Tel dediğin sert olur. Tel dediğin eğilmez, bükülmez kırılmaz. Ne büyük bir önyargı. Tel kırma bir masa örtüsü işleyecekseniz telleri elleriniz ile kırar ve bir sanat eseri yaratırsınız. Telkâri dediğimiz ise gümüş tellere şekil vererek objeler, mücevherler yaratma sanatıdır. Ustaları var, ne yazık ki çırakları yetişmiyor. İngiliz heykeltıraş Robin Wight ise bir tasarımcı. Bir tamirhanede keşfettiği teller ile adeta uçuşan heykeller yapıyor.

Gelin şimdi hep beraber tel kırma, telkâri ve Robin Wight hakkında konuşalım...

Tel kırma, telleri kırma sanatı mı?
Tel kırma Bartın yöresinde ortaya çıktı. Bu yüzden halk arasında ‘Bartın İşi’ olarak da tanımlanır. Adını bir yöreden almasına rağmen, işleme sırasında kullanılan gümüş telin, el ile kırılarak koparılması da sanata adını verir. Öncelikle kına geceleri için tasarlanan, tülden yapılan bu ışıl ışıl telkâri elişi, Anadolu gelinlerinin çeyizlerinde vazgeçilmez ürünler arasındadır. Keten, ipek, pamuklu kumaş üzerine çeşitli desenlere bağlı kalarak telin iğneye geçirilmesi, el ile kırılması tekniğine dayanır.

Tel özellikle kısa kesilmelidir, çünkü uzun kesilen teller ters dönme, kıvrılma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu durum da tel kırma sanatının en çok dikkat edilen püf noktasıdır. Telin işlemeye başlamadan önce yumuşak bir bez ile silinerek her türlü tozdan arındırılması, bu sanatı bir kat daha meşakkatli kılar. Ayrıca işleme sırasında gergef kullanmak mecburidir. Büzüşen her türlü işleme makbul sayılmaz.



Tel kırma
sanatının en büyük özelliklerinden biri de önü ve arkasının adeta aynı olacak kadar temiz işlenmesi gerekliliğidir. 18. yüzyılda görülen bu sanat günümüze kadar geldi. Bartın’ın Asma mahallesinde oturan “kâtip kızı” lakaplı Hatice Ağaçkıdan tarafından ilk defa uygulanan tel kırma sanatı şimdilerde oksit ve pembe teller kullanılarak antika görünümü de verilmekte, abiye giyimde, fantezi çanta gibi ürünlerde de yerini almaktadır. İstanbul Beylerbeyi Sabancı Olgunlaşma Enstitüsü’nde, Sadberk Hanım Müzesi’nde ve Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na bağlı kurumlarda da tel kırma eserlerinin çok güzel örnekleri sergilenmektedir. Bu geleneğin devam etmesi pek çok kişinin Anadolu El Sanatlarına gönül vermesiyle mümkün olacaktır.

Telkâri sanatına bir göz atalım
M.Ö. 3000’li yıllara dayanan eski bir gümüş işleme sanatı olan telkâri günümüzde oldukça popüler bir hal aldı. Ortadoğu’da ortaya çıktığı düşünülen telkâri, dönem dönem geniş uygulama alanları buldu. Orta çağda, Barok dönemde, Sicilya ve Venedik’te de kullanıldığı görüldü. Birçok farklı kullanım alanları olan bu sanat, zaman zaman tellerin örülerek şekil verilmesiyle yapışan “Trabzon işi” ve ağaçların kovuklarına yollar açarak telle doldurulmasıyla yapılan “tenzil” sanatı ile karıştırılır. Telkâri bazen “vav işi” adı ile de anılır. Bu isim, Osmanlıca vav harfinin bu sanatın uygulamasında motif olarak sıkça kullanılmasından dolayıdır. Bu sanata “Çift işi” diyenler de vardır. Bunun sebebi de işin yapım aşamasında kullanılan cımbıza benzer uçlu ince aleti, sanatkârların kendi aralarında “çiff” olarak adlandırmalarıdır.



Geleneksel el sanatlarının en zor kısmı hammaddenin bile sanatkâr tarafından üretilmesi halidir. El aletleri, ateş, kaynak gibi aşamalar telkârinin zorluğunu bir kez daha hatırlatır. En ufak bir hata, o ana kadar yapılan tüm işlemlerin yok olmasına ve başa dönülmesine sebep olur.

Dolayısıyla telkâri çok fazla sabır ve titizlik gerektirir. Bu sanatın kaynağının Mezopotamya ve eski Mısır olduğu sanılmaktadır. Buralardan Uzak Doğuya, başka bir koldan ise Anadolu’ya ve Anadolu üzerinden de Avrupa’ya yayıldığı bilinmektedir. Yurdumuzda ise en önemli telkâri merkezi Mardin’in Midyat ilçesi olmuştur. Midyat işleri son derece zarif ve kıymetlidir. Ayrıca Ankara-Beypazarı ilçesi de telkâri sanatının yaşatıldığı önemli bir merkezdir. Saç teli kadar ince bir maddenin el hüneri ile bükülmesi, kıvrılmasıyla oluşturulan bir yaka iğnesi, bizi adeta bir masal dünyasına götürür.

Robin Wight kimdir
Heykel sanatçıları geleneksel olarak kil, toprak ahşap gibi malzeme kullanırlar. Ancak günümüzde avangart sanatçılar kâğıt, sabun ve hatta şekerlemelerden heykeller yaparken bazıları da doğada sonsuz versiyonları bulunan telleri kullanarak harikalar yaratabiliyorlar.

İngiliz heykeltıraş Robin Wight kendisini sanatçıdan ziyade tasarımcı olarak nitelendirse de, bahçe tasarımında “normal” ve “pervasız”ı birleştirerek yepyeni bir park anlayışını ortaya koyan, tel heykelleri görürken etkilenmemek mümkün değil. Teller ve havada uçuşan periler ve üflendiği zaman doğaya karışan karahindibalar uyumsuz bir bütünün, uyumlu ve hatta büyüleyici bir görselini ortaya koyuyor.



Evindeki bahçesinin çitlerini tamir ederken keşfettiği teller, Robin Wight’ın yaşamının bir parçası haline gelir. Kullandığı malzemenin kolay bulunması ve pahalı olmaması, şekilden şekle girmesi ve ek bir materyale ihtiyaç duyulmaması sanatçıyı etkiler. Robin Wight tekrara düşmemek adına her çalışmasına ayrı bir hikâye, hareket ve illüzyon ekler.

Tamamen hobi olarak başladığı heykellerinin bu kadar sevilmesinin başlıca nedeninin tasarımlarının bir peri masalını andırmasıdır. Süzülen periler masalların kahramanıdır. Karahindibalar ise çocukluk günlerimizde kırlarda üflediğimiz o naif duyguların ifadesi.

Her ikisinin aynı heykelde üstelik tel gibi bir materyal ile birleşmesi bizleri hayal dünyasına sürüklüyor. Heykellerin dramatik mi yoksa neşeli mi oldukları izleyicinin ruh haline bırakılıyor. Bir türlü uçuşamayan karahindibalar tellerle periye bağlı iken, rüzgârda savulurken havada uçuşur halde olduklarını betimlemeleri özgürlük ve esareti aynı vücutta olduklarını da ifade ediyor olabilir.

Saç telleri hakkında bilmediklerimiz
Saç teli hakkında ilginç birkaç not:
-Islak saç daha uzun gözükür.
-Saç telleri arasında müthiş bir etkileşim vardır. Adeta birbirleri ile yarışırlar.
-Dünyada en yaygın saç rengi siyah, en nadir saç rengi kızıldır. Kızıl saç dünya nüfusunun sadece %1’ini kapsar. Kızıl saçlı iseniz bunun özel bir durum olduğunu bilin. Ama boyalı saç ile kızıl olmaya rağbet etmeyin, zira natürel kızıl rengi bulmak ve korumak diğer saç renklerini bulmak ve korumaktan çok daha zordur.
-Bir saç 100 grama kadar ağırlığı taşıyabilir. Bu şu demektir: başınızdaki 150 bin civarı saç teli ile yaklaşık 2 tane fili taşıyabilirsiniz. İnanılmaz ama gerçek.
-Saç sıcak havada daha çabuk uzar. Ama bunu fark etmek adeta imkânsızdır.
-Bir saç teli sizinle ilgili birçok şeyi ele verir: Kullandığınız ilaçlar, maddeler ve DNA’nız bile saç telinde formüle edilmiştir. Sadece bir saç teli ile tüm yaşantınızı deşifre etmek, hatta kırk bin yıl önceki yaşantınıza dair bilgi bulmak günümüz teknolojisiyle mümkün.

Saçlarınıza iyi gözle bakın geçmişiniz orada gizli, geleceğiniz ise onlarla ile şekilleniyor olabilir.

Kaynak:
http://www.unutulmussanatlar.com/2012/10/telkâri-sanat_36.html
http://www.newscientist.com/article/mg21528832.000-big-bangs-theory-unlocking-thesecrets-of-great-hair.html
www.çokiyiya.com
www.ensonhaber.com