Haber fotoğrafı: Decision To Leave



Biri ödüllü, diğeri ödülsüz 2 film 75. Cannes Film Festivalinin gözdeleri arasındaydı. Bu yazımda bu filmlerin eleştirilerini yapmaya çalışacağım.

MİZANSEN USTASI KORELİ
Bong Joon Ho’dan 3 yıl sonra Park Chan-Wook “Ayrılma Kararı / Decision To Leave / Heojil kyolshim” ile katıldığı 75. Cannes Film Festivalinde, ülkesi G. Kore’ye ikinci bir Altın Palmiye Ödülü getirmek için yarıştı. “İhtiyar Delikanlı / Old Boy” (2003) ile Cannes’da Jüri Büyük Ödülü, “Kan Arzusu / Thirst” (2009) ile Jüri Ödülü kazanan Park Chan-Wook bu festivaldeki tırmanışını bir Altın Palmiye ile sürdürmeyi amaçlıyordu. Ancak En İyi Yönetmen Ödülüyle yetinmek zorunda kaldı.

G. Koreli yönetmen “İhtiyar Delikanlı” ile hak ettiği Altın Palmiye’yi Amerikalı belgesel ustası Michael Moore’un “Fahrenheit 9/11”ine kaptırmıştı. Jüri başkanı Quentin Tarantino bu ödül için vatandaşını tercih etmişti. Aldığı 40 ödülle “İhtiyar Delikanlı” şiddet sinemasının kült filmi olmuştur.

“Parazit” dünya prömiyerini yaptığı Cannes’da Altın Palmiye Ödülünü kazanan ilk G. Kore filmi olmuştu. Film 4 Oscar Ödülüyle taçlandırılmış, aldığı 300’ü aşkın ödülle 2019’da “yılın filmi” sıfatını kazanmıştı.


Yön: Park Chan-Wook 


Park Chan-Wook romantik ve erotik gerilim filmi olan “Decision To Leave”de, iddialı bir mizansen ustası olduğunu bir kez daha kanıtladı. Koreli yönetmen beklentileri haklı çıkaran mizanseniyle usta işi bir psikolojik dramaya imzasını atıyor. Başarısına, kartpostal tadındaki fotoğraflarıyla filme görkemli bir görsellik kazandıran görüntü yönetmeni Ji-yong Kim’i de ortak etmek lazım.

Gerilim sinemasının ustası Park Chan-Wook’un senaryosunu Seo-kyeong Jeong ile birlikte yazdığı öyküyü, “Bu kayıp hikâyesini trajik yönüyle anlatma yerine, yetişkinlere hitap edecek şekilde, incelik, zarafet ve mizahla ele almayı tercih ettim diyerek mizansendeki tercihini izah etti. Kariyerinin ilk dönemlerinde ustalığını kanıtladığı neo-noir’lara ve polisiye gerilimlere dönüş yaptığı “Decision To Leave”de, senaryo melankolik, gizemli cinayet masası dedektifi ve sorguladığı 1 No.lu şüpheli kurbanın eşinin karakter tahlillerini başarıyla yapıyor.

BİR “İMKÂNSIZ AŞK” ÖYKÜSÜ
Ulaşılmaz bir arzu nesnesine dönüşen bir femme-fatale’e dedektifin beslediği imkânsız aşk öyküsü filmde melankolik bir dille anlatılıyor. “Decision To Leave”in, “Parazit”in burjuvaziye eleştiri getiren zengin konusuyla kıyaslanamayacak basit bir konusu var. Karanlık bir aşk öyküsünü anlatan bu gerilim ve cinayet dramasında, araştırdığı bir cinayete kurban giden adamın eşine âşık olan bir dedektif var. Soruşturduğu cinayetin 1 No.lu sanığı maktulün karısıdır. Senaryo, dağlık bir kırsalda olası bir cinayet davasını araştıran gayretli bir dedektifi merkezine alıyor.

Tırmanış yaptığı dağdan şüpheli bir şekilde düşen varlıklı bir adamın ölümünü araştıran dedektif Hae-Joon’un adamın gizemli eşi Seo-rae’ye yakınlaşmasıyla, bir “imkânsız aşk”ın filizlendiğini hissediyoruz. Kocasının ortadan kaybolmasından dolayı üzgün görünmeyen Seo-rae, izleyiciye ideal suçlu olarak sunuluyor. Metodik, gururlu ve hırslı genç polis müfettişi Hae-Joon ve aşk hayatında şansız olduğunu öğrendiğimiz, üstündeki şüphelere rağmen dürüst ve cüretkâr Seo-rae arasındaki karşılıklı hayranlık ve yakınlaşma senaryoda ustalıkla çizilmiş.

1963 Seul doğumlu yönetmen - senaryo yazarı - yapımcı, felsefe tahsili yapmış Park Chan-Wook kariyerinin 7. uzun metrajlı filmi “İhtiyar Delikanlı / Old Boy” (2003) ile adını duyurmuştu. Chan-Wook, Emile Zola’nın “Thérèse Raquin”inden esinlenen vampir filmi “Kan Arzusu / Thirst” ile 2009’da Cannes’da Jüri Ödülünü kazandı. Aynı festivalde gösterilen “Ah-ga-ssi / The Handmaiden” (2016) cüretli konusuyla beğeni kazandı. Hikâyenin yapısı çok değişik bir biçimde sunulmuş filmin estetiği, görselliği ve cinselliği ele alışı çok farklı. 30’lu yılların zengin konulu gotik romanındaki atmosferini yansıtan görkemli görselliği, Park Chan-Wook’un ironi yüklü anlatımı, iki kadın kahramanı arasındaki cüretli seks sahneleriyle bu filmin, yönetmenin “İhtiyar Delikanlı”dan sonra en başarılı yapıtı olduğuna inanıyorum.

6 yıllık bir suskunluk döneminden sonra yaptığı “Decision To Leave”i, Chan-Wook, Cannes’daki basın toplantısında şöyle anlattı: “Kollektif bir çalışmanın ürünü olan sinemanın etkisinin azalmayacağını düşünüyorum. Kısa metrajlı film yaptım, televizyon serisi yaptım ama sinema filmlerinin sinema salonlarında izlenerek etkileyici olabileceğine inanıyorum. Filmimin sinopsisini okuyanlar arasında, bu konuyu 100 defa izledim diyen çıkacak. Filmimin 1. bölümünden 2.’sine geçince her şey değişiyor, femme-fatale kahramanım 2. bölümde tamamen kimlik değiştiriyor. Senaryoyu yazarken 2 ilham kaynağım vardı. Uyarladığımız roman bir katili açığa çıkarmak isteyen bir polisle ilgiliydi. G. Kore’nin puslu ikliminde konuyu anlatmak bana kolaylık sağladı.”

“DECİSİON TO LEAVE / HEOJİL KYOLSHİM” - Yön: Park Chan-Wook - Sen: Park Chan-Wook - Seo-kyeong Jeong - Gör. Yön: Ji-yong Kim - Müz: Young-wuk Cho - Kur: Sang-beom Kim - Oyn: Park Hae-il - Tang Wei - Go Kyung-Pyo - Teo Yoo - Lee Jung-Hyun

GİZEMLİ BİR BULUŞMA ÖYKÜSÜ
“Nostalgia” ile Mario Martone 27 yıllık bir aradan sonra Cannes Film Festivalinin ana yarışmasına katılmış oldu. 1995 yılında kariyerinin 2. uzun metrajlı filmi romantik dram “Sorunlu Aşk / L’Amore Malesto” ile Cannes’a gelmiş ve ana yarışmada yer almıştı. İtalyan sineması Cannes’da son 20 yılda başarılı bir şekilde temsil edilemedi. Son İtalyan Altın Palmiyeli filmi, 2001 yılındaki Nanni Moretti’nin “Oğul Odası / La Stanza Del Figlio”su.

Mario Martone, Paolo Sorrentino, Matteo Garrone, Valeria Golino ile birlikte “Modern Napoli Sineması”nın temsilcilerinden. Son filminin adından da anlaşıldığı gibi, “Nostalgia”da yönetmenin çocukluk günlerine dönmenin özlemi var. Martone 12 uzun metrajlı film yapmasına rağmen hiç ödül kazanamadı. Nitekim “Nostalgia”da Cannes’dan eli boş ayrıldı.

Paolo Sorrentino geçen yıl Venedik Festivalinin ödül listesine 2 ödülle girebilen tek film olan “Tanrının Eli / È Stata La Mano Di Dio / The Hand Of God” ile doğduğu Napoli şehrine saygı duruşunda bulunmuştu. Film 1980’lerin sallantılı İtalya’sında ergenlik çağındaki bir gencin eğlenceli, ancak canlı ailesinin altüst olan hayatını anlatıyordu. Mario Martone Sorrentino’nun aksine, “Nostalgia”da otobiyografik bir konu anlatmıyor. Filminin konusunu Napolili yazar Ermanno Rea’nın bir romanından alıyor.



Mario Martone’nin Ippolita Di Majo ile birlikte yazdığı senaryo, Napoli’nin yoksul Sanita bölgesinde geçen nostaljik bir öykü anlatıyor. Film geçmişe yapılan acı bir yolculukta, 2 çocukluk arkadaşı arasındaki çekişmeyi dramatik bir sinema diliyle işliyor. Mario Martone bu kaybedilen dostluk öyküsünde, günümüz Napoli’si hakkında önemli şeyler söylüyor. “Nostalgia” hüzünlü, karamsar, şiddet yüklü ve etkileyici bir Camorra (Napoli Mafyası) öyküsü anlatıyor.

45 yıllık bir aradan sonra Felice Lasco (Pierfrancesco Favino) doğduğu şehir Napoli’ye döner. Film Orta Doğu, Mısır ve Afrika arasında 45yıl geçirdikten sonra, hasta ve ölmek zere olan annesine bakmak için Sanita bölgesine dönen Felice’nin hikayesini anlatıyor. Felice yeniden keşfettiği yerler üzerinden içini kemiren şehrin kodlarını keşfetmeye çalışır. Çocukluğunda en yakın arkadaşı olan ve azılı bir suçluya dönüşen Oreste (Tommaso Ragno) ile buluşmanın yollarını araştırır. Yakınları bunun iyi bir fikir olmadığını söyleyerek kendisini caydırmaya çalışırlar. Felice bölgeyi haraca kesen, kimsenin yanına yaklaşamadığı Oreste ile geçmişteki bir hesaplaşmayı konuşmak için buluşma fikrinde kararlıdır.

NAPOLİ ÖZLEMİ
Felice geri döndüğünde, kendisini doğduğu topraklarda, geçirdiği uzak bir hayatın anıları arasında bulmuştur. Yaşlı annesi Teresa’nın yaşadığı 30 metrekarelik mütevazi evinde ziyaret eden Felice’nin, yaşadığı Sanita’yı 15 yaşındayken niye terk etmek zorunda kaldığını olaylar geliştikçe öğreniriz. Bıçkın ve sert yapılı arkadaşı Oreste ile hırsızlık için girdikleri evde Oreste kendilerini suçüstü yakalayan ev sahibini öldürmüştür. Beyrut’ta başlayan, Afrika’da devam eden kaçak hayatını Kahire’de noktalamış ve mutlu bir evlilik yapmıştır.

Annesine banyo yaptırdığı dokunaklı sekansın ardından Felice’yi yerel rahip Don Luigi Rega (Francesco Di Leva) aracılığıyla Oreste’nin izini araştırırken görürüz. Kardeşlik bağlarını sürdürdüğünü zannettiği bu gizemli adam, şehri titreten bir mafya lideri olmuştur. Uzun uğraşlar sonrası buluştuğu Oreste ile uzlaştığını zanneden Felice bir ev satın alıp, Sanita’ya yerleşmek üzere karısını Napoli’ye çağırıyor. Felice’nin istikbal için kurduğu planda yanıldığını filmin çarpıcı finalinde öğreniriz.

Filmin ilk bölümü Felice’nin ekonomik olarak sömürülmüş bulduğu çok yaşlı ve kırılgan annesiyle olan ilişkisine odaklanıyor. Annesinin ölümünden sonra sorunlu Sanita mahallesinde, Felice’nin mafya reisine dönüşen çocukluk arkadaşı Oreste’ye ulaşma çabalarını izliyoruz. Film onlarca yıl şehrine sırtını dönen bir adamın “eve dönüş” hikâyesini anlatırken, Camorra’nın varlığı ve yasaların dayattığı sessizlik şartı altında mafya ağının yönettiği mahallelerdeki yaşamı gözlere seriyor. Mahallenin modern fikirli rahibi Padre Luigi Rega çocukları ve gençleri Sanita’nın ürkütücü kaderinden kurtarmaya çalışır. Mario Martone filmin konusunun Napoli’nin çok özel bir mahallesi olan Sanita’da geçmesine rağmen, hikayesinin evrensel olduğunu söylüyor.

Filmin yükünü omuzlarında taşıyan Pierfrancesco Favino 75. Festivalin en başarılı erkek oyuncusuydu. Ancak jüri yarışmanın en kaliteli filmi “Broker”e ödül listesinde yer vermek için, Song Kang-ho’ya En İyi Erkek Oyuncu Ödülünü verdi. Aldığı 3 David di Donatello ödülünden birini Marco Bellocchio’nun “Hain / Il Traditore” ile kazanan Pierfrancesco Favino filmde ünlü mafya itirafçısı Tommaso Buscetta’yı canlandırmıştı. Uzun sarı saçları, ürkütücü fiziğiyle Oreste rolünde Tommaso Ragno, Favio ile müthiş bir ikili oluşturuyor.

1959 Napoli doğumlu yönetmen - senaryo yazarı - aktör Mario Martone ilk filmi “Napolili Bir Matematikçinin Ölümü / Morte Di Un Matematico Napoletano” (1992) ile adını duyurmuştu. “Savaş Tiyatrosu / Teatro Di Guerra” Cannes’ın Belirli Bir Bakış bölümünde yarışmıştı. Son filmiyle aynı adı taşıyan Andrei Tarkovsky’nin “Nostalghia”sı (1983), ülkesini terk etmiş ve vatan özlemi duyan bir entelektüelin hikayesini anlatmıştı.

“NOSTALGİA” - Yön: Mario Martone - Sen: M. Martone - Ippolita Di Majo - Gör: Paolo Carnero - Kur: Jacopo Quadri - Oyn: Pierfrancesco Favino - Francesco Di Leva - Tommaso Ragno - Sofia Essaidi - Nello Mascia