Güzel bir karnenin en güzel hediyesidir bisiklet...

Binersin gidersin ve özgürlüğünü ilan edersin... Bisiklet hayattır, sağlıktır, güzellikleri görmektir, keyiftir, tutkudur, yola çıkmaktır. Gitgide daha telaşlı ve daha aceleci olduğumuz çağımızda bisiklet ile yola çıkmak çocukluk anılarını taze tutmaktır…


Drais de Sauerbrun’un buluşu “Koşu atı” “hobi atı” (hobby-horse)
 

Ünlü yazar William Golding der ki, “Bisiklete binen bir adamı gözünüzün önüne getirin. Kim olursa olsun, onun hakkında üç şey söyleyebiliriz: Biliyoruz ki bisiklete binip, hareket edecek. Bir noktada durup, bisikletinden ineceğini de biliyoruz. Hepsinden önemlisi, başlangıç ve bitiş noktası arasındaki herhangi bir noktada hareket etmezse ve bisikletten inmezse, düşeceğini biliyoruz. Bu her canlının ve topluluğun hayat boyu yolculuğunun metaforudur.”

 

Biz de bisiklet için ufak bir araştırma yaptık. İlk bisiklet ne zaman kullanılmaya başlandı? Bisiklet hakkında az bilinenler... Grand Tour de France bisiklet için nasıl bir dönüm noktası? Hangi sanatçılar bisikleti eserlerine taşıdı?

En büyük yolculukların ilk pedalın çevrilmesi ila başladığını bilerek bir bisiklet yolculuğuna buyrun...


Comte de Sivrac
 

Bisikletin ilk çıkışı
Tarihte ilk bisikletin ne zaman icat edildiği hakkında farklı görüşler var. Bu konu, Leonardo da Vinci’nin 1492 yılına uzanan bisiklet eskizlerine kadar dayanmakta idi. Daha sonraları bu çizimlerin sahte olduğu ispatlandı. Bisiklet zaman içinde evrildi.

İptidai şartlarda Fransız Comte de Sivrac tarafından üretilen iki tekerlekli, sert ahşaptan yapılan, pedalsız, ayakların yere sürtmesi ile hareket eden bu aletin adı “celeripede” idi. Alman Baron Von Karl bu buluşa bir gidon ve bir sele ekleyerek “draisienne” adını verdiği bir bisiklet tasarladı. Baron Karl von Drais de Sauerbrun’un bu buluşu daha sonra İngilizler tarafından satın alınarak 300 adet üretildi. “Koşu atı” “hobi atı” (hobby-horse) ve mizah yazarları tarafından “züppe atı” olarak adlandırıldı. Kirkpatrick MacMillan, bisikletin göbeğine demir çubuklarla pedalları ekleyerek daha hızlı yol almasını sağladı.

1860’lı yılların başlarında Fransız Pierre Michaux oğlu ile birlikte bisiklete farklı bir boyut getirdi. Bu yeni gelişen bisikletin adı “velocipede” idi. Baba oğlun bu tasarımın adı “kemik titreten” olarak da tarihe geçiyor.

İlerleyen yıllarda Traffault adındaki bir başka Fransız, tekerlekleri kauçuktan yapma fikrini ortaya attı. Günümüzde en yakın olan bisiklet modeli İngiliz John Kempp Starley tarafından icat edildi. Bu model eskilerine nazaran daha güvenli ve hızlı idi.

Daha sonraki yıllarda bisikletlere eklenen teknolojik gelişmeler ile dağ bisikletleri, yarış bisikletleri, şehir bisikletleri, cinsiyete göre bisikletler, model model çocuk bisikletleri hayatımıza girdi.

Bisikletin bir spor dalı haline gelmesinde Fransa Büyük Turu’nun büyük etkisi olduğu kesin bir veri.


Fransa Büyük Turu'nu kazanan ilk sporcu Maurice Garin
Fransa Büyük Turu Dreyfus olayının ardından doğdu 
Fransa Bisiklet Turu, İtalya Bisiklet Turu ve İspanya Bisiklet Turu ile birlikte anılan en prestijli bisiklet yarışlarından biridir. İlk kez 1903’de gerçekleştirildi. İlk kazanan sporcu Fransız Maurice Garin’dir. 2013’de yapılan 100. Bisiklet Turu’nu ise Büyük Britanyalı bisikletçi Chris Froome kazanmıştır.

Dünyaya bisiklet sporunu sevdiren Fransa Bisiklet Turu sadece akıp giden bisikletçileri, güzel manzaraları, spikerlerin heyecanlı seslerini anımsatmıyor. Fransa Bisiklet Turu bunların çok daha ötesinde tarihsel bir olayın günümüze yansıyan tanığı adeta. Fransa Bisiklet Turu 1902 yılının çalkantılı günlerinin içinde doğdu. Paris - 20 Kasım 1902 Dreyfus Olayı, gazetelerin manşetlerinde... Bu çalkantılı dönem medyayı derinden etkiliyor. İki ayrı spor dergisi L’Auto ve Le Velo, tarihin en önemli davalarından biri olan bu casusluk davasında taraf oluyorlar. L’Auto dergisi müthiş bir maddi sıkıntı ile sarsılıyor. Gazetenin genç yöneticisi Geo Levefre kimsenin aklına gelmeyen bir fikri ortaya koyuyor: Gazetenin organize edeceği bir bisiklet turu. O güne kadar basit bir spor olan bisiklet sporu an be an parlıyor. Bu bisiklet turu ile ilgili haberleri takip etmek isteyenler gazeteyi de takip ediyorlar. Tiraj bir anda artıyor. 1903 yılında ilk Fransız Büyük Turu yapılıyor. İlk yarış bir deneme niteliğinde. 60 sporcunun sadece 21’i yarışı bitirebiliyor.


Chris Froome, 100. Fransa Büyük Turu

Fransızların yükselen gelir düzeyleri ile artan boş vakitleri arasındaki paralellik bisiklet adına artı bir değer. İlk günden itibaren rağbet gören Fransa Büyük Turu sadece L’Auto dergisine kazanç sağlamıyor; sponsorlar, sporcular, medya kuruluşları bu organizasyondan paylarını alıyorlar. Sporcuların yanı sıra tezahürat yapmaya hevesli olan seyirciler yol boyunca diziliyor. Gelişen teknoloji ile yıllar içinde bisiklet yarışı formatını değiştirmemesine rağmen farklı boyutlara taşınıyor. İlerleyen yıllarda İtalya Bisiklet Turu Giro d’Italia La Gazetta dello Sport, İspanya Bisiklet Turu La Vuelta ise Informaciones tarafından organize ediliyor. 

Bisikletin başkenti Amsterdam
Özgürlüğün ve güvenli ulaşımın başkenti sayılan Amsterdam’da bisiklet adeta bir simge. Dünya’da bisiklet yoğunluğu bu kadar yüksek bir ülke daha yok: 17milyon nüfuslu bisiklet krallığında bisiklet sayısı 22 milyondan fazla. Bisikletler için özel döner kavşaklar, trafik ışıkları, tüneller, köprü ve sayıları giderek artan hızlı bisiklet yolları var. Kısaca bisiklet, Hollandalılar için hayatın vazgeçilmez bir parçası. Çevre dostu bu ulaşım alternatifi için bisiklet parkları da Amsterdam’ın her yerinde mevcut.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra zenginleşen Hollanda halkı kendine araba alma yarışına giriyor. Yollar yetersiz kalıyor, trafik kazaları artıyor. Özellikle çocuklar kazalara kurban gidince halk sokaklara dökülüyor ve “Çocuk Ölümlerini Durdurun” kampanyası başlıyor. 1973 yılına gelindiğinde petrol krizi Hollanda’yı da etkiliyor. İlk tedbir pazar günü araba kullanma yasağı. Halk bisiklete kolayca alışıyor. Artık geri dönmek mümkün değil. Unutmamak gerek Hollanda “özgürlükler” ülkesi.


Cavit Cav

Bisiklet sporcuları
1928 Amsterdam Olimpiyatları’nda pedal çeviren Cavit Cav aynı zamanda ilk yerli bisiklete adını veren bir sporcu. 1924 yılında Paris’te düzenlenen yaz olimpiyatlarında bisikletinin standartlara uymamasından dolayı diskalifiye oldu. İstanbul ve Türkiye şampiyonalarında “sürat” ve “dayanaklılık” kategorilerinde birinci olan bisikletçi, 1927 yılında ilk defa milli formayı giydi. Ülkemizde bu sporun yaygınlaşmasını kendine amaç edinen Cavit Cav kendi adını verdiği bisikletleri üreterek spora olan katkısını da sürdürdü. 1982 yılında bu dünyadan göç eden sporcunun bedeni Ankara Üniversite’si Tıp Fakültesi’ne bağışlandı.


Heinz Stücke

Heinz Stücke bisikletle devr-i âlem yapan bir gezgin, üstelik tam 50 yıldan fazla bir süredir pedal çeviriyor. 1962 yılında başladığı “göçebelik” serüveni bugün halen devam etmekte. Yolculukları sırasında 6 kez bisikleti çalındı her defasında bisikletine tekrar kavuştu. Heinz yolculuğa hiçbir maddi güvencesi olmadan başladı. Başına birçok unutulmaz olay geldi. Bunlardan birkaçını belirtmek gerekirse, Şili’de geçirdiği kamyon kazasını, Mısırlı askerler tarafından dövülmesini, Mozambik’te arıların istilasına uğramasını, Endonezya’da yakalandığı dizanteriyi sayabiliriz.


Meissa Fall

Bisiklet ve sanat
Bisikletten söz ederken Senegal’in Unesco tarafından korunan eski sömürge kenti Saint Louis’de yaşayan bisiklet tamircisi Meissa Fall’dan söz etmeden geçemeyeceğim. Terk edilmiş bisikletleri kullanarak heykeller yaratan Meissa Fall bir bisiklet tamircisinin oğlu olarak dünyaya geldi. Şimdilerde yaşamını bisiklet sanatçısı olarak sürdürüyor. Bisikletlere baktığı zaman çeşitli figürler hayal ettiğini söyleyen Fall, “Zihnimden geçenleri bisikletler ile gerçeğe dönüştürüyorum” diyor. Ve ekliyor “Terk edilmiş bisikletlere ikinci bir hayat sunuyorum.”

Frank Meisler Polonya’da Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailesinin Auschwitz Toplama Kampı’nda öldürülmesinden sonra Londra’da bir ailenin yanında büyüdü. Üniversite eğitimini mimar olarak tamamlayan Frank Meisler 1950’lerde Yafo kentinde atölye ve sanat galerisi açtı. Meisler heykellerinde gümüş-altın kaplama metal alaşımları kullanır. Göç eden aile kavramları, çeşitli mitolojik ve dinsel figürler, günümüz kadınları eserlerinin başlıca konuları arasında yer alır.


Frank Meisler


Yüzyılın başına ait bir bisikletin üzerinde duran heykeli, yaşama sevinci ile dolu bir yüz ifadesi ile özgürlüğü tasvir ediyor. Eserlerinde mesaj vermeyi kendine amaç edinen sanatçı bisiklet üzerindeki bir aileyi tasvir ederken gidonu tutan anne, güvende oturan çocuklar ve elinde bir şemsiye ile aileyi birleştiren baba figürlerini bir araya getiriyor. Bu heykeli “Her ailenin bir hikâyesi var” başlığı altındaki eserleri arasında bulunuyor.

Kaynakça:
https://galadergi.com
https://gazeteduvar.com.tr
https://bilimgenç.tubitak.gov.tr
https://velespit.com
https://frank-meisler.com
https://milliyet.com.tr
https://onedio.com