Haber fotoğrafı: Dünyadaki en çok çocuk asker Afrika’da
Çocuk Haçlılardan, Akademisyen Uğur Kutay’ın ilginç yazısını okuyana kadar haberim yoktu. Yazıda Grimm Kardeşlerin kaleminden çıkan, asıl adı “Hamelin’in Süslü Kavalcısı” olan “Fareli Köyün Kavalcısı” masalından bahsediliyor. Söylenceler araştırmacılar açısından değerli kaynaklar, arkasındaki tarihî gerçeği bulma çabası, değişik okumalara kapı açıyor. Bu masalla ilgili de çocukların bir salgın hastalık yüzünden öldüğü, kavalcının ‘ölüm’ü sembolize ettiği veya 1212’de en az 30 bin çocuğun ölmesine, Afrika’da köle olarak satılmasına yol açan Çocuk Haçlı Seferini işaret ettiği gibi yorumlar varmış.
Hamelin kasabasının 1384 tarihli kayıtlarında, “Çocuklarımız gideli 100 yıl oldu” diye bir cümle yazarmış. Malum masal, köyü fare istilasından kurtarma karşılığında vaat edilen parayı alamayan adamın, fareleri peşinden sürükleyen flütüyle çocukları alıp götürmesi üzerine… Masalı, Çocuk Haçlılara bağlama yorumunu destekleyen bir ipucu da “Fare Yakalayanın Evi”ndeki şu yazı: “1284 yılının 26 Temmuz’unda, Aziz John ve Aziz Paul Gününde, Hamelin’de doğmuş 130 çocuk, süslü kıyafetler giymiş kavalcının peşinden Koppen yakınlarındaki Calvary’ye gittiler ve kayboldular.”
Fareli Köyün Kavalcısı
1096-1292 arasını kapsayan ve uzun bir süreye yayılan Haçlı Seferleri, Katoliklerin Orta Doğuya, kutsal topraklara yaptığı seferler diye biliniyor. Ancak kutsal bir amaç bahanesiyle kurulan ordular, Kudüs dışında başka hedeflere de yönelmiş. Haçlılar Katharlara, Paganlara, Papayla geçinemeyen krallıklara, isyan eden Avrupalı halklara ve Yahudilere saldırmış.
Çocuk Haçlılar
Dördüncü sefer sonrasına rastlayan Çocuk Haçlılar anlatısıyla ilgili pek çok şüpheden biri, Papanın izni olmayan bir hareketin Haçlı Seferi sayılmayacağı, olayın fanatik bir kalkışmadan ibaret olduğu... Seferler sırasında Kilise ve yerel yöneticilerin herhangi bir yardımı söz konusu olmadığından, binlerce çocuğun açlık ve sefaletten hayatını kaybettiği, bu nedenle olayın üstünün kapatılmaya çalışıldığı söyleniyor. Tarihçiler, hiçbir kaynakta Haçlıların yaşından söz edilmediğinden hareketle, çoğunun çocuk olmadığına, Almanya ve Fransa’da birden fazla “başıboş yoksul çetesi” dolaştığına inanıyor. Çocuk Haçlıların gezgin yoksullar olduğu iddiası, 2008’de tekrar ele alındığında, yetişkinlerin aralarında çocukların da var olduğu ve kilit bir rol oynadıkları şeklinde değişime uğruyor.
Bazı tarihçilerin, askerlerin delikanlılık yaşında oldukları iddiasına karşı çıkanlar, kronikler arasındaki farklara dikkat çekiyor. 1220’de Papa III. Honorius’un, Otto adlı “fakir bir öğrenciyi” Haçlı Seferi yemininden muaf tutmasının kayıtlara geçmesi, bir kanıt olarak görülüyor. Salzburger kronikte katılanların yetişkin olduğu; Admonter yıllıklarında yetişkinlerin çocuklarıyla birlikte katıldığı yazıyor.
Edinburgh Üniversitesinden Gary Dickson’a göre, Papa, Nicholas ve Stephan’ın başarısız seferlerinin Hıristiyan liderleri utandırdığını söylemişti.
İki çocuk
1200’lerde Almanya’nın Renanya bölgesinden Nicholas adlı bir çoban, Tanrı’nın kendisini Kudüs’teki kutsal mezarı kurtarmakla vazifelendirildiğini söyleyerek insanlara bir çağrıda bulunmuş. Tanrı’nın, ona Musa peygamberin yaptığı gibi denizi yarabileceğini, Akdeniz’in önlerinde açılacağını söylediği iddiasındaymış. Köln’de çağrısını duyururken, Nicholas’ın etrafında çocuklar, köylüler, işsizler toplanmış; bazı aileler etkilenmesinler diye çocuklarını eve kapatmış. Kaynaklar gruptaki yaş ortalamasının 6-14 olduğunu, erkek çocuklara kızlar ve kadınların da eklendiğini aktarıyor.
Nicholas ve ordusu bir hevesle yollara dökülüyor. Açlık ve soğuktan ölenler, eve dönenler oluyor; Cenova’ya 7.000 kişi varabiliyor. Kıyıya vardıklarında, dualara rağmen denizin açılmayışı hayal kırıklığı yaratıyor. Bazıları Nicholas’ı hainlikle suçlarken, diğerleri Tanrı’nın fikir değiştirmesini bekleme kararı alıp İtalya’nın çeşitli şehirlerine dağılıyor. Şehir kronikçilerinden Ogerius Panis, orduyu şöyle anlatıyor: “Yaklaşık 7.000 kişiden oluşan bu birlikte, haçlarını takmış trompetli erkekler, kadınlar, delikanlılar ve çocuklar bulunmaktaydı.”
Başarısızlığına rağmen inancını kaybetmeyen Nicholas, ordusuna bu kez Pisa’yı hedef gösteriyor. Pisa’ya ulaşabilenlerin bir kısmı, Filistin’e giden gemiye binerek kutsal topraklara ulaşıyor. Nicholas ve bazı takipçileri yeni bir arayışla 3. Papa Innocentius’a gidiyor. Başrahibin, çocuklara evlerine dönmesini öğütlemesinin ardından artık yorulan askerler dönüşe geçiyor. Nicholas, yolda hayatını kaybediyor. Almanya’daki babası ise, çocuklarının ölümlerine yol açtığı için öfkelenen kasabalılar tarafından asılıyor.
Orta çağ tarihçisi James Matthew Powell, Çocuk Haçlılar hareketini, nüfus artışıyla bağlantılı ekonomik kaynak arayışıyla açıklıyor.
Aynı dönemde, Fransa kırsalında yaşayan, Stephan adında genç bir çoban, rüyasında Tanrı’yı gördüğünü, kendisine kutsal topraklara bir sefer düzenlemesi görevi verildiğini iddia ederek, elinde İsa’dan gelen bir mektupla Kral 2. Philip’i görmek için Paris’e gidiyor. Kral ilgilenmeyince, Stephan, katedralin önünde halka vaaz vermeye başlıyor ve etrafında büyük bir kitle toplamayı başarıyor. Aileler, “slavina” adı verilen hac cübbesi giydirdikleri, ellerine bir asa ve çıkın tutuşturdukları çocuklarını Kudüs’e Tanrı’nın adıyla uğurluyorlar. Zenginler evlatlarını zırh ve kılıç kuşandırıyor. Kız çocukları cinsiyetleri anlaşılmasın diye kılık değiştiriyor. Kimi silahlı kimi silahsız, bir kısmı at üstünde, büyük kısmı yaya ordu, 30.000 kişiyi buluyor. Şarkılar söyleyen; mumlar, haçlar ve buhurdanlıklar taşıyan çocuklar, “Nereye gidiyorsunuz?” sorusunu şöyle cevaplıyor: “Biz, Tanrı’ya gidiyoruz”.
Yollarda çekilen eziyet çocukların canlarına yetiyor; ölümler, hırsızlıklar, hamilelikler grubun coşkusundan eser bırakmıyor. Nicholas gibi Tanrı’nın bahşettiği güçle denizi yaracağı ve Kudüs’e yürüyerek ulaşacaklarını iddia eden Stephan’ın vaatleri boş çıkıyor. Denizin yarılacağından emin, suya atlayan binlerce çocuk dalgalar arasında kayboluyor. 1212’de kutsal topraklara varma hedefinden vazgeçen çocuklar bu kez iki tacirin tuzağına düşüyor. Adamlar Kudüs’e götüreceklerini ve para istemeyeceklerini söyleyerek kandırdıkları çocukları Mısır’a götürüyor. Yedi gemiyle yola çıkan çocuklardan 18 yıl boyunca haber alınamıyor. 1230’da bir papaz, gemilerin Sardunya Adası yakınlarında battığını, kurtulanların tacirler tarafından Cezayir, Mısır ve Bağdat’ta satıldığını söylüyor. Köle olarak satılan çocukların din değiştirmeyi kabul etmedikleri için işkence gördüğü, bazılarının öldüğü; artık yetişkin olan 700 kişinin İskenderiye Valisinin tarlalarında köle olarak çalıştırıldığı duyuluyor. Nicholas Dimyat’ta savaştıktan sonra ülkesine dönebiliyor.
Çocuklar küçük bedenleriyle dar yerlere sığabildikleri için madenlerde ve baca temizliği işinde çalıştırılıyorlardı.
Orta çağda çocuk olmak
Çocukların önemsenmesi yeni bir durum, Pedagojinin ayrı bir bilim dalı olması 19. yüzyıl… Çocuk Hakları Bildirgesi 1959’da yayınlanmış, Çocuk Hakları Sözleşmesi 1989’da kabul edilmiş. Bugün bize korkunç gözükse de yakın geçmişe kadar çocukların yetişkinlerden farklı, koruma altında bir hayat sürdürmeleri mümkün değildi. Çocuk Haçlılar, Orta çağda gayet normal bir durumdu.
O havayı koklayabilmek için dönemin şartlarına bakalım. Çocuklar hayata zaten şanssız başlıyorlardı, beslenemedikleri için bağışıklık sistemleri zayıftı, hastalıklar yüzünden çoğu büyüyemeden ölüyordu. 13. Yüzyılda çocukların üçte ikisi 20 yaşına kadar yaşayabiliyordu. Veba en ölümcül hastalıktı. Kilise ergenlik yaşını kızlarda 12, erkeklerde 14 olarak kabul ediyordu. O yaşlarda evlenilirdi.
Terbiye yöntemi şuydu: “Çocuklarınız asiyse ve boyun eğmiyorsa küçük bir sopa alın ve onlar suçlarının farkına varıp ağlayarak özür dileyene kadar onlara vurun.” Pek çok aile yoksulluk nedeniyle çocuğunu okutamazdı; yetişkinlerin çoğu da okul yüzü görmediğinden, eğitimsizlik Orta çağ Avrupası’nda eksiklik olarak addedilmiyordu. Çocuklar kentlerde boğaz tokluğuna çıraklık veya hizmetçilik, köylerdeyse tarlalarda işçilik yapardı. Kilise iyi bir seçenekti ve arada çocuklara Azizlik mertebesi verildiği görülürdü. Savaş ve şiddet olağan, sıradan bir durumdu; dolayısıyla askerlik cazip bir geçim yoluydu. Kilise savaşı destekliyordu, insanların canı hiç tatlı değildi.
Hitler Gençliği, 8,7 milyon üyesiyle (Alman gençlerinin %98’i) devlet tarafından tanınan tek gençlik derneğiydi.
Çocuk Haçlılar gerçektir - değildir tartışmaları yapıladursun, değişmeyen tatsız bir gerçek hâlâ dünyanın bir yerlerinden bize bakıp görülmeyi bekliyor: Çocuklar şiddet, suiistimal ve sömürünün ilk kurbanları. Yapay zekânın marifetlerini konuştuğumuz bu dönemde, Orta çağdaki benzerleri gibi, içine doğdukları ortamın koşullarına rağmen hayatta kalmaya çalışan çocuklar her tür etkiye açık; mürit olarak kolay hedef, işçi olarak ucuz emek, askerse bedava can…
Ucuz giyimin arkasındaki ucuz çocuk emeği
Kaynaklar:
https://www.un.org/youthenvoy/tag/international-day-against-the-use-of-child-soldiers/ https://www.businesslive.co.za/bd/world/africa/2021-11-23-west-and-central
africa-have-worlds-highest-number-of-child-soldiers/
https://www.birgun.net/haber/bitmeyen-masallar-413319
https://www.sosyalarastirmalar.com/articles/the-child-crusades-in-german-works.pdf
https://evrimagaci.org/cocuk-hacli-seferleri-binlerce-cocugun-gonderildigi-sonu-gelmeyen-yolculuk-11650
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/202960