Haber fotoğrafı: Lucian Freud, 2010 (Foto Stephan Agostini, Agence France-Presse, Getty Images)
Küratör Daniel F. Hermann, çağdaş resmin ikon fırçası Lucien Freud’un 100’ncü doğum günü şerefine hazırlanan, 70 yıla yayılan kariyerinden seçilmiş 60’ın üzerinde eserinin yer aldığı National Gallery’deki sergisinin açılışında şöyle anlattı sanatçıyı:
Ulusal Galeri’deki ‘Freud’un Yüzyılı’ sergisi, Avrupa Resmi geleneği üzerine sanatçının nasıl bir pozisyon geliştirdiği hakkında yeniden düşünmemize vesile olacak bir fırsat. Kendisi, galeri müdavimlerinden biri olarak ona ilham kaynağı veren ve meydan okuduğu yapıtlarla her daim buradaydı. Gözü karalığı ve üretimine karşı tavizsiz bağlılığı ile Freud, bugünkü güncel sanatçılara da ilham kaynağı olabilecek figüratif başyapıtlar ortaya koydu. Üretimi, gel zaman git zaman biyografisi ve şöhretiyle gölgelendi. Biz bu sergiyle sanatçının yapıtlarına daha da yakından bakmak adına yeni bakış açıları öneriyor ve Freud’un resmin ta kendisine dair ustalığına, yapıtlarına, çeşitli bağlamlar ile daha da yakından bakabilmeyi amaçlıyoruz.”
Genç Lucien Freud, dedesi Sigmund ile Londra'da, 1938
Lucien Freud’un gençliği ve eğitimi
Sigmund Freud’un torunu olan Lucien Freud 8 Aralık 1922’de Berlin’de doğdu. Babası Ernst L. Freud mimar, annesi Lucie sanat tarihçisiydi. 11 yaşındayken 1933 yılında, ailesiyle birlikte Nazi Almanya’dan kaçarak İngiltere’ye geldi. 1939 yılında İngiliz vatandaşlığına geçti.
On altı yaşındayken, sekiz yaşında yaptığı bir deseni, Londra’daki Peggy Guggenheim’in galerisinde sergilenen Freud, daha sonra Horizon dergisinde kabul gören bir oto portre yapar. 1939-1941 yılları arasında Essex’teki sanat okuluna devam ettikten sonra Londra’daki Goldsmith Kolejine gider. Eğitimi sırasında aykırı ve kurallara uyamayan biri olduğu için iki sanat okulundan atılır. Deniz ticari filosuna katılır ama orada da uyum sağlayamadığı için ayrılır.
Bir hayli yetenekli olarak kabul edilen sanatçı ilk solo sergisini 1944’te 22 yaşındayken açtı. Savaşın bitmesiyle Fransa ve Yunanistan gezilerinden sonra 1948’de İngiltere’ye döndü, Slade Sanat Okulu’nda ders verdi.
Yansıma oto portre
Sanat anlayışı ve portreleri
Dedesi Sigmund ile iyi ilişkileri olan Lucien, eserlerinde psikanalizle ilgili bir bulgu olmadığını savundu. Bazı eleştirmenler, son yaptığı portrelerde sürrealizmin, kübizmin ve analitik psikanalizin izlerini gördüklerini söylüyorlar. Resimlerindeki Sürrealist ve Kübist elemanlar onun altta yatan endişelerini ortaya çıkarıyor.
İlk senelerde Alman Dışavurumcu akımının etkisinde de kalan Lucien Freud, portrelerinin renk derinlikleri, doğaya ve insanın vücut yapısına ve doğasının inceliklerine, detaylarına sadık kalışı ile ün kazandı. 20. Yüzyıl en önemli ressamları arasında gösterilen Freud, hayatı boyunca sanatçı Francis Bacon’un hayranıydı ve onun dikkat çekici bir portresini yaptı. “The School of London” grubuna dahil olan iki sanatçı, 1954 yılında birlikte Venedik Bienalinde İngiltere pavyonunda yer aldılar.
Freud, yakınlarının portrelerini yapmıştır. Annesi, kızları Bella ile Ester de onun modelleri olmuştur. Detaylara takıntılı olduğu için modellerinden saatlerce ve günlerce poz vermelerini istermiş. Saatlerce poz veren modellerin yorgunluk ve bitkinliklerinin izleri yüzlerine yansırmış. Portresini yaptığı David Hockney’in 100 saat poz verdiği söylenir. Modellerinin güzel taraflarını ortaya çıkaran Rönesans ressamlarının aksine, Freud, hoş olmayan, bozulan detayları çıkarmaya meyilli idi. Freud, Kraliçe Elizabeth ve Lady Diana’nın da portrelerini yapmıştır.
Kraliçe Elizabeth ve David Hockney
Çapkınlığı ve kumarbazlığı ile tanınan Freud’un 13 çocuğu oldu. 2002 yılında, ünlü model Kate Moss’un, kızı Lila’ya hamileyken çıplak portresini yaptı. Tablo Christie’s Müzayede Evinde 3,9 milyon pounda satıldı. Lucien Freud’la ilişkisini karyerinin en önemli deneyimi sayan Kate Moss, Lucien Freud Arşivi’nin desteğiyle, başlığı “Moss ve Freud” olan bir filmin yapımcılığı için harekete geçti.
“Ben bir resimden ne umuyorum? Beni afallatmasını, rahatsız etmesini, baştan çıkarmasını ve ikna etmesini…”
Sanatçı böyle anlatıyor bir resimden ne beklediğini. Kendi eserlerinin de izleyicileri üzerinde benzer duyguları uyandırmasını arzuladığı anlaşılıyor. Başarılı da oluyor.
Ünlü model Kate Moss, kızı Lila’ya hamileyken, 2002