Haber fotoğrafı: Nnamdi Kanu, Kudüs'te Ağlama Duvarı önünde
İgbo Yahudileri, Biafra eyaletinin bağımsızlığı için yıllardır Nijerya’da savaşıyor. Kendilerini Gad kabilesinin torunları olarak gören ve Biafra’da bir devlet kurma hayalini taşıyan bu topluluk Yahudiliğe özgü bayramları uyguluyor, sünnet gibi gelenekleri koruyor, ancak İsrail’e göç etmekle ilgilenmiyor. Yeni Nelson Mandela olarak adlandırılan liderleri Nnamdi Kanu, Kenya’da tutuklu bulunmakta ve zulüm görmekte.
Her yıl olduğu gibi, geçtiğimiz 30 Mayıs’ta da, Tel Aviv’de bir parkta düzenlenen gösteride, İgbo Yahudileri Biafra’da işlenen katliamı kınayarak geçmişte bağımsızlıklarını kazandıkları günü kutladılar ve liderleri Kanu’nun serbest bırakılmasını dile getirdiler.
Afrikalı bu gizemli İgbo topluluğunun hikâyesi nedir?
Biafra, Batı Afrika’da Nijerya Cumhuriyeti’nde bir bölgeye verilen isimdir. 1967’de bir grup Biafralı İgbo subayı, Nijerya merkezi hükümetine karşı isyan etti ve Biafra’nın ülke olarak bağımsızlığını ilan ettiğini duyurdu. Bağımsızlığın ilanıyla birlikte Nijerya, Biafra’yı dört bir yandan kuşattı.
Büyük çoğunluğu sürgüne gönderilen, 1,5 milyonu çocuk olmak üzere milyonlarca Biafralı’nın hayatına mal olan ve üç yıl süren savaştan sonra Biafra’nın bağımsızlığı ortadan kaldırılarak yeniden Nijerya Cumhuriyeti’nin egemenliği altına girdi.
Nnamdi Kanu kimdir?
Nnamdi Kanu, Biafra’nın bağımsızlığının kazanıldığı Eylül 1967 tarihinden kısa bir süre önce doğdu. 20 yaşında Nijerya’dan Londra’ya geçti ve orada İletişim okudu. “Radio Biafra” adlı bir radyo istasyonu kurdu. Yayınlar aracılığıyla on milyonlarca insanın evine ulaştı, Martin Luther King Jr. ve Mahatma Gandhi tarzında barışçıl protesto çağrıları dünyanın en önemli gazetelerinde yer aldı. Nijeryalılar bu karizmatik ulusal lideri vatana ihanetle suçladılar, IPOB (Indigenous People of Biafra - Biafra’nın Yerli Halkı) hareketi terör örgütü olarak ilan edildi.
Dönemin Nijerya Devlet Başkanı Muhammadu Buhari, teröristleri “ezme” sözü verdi. Kanu, 2015 yılında yargılandı ve 19 ay boyunca gözaltında tutuldu. Kanu, mahkemeye kipa ve tallet ile geldi, Yahudi inancını taşıdığını açıkladı. 300 milyon Naira (yaklaşık 800.000 USD) karşılığında kefaletle serbest bırakıldıktan bir süre sonra, Nijerya ordusu Kanu’yu ailesinin evinden alarak yeniden tutukladı ve bu kez idam cezası ile yargıladı.
Kanu’nun yargılanması ile baş gösteren isyan sonucunda pek çok Biafralı yaşamını yitirdi, ancak Kanu ülke dışına kaçıp kurtulmayı başardı ve dünyayı dolaşarak vizyonunu tanıtmaya çalıştı. Bu turnelerinden birinde İsrail’i de ziyaret etti. Tel Aviv Üniversitesi’nde konferanslar verdi, Knesset üyeleriyle bir araya geldi ve Biafra’nın bağımsızlığı için referandum yapılması talebine destek aradı.
Yaklaşık üç yıl önce, 18 Haziran 2021’de Kanu Kenya’ya döndü, hastaydı. Kenya yönetimi, Kanu’nun kendi ülkelerinde ölmesi durumunda ortaya çıkacak kargaşadan korktu ve İngiliz pasaportu taşımasına karşın sağlık nedeniyle onu alelacele Nijerya’ya iade etti.
Bu arada, Kanu’nun dava arkadaşları onun kaderi hakkında derinden endişe duyuyor ve Nijeryalı yetkililerin onu öldüreceklerinden korkuyorlardı. Nijerya hapishanesinde Kanu’ya, kalp yetmezliğine ve daha sonra ölüme neden olabilecek ilaçlar verildiğini öğrenince, İsrail’den gönderilen gerekli ilaçları eline ulaştırmayı başardılar.
Geleneksel bir İgbo ailesi
Yakup’un oğlu Gad’ın soyundan
“Dünyada 70 milyon Biafralı var ve bunların 50 milyonu kendini Yahudi olarak tanımlıyor” diyen Nnamdi Kanu, yaptığı bütün bilgilendirme konuşmalarında, bu halkın sünnet gereğini yerine getirdiğini, tallet ve kipa giymek gibi Yahudi geleneklerine uyduğunu, Tora (Tevrat) okuduğunu, oruç tuttuğunu, bayramları kutladıklarını anlatmakta. Biafralılar’a göre, onlar Yakup’un oğlu Gad’ın soyundan gelmekteler ve Tora’da geçen on iki kabileden biridirler.
Yerel geleneğe göre, Yahudilerin Mısır Çıkışı’ndan önce Gad’ın oğlu Eri’nin, ailesi ve büyük bir grupla birlikte kaçarak Kuzey Afrika üzerinden şimdilerde güney Nijerya’da bulunan Anembra Vadisi’ne ulaştığına inanılıyor. Vadide tapınaklarını kurdular ve binlerce yıl boyunca Yahudi geleneklerini sürdürdüler. İngiliz sömürgeciliğinin yayılmasıyla birlikte, diğer geri kalmış Afrika bölgelerinde olduğu gibi, misyonerler, İgbo kabilesini dinlerinden döndürerek Hıristiyanlığa geçirmeye çalıştılar.
Nnamdi Kanu’nun mitinglerini düzenleyen Rachel Navasu, “Misyonerler İgbo halkının Yahudilikle bağlantısını gizlemeyi başardılar ve hatta onları dinlerinden utandırdılar. Ancak birçoğu hala gerçek Yahudiler olduklarına, devletlerini Biafra’da kurmaları ve orada inançlarına göre yaşamaları gerektiğine inanıyor. İsrail’e gelmek gibi bir arzuları yok ve bununla da ilgilenmiyorlar.”