Luiz Inácio Lula da Silva adını duydunuz mu? Brezilya pek ilgi alanımda olmadığından, ülke hakkında kaba taslak bir bilgi sahibi olsam da politik hayatı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Neredeyse 2 sene oldu, gece geç saatlerde açtığım TV5 haberlerinde sürekli geçilen bir videoda duydum… Arka arkaya yapılmış çekimlerle Rio de Janeiro’da aşırı sağcı ve bir önceki başkanları Bolsonaro yanlısı binlerce kişinin Ulusal Kongre binasına daldıkları görülüyordu. Polis bariyerini aşıp binanın her tarafını işgal eden kalabalık, kırıp dökmekle kalmıyor, ellerinde bayraklarla orduyu müdahaleye çağırıyorlardı. Ta ki, olaya ordu müdahale edip 200 kişi kadarını tutuklayana kadar…

Geçmişte, bizde ülke neredeyse on yılda bir askeri vesayet altına girerken, Brezilya’da 1964’ten 1985’e kadar sürekli bir askeri dikta rejimi hüküm sürmüş tüm katılığı ile, ilaveten sarsılan ekonomi ve kronik enflasyon. Toplu halk ayaklanmaları sonucu 1985’te yeni bir anayasa ile demokrasiye dönüş. Ordu sivil politikacıların kontrolüne alınarak iç siyasetteki rolünden uzaklaştırıldı ve hukukçu olan José Sarney beş yıllığına başkanlık koltuğuna oturdu. Onun ardından dördüncü başkanı olmuş Brezilya tarihine ilk adını yazdırdığında, Luiz Inácio Lula da Silva 2003-2010 arası yedi yıllığına.


Nereden çıktı bu Lula?
Kısaca Lula diyorlar ona. Karizmatik bir politikacı olan Luiz Inácio Lula da Silva’nın ailesi, Pernambuco’lu, sekiz çocuğunu beslemekte zorluklar çeken fakir bir çiftçi ailesi. Lula yedi yaşına geldiğinde São Paulo’ya taşınıyorlar. Orada küçük çocuk önce ayakkabı boyacılığına başlıyor, ardından da bir fabrikada iş buluyor. Bir insanı aksilikler buldu mu takip edermiş derler ya, on yedi yaşında orada önce geçirdiği bir iş kazasında küçük parmağını, sonra da 25 yaşında hem de sekiz aylık hamile karısını hepatitten kaybediyor. Bu arada sendika işlerine bulaşıyor ve sıkı bir aktivist oluyor. Burada yukarıdaki ifademi şöyle değiştiriyorum: Şans da bir kere sizden yana dönmeyegörsün, bir de fakirlikten gelen biri olarak işçinin halinden anlıyorsanız ve cesaretiniz ama aynı zamanda da mücadeleci bir yapınız varsa, işte zamanla o “U” dönüşü gerçekleşiyor. Lula da zamanla sendika lideri oluyor, ardından da 1975’te metal işçileri sendikasına başkan seçiliyor ve diktatör yönetim aleyhinde grevler düzenliyor, zamanla da işçi hareketinde sivrilerek o yıllarda Polonya’da aynı konuma yükselen Lech Walesa misali onların sembolü haline geliyor.

İnsan kendi kaderinin mimarıdır
Bu noktada, “yürü ya kulum” diyen bir ivmenin insanın hayatını nasıl değiştirdiğine dair bir anekdot sıkıştırmak istiyorum: Fi tarihinde taksici ile muhabbetteyim, “Abla biz fakir doğduk fakir de öleceğiz, bunun telafisi yok” demesi üzerine ona, bizim adadaki kundura boyacısının oğlunu örnek gösteriyorum. İki oğlunu kuaföre çırak veriyor Haydar; iyi de, o çocuklar bütün gün dükkanı çevreleyen duvara tünemiş, gelen-geçen kızlara bakmaktan başka işe yaramıyor. Derken bir tanesi evden kaçıyor ve ticari mal taşıyan yük gemilerinden birinde iş bulup dünyayı dolaşıyor. O çocuk bugün İngiltere’ye yerleşmiş, kardeşini de yanına almış, dışarıdan okuyup ailesini de kışları yanına alan bir aile reisi olarak adaya geldiğinde “lordlar gibi dolaşıyor” dememe çok gülmüştü şoför. Demem şu deme ki, insan kendi kaderinin mimarıdır.



İşte 1980’de Lula ve bir grup işçi, aydın ve sanatçı da, askeri rejime tepki olarak, sendikacıları ve kurtuluş teolojisi uygulayıcılarını bir araya getiren İşçi Partisini kurdu. Devlet Başkanlığı için üç kez yarıştıysa da sonunda 2002’de koltuğa oturmayı başardı.

Onun döneminde Brezilya, küresel emtia talebindeki artışın tetiklediği bir ekonomik patlama yaşadı ve görevde olduğu dönemde milyonları yoksulluktan kurtaran devasa sosyal refah programları ile hatırlanıyor. Ne var ki, Temmuz 2017’de kara para aklama ve yolsuzluk suçlamalarıyla mahkûm edildi ve dokuz buçuk yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak Brezilya Yüksek Mahkemesi’nin, temyizleri devam eden mahkûmların hapse atılamayacağı kararı üzerine, binlerce mahkûmla birlikte 2019’da serbest bırakıldı. Lula’dan sonra Brezilya, onun bugünkü rakibi Bolsonaro’ya gelene kadar, iki Devlet Başkanı denedi.



Bolsonaro

Bolsonaro dönemi
2019-2022 yılları arası, Başkanlık koltuğu Jair Bolsonaro adındaki liberal sosyal partili emekli bir yüzbaşı ve kongre üyesinin oldu. Gene asker! Üstelik göreve başlar başlamaz birçok subayı kabinesinde kilit konumlara yerleştirdi. Ancak Bolsonaro, ilerleyen zamanda muhafazakâr ve milliyetçi kesildi. Suç ve yolsuzlukla mücadele etme ve ekonomik büyümeyi artırma sözü verdi ve ilk başlarda ekonomide gerçekten de bir toparlanma görüldü ancak kürtaj, transseksüel hakları, yasallaştırılmış uyuşturucular ve din ve ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalar dâhil olmak üzere Amazon yağmur ormanlarının yok edilmesini kolaylaştırması, Covid salgınını yönetmekteki başarısızlığı sonucu 2022’de koltuğu tekrar ve çok az bir farkla Luiz Inácio Lula da Silva’ya kaptırdı. Lula, Bolsonaro’nun dört yıllık aşırı sağcı yönetiminin ardından, Brezilya’da solun yeniden iktidara gelmesine damgasını vuran çarpıcı bir geri dönüşle kazanmıştı yarışı.

Lula ile sil baştan
Yemin töreninde Bolsonaro yoktu. Süresiz bir Florida seyahatine çıkmıştı. Senato Başkanı önce Pelé ve Papa Benedict’e saygı duruşu ile açmıştı töreni. Ancak Lula kongre belgelerini imzalarken bir parantez açıp, kullandığı kalem hakkında bir anısını anlattı.

1989’da Piaui’de bir mitingdeydik, sonra San Benedict kilisesine kadar yürüdük ve bir vatandaş bana bu kalemi verdi ve 89’da seçimi kazanırsam imzalamak için bunu kullanmamı istedi. 89’da seçimi kazanamadım, 94’te kazanamadım, 98’de kazanamadım. 2002’de kazandım ama buraya geldiğimde kalemi unutmuştum ve Senatör kalemiyle imzaladım. 2006’da Senato kalemiyle imzaladım, şimdi kalemi buldum ve Piaui eyaleti halkının onuruna imzamı atıyorum” dedi.



Politika kirli oyunlar ve taktikler sistemidir. Lula’nın, 580 gün hapis cezasına çarptırılmasına yol açan bir dizi yolsuzluk iddiasının ardından, Yüksek Mahkeme daha sonra yeniden seçilmek için aday olma yolunu temizleyerek, bunun bir yanlış yargılama olduğuna karar vermişti. Lula’ya, görevi bıraktığı zamandan çok daha yüksek düzeyde yoksulluk ve felç edici borçlarla dolu bir ülke miras kalmıştı. Yukarıda bahsettiğim Bolsonaro taraftarlarının Kongre binasını basmalarını, Bolsonaro’nun eski başkan yardımcısı Hamilton Mourao, görsel basına yaptığı bir konuşmasında şu sözleri ile eleştiriyordu: “Ülke için bir proje etrafında ulusa güven vermesi ve birleşmesi gereken liderler, sessizliğin bir kaos ve toplumsal bölünme atmosferi yaratmasına izin verdi.” Şimdi Lula, Kongre’ye hitaben yaptığı konuşmada ülkeyi yeniden inşa etme sözü verdi. Ardından ilk icraatları, eski hükümetin silah mülkiyetini serbest bırakan taahhüdünü iptal etti, Amazon çevresini koruyan projeler için yabancı fonlar toplayan Amazon Fonunu yeniden hayata geçirdi, Bolsonaro’nun ciddi şekilde kıstığı bütçeyi rahatlatarak düşük gelirli aileler için yardım sağlayan bir kararname imzaladı.

Lula, zor şartlarda elini taşın altına koyma cesaretini gösterdi. Görüntüde, verilen sözler doğrultusunda icraatlar doğru yönde şimdilik. Ancak niyet ile bugünkü dünya ekonomik şartları arasındaki uçurum, verilen sözlerin yerine getirilmesine izin verecek mi? Göreceğiz.