Haber fotoğrafı: Çeşitli boy ve renklerde Peru patatesleri 


Eski Güney Amerika uygarlıkları tarihe karıştı. Ancak, onların insanlığa armağanı olan patates, toplumları yalnızca beslemeye değil, derinden etkilemeye devam ediyor. Patates kadar Dünya tarihine etki etmiş, dönüştürmüş, değiştirmiş sebze azdır. Bir kıtayı kurtardığı gibi, bir ülkeyi de mahvetti. Kulağınıza abartılı mı geldi? O halde, en başa geri dönelim…

Patatesin anavatanı And Dağları - Peru. 7000-8000 sene önce İnkaların ataları tarafından evcilleştirildi. Kırmızı, pembe, mor, sarı, kahverengi ve turuncu patatesler yetiştirmişler. Her türlü sıskalar ve şişkolar, kuraklığa dayanıklı, su seven, tatlı ve acı, ve nişastalı, ve dokusu tereyağına benzeyen neredeyse üç bin çeşit (hata yok, 3000!), çeşitli niteliklerde patates yetiştirmişler. Peru, mavi patates, golf topu büyüklüğünde bir tür. Ortadan kestiğinizde eti, batik yöntemi ile capcanlı maviye boyanmış gibi gözüküyor. İnkalar, en talihsiz koşullarda bile en iyi mahsulü almak için yöntemler geliştirmişler. Belli bir yükseltide, bir bayırın bir kenarında iyi büyüyen bir patates, başka bir parselde çürüyebilir. Onlar da her yere değişik patatesler ekmişler. Biraz ondan, biraz bundan, biraz da şundan…

Aralarında Mavi Peru patatesinin de olduğu, tanımadığımız ilginç patatesler

Yeni Dünya’dan getirilen hazine
Francisco Pizarro, İspanya’dan Güney Amerika’yı keşif ve fetih yolculuğuna çıkarken aklında ne bitki vardı, ne bir şey; kafasında ve hayalinde sadece altın, altın ve daha altın vardı. Fatihlerin akıllarının ucundan dahi geçmese de, dönerken yanlarına aldıkları eciş bücüş yumrular, Yeni Dünya’dan getirdikleri en kıymetli hazinelerdi.


İspanyol Fatih, Francisco Pizarro - Lima, Peru

Avrupalılar, bu tuhaf bitkiye dudak büktüler. Nerede güneş rengi başakların görkemi, nerede bu garip bitki. İncilin hiç bir yerinde adı geçmiyordu. Güneşe ve göklere uzanacak yerde, yerin dibinde büyüyordu. Cehennemlik bir bitkiydi sanki. Yeraltına, iblislerin dünyasına aitti. Olsa olsa hayvan yemi olabilirdi.

Patatesler sahile çıktı
Bunun en büyük istisnası, İrlanda’ydı. Patatesi İrlanda’ya ilk 1586’da Sir Walter Raleigh tanıttı. 1588’de de İrlanda açıklarında bir İspanyol kalyonu battı ve içindeki patatesler sahile çıktı. İrlandalılar estetik, görkem, yeraltı, yerüstü düşünecek halde değillerdi. Ellerinde, içinde doğru düzgün bir şey yetişmeyen, yağmurdan sırılsıklam bir toprak vardı. Ve İrlandalılar aç idiler. Bu bitki tam bir mucizeydi. Tek gereken patatesleri toprağa gömmekti. Kaz, yetiştir, çıkart, ısıt, kaynat, pişir veya ateşte közle, ye! İneklerden biraz süt, biraz tereyağı, ağaçlardan da biraz meyva… Oh, ne güzel dünya. Üstelik patatesten alkol oranı oldukça yüksek içki de yapılabiliyordu. İrlandalılar bol bol patates yediler ve nüfusları arttı.

“Şeytan’ın elması”
Diğer ülkelerin patatesi benimsemesi daha geç oldu. Halk bu cehennemi bitkiyi sevmemişti. Dahası, çok açken yemeyi deneyen bazı kişiler, patatesi pişirmeden, çiğ çiğ yemişlerdi. Sonra da çeşitli hazım bozuklukları yaşamışlardı. Patatese, “Şeytan’ın elması” diyorlar, bu yumruların cüzzam, karın ağrısı, gaz ve çeşitli hastalıklar yaptığını düşünüyorlardı. Almanlar, hastalık kaynağı olarak fişledikleri patatesi yemeyip hayvan yemi olarak kullandılar. Ancak, “gaddarlık” olarak, savaş esirlerine de verdiler.


Hayatını patateslere adamış bir adam - Parmentier ve Patates çiçeği


Hayatını patatesi aklamaya adadı
Almanlara esir düşen Fransız eczacı Antoine-Augustin Parmentier, Yedi Yıl Savaşlarında Prusya’da sadece patates yiyerek hayatta kaldı. Bundan sonraki yaşamını, bu bitkiyi aklamaya adadı. Halk açlıktan kırılıyordu. Fransa Kralını ikna etmeyi becerdi. Benjamin Franklin ve Antoine Lavoisier gibi zamanın aydınlarının katıldığı davetler verildi, seçkin davetlilere çeşitli patates yemekleri sunuldu.
Fransa Kralı 16. Louis, ceketinin yakasına patates çiçeği taktı. Marie Antoinette patates özendirme kampanyasına katıldı. Şapkasını patates çiçekleriyle süsledi. Kral, 50 hektarlık araziye patates ektirdi. Etrafına (göstermelik) silahlı nöbetçiler diktirdi. Tabii ki köylüler, nöbetçilerin esas görevinin, patatesler çalınırken görmemek, duymamak ve fark etmemek olduğunu bilmiyorlardı. Patates değişik ülkelerde, kıtlıklarda imdada yetişti, tüm Avrupa’ya yayıldı. Fakirlerin baş yiyeceklerinden oldu. Avrupa’nın nüfusu arttı. Ta ki, bir patates hastalığı gelip, tüm patatesleri yok edene kadar!


İrlanda’da Büyük Açlık - Hulton Arşivi - Getty Fotoğrafları


Hastalık tüm Avrupa’ya yayıldı
1845 yılında, Amerika’dan gelen bir gemi, vahşi bir patates mantarını Avrupa’ya taşıdı. Birkaç hafta içinde, hastalık tüm Avrupa’ya yayıldı. Hem patatesleri, hem de onları yiyen insanları mahvetti. Avrupa’nın çeşitli yerlerinde açlık ve zorluk yaratan bu durum, patatese dayalı bir rejimi olan İrlanda’da yıkıma yol açtı. İngiltere mısır satmaya kalktı ama İrlandalılarda para yoktu ki. Bir milyon kişi açlıktan öldü.

Patatesin Sanayi Devrimine katkısı
Patates kıtlığına dair hikâyeler, cehennemin tasviri gibidir. Dilenciler, ceset dolu sokaklar, çamura dönmüş patates tarlaları, ölü köpekleri, hatta cesetleri yiyen insanlar… Milyonlarca İrlandalı ülkelerini terk etti, Dünyanın çeşitli yerlerine göç etti. On yıl içinde nüfus yarıya indi.
Amerika’ya göçen İrlandalılar nedeniyle, Amerika’nın demografik yapısı kalıcı şekilde değişti. Aç kalıp da Amerika’ya ve İngiltere’ye göçen ucuz İrlandalı işçiler olmasaydı, çeşitli icatlara rağmen Sanayi Devrimi olamayabilirdi; devrimin var olabilmesi biraz da İrlandalıların ucuz insan emeği yüzündendir. Patates, işçilere ucuz yiyecek sağlayarak da Sanayi Devrimine katkıda bulunmuştur.
Bu olaylardan sonra, bilimadamları And Dağlarına yeniden gittiler ve çeşitli hastalıklara dayanıklı yeni patates türlerini Avrupa’ya ve Amerika’ya getirdiler. Patates yeniden keşfedildi.


Patates Yiyenler - Van Gogh -1885


Patates ve sanat
Patatesten bahsedip de sanatı unutmak olmaz. 1600’lerden itibaren Hollanda’da tanınmaya başlanan patates, 1850’lerden itibaren köylüler arasında çok popüler oldu. Van Gogh ilk dönem çalışmalarında patates yığınları, dokuma tezgâhı gibi konuları, kasvetli gökyüzünü, hüzünlü manzaraları, maden işçilerini ve köylüleri resmetmiştir. 1885 yılında Nuenen’de yaptığı “Patates Yiyenler” 81,5x114,5cm ölçülerinde ve tuval üzerine yağlıboyadır. Tabloda bir lamba altındaki masaya toplanmış beş kişi resmedilmektedir. İki erkek, iki kadın ve bir kız çocuğundan oluşan bu kişiler patates yiyip kahve içmektedirler. Tablo genel anlamda kendi ektikleri patatesleri yiyen köylüleri konu edinmektedir. Van Gogh, köylüleri çirkin, yorgun ama gururlu betimlemiştir. Tuz bezeli olarak kabuklu bir şekilde fırına atılmış tozlu gibi duran patatesler, ışığın hemen altında olduğu için belirgin haldedirler. Vincent van Gogh karanlık ögeler ile günlük yaşamdan bir kesiti melankolik bir unsur olarak sunmuştur. Figürlerin yüz ifadeleri, buruşuklukları ve pürüzlü elleri ressamın bu amacına hizmet etmektedir.

Ülkemize gelişi
Patatesin ülkemize gelişi Avrupa’dan da geç olmuştur. Osmanlı topraklarında 1850’li yıllardan itibaren egzotik yiyecekler satılmaya başlanıyor. Patates de bu egzotik yiyeceklerden biri. 1890’larda patates iyice tanınıyor. Yani, bizim patatesle tanışmamız 20. yüzyılda ancak gerçekleşti.
Patatesten kızartma, haşlama, püre, kumpir, etli yemek, alkol, köfte, cips ve sayamadığım her nevi atıştırmalıklar yapılır. Kızartmasının mucidi Fransızlar veya Belçikalılar... İki ülke de “Biz bulduk” diyor.


Efsaneye göre, patates cipsi bu lokantada icat edildi


Cipsin hikâyesi
“Modern zamanlar”ın yemek tarzı olan fastfood, patatesi baş tacı yapmıştır. Cipsin hikâyesi ise çok matrak... Daha 1810’lardan itibaren, cipse benzer yemekler yemek kitaplarında boy göstermeye başlıyor ama çok da benimsenmiyorlar. Bildiğimiz anlamda cips, 1853’de George Crum adlı Kızılderili - siyahi bir aşçı tarafından Saratoga - New York’ta icat edilmiş.
Lokantaya müşkülpesent ve huysuz bir müşteri gelmiş. Kızarmış patatesleri beğenmemiş. Daha ince istemiş. Aşçı yeniden yapmış, müşteri bu sefer de yumuşak bularak geri göndermiş. Ne yapsa beğendirememiş. En sonunda hırs yapmış ve çatalla yenemeyecek kadar ince, kırılgan ve çok kızarmış bir patates kızartması hazırlamış. Müşteri patateslerini çok beğenmiş böylece cips doğmuş olmuş...

Kaynaklar
Arzunun Botaniği - Michael Pollan - Domingo Yayınları
https://www.tarlasera.com/makale-9839-patates-de-neymis?
http://lebriz.com/pages/lsd.aspx?lang=TR&sectionID=0&articleID=176&bhcp=1-
https://bilimveutopya.com.tr/patatesin-siyasal-tarihi
https://acikradyo.com.tr/botanitopya/patates-dunya-tarihini-degistiren-bitki
https://www.hurriyet.com.tr/tarihi-degistiren-bitki-22057526
https://en.wikipedia.org/wiki/Potato_chip
https://thecolumbianexchange.weebly.com/potato.html