Eski romanlarda yıkık dökük evlerdeki çocuklar, ısınmak için birbirlerine sokulur, nenelerinin bulup buluşturduğu kuru ekmeği kemirir. Evde artık rehinciye bırakacak bir eşya kalmamış, anne borç istediği akrabadan eli boş dönmüştür. Çaresizlikleri çözümsüzdür, çünkü eve para getirecek kişi veremden ölmüş veya savaştan dönmemiştir. Hanenin ekmek kapısı kapandığında sefalet, bulduğu her delikten içeri sızar. Geliri olmayanın karnı doymaz, hastalıktan kurtulamaz, her bela gelir onu bulur.

Uygarlık geliştikçe bazı kurumlar ve sonrasında devlet, bu acı meseleyi ele almış, süreç içinde sosyal güvenlik gibi bir çözüm bulunmuş. Emeklilik sistemi yeni sayılır. Bir dönem emekliler altın çağı bile yaşamış, sonrası malum…

Çalışıp didinen insanlar, neden yaşlanınca tepelerinde bir dam, sofralarında bir sıcak yemek bulamama korkusundan kurtulamıyor? Sisteme yük oldukları hikâyesini kim yazıyor? Sosyal güvenliğin lüks değil hak olduğunu hatırlatmak neden gerekiyor? Sorular burada dursun…


Viktorya dönemi İngiltere’sinde yoksullar

Dünyada
Ömür yeni uzadı. İnsanlar çalışamaz duruma bile gelmeden ölüp gidiyordu genelde… Bir tas çorbayla yaşayan fakirlerin imdadına yardım sandıkları veya dinî kurumlar koşuyordu. Sistemli ve güvenilir bir akar, Sanayi Devrimi sonrasında söz konusu olabildi.

Sosyal güvenliğin günümüze benzer ilk örneği 1670’de İngiliz sömürgelerindeki subaylar, memurlar ve aileleri için oluşturulan sandıklarmış. Başbakan Bismarck ve İmparator Wilhelm döneminde, 1883’te Almanya’da kurulan hastalık sigortasının finansmanı işçi ve işveren primleri, ek olarak devlet katkılarıyla sağlanmış. Bunu, 1884’te iş kazaları, 1889’da yaşlılık ve malullük sigortası izlemiş.

Almanya’da başlayan sosyal sigorta hareketini Avusturya izlemiş. Norveç, 1905’te hastalık sigortasını; İsviçre 1911’de iş kazası sigortasını; İngiltere 1908’de yaşlılık, 1911’de hastalık ve malullük sigortasını ve dünyada ilk kez bazı kategorilerde işsizlik sigortasını; Fransa 1910’da sınırlı bir uygulamayla yaşlılık sigortasını; İsveç, 1913’te yaşlılık ve malullük sigortasını uygulamaya sokmuş. Bismarck modeli Latin Amerika’da da popülermiş. Arjantin, Brezilya, Şili, Küba ve Uruguay 1920-30’larda öncü ülkeler olmuş.


ABD’deki Büyük Buhran

Sosyal güvenlik terimi, ilk kez 1929 buhranından sonra Amerikalılara güvenli gelir sağlamak için oluşturulan 1935 tarihli Sosyal Güvenlik Kanunu kapsamında kullanılmış. Sosyal sigortalar 2. Dünya Savaşı sonrasında çoğu ülkede yaygınlaşmış. Başlangıçta asker, öğretmen, bürokrat gibi devlet memurları; taşımacılık, enerji, bankacılık benzeri alanlarda iyi ücret alan işçiler ve sonra tarım çalışanları sigorta kapsamına alınmış. İngiltere 1942’de sosyal güvenlik sisteminin finansmanını vergi gelirleriyle sağlayarak çağdaş bir yol açmış. Kulakta hoş tınılar bırakan bu kavram 1941 Atlantik Paktı Sözleşmesi’nde ve 1944 Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Philadelphia Konferansı’nda kullanılmış.

Buralarda
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, yoksulları koruma işlevini vakıflar, dinî kuruluşlar sağlıyordu. Sanayileşememiş ülkede bir işçi sınıfı oluşmadığından, sosyal güvenlik sistemi buralara geç gelmişti. Loncalar kendi mensuplarını, vakıflar yoksul ve kimsesizleri korumaktaydı. 19. Yüzyılda Darülaceze, Darüşşafaka gibi kurumların çıkışıyla birlikte kaybolmaya başlayan loncaların yardımlaşma sandıkları yüzyıl sonuna kadar varlıklarını sürdürdü. Tanzimat Dönemi’nde yapılan reformlarla karantina ve aşılama çalışmaları, dul ve yetim maaşlarının düzenlenmesi, yetim çocukların devlet korumasına alınması gibi çalışmalar başlatıldı. 19. Yüzyıl sonlarında Osmanlı İmparatorluğu’nda dağınık olsa da sosyal politika alanında bir faaliyet vardı. İlk koruma altına alınan işçiler madencilerdi.


Osmanlı İmparatorluğu’nda güvenceden yoksun insanlara aileler, vakıflar ve loncalar destek veriyordu


1865 tarihli Dilaverpaşa Nizamnamesi’nde Ereğli’deki madencilerin hastalıklarıyla ilgili düzenlemeler yer alıyordu. Maadin (madenler) Nizamnamesi ise iş kazalarına karşı önlemlere, tazminatlara dair maddeler içeriyordu. Asker ve memurların yaşlılık-hastalık durumunda korunmalarını öngören sandıklardan ilki, 1866 yılında kurulan Askeri Tekaüt Sandığı’ydı. 1881’de sivil memurlar için emekli sandığı, 1890’da Seyrisefain Tekaüt Sandığı, 1909’da Tersane-i Amire Emeklilik ve Malullük Sandığı, 1910’da Hicaz Demiryolu Memur ve Müstahdemleri Yardım Sandığı, 1917’de Şirketi Hayriye Tekaüt Sandığı kurulmuştu.

Cumhuriyet öncesindeki sosyal güvenlik sistemini başlatan 151 sayılı yasaydı (1921). İşçi ve işveren ücretlerinden ayrılan %1’lik katkılarla 1923’te kurulan Amele Birliği denilen yardımlaşma sandıkları, işçi, işveren ve devlet temsilcilerinden oluşan üçlü bir yapıda örgütlenmişti. Kanunla kurulan ve üyeliği zorunlu olan ilk sosyal güvenlik kuruluşuydu. Amele Birliği, 1946’da ilk genel nitelikli sosyal sigortaların kuruluşuna kadar, Ereğli kömür havzasındaki sağlık hizmetlerinin gelişmesinde önemli rol oynadı. 1953 tarihli Umumi Hıfzıssıhha Kanunuyla emekli, dul ve yetimlerin aylıklarının devlet hazinesinden ödenmesi karara bağlandı.


Darülaceze, 1895 yılında II. Abdülhamit tarafından Okmeydanı’nda 27.000 metrekarelik bir alan üzerine yaptırıldı

Yokluktan refaha ve şimdi
Osmanlı Devleti dağılırken Anadolu’da yaklaşık 12 milyon insan yaşıyordu. 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı, kayıpların yanında 250 bin kadar insanı sakat bırakmıştı. Kurtuluş Savaşı’na katılan askerlerin %40’ı sıtmalıydı. Frengili ve trahomlular dışında 1 milyon veremli vardı. Ölümler o kadar çoktu ki, Anadolu’da bazı köyler haritadan silinmişti. Bu tablo yüzünden ekonomi ve tarım geriydi. Osmanlı Devleti dağıldığında hastanelerde 2.000 yatak, hizmet veren 1.000 kadar hekim ve birkaç yüz yardımcı sağlık personeli bulunuyordu.

Osmanlı yerini Cumhuriyet’e bırakırken, Tanzimat sonrası oluşturulan kurumlar yeni devletin sosyal altyapısında etkili oldu. Fakat Sosyal Güvenlik Sistemi, modern kurumsal altyapıya ancak Cumhuriyet’ten sonra kavuşabildi. Türkiye’de yürürlüğe konan çalışan haklarına yönelik 1936 tarihli iş kanunuyla, mesai sekiz saate indirildi ve sosyal sigortaların kurulmasına ilişkin ilk düzenlemeler yapıldı.

1945’te Çalışma Bakanlığı kuruldu. İşçilere sağlık hizmeti vermek üzere hastane kurulması fikri Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına kadar gitmekteydi. 1946 yılına tarihlenen İşçi Sigortaları Kurumu 1949’dan itibaren kendi hastanelerini açmaya başladı. Pek çok sandığın birleştirilmesiyle oluşturulan İşçi Sigortaları Kurumu 1965’te Sosyal Sigortalar Kurumu adını aldı. SSK hastaneleriyse Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın uygulamaya konmasıyla 2005’te Sağlık Bakanlığı’na devredildi.

1949’da farklı devlet kurumlarında çalışan memurlar Emekli Sandığı çatısı altında toplandı. 1950’de yürürlüğe giren kanunla sayıları 11’i bulan emeklilik sandıkları yerine, çalışanlardan ve işverenlerden prim alınması ilkesine dayalı, bütüncül bir sosyal güvenlik yapısı oluşturularak, T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü kuruldu.


Göztepe SSK hastanesinin hemşireleri, 1981

1971 yılında serbest çalışanlar Bağ-Kur çatısı altına alındıktan sonra, 1979’da ev kadınlarına Bağ-Kur kapsamında isteğe bağlı sigortalı olma hakkı verildi. 1976’da 65 yaş aylığı uygulaması başlatıldı. 1983’te tarım kesiminde çalışan mevsimlik işçiler ile çiftçiler sosyal sigorta kapsamına alındı.

Sendikalaşma ve sosyal güvenlik esaslı politikalar, II. Dünya Savaşı sonrasında daha kapsamlı bir şekilde hayata geçirilmişti. 1961 Anayasasıyla sosyal güvenlik bir hak haline dönüştürülmüş, kalkınmanın devlet öncülüğünde gerçekleşmesi gereği kabul edilmişti. Devlet Planlama Teşkilatı bu amaçla kuruldu. Sendika kurma hakkı, en önemli adımlardan biriydi. Sosyal devlet anlayışının altın çağı olarak kabul edilen 1945-80 arası, sosyal güvenlik politikalarının tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de doruk noktasına ulaştığı bir dönemdi.

1961 Anayasasıyla artırılan sosyal haklar 80 Darbesiyle inişe geçti. 1980’lerle birlikte sosyal güvenlik harcamaları azaltıldı. 1974 ve 79 yıllarındaki petrol krizleri, yatırımların azalması, ekonominin yavaşlaması gerekçeleriyle siyasetin dümenini kırıldı, sosyal devlet uygulamaları yük gibi addedilmeye başlandı. Sosyal sigorta, emeklilik, sağlık vb. alanlardaki devlet payı daraltılıp ücretlilerin katkı payı artırıldı. Bir de şöyle ifade edersek; 1998 yılında sosyal güvenlik kapsamındaki 52 milyon kişiye bütçeden ayrılan pay, 250 bin kişi olduğu tahmin edilen rant kesimine ödenen 5,9 katrilyon TL faizin dörtte biriydi.

2006’da Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu (BAĞ-KUR) ve Emekli Sandığı birleştirilerek maaşlar fakirlik seviyesinde eşitlendi. Prim ödeme gün sayısı artırılarak ve değişik şekillerde hesaplanarak, maaşlar dolaylı yoldan düşürüldü ya da sabit tutuldu. Maaşların azalması gücü yetenleri özel kurumlarda çare aramaya itti. Bu açığı kapamak üzere, emeklilik yatırım fonu kurmak için Sermaye Piyasası Kurulu’ndan izin alan sigorta şirketleri, bireysel emeklilik kuruluşlarına dönüştü.


Askıda ekmekten sonra…

Çalışanlar Sanayi Devrimi koşullarına mı dönüyor, rehinciyi mumla aratacak kredi kartı borçları nasıl çözümlenecek, göreceğiz. 9 Kasım tarihli haber, bayat hamur işinin daha ucuza satıldığını yazıyor; evler soğuk…

Kaynaklar:
http://eski.sgk.gov.tr/wps/portal/sgk/tr/kurumsal/kurumumuz/tarihce/tarihce
https://tr.euronews.com/2019/11/16/dunya-emeklilik-siralamasi-en-iyi-ve-en-kotu-ulkeler-emeklilik-maasi
turkiye#:~:text=Zirvede%20ise%20Hollanda%20ve%20Danimarka,ise%20Hollanda%20ve%20Danimarka%20bulunuyor.
https://halktv.com.tr/gundem/ekonomik-cokusun-fotografi-firinda-780990h
https://www.ebs.org.tr/ebs_files/files/yayinlarimiz2021/Gecmisi_ve_Gercekleriyle_ILKSAN_Raporu.pdf
https://search.trdizin.gov.tr/tr/yayin/detay/170913/bir-zamanlar-ssk-hastaneleri
https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/50650/mod_resource/content/1/T%C3%BCrk%20Sosyal%20G%C3%BCvenlik%20Sisteminin%20Geli%C5%9Fimi.pdf
acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/91610/mod_resource/content/1/Sigortanın%20Tarihsel%20Gelişimi.pdf#:~:text=1872%20yılında%20İngiliz%20sigorta%20şirketleri,Bu%20şirketleri
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/84821
http://www.sosyalsiyaset.net/documents/sgs_tarihi_gelisim.htm