Yaz tatili dönemleri çoğu kişinin zihninde her ne kadar kum, deniz, güneş üçgeni olarak konumlansa da gidilen yörelerde insanoğlunun ve kültürlerin eski izleri ile tanışmak da ayrı bir tat verir. Ege ve Akdeniz’de yer alan çoğu arkeolojik alanının, tatil yörelerine ulaşan yollara yakın olduğu göz önüne alındığında, normalde kalkıp gitmeye üşenilecek yerlere böyle kolay ulaşma fırsatının da değerlendirilmesi gerektiği muhakkaktır. Bunlardan biri de İzmir-Ankara karayolunun hemen yakınında kalan Sardes Antik Kenti’dir. Ancak bu antik kentin daha da önemli yanı Anadolu’da bilinen ilk sinagoga ev sahipliği yapmış olmasıdır.

Lidya medeniyetinin başşehri Sardes
Sardes kenti aslında tarihte ilk kez parayı icat eden ve kullanan Lidya medeniyetinin başşehridir. Lidyalılar M.Ö 1300’lerden itibaren yörede yer alsa da sinagogun kuruluş tarihini bu kadar geriye götüremiyoruz. Bölge eski zamanlardan beri ticaret yolları üzerindeydi ve kurulduğu verimli topraklar sayesinde zenginliğe kavuşmuştu. Son kralı Kroisos, ki çoğunlukla Karun olarak bilinmektedir, bu zenginlik nedeniyle “Karun kadar zengin” ifadesinin yüzyıllar öncesinden dillere oturmasına neden olmuştur. Ama bu son kralın, efsanelere de yansıyan ve Lidya egemenliğinin sonunu getiren bir hareketi de vardır. Rivayet o ki, imparatorluk sınırlarına dayanan Persleri görünce Karun, nasıl hareket edeceği konusunda bir kâhine danışmaya karar verir. Kâhinin cevabı ise, “Saldırması halinde büyük bir imparatorluğu yıkacağı” şeklinde olur. Kâhinin cevabından mutlu olan ve kendine güveni gelen Karun Perslere saldırır. Lakin savaş sonunda Lidyalılar mağlup olur, hatta imparatorluklarını kaybederler. Karun yıkılacak imparatorluğun hangisi olduğunu yanlış anlasa da kâhinin söylediği çıkmıştır.



İşte bu Pers dönemi sonrası, sinagogun izini sürmeye başlayabiliyoruz. Zira Persleri yenen Büyük İskender’in komutanlarından Seleukos Kralı III. Antiochus’un (M.Ö 223-187) Yahudi yerleşimcileri yöreye davet ettiği bilgileri vardır. M.Ö 1. Yüzyılda da Lucius Antonius’a söylemine atıfta bulunan tarihçi Josephus Flavius, Yahudi toplumunun kendi meclislerini oluşturması için buraya davet edildiğini yazar. O döneme ait fiziksel yapı kanıtları yoktur ama sinagoga ait adımların bu topluluğun oluşmasıyla atıldığı düşünülmektedir. Ancak tam tarihleme yapılamasa da bugün gördüğümüz sinagogun milattan önce değil milattan sonraki bir tarihte yapılmış olabileceği arkeologların genel görüşüdür.

Sardes Sinagogu
Sardes Sinagogu’nun kalıntıları aslında yakın bir tarihte, 1962 yılında, Harvard ve Cornell üniversitesi arkeologlarınca yürütülen kazılar sırasında keşfedilmiştir. Dokuz yıl boyunca titizlikle devam eden kazılarla yapının boyutları, zeminlerdeki mozaikler, duvarlardaki ebru işlemeler, ritüelik çeşitli eşyalar ortaya konmuştur. Ayrıca altısı İbranice ve seksenin üstünde Grekçe yazıt mekânının önemini ortaya koymuştur. Sardes Sinagogu bu keşifle beraber Anadolu ve Ege Denizi çevresinde ortaya çıkarılan Antik Çağ dönemi eserleri arasında en seçkin Yahudi mirası olarak kabul görmüştür.

Yapının ilk oluşma tarihi bilinmemektedir ama M.S 3. ve 4. yüzyıllara ait bir dizi madeni paranın zemin altında bulunması, bu tarihlerde yapılmış olabileceğine işaret etmektedir. Eski bir Roma Hamam Kompleksi’nin yerleşkesi üzerinde kurulmuş olması ise işlevini yitiren hamam alanından Yahudi toplumunca bir satın alma işlemiyle sinagogun yapıldığı görüşünü kuvvetlendirmektedir. Zira zaman geçse de muhit, Sardes kentinin ticaretin de odağı olan merkezi bir konumunda idi. Sinagog binasının ilk yapılışında adliye binası olarak inşa edildiğini, sonradan kenti ziyaret eden Roma imparatoru ile temasa geçen Sardes’teki Yahudi toplumunun onu ikna ederek bu yapıyı sinagog olarak kullanmaya başladıkları da söylenenler arasındadır. Başka bir hipoteze göre binanın 3. veya 4. yüzyıldan beri Yahudiler tarafından bir ibadet yeri olarak kullanıldığı, ancak daha sonra yapılan tadilatlarla beraber 6. yüzyılda bugün gözlenen mozaik zeminli yapısına kavuştuğunu ileri sürmektedir.

Yaklaşık 1.000 kişilik bir kapasiteye sahip
Sardes Sinagogu’nun yapısı tipik bir Roma bazilikasını andırmaktadır. Bazilika günümüzde her ne kadar bir kilise mimari planı gibi anlaşılsa da aslında Roma dönemi idari binalarına verilen bir tanımlamadır. Sinagog, doğu-batı ekseninde yerleşmiş ve 120 metre uzunluğunda, 18 metre genişliğinde etkileyici bir dikdörtgen yapıdır. Yaklaşık 1.000 kişilik bir kapasiteye sahip olması hem şehrin Yahudi nüfusunun hem de ekonomik ve siyasi statüsünün bir göstergesidir. Zemin mozaikleri, ana salonu ve ön avluyu kaplamaktadır. Üzerlerinde geometrik, bitkisel ve hayvansal süslemelere sahiptir. Duvarların büyük bölümünün renkli mermerlerle kaplı olduğu tespit edilmiştir. Arka tarafta yer alan 3 basamaklı mermer alanda ise yaşlılar oturmakta ve cemaatin arasındaki sorunları çözüme ulaştırmaktaydılar. Orta kısımda yer alan havuzda ise insanlar ellerini yüzlerini yıkayıp temizliklerini yapmaktaydı. Salonda yer alan 14 sütunun köşelerde yer alan 4’ü, yukarıdan bakıldığında kalp şeklini taşımaktadır.

Sefarad / Sardesli
Bölgenin ve sinagogun önemli bir özelliği de Sefarad kelimesine anlamını vermiş olmasıdır. Obadiah’a göre Sefarad, Sardes’ten gelen veya Sardesli anlamını taşımaktadır. Toplum sonrasında buralardan tamamen göçmüş olsa da, cemaatin büyüklüğünü ve etkisini göstermek açısından bu da anlamlı bir göstergedir.

Ancak tarihte yaşanan kırılım noktaları M.S 616’da da yaşandı ve Sasanilerin yöreye egemen olması sonrası sinagog yeniden eski haline dönememek üzere yıkıldı. Cemaat, muhtemel ki o tarihten öncesinde savaşlar nedeniyle göçlerine başlamıştı ve sonrasında da, o nedenle, herhangi bir kültürel kalıntıya ulaşılamadı.

Arkeolojik yapılara yaz aylarında, “Bu sıcakta taş, kayaların arasında mı gezeceğiz?” gözüyle bakılabilir ama Sardes Sinagogu’nun, içinde bulunduğu kent ile beraber mutlaka görülmesini tavsiye ediyoruz. Manisa Müzesi de, içinde yer alan eserler ile bu gezide ihmal edilmemesi gereken bir mekândır.

Yüzyıllar öncesinde yaşayan ve kendilerini anlatmaya çalışan insanları ancak onların bıraktığı eserleri görerek ve hissederek yaşayabiliriz. Zaten insanlık adına da sadece bu şekilde ders çıkarmak mümkün değil midir?

Kaynakça:
Seager, Andrew R. The Building History of the Sardis Synagogue. American Journal of Archeology, 76 (1972): 425-35
Siren Bora, Anadolu Yahudileri, Gözlem Gazetecilik, 2017