eserleri en saygın müzelerde, koleksiyonlarda, kütüphanelerde bulunuyor ve tek sayfalık desenleri 285 bin dolar gibi rakamlara alıcı buluyor. Geçim sıkıntısı içinde ölen sanatçıların yürek burkan listesinde Redouté gibi büyük bir kabiliyet de yerini alıyor.