Haber fotoğrafı: Devlet Resim Heykel Müzesi

İlk Ankara’ya gidişim, annemle yaptığım çok keyifli bir gece tren yolculuğuydu. 60’lı yıllardı, lisedeydim o zaman. İki gece kaldığımız Ankara’da, iki güne iki tiyatro bir opera sığdırmıştık. Annem de çok severdi tiyatroyu. O yıllarda İstanbul’da o kadar tiyatro sahnesi yoktu. Ankara’dan turneye gelen toplulukları ve opera eserlerini izlerdik. Memur kenti olan Ankaralılar için, öğlen vakti bir sandviç ikram eden, bir saatlik oyunlar sunan “Sandviç Tiyatrosu”na gidip bir oyun izlediğimizi hatırlıyorum. Tabi ki, annemle Anıt Kabir’i ve bir zamanlar Atatürk’ün verdiği balolarıyla ünlü Ankara Palas Otelini ziyaret etmiştik. Daha sonraki senelerde birkaç kez Ankara’yı değişik vesilelerle kısa ziyaretlerde bulundum ama sevgili annemle yaptığım o gezinin hatırasının bende ayrı bir yeri vardır.

Bu son Ankara yolculuğumu Güniz Can’ın organize ettiği sanatsever bir dost grubuyla, kıymetli bilgilerini bizlerle paylaşan, Arkeolog Nur Tozkoparan rehberliğinde yaptık. Vekam (Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırma Enstitüsü) ve Ankara Bağ Evini, Resim Heykel Müzesini, Anadolu Medeniyetler Müzesini, daha önce görmediğim Erimtan, Ankara kalesinde yeni açılan Kelime, Koç Müzelerini ve muhteşem CSO (Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası) adasını gezme fırsatını buldum. Hatta son gece bilet alarak, mimar Semra Uygur tarafından tasarlanan bu modern salonda bir konser dinledik. Tabi ki, güzel lokantalarda bol sanat sohbetli sofralarda hoş vakitler geçirdik.

Resim Heykel Müzesi
19. yüzyıldan günümüze Türk Resminin en güzel örneklerini sunan bu müzeye hayran kaldım. Görkemli binasına, sunumuna, değerli sanatçılarımızın emeğine gösterilen saygıya… Türk Ocakları Merkez Binası olarak, Yüksek Mimar ve Mühendis Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından 1927 yılında projelendirilerek temeli atılan ve 1930 yılında tamamlanan Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Ankara’nın Namazgâh Tepesi olarak bilinen alanına inşa edilmiştir. I. Ulusal Mimarlık Dönemi’nin en güzel örneklerinden olan yapı Selçuklu, Osmanlı ve Çağdaş Türk Mimarisinin sentezini oluşturmakta. 1931 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi)’na devredilen bina 1932 yılında Halkevleri’ne dönüştürülmüştür. Ankara Halkevi, başkentin kültürel yaşamına hareket getirmiştir. Önemli toplantılar, törenler, konserler, tiyatro-opera-bale temsilleri bu yapının görkemli salonunda gerçekleştirilmiştir. Atatürk sık sık söz konusu etkinlikleri Cumhurbaşkanlığı locasından izlemiştir. Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün girişimi ve Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün yakın ilgisiyle Resim ve Heykel Müzesi yapılmak üzere Kültür Bakanlığı’na tahsis edilmiştir. Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından 2 Nisan 1980 tarihinde törenle hizmete açılmıştır. 1939 yılından itibaren yapılmaya başlanan “Devlet Resim ve Heykel Yarışmaları”nda ödül alan eserlerin yanı sıra satın alma yoluyla edinilen ve müzeye bağışlanan eserler müzenin koleksiyonunu oluşturmuştur.


Ankara Kalesi
Gezimizin ikinci günü, Ankara’nın sembollerinden biri olan Ankara Kalesi’ndeydik. Galatlar’ın Ankara’ya yerleşmesi sırasında var olan ve Romalılar döneminde onarım gören kalenin ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. İç ve dış kale olmak üzere iki kısımdan oluşan kalenin iç surları, 7. yüzyılda Bizanslılar tarafından inşa edilmiştir. Kalenin 20’den fazla kulesi vardır. Dış kale, Ankara’yı bir yürek şeklinde çevirir. Dört katlı olan iç kale kısmen Ankara Taşı’ndan, kısmen de toplama taşlardan yapılmıştır. Kale içinde Osmanlı Ankarası’ndan kalan çok sayıda ev bulunmaktadır. Bunların bazıları onarılarak lokanta, dükkân olarak kullanılmaktadır. Ankara Kale’sinde bulunan Müzeleri gezmek bütün günümüzü aldı.

Erimtan Müzesi
Müzeyi bize müzenin mimarlarından olan Can Aker gezdirdi. Mühendis ve koleksiyoner Yüksel Erimtan’ın, yıllar içinde biriktirdiği arkeolojik eserlerin sergilendiği Erimtan Müzesi, hepsi Anadolu kökenli olmak üzere çeşitli yörelerden yaklaşık iki bin parça esere ev sahipliği yapıyor. Bunlar arasında, M.Ö 5 binli yıllara dayanan “Erken Tunç Çağı” ve “Hitit Uygarlığıyla” başlayan, “Geç Roma” ve “Bizans” uygarlıklarına uzanan çeşitli eserler, sikkeler, yüzük taşları, cam ve pişmiş toprak eşyalar, tunç eserler ve takılar bulunuyor. Dünyadaki en eski görsel belge niteliği taşıyan Fayum Portreleri’nin sergilendiği müzeyi gezen ziyaretçiler, binlerce yıl önce kullanılan nesneleri, o dönemin öyküleri ile bağlantılı olarak görme fırsatı buluyor.


Kelime Müzesi
26 Eylül Türk Dil Bayramında açılan Kelime Müzesi, yazar Şermin Yaşar tarafından kuruldu. Müzedeki kelimelerin geçmişleri, hangi deyimlerde yer aldığı ve günlük yaşamda nerelerde kullanıldığı yaratıcı bir şekilde anlatılıyor. Ayrıca kelimeler çeşitli objeler üzerinde örneklendirilerek ziyaretçilere sunuluyor. Sanatla, görsel tasarım ve enstalasyonlarla Türkçe’nin zenginliğini ortaya koymayı hedefliyor. Müzenin alt katında kökler, giriş katında kelimeler, en üst katında ise cümleler ile ilgili sergi alanları bulunuyor. Giriş ve birinci katı birbirine bağlayan merdivenler arasında ise Türkçe, Uygur, Göktürk ve Arap harflerinin olduğu cam ve pirinç avize dikkat çekiyor.

Şermin Yaşar, “Kelime Müzesi” için şunları söylüyor: “Beni takip edenler kelimeleri çok sevdiğimi bilirler. Kelimeler bize doğuştan verilen ve bahşedilen, hazırdan sahip olduğumuz şeyler. O yüzden belki de gereken ehemmiyeti vermiyoruzdur. Ama, eğer kelimelere para veriyor olsaydık, muhtemelen en iyilerini, en doğrularını kullanmaya dikkat ederdik. Kelimeleri, somut birer varlık olarak göstermek istedim. Kelime Müzesi fikri böyle ortaya çıktı.”


Anadolu Medeniyetler Müzesi
Ankara’nın bu ilk müzesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün merkezde bir Eti Müzesi kurulması fikriyle hayata geçmiştir ve öyküsü 1921 yılına uzanmaktadır. Anadolu tarihine ışık tutan bu müze, 1997’de Avrupa’da “Yılın Müzesi” seçilmiştir. Bir “Hitit Müzesi” olması niyetiyle kurulan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin koleksiyonunda ilk yıllarda sadece Hititlere ait eserler bulunmaktaydı. Müzenin bugünkü adını alarak kurumsal anlamda son haline ulaşması ise 1968’de gerçekleşti. Paleolitik, Kalkolitik, Eski Tunç, Eski Hitit ve Hitit İmparatorluk, Frig Krallığı, Geç Hitit Krallığı, Urartu Krallığı ve Çağlar Boyu Ankara ve Klasik Devirlere ait eserler kronolojik olarak sergilenmektedir. Müzede yer alan ve M.Ö 6200 yıllarına tarihlenen Çatalhöyük kent planını içeren harita, dünyanın bilinen en eski haritasıdır.



Anıt Kabir
Son gün gruptan ayrılarak Anıt Kabir’i, Atamızı ziyaret ettim. Yine seneler evvelki heyecanla o Aslanlı Yolda yürürken, annemin söylediği bir sözü hatırladım. İlkokul yıllarımda gece Atatürk’ün ismini sayıklarmışım. Onunla doluyduk… onunla büyüdük. Çok değil beş altı yıl önce onu rüyamda görmüştüm. Heyecanla uyandığımı hatırlıyorum o sabah. Türkiye’nin bütün kentlerinde Atamızın izlerine rastlamak mümkün. Ama sanki Ankara bu konuda daha şanslı. Ben bu kanıya, İş Bankasının müzeye dönüştürülmüş ilk şubesini gezerken vardım. Ankara’da her eski eserde onun eli var. Bu son Ankara yolculuğumda hem sevgili annemi hem Atamızı hep yanımda hissettim.