Haber fotoğrafı: Efes Ören Yeri

Bir balık ve bir yaban domuzu sana yol gösterecek.”
M.Ö. 10. yılda bir Delphi rahibi, Atina Kralı Kodros’un oğlu Androclos’a, kuracağı şehrin yerini bu sözlerle tarif ediyordu.



Efes kentinin kuruluşu
Efes ören yerinde, Hadrianus Tapınağı girişindeki frizde Efes’in 3 bin yıllık kuruluş efsanesi şu cümlelerle yer almaktadır: Atina kralı Kodros’un cesur oğlu Androklos, Ege’nin karşı yakasını keşfetmek ister. Önce, Delfi kentindeki Apollon Tapınağı’nın kâhinlerine danışır. Kâhinler ona, balık ve domuzun işaret ettiği yerde bir kent kuracağını söyler. Androklos bu sözlerin anlamını düşünürken Ege’nin lacivert sularına yelken açar... Kaystros (Küçük Menderes) Nehri’nin ağzındaki körfeze geldiklerinde karaya çıkmaya karar verirler. Ateş yakarak tuttukları balıkları pişirirlerken çalıların arasından çıkan bir yaban domuzu, balığı kaparak kaçar. İşte kehanet gerçekleşmiştir. Burada bir kent kurmaya karar verirler.

İlki Lidyalılar zamanında yıkılan kentin, ikincisi Selçuk-Kuşadası yolunda kuruluyor ve Antik Çağ’ın 7 harikasından biri olan Artemis Tapınağı inşa ediliyor. Pers işgalinde Pers Kralı Kyros, tüm Anadolu’yu yerle bir etmesine rağmen ilk defa Efeslilere bir teklifte bulunuyor: “Savunmadan şehri teslim ederseniz, tapınak zarar verilmeden size bırakılacak.” Efesliler şehir kapılarını açıyor ve çok yüksek vergi ödedikleri karanlık bir dönem başlıyor. M.Ö. 334 tarihinde Makedonya Kralı Büyük İskender şehri kurtarıyor ama Persliler kaçarken şehri ve tapınağı ateşe veriyorlar.


Ester Almelek

9000 yıl kesintisiz olarak, tarih öncesi dönemden başlayarak Helenlere, Romalılara, Beylikler ve Osmanlılara ev sahipliği yapmış olan, Antik dönemin en önemli ticari ve kültürel merkezi Efes’i yıllar önce rehber eşliğinde ziyaret etmiştim. Bu sene ışıklandırılarak geceleri ziyarete açılan, 2015 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine alınan bu muhteşem Antik kenti tekrar görmeyi çok istiyordum. 7. İzmir Opera ve Bale Festivali’nde yer alan Tosca operasına arkadaşlarla bilet alarak bu arzumu gerçekleştirebildim. Bu vesileyle de yeni açılan Efes Deneyim Müzesi’ni de gezme fırsatını bulduk.


Efes Deneyim Müzesi
Ziyaretçilerine “immersive” teknolojileriyle Antik Efes’teki günlük hayatı, mimariyi ve sanatı, işitsel ve görsel performans ve hikâyelerle adeta gerçekmiş gibi yaşatıyor. Antik şehrin sokaklarında gezinirken, kalıntıların eskiden nasıl göründüğüne, insanların ve çocukların yaşam öykülerine şahit olabiliyorsunuz. Adeta zaman tünelinde bir yolculuğa çıkmış gibi hissettik 20 dakika boyunca. Sanal gerçeklik, 3D animasyon, yapay zekâ gibi son teknolojilerle hazırlanan Efes Deneyim Müzesi açılışından bir yıl sonra başarısını, dünya çapında verilen Mondo-Dr Awards’tan birincilik ödülü ile adını dünyaya duyurdu. İngiltere merkezli Modriale Publishing dergisinin 7.’sini düzenlediği Mondo-Dr Awards’ın bu yıl 12 Haziran’da Las Vegas’ta yapıldığı belirtilen açıklamada, “Sergi ve ağırlama sektöründeki en iyi projeleri ve başarıları tanımak amacıyla organize edilen ödül töreninde özellikle mekânların tasarımı, ziyaretçi deneyimi ile teknik donanımlar üzerine odaklanılıyor. Dünyada deneyim müzeciliğini tarih anlatımı ile birleştiren ilk müzelerden biri olan Efes Deneyim Müzesi, bu prestijli ödüle dünya çapındaki çalışmaları ödüllendiren bağımsız jüri üyelerinden oluşan bir kurulun değerlendirmesi sonucu layık görüldü” denildi.

Efes Antik Tiyatrosu ve 7. İzmir Opera ve Bale Festivali
Efes’te Panayır Dağı eteğinde yer alan antik tiyatro günümüzde sanat tarihi açısından dünya çapında en önemli yapılardan biri olarak kabul edilmektedir. Toplan 3 katlı, 65 sırası bulunan, 25.000 kişi kapasiteli bu antik tiyatro günümüze kadar çok iyi bir şekilde muhafaza edilerek gelmiştir. Her bir katı farklı dönemlerde, kentin zenginliği ve ihtişamıyla paralel olarak eklenmiştir. İmparator Neron I. yüzyılda bu tiyatronun ikinci katını heykeller, oymalar ve çeşitli sanatsal yapılarla süsleterek dikmiştir. II. Yüzyılda ise Septimus Sevenus tiyatronun üçüncü katının inşasını sağlamıştır. Günümüzde yakın zamana kadar dünyaca ünlü sanatçılara ev sahipliği yapmış Efes Antik Tiyatrosu akustiği, sanatsal yapısı ve tarihî dokusu ile yılda binlerce ziyaretçinin ilgisini çekmektedir. Efes Antik Tiyatrosu antik tiyatroların ortak unsurları olan sahne, orkestra ve cavea’dan oluşur. İlk zamanlarda tiyatro basit bir sahne binası, orkestra ve tek oturma bölümünden oluşuyordu. Augustus Dönemi’nden itibaren kentin hızlı gelişimiyle tiyatro da büyütülmüştür. Tiyatroda dini, siyasi ve sanatsal oyunların yanı sıra Roma Dönemi’inde gladyatör ve hayvan dövüşleri de yapılmıştır. 


Ester Almelek, Tosca Operası'nda

Yıllar önce ziyaret ettiğim Efes Antik Tiyatrosu’nun basamaklarının ne kadar yüksek olduğunu unutmuşum. O gece 40 derece sıcakta basamakları tırmanmak, yerimizi bulmak çok kolay olmadı. Allah’tan gençler vardı, bir el verdiler. Oturduğumuz taşlar sıcacıktı. Bazı izleyiciler yanlarında minderlerini de getirmişlerdi. Tıpkı eski günlerde açık hava sinemalarında yaptığımız gibi… Biz ceketlerimizi yayarak üstüne oturmak zorunda kaldık. Eminim Ege’nin cömert güneş ışınları sayesinde bu taşlar yaz boyunca sıcak kalacaklardır. Ama Opera’nın başlamasını beklerken Efes Antik Kenti’nde güneşin batışını izlemek hakikaten olağanüstüydü. İnsan böyle tarihî bir yerde otururken, burada binlerce yıl evvel kimler oturdu, neler yaşadılar, neler paylaştılar, diye düşünmeden edemiyor. Bu sene ölümünün100. yılı için İtalyan Besteci Giacomo Puccini’nin anısına bütün dünyada, etkinlikler düzenleniyor. Bestecinin en önemli eserlerinden Tosca Operası başlayınca nefesler durdu, müziğin ve dramın birleşiminin sahnede hayat bulmasına tanıklık ettik. Görevini kişisel hırs ve çıkarları için kullanmaktan çekinmeyen polis müdürü Scarpia ve baskıcı rejim karşıtı ressam Cavaradossi ile hayatını aşkına ve sanatına adamış, duygularının esiri opera şarkıcısı Tosca arasında yaşanan olayları anlatan ve dünyada en çok sahnelenen operalar arasında olan Tosca’yı Mersin Operası sanatçılarından izlemek çok güzeldi.



Ve eserin sonunda, aşkın yüceliğini müzikal bir şiir gibi işleyen, tenor repertuarının en dokunaklı ve etkileyici parçalarından biri olan ve Atatürk’ün en sevdiği arya olarak bilinen “E lucevan le stelle” - yıldızlar parlıyordu aryası hepimizi duygusal bir yolculuğa çıkardı.

Hem Deneyim Müzesi’ni gezmek hem yıldızlar altında antik tiyatroda bir opera izlemek bu yazın unutulmayan hatıraları arasına girdi.