“Andolsun, biz gökte burçlar yaptık ve onu bakanlar için süsledik.” (Kur’an-ı Kerim, Hicr 16)

Osmanlıda nücûm ilmine sahip olan kişilere müneccim denirdi. Müneccimler aydın ve alim kimselerdi. XVI. Yüzyılın başlarında ortaya çıkan bir kavram olan müneccimlik, astrologlara saraylarda danışmanlık görevinin verilmesiyle farklı bir duruma geçmiştir. Padişahlar her konuda meraklarını giderirdi. Müneccim adını taşıyan astrologlar müneccimbaşına bağlı olarak çalışırdı. Görevleri yıldızları gözlemlemek, Ahkam Takvimini oluşturmak ve ayrıca önemli gün ve namaz vakitlerini belirlemekti.

Müneccim kelimesi önce astronomiye ve astronomiyle uğraşan kimselere verilmiş, sonrasında bütün hepsini kapsayan ilm-i nücûm adına dönüşmüştür. Ebu Maşer’e göre şimdiki zamanda ve gelecek zamanda yıldızların kuvvetlerinin etkisinin bilgisi olan ilm-i nücûm ile gökyüzü gözlemlenmiş ve bir bilim dalına dönüşmüştür.

İslam anlayışına göre yıldızlarla güneş sistemine tabi olan gezegenler 4 element ile (ateş, toprak, hava, su) tüm canlılar (insanlar, hayvanlar, bitkiler) üzerinde etki bırakır. Bütün bunların üzerinde ise gerçek güç Allahü Teâlâ’dır. Burçlar ve gezegenler sebeptir. 770 yılı ilm-i nücûm ilminin başlangıç tarihi olarak kabul edilir. Çünkü bu tarihte Hint astroloji geleneğine dayanan Sindhind isimli eser Bağdat’a ulaşmıştır.

“Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir.” (Rahman 5)

Müneccimler II. Beyazıt zamanında sarayda resmi olarak çalışmaya başladılar. Görev ve sorumlulukları takvim ve imsakiye hazırlamak, uğurlu ve hayırlı saatleri tespit etmek, şehzadelerin doğum haritalarını incelemekti. Eşref saati konusu Osmanlıda çok önem taşırdı. Tören açılışları, padişahların tahta çıkmaları, ordunun sefere çıkmasını da kapsayan birçok konu için müneccimlere başvuruldu. Müneccimler Güneş’e cihanın sultanı, Ay’a sultanın veziri, Venüs’e sultanın çalgıcısı, Jüpiter’e kadısı, Merkür’e kâtibi, Satürn’e hazinecisi, Mars’a ise seraskeri adını takmışlardır.

Müneccim olabilmek için gökyüzü takvimini çıkarmayı bilmek şarttı. Bunun dışında yıldız ve gezegen konumlamalarını yapmalıydı. Bunları layıkıyla yerine getiren kişi sırasıyla müneccim ve sonrasında da müneccimbaşı olabiliyordu.

Burç tahminlerine, Osmanlı’da ilm-i tencim veya ili ahkâm-ı nücûm adı verilmiş. Burçların Osmanlıca adları aşağıdaki gibiydi:
21 Mart – 20 Nisan HAMEL (Koç)
21 Nisan – 21 Mayıs SEVR (Boğa)
22 Mayıs – 22 Haziran CEVZA (İkizler)
23 Haziran – 22 Temmuz SERETAN (Yengeç)
23 Ağustos – 22 Eylül SÜMBÜLE (Başak)
23 Eylül – 22 Ekim MİZAN (Terazi)
23 Ekim – 21 Kasım AKREB (Akrep)
22 Kasım – 21 Aralık KAVS (Yay)
22 Aralık – 21 Ocak CEDY (Oğlak)
22 Ocak – 19 Şubat DELV (Kova)
20 Şubat – 20 Mart HUT (Balık)

 

Osmanlı’daki önemli bir müneccim Nostradamus lakaplı Hüseyin Efendidir. 17. Yüzyılda yaşayan Hüseyin Efendi 1640 yılında yaptığı Ahkâm Takvimi ile IV. Murat’ın ve Sultan İbrahim’in öleceğini doğru tahmin edince meşhur olmuştur.

Osmanlıya pozitif bilim getiren gökbilimci ve matematikçi Ali Kuşçu’nun şiirindeki astrolojik göstergeler de ilginçtir: “Terazi elinde bulunan bakkalın suretine hayran oldum. Ey Müşteri gel de kameri mizan burcunda gör.” Müşterinin diğer anlamı Jüpiter’dir. Kamer Ay demek, yani “Ay Terazi burcunda iken güzeldir.”

İslâm astronomisinde de Batlamyus’ta olduğu gibi güneş, ay ve gözlenebilen gezegenler, güneşin görülen yörüngesiyle bu dairenin etrafında dizilmiş olan on iki burcun özellikleri ve hareketleri temel alınmıştır. Diğer taraftan, İslâm astronomları, Batlamyus’un, arzın, kâinatın merkezinde bulunduğu şeklindeki görüşünü yani yer merkezli kâinat sistemini kabul etmişlerdir. İslam astronomisi ve astrolojisinde gezegenlerin sayısı 5’tir. Bunlar Zühal (Satürn), Müşteri (Jüpiter), Merih (Mars), Zühre (Venüs), Utarit (Merkür) olup bunlara hamse-i mütehayyire denilir, güneş ve ay da gezegen olarak kabul edilirler ve bu ikisine de Neyyireyn (iki nur) denilir.

Batlamyus astronomisinde jeosantrik sistem esas olduğundan dolayı İslam astronomisi de bu sistemi kabul etmiş ve arzı kâinatın merkezi kabul etmiştir. Bu sisteme göre kâinatın katları bulunmaktadır. Bu katlar şu şekildedir: Yıldızlar, güneş, ay, burçlar ve gezegenler Felek adı verilen bir katta (küre) hareket ederler. Arz dâhil bütün katları içine alan dokuzuncu küreye Felekü’l-'alâ veya Felekü’l-eflâk denilir. On iki burcun üzerinde bulunduğu sekizinci kat veya küreye Felek-i sâmin denir. Yedinci Satürn’e, altıncı Jüpiter’e, beşinci Mars’a, dördüncü Güneş’e, üçüncü Venüs’e, ikinci Merkür’e ve birinci de Ay’a ait katlar olup Felek-i esfel denir.

Burçlar, astrolojinin temel olarak kabul ettikleri en önemli noktalardır. Her gök varlığı burçlardan belli bir zaman aralığı içinde geçmekte ve geçerken kat ettiği mesafeye göre çeşitli hadiselerin vukuuna sebebiyet vermektedir. Burçlar bölgesi denilen bölgede ayın Menâzilü’l-Kamer denilen konak yerleri bulunmaktadır.

Müneccimbaşılar özellikle padişah ve büyük devlet adamları için yaptıkları zayiçeleri özenli bir şekilde hazırlayıp, hayli süslü ve kenarları altın yaldızlı yaparlardı. Zayiçede yer alan yazılar da kırmızı, siyah, mavi ve yeşil gibi çok renkli olurdu. Bu tablonun içinde yer alan burç, ay, gün ve saat-dakika isimleri daima karşılığı olan kısaltmalar veya rumuzlarla yazılırdı. Rakamlar ve günler için de ebcet hesabına göre karşılığı olan Arap alfabesi harfleriyle yazılırdı.

Önemli Osmanlı padişahlarının burçları
Kanuni Sultan Süleyman: Boğa
27 Nisan 1494 doğumlu. Venüs’ün etkisindeydi. Çok hırslı, çalışkan ve sabırlıydı. Boğa başarmak isteyen bir burçtur. İyi bir aşıktır Hürrem Sultan’la yaşadığı aşkta bunun kanıtıdır. Kanuni, acele etmez, geniş düşünür, geri adım atmazdı. Kendisine Kanuni denmesinin nedeni de adalete olan inancından kaynaklanıyordu.

Sultan İbrahim: Akrep
5 Kasım 1616 yılında doğdu. Deli değil, hayalperest ve zekiydi. 4. Murat öldürülmesini emretse de Kösem Sultan sayesinde kurtuldu. Tahta geçti.

2. Mahmut: Yengeç
20 Temmuz 1758 yılında doğdu. Duygusal, cesur ve sabırlıydı. Vaka-i Hayriye onun döneminde oldu. Unkapanı köprüsünü o yaptı. Mescid-i Aksa onun döneminde onarıldı. İstanbul’da birçok yeni okul açtırdı. Tüm Yengeç'ler gibi o da eski eserlere, eski değerlere çok sadıktı.

2. Abdülhamit: Başak
21 Eylül 1843 yılında doğdu. Bir teorisyendi. Alman Prensi Bismark onun için, “100 gram aklın 90’ı Abdülhamit’te, 5 gramı bende, 5 gramı da diğer siyasetçilerde” dedi. Ceza ve ticaret usulü kanununu çıkardı. Birçok sosyal kuruluşun temellerini attı.

1. Beyazıt (Yıldırım): Yay
3 Aralık 1447 yılında doğmuştur. Cesur ve atılgandı. Şiir yazardı Jüpiter’in etkisinde dine yönelik duyguları ağır bastı. Seyahatten, iletişimden hoşlanırdı. Çok güzel konuşurdu. Yay erkekleri gibi o da insanların dış görünüşlerinin ötesinden bakıp sadece gerçek değerleri arardı.

Yavuz Sultan Selim: Terazi
10 Ekim 1470 yılında doğdu. Çok sert biriydi. Muharebeyi sever, kaba olmaktan nefret ederdi. Adeta sevgi, güzellik ve güçten oluşmuştu. Terazi’nin gamzeli, çekici özellikleri Selim’de de vardı.

Fatih Sultan Mehmet: Koç
29 Mart 1432’de doğdu. Burcunun en önemli özeliği ağırkanlılara sabır göstermesi, cesur ve cüretkâr olması. Koç, kendine has fikirler ve yaratıcı enerjisiyle dikkat çeker. İhtiraslı, soğukkanlıdır.

2. Osman (Genç Osman): Akrep
3 Kasım 1604 yılında doğdu. Annesi yetişmesinde çok titiz davrandı. Zekâsı, keskin bakışlarıyla tipik bir Akrep’ti. Merhametli, hayal dünyası genişti. İkinci Fatih olabilirdi. Tahtta iken güneş tutuldu. 1622 yılında boğularak öldürüldü.

6. Mehmet Vahdettin: Kova
2 Şubat 1861 yılında doğdu. Son Osmanlı padişahıdır. Kararsız biridir. Mondros ve Sevr onun döneminde yapıldı. Tahttan indirildi. Avrupa’yı dolaştı. İtalya’da San Remo’da oturma kararı verdi. 1926’da 65 yaşında vefat ettiğinde, borcu yüzenden tabutuna haciz konuldu.