Kapak fotoğrafı: Nevra Serezli, Kaynak: kultur.istanbul


“Veda” oyunu öncesinde, usta sanatçı Nevra Serezli ile görüşeceğimi duyan kızım, “Aaaa, Dudu Peri! diyor… Evet, Serezli bugün 20’li 30’lu yaşlarını sürenlerin “Dudu Teyze”si… Esasen “Sihirli Annem” dizisindeki “Dudu”, masal dünyasında dahi hışmına uğramaktan çekineceğiniz bir karakter… Daha ne olsun; bir “fani” olan kocası Taci’yi, kıskandığı için köpeğe dönüştürmüş; yine bir faniyle evli kızının yuvasını yıkmak için, elinden geleni ardına koymamış! Ama karaktere hayat veren oyuncu, Nevra Serezli gibi halkın gönlünde taht kurmuş bir isim olunca, fitne kumkuması “Dudu” bile, tatlı sert, sevilesi bir teyzeye dönüşebiliyor.

Nevra Serezli’yi sahnede ilk izleyişim, 1978 yılıydı. İngiliz Kız Orta Okulu öğrencileri olarak, Kenterler Tiyatrosu’nda “Nalınlar” piyesini seyretmiştik. Hem de İngilizce! Takip eden yıllarda, usta sanatçıyı sayısız piyeste, sinema filminde izledim. Tiyatro olsun, sinema olsun, bir projede Nevra Serezli’nin varlığı, kalite onayı gibiydi. Gişeye gelenler, piyesi sormadan kimin oynadığını sorarlar, Nevra Serezli adını duyunca biletlerini satın alırlardı - çünkü “Nevra Hanım kötü bir piyeste oynamaz! Yıllar içinde prestijli ödüller kazanmış değerli sanatçı için, ödüllerin en büyüğü, bu sevgi ve güven olsa gerek…

Gelen birçok teklifi geri çevirdiği 11 yıllık bir aradan sonra, önce “Ağaçlar Ayakta Ölür” ve takiben “Veda” ile yine sahnelerde Nevra Serezli. Ne mutlu biz hayranlarına…


Nedim Saban’ın sahneye uyarladığı “Veda”nın oyuncu kadrosu

Sevgili Nevra Hanım, “Veda” projesinde yer alma sürecinizi bizlerle paylaşır mısınız?
“Veda”, arkadaşımız Fatih Gülnar’ın fikriydi. Piyeste “Kerim” rolünü oynuyor. “Veda’yı yapsak, hem de Cumhuriyetimizin 100. yılına uygun; 1920-1923 yılları arasında geçiyor” deyince, Nedim [Saban] çok heyecanlandı. Bana bahsetti; ben de âşık olmuştum kitaba. Harika olur; “Deli Saraylı”yı oynarım dedim. Ayşe Kulin’i nasıl ikna ederiz lafı geldi. Ayşe benim Robert Kolej’den iki sınıf üstüm. Ben Ayşe’yi ararım dedim. Hemen aradım; bahsettim. “Çok sevinirim; siz bunu tiyatro haline getirirseniz…” dedi. Tiyatro yazımı farklı bir şey… Nedim, “Ben uyarlarım” dedi ve başladı çalışmaya. Bir senelik bir çalışma, çünkü 400 küsur sayfalık bir romanı 70-80 sayfaya indirmek lâzım. Bir de, güzel kısımlarını atmak istemiyoruz... Kaç kere yazdı, bozdu. Hâlâ bile ilerde bir fikir olursa, yine değişebilir. Tiyatro böyle, yaşayan bir olay…

Yıllar önce okuduğum “Veda”yı, sizinle görüşmeden önce tekrar okudum. Bu sefer “Saraylı Hanım”ın diyaloglarını okurken, kulaklarımda Nevra Serezli’nin sesi vardı. Siz de bu rol için “Tam bana göre” diyor musunuz?
Evet evet! Çünkü hem benim aileden gelen neneler, teyzeler de bu “Saraylı Hanım”a yakın tiplemelerdi; hem de Ayşe Kulin konuştuğumuzda bana ailesinden duyduklarını aktardı, resimlerini gösterdi. Kendisi Saraylı Hanım’a yetişememiş… Tabii ki çok etkileniyorsunuz, çünkü bölük pörçük her şeyden bir şeyler alıp, kafanızda bir bütün yaratıyorsunuz. Ben bu yaratım sürecini çok seviyorum…

Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nin İngiliz Dili Edebiyatı ve Drama öğretmeni Mrs. Dorothy İz, sizdeki ışığı fark eden ilk hocanız olmuş. Biraz ondan ve katkılarından söz eder misiniz?
Mrs. İz İngiltere’de tiyatro okumuştu. Ama tabii nerede tiyatro yapsın, Fahir İz’le evlenmiş, buraya gelmiş. Kolejde İngiliz Dili Edebiyatı hocası olmuş yıllarca. Herkes tapardı ona. Neden? Bize piyesi anlatır, piyesten döneme geçerdi. Mesela Shakespeare’se, ya da İngiliz başka bir yazarsa, dönemin İngiltere’sini anlatırdı. Onun sınıfında hiç dalga geçen bir talebe olmazdı. Oynardı bazı rolleri… Müthiş bir insandı. Zaten benim hayatımda bir Haldun Dormen, bir Dorothy İz. Bu iki insan benim konservatuvar eğitimimdir. Tabii ki, eşim Metin ayrı bir yerde… O da bana tiyatroyu, rejiyi çok öğreten bir insandı.


1978 Londra, “Nalınlar” (“The Turkish Clogs”) oyuncuları - Fikret Ural, Osman Şengezer, Kerem Yılmazer, Yüksel Gözen, Nükhet Gök, Göksel Kortay, Yıldız Kenter, Nevra Serezli, Celal Koray, Nüvit Özdoğru, Haldun Dormen (soldan sağa)

İngiliz Kız Ortaokulu yönetimi, biz öğrencilerini 1978 yılında Kenterler Tiyatrosu’na götürmüştü. Seyrettiğimiz oyun, Necati Cumalı’nın İngilizce sahneye koyulmuş “Nalınlar”ıydı. O muhteşem kadronun bir üyesi de sizdiniz. İngilizce oynadığınız başka piyesler de oldu mu?
Kolejde hep İngilizce oynadım. “My Fair Lady”yi Cockney aksanıyla oynadım. Çok gurur duyarım bundan… Sonra bunu espri olarak kullandım. Londra’ya bir seyahate gittiğimizde, otobüste, metroda, Cockney konuşmaya başladım. Metroda bilet kesenlerin, kapıda duranların çoğu Cockney’dir.  Bir de “My Fair Lady”nin Londra’da bir gösterimi vardı, yıllar sonra. Gişeye gittim, bilet yoktu. Başladım “I could have danced all night”ı söylemeye… Gişeci şöyle bir baktı, “Ne yapıyorsun Lady??” dedi. “Ben gençliğimde ‘My Fair Lady’yi oynadım; ‘Eliza Doolittle’ı; lütfen bana bir yer bulun…” dedim. Adam çekmeceyi açtı ve iyi yerlerden bir bilet verdi. Böyle güzel anılarım var…

Devekuşu Kabare’nin “Deliler” müzikalinde, Dr. Peksoy olarak, bir grup delinin taşıdığı tahta kapının üzerinde sahneye girişiniz gözümün önünde… Ve Zeki-Metin ikilisinin şu sözleri: “Normal adam işi mi tiyatro yapmak… Her akşam yürek ağızda sahneye çıkıp, şarkı söylemek, dans etmek…” Sahi, “normal adam” işi mi tiyatro yapmak?
Şimdi bakınca, normal adam işi değilmiş gibi görünüyor. Aslında bana öyle gelmiyor, çünkü herkesin kendine göre bir işi var. Çok zor şartlarda, çok tempoyla çalışan, büyük bir şirketin yöneticisinden tutun, inşaat işçisinin kaç metre tepede, belinden askıyla çalıştığını düşünün… Yani çok riskli, müthiş işler var. Onların yanında, benimki hayati bir tehlike taşımayan, ama her dakika şuranızın “pır pır” olduğu bir meslek. Belki de o “pır pır” bizi mutlu kılıyor. Yani hep maraton koşuyoruz; bu bizi dinç tutuyor diye düşünüyorum.


İKSV 42. İstanbul Film Festivali’nde (2023) Sinema Onur Ödülü’ne layık görülen Nevra Serezli ve ödülü takdim eden Metin Akpınar (
Kaynak: İKSV)

Bugüne kadar sayısız kez sahneye çıktıktan sonra hâlâ kuliste heyecan, kalp çarpıntısı var mı?
Hem de nasıl! Bugün ölüyorum heyecandan… İki oyun var ve Ayşe Kulin seyredecek ilk defa. İşte o güzel. Adrenalin mi, işte ne veriyorsa vücuda, üçüncü zil çaldığı zaman şu yürek ağızda. O sırada tansiyon ölçmemek lazım. Yani bilmiyorum kaç olur! Çok garip bir şekilde keyif alıyorsunuz o heyecandan…

“Vilma Çakmaktaş” olarak sesiniz hâlâ kulaklarımda… Seslendirme çalışmalarınız devam ediyor mu?
Vallahi teklif gelirse devam ederim, çünkü benim en sevdiğim işlerden biridir, onu kimse bilmez. Daha doğrusu herkes, “Ayol seslendirmenin neresi keyifli!” der. Ben acayip zevk alırım! Eskiden televizyon, dizi filan yoktu; biz “pocket money” Metin’le ikimiz buradan kazanırdık. Tiyatrodan para her zamanki gibi yine kazanılmadığı için! Saatlerce dublaj yaptığımı bilirim, bir kere bile şikâyet ettiğimi hatırlamıyorum. Çünkü hemen o rolün içine giriyorum, o rolle bütünleşiyorum. Ya fare konuştum aylarca! Farenin içine girecek halim yok, ama o kadar keyif alıyordum ki! Gülüyordum, eğleniyordum, yani terapi gibiydi bana.


Nevra - Metin Serezli

Yeni neslin oyunculuğa yaklaşımı açısından baktığınızda, geçmişe kıyasla farklılıklar gözlemliyor musunuz?
İyi oyuncular var; gençler çok güzel yetişiyor. Kendini bu işe adamış, şu anda en yüksek kaşeleri alıp, dizileri çok iş yapan oyuncular... Ders alıyorlar, koçlarla çalışıyorlar. Amerika’ya gidiyorlar; kurslara, seminerlere katılıyorlar. Bu işleri yapıyorlar, çok hoşuma gidiyor. Bir tek benim sevmediğim, eğer özel bir gala değilse, çok tiyatro dolaşmıyorlar. Bizlerle pek muhatap olmuyorlar. Yani ben genç bir sanatçının, “Nevra Abla, ben seninle biraz konuşmak istiyorum, oyunculuk, tiyatro filan…” diye beni aradığına, bunca yıldır hiç şahit olmadım! Hâlbuki biz Yıldız Kenter’in kulisine gidelim, iki kelime edelim, Macide Tanır’ı bir yerde yakalayalım diye ölürdük… Gördükleri zaman saygıda kusur etmiyorlar; onu demek istemiyorum. Ama hani biraz daha fazla tiyatro seyretmeleri lâzım diye düşünüyorum...


Nevra Serezli ve Lolita Nahmias Haleva

Gündeminizde hiç film projesi var mı? Ne tarz bir proje Nevra Serezli’nin filtresinden geçer?
Tabii ki benim yaşıma uygun projeler olmalı. Çok güzel bir projeden bahsedilmişti bana, bir yol hikâyesi... Geçen yaz için konuşulmuştu; geri dönüş olmadı. Herhalde sponsorluk meselelerinden… Ya da benim sevdiğim, ama maddi olarak beni tatmin etmeyen ve çok zamanımı alacak bir işi de maalesef ben kabul edemiyorum, çünkü çok turnem var. Biraz uzak kalıyorum sinema ve dizi projelerinden. Ancak benim oyunlarım bitip, yaz sezonuna denk gelmesi lazım…

Sevgili Nevra Serezli, size daha nice başarılı, bol ödüllü yıllar diliyoruz…