Kapak fotoğrafı: Coney Adası’nda, Filipinli yerliler (1905)

1900’lerin başında, New York’ta yaşayan bir Amerikalı olduğunuzu farz edelim.
1880’den 1945’e kadar Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük eğlence merkezi Coney Adasıydı. Siz de özellikle yazın tatil zamanlarında ve hafta sonları Coney Adası’na giderdiniz. Orada neler yapardınız?
Denize girerdiniz, yürüyüş yapardınız, dondurma yerdiniz. Yeni açılan “Luna Park” isimli eğlence parkına giderdiniz. (Evet, Türkçedeki “lunapark” kelimesi de 1902 yılında Coney Adası’nda kurulan eğlence merkezinden alıyor adını.) 1885’ten beri Coney Adası’nın ve dünyanın yeni eğlencesi olan park trenine biner, yokuşlarda inip çıkarken çığlık çığlığa bağırıp, kurtlarınızı dökerdiniz belki... Sonra yürümeye devam eder, bu arada Filipinler’den gelen gerçek yerlileri ve onların köyünü görüp şaşırırdınız. Sonra Afrika’da yaşanan Boer Savaşının yeniden canlandırılması ile ilgili gösteriyi izlerdiniz belki. Ya da Galveston’da yaşanan sel felaketi ile ilgili gösteriyi izlerdiniz. Belki de Aya Seyahat fantezinizi gerçekleştirecek bir gösteri seçerdiniz. Ya da belki, hiç tehlikeye girmeden bir yangın yaşardınız ve itfaiyecilerin yangını nasıl söndürdüğünü izlerdiniz. Vezüv Yanardağı’nın patlaması ve Pompei’nin sonu da olabilirdi seçtiğiniz gösteri. Coney Adası bu tip büyük gösterilerin sahneye konduğu ilk yerdi çünkü. Bu arada, türlü türlü abur cubur yer, seyyar satıcıların neler sattığına bakardınız. Belki kuru sıkı tabancayla ateş eder, saçma sapan birkaç ödül kazanırdınız.


Ziyaretçiler, kuvözlerindeki prematüre bebekleri görmeye gidiyor


Maymuna benzeyen garip bebekler
Ama dolaşırken büyük ihtimalle bir çığırtkanın sesini de duyardınız:
Gelin, maymuna benzeyen garip bebekleri görün, bu minik yaratıkların nasıl olup da kocaman adamlar olacağına hayret edin, hadi gelin, herkes bebekleri sever...
Bu sizin için çok da şaşırtıcı olmazdı, çünkü 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında, kuvözlerindeki bebekler bir fuar eğlencesiydi. Prematüre bebekler, hastanelerde değil, dünya fuarlarında ve ekspozisyonlarda bulunurdu. Ama Coney Adası’ndaki bebekler, orada sadece sergilenmekle kalmıyorlardı, gözü kara bir adamın desteğiyle yaşam savaşı veriyorlardı. Kuvözleri ve içlerindeki bebekleri sergileyerek 6.500’den fazla bebeğin hayatını kurtaracak olan adamın ismi Martin Couney idi.


Dr. Martin Couney, 1937 yılında New York Dünya Fuarı’nda


MARTIN COUNEY
(1869-1950) Prusya’da, Michael Cohen adıyla doğmuş Yahudi asıllı bir “doktordu”. Doğduğu yer olan Krotoszyn, bugün Polonya topraklarında bulunmaktadır. Doktor olduğunu, Leipzig ve Berlin’de eğitim aldığını, ünlü Fransız Doktor Budin’in yanında ihtisas yaptığını, ama Avrupa’da geçerli olan diplomasının Amerika’da geçerli olmadığını söylüyordu; fakat çok büyük ihtimalle doktor filan değildi. Zaten büyük olasılıkla Amerika’ya ilk geldiğinde 19 yaşındaydı, dolayısıyla kendisine yarattığı özgeçmiş palavralarla doluydu. Buna karşılık, tam bir şarlatan da sayılmazdı. En azından ne yaptığını çok iyi biliyordu ve doğru yapıyordu.

Yeni bir teknoloji, kuvözler
Kuvözler o zaman için çok yeni bir teknolojiydi. Stéphane Étienne Tarnier adlı Fransız bir jinekolog, 1870’lerde bir hayvanat bahçesinde, civcivler için yapılmış olan kuluçka makinesini görmüş ve 1880’lerde gördüklerini bebeklere uyarlamıştı. Sıcak ve nemli bir ortamda izolasyon, hijyen ve uygun beslenme sağlayarak, çalıştığı Paris Doğum Hastanesinde bebek ölümlerini yüzde 28 düşürmeye muvaffak olmuştu. Buna karşılık, prematüre bebeklere bakım pahalı bir işti. Doktorlar, Tarnier’in buluşunu yeterince ilmi bulmuyorlardı, annelere erken doğan bebeklerinin büyük ihtimalle öleceğini söylemek çok daha kolaydı.

Pierre Budin adlı Fransız bir doktor bu işle ilgilendi, bu teknolojiyi 1896’da Berlin Dünya Fuarında sergiledi. O zamanlar dünya fuarları sadece yeme/içme, eğlenme merkezleri değillerdi. Sanayi Devrimi ile yeni makineler, cihazlar ve bilimsel keşifler çağı açılmıştı. Bunların hem profesyonellere hem halka tanıtımı fuarlarda yapılıyordu. Couney, büyük ihtimalle Budin’in fuar sunumlarından birine Londra’dayken tanık oldu. Kuvözlerin, geleceğin hayat kurtarıcıları olacağını da o zaman görmüş ve anlamış olmalı.


Hildegarde Couney ve başka hemşireler, ikiz prematüre bebeklerle

Couney’in Dr. Budin ile yolu çakışıyor…
Couney hakkında birbirini tutmayan bir dolu bilgi vardır. Ama bir şekilde Doktor Budin ile yolunun çakışmış olduğu ve ona asistanlık ettiği doğru olarak kabul edilir. (Belki de tıp teknisyeniydi.) Couney, kuvöz teknolojisini doğru yerden öğrendi ve geliştirdi. Eşi hemşire Annabelle Maye de ona yardım etti. Madem ki hastaneler bu buluşla ilgilenmiyordu, o zaman Couney’ler fuarları, sergileri ve eğlence yerlerini kullanacaktı. 1903’te, Coney Adası’nda iki merkez açtılar. Biri Luna Park’ın içinde, diğeri de Dream Land (Rüya Diyarı) denen yerde. Bunları 1905’te Atlantic City’de açılan üçüncü bir merkez izledi.
Her merkezde doktorlar ve hemşireler çalışıyordu. Girişte ziyaretçilerden ücret alınıyordu ama bu sayede hemşirelere ve süt annelere piyasanın üstünde yüksek ücret ödeniyordu. Prematüre doğan bebeklerin anne babalarından ise hiç ücret alınmıyordu ve gelen bebeklerin ırkına, dinine, sosyal statüsüne, rengine bakılmıyordu. Bebeklerinin sirk hayvanı gibi sergilenmesini istemeyen gururlu anne babaların prematüre bebekleri yüzde 90 ihtimalle öldüler, oysa Couney’in prematüre bebeklerinin yüzde 85’i yaşadı.


Dr. Couney’in kızı hemşire Hildegarde bir bebekle (Carol Boyce Heinisch)

Couney’in prematüre bebekleri
Tarihin garip bir cilvesi olarak Couney’in kızı Hildegarde, 1907’de prematüre doğmuş ve kuvöz onun hayatta kalmasını da sağlamış. Hildegarde büyüyünce hemşire olmuş ve babasının işinde çalışmış.

Lucille Horn, 1920’de evde doğmuş. İkizi hemen ölmüş. Doktorlar babasına, “Hemen cenaze töreni yapma, nasıl olsa ikinci bebek de ölecek, tek masraf olsun” demişler. Onun yerine babası onu bir havluya sarmış ve “Doktor” Couney’e götürmüş. Tam beş ay sonra dönmüş evine. Lucille, 2015’te beş çocuk ve bir sürü torun sahibiydi, 95 yaşında gayet sağlıklı biçimde hâlâ yaşıyordu.


Beth Allen, Martin Couney’e müteşekkir olduğunu söylüyor

Beth Allen
, 1941’de hastanede doğmuş. Onun da ikizi hemen ölmüş, babasına yaşama ihtimalinin çok düşük olduğu söylenmiş. Annesi başta bebeğinin sergilenmesini istemediyse de razı olmuş. Beth de 2015’te çok sağlıklı bir şekilde yaşamaya devam ediyordu.

Kathy Meyer, 1939’da prematüre doğmuş. Cornell Üniversite Hastanesi’nin yeni açılan Yeni Doğan Ünitesinde bakıma alınmış. Ama hastanede birkaç ay kalması gerekecekmiş ve ailesinin mali durumu ücreti ödemeye yeterli değilmiş. Hastanenin doktorları aileye, Doktor Couney’in hizmetlerinden faydalanmalarını tavsiye etmişler. Couney, hastaneye içinde kuvöz bulunan bir ambulans göndererek bebeği almış. Meyer, 2016’da bir radyo programında, “Hasta bir bebekmişim. Güzel bir hayatım, dört çocuğum ve beş torunum var. Her şeyimi Doktor Couney’e borçluyum” demişti.
Martin Couney, bu işi yapan tek doktor değilmiş.  St. Louis kenti 1904’te dünya fuarını yaptığında, yetkililer en ucuz fiyatı veren Dr. Joseph Hardy ile anlaşmışlar. Fuarda ucuz kuvözler yer almış. Maalesef 43 bebeğin tam 39’u ölmüş.


Coney Adası’nın kuvözleri, Martin Couney ve Hildegarde bir çocuğa kardeşini gösteriyorlar 


Martin Couney’in merkezlerindeki uygulamalar
Martin Couney’in merkezlerinde her bebek hayata ılık bir banyo ve içebiliyorsa bir yudum konyak ile başlıyormuş. Daha sonra devreye süt anneler giriyormuş. Süt anneler çok iyi besleniyormuş. Sigara ve içki kesinlikle yasakmış, sosisli sandviç ve hamburgerler de öyle. Diğer doktorların tavsiyelerinden farklı olarak, sık sık kuvözlerinden çıkarılıp kucakta tutuluyor, öpülüp kucaklanıyorlarmış, çünkü Doktor Couney sevginin de çok önemli olduğuna inanıyormuş. Hijyene çok büyük önem veriliyormuş. Memeden beslenmeyi beceremeyen bebekler biberona konmuş anne sütüyle; biberon emmeyi beceremeyen bebekler ise profesyonel hemşireler tarafından burundan özel bir kaşıkla besleniyormuş.
Kuvözler Fransa’dan ithalmiş. 1,5 metre yüksekliğindeymişler, cam ve çelikten yapılmaymışlar. Her kuvözün altında termostatı olan bir boru varmış, kuvözler bu borular vasıtasıyla ısıtılıyorlarmış. Temiz hava binanın dışından geliyor ve filtrelerden geçtikten sonra bebeklere veriliyormuş. Doktorlar, hemşireler tertemiz, bembeyaz giyiniyormuş; ziyaretçiler bebeklere belli bir mesafeden fazla yaklaşamıyormuş. Buna karşılık ilgi çekmek için yapılan bir iki küçük hile varmış. Ne kadar minik olduklarını vurgulamak için bebeklere iki beden büyük, ortasında kocaman kurdeleli bir kuşak bulunan bir elbise giydiriliyormuş. Böylece bebekler elbisenin ortasında kayboluyor, olduklarından daha da küçük görünüyorlarmış. Bir hemşire, parmağından çıkardığı elmas bir yüzüğü bebeklerin bileklerine geçirerek, ne kadar zayıf ve nahif olduklarını vurguluyormuş. Mali vaziyetin kötü olduğu zamanlarda en zayıf, en maymun yavrusuna benzeyen bebekler halka gösteriliyormuş. Ama böyle ufak tefek numaralar haricinde merkezler, gösteri alanından ziyade hastane gibiymişler.


Dr. Julius Hess tarafından tasarlanmış bir kuvöz 

Couney’in itibarı
İkide birde gazeteler “Bu bebekler bu şekilde gösteri malzemesi yapılmamalı. / Bebeklerin hemen yanlarında pis kokulu kaplanlar var. / Bebeklerin yan pavyonunda seksi danslar ve dikizleme gösterileri var…” vs. diye manşet atıyormuş. Couney de kendisini “Madem öyle, buyrun, kuvözleri satayım veya bağışlayayım, hastaneler alsın” şeklinde savunuyormuş ama hastaneler bu işe yanaşmıyorlarmış. 1911 yılında Coney Adası’nda bir yangın çıkmış. Bebeklerin hiçbiri zarar görmemiş, yine de Couney’in itibarı çok sarsılmış. Yardım, daha sonra Amerika’da yeni doğan bebek gelişiminin babası olacak olan çocuk doktoru Julius Hess’ten gelmiş. 1914’te tanışmışlar. Ortak olarak çok güzel işlere imza atmışlar. 1933-34 Chicago Dünya Fuarı’nda da beraber çalışmışlar. İyi ki Dr. Hess, Couney’in doktor olmadığından hiç şüphelenmemiş, çünkü sahte doktorlardan ve madrabazlardan nefret edermiş.
Martin Couney, uzun yıllar boyunca hep yerel hastanelere kuvöz bağışı yapmak istemiş. Amerika’da o zamanlar “ırkın ıslahı” ile ilgili kavramlara önem veriliyordu (öjenik uygarlık anlayışı - “Eugenics”). Doktorlar erken doğan bebekleri zayıf, güçsüz, genetik olarak hatalı yaratıklar olarak görüyorlar ve bu işe girmek istemiyorlardı. Couney 1940’ta bütün kuvözlerini New York şehrine hediye etmek istemiş. Bu teklifi bile reddedilmiş. Çünkü kuvözleri doğru çalıştırmak kalifiye personel gerektiriyormuş, kimse uğraşmak istememiş. Couney, hastanelerin yavaş yavaş Erken Doğum Üniteleri açmaya başladığına tanık olduktan sonra hem Coney Adası’ndaki hem de Atlantic City’deki merkezlerini 1943’te kapatmış.

Bugün, erken doğan bebekleri müşterilere teşhir edip, görmek isteyenlerden para almak bize ahlak dışı gözükebilir. Ancak o gün için, kuvözleri satın almanın, bakımlarını yapmanın ve bebekleri kurtarmanın tek yolu buydu. Tarihi, yaşandığı günün şartlarına göre değerlendirmeliyiz.


Dawn Raffel’in, Martin Couney hakkında yazdığı kitap

Couney hakkında bir kitap yazan ve kitabı ile ödül alan (2018) gazeteci Dawn Raffel, onun hikâyesini Talmud’dan bir alıntıyla özetliyor ve bize “Her kim ki birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, bu sanki bütün insanları yaşatmış gibidir” diyor. (Aynı söz Kuran’da da yer alır.)

Kaynaklar:
https://www.history.com/news/baby-incubators-boardwalk-sideshows-medical-marvels
https://www.bbc.com/news/magazine-36321692.amp
https://en.wikipedia.org/wiki/Martin_A._Couney
https://www.thestar.com/life/2015/08/02/survivors-recall-incubator-doctor-and-his-early-1900s-preemie-sideshows.html
https://www.smithsonianmag.com/history/man-who-pretended-be-doctor-ran-worlds-fair-attraction-saved-lives-thousands-premature-babies-180960200/
https://www.timesofisrael.com/as-hospitals-prematurely-spurned-incubators-this-carnival-showman-saved-lives/
https://www.westland.net/coneyisland/articles/shows.htm