YORUM - Rachel Alfandari*

1 Eylül 1939 … Almanya’nın Polonya’yı işgal ederek İkinci Dünya Savaşı’nı başlattığında, Polonya’da yaşayan yaklaşık 400.000 Polonyalı Yahudi, evlerini terk ederek doğu sınırına doğru, kendilerini daha güvende hissedeceklerini umdukları Sovyetler Birliği’ne kaçtılar. Böyle düşünen ailelerden biri de annemin ailesiydi (Frieder). Onlar, kalabalık aile bireyleri ile birlikte Jaroslaw (Galiçya) kasabasındaki evlerini terk edip, doğuda, Lviv’e varmayı başarmışlardı. Lviv, 1939’da Polonya’nın Alman-Sovyet işgalinden sonra Sovyetler Birliği’nde kalan bölümüydü. Batı yönünden gelen bombardımanlar, salgın hastalıklar, kıtlıklar ve 1939’dan 1941’e kadar sık yaşanan yer değiştirmeleri takip eden kaos ortamında, birçok Yahudi çocuk öksüz kaldı, birçok çocuk ebeveynlerinden ayrılmak zorunda kalarak Sovyetler Birliği’ndeki geçici barınaklara, yetimhanelere yerleştirildi. Hatta bu zor koşullara dayanamayan bazı Polonyalı Yahudiler gönüllü olarak Alman işgali altındaki bölgeye geri dönmeyi bile tercih ettiler, bu bölgelerde Sovyetler Birliği’nden daha güvende olacaklarını düşündüler. Ne vahim bir karar!


Dayım Benjamin Frieder-Dror 10 yaşında, II. Dünya Savaşı'ndan önce (Benjamin Frieder–Dror aile arşivinden)

Sovyetler annemin ailesini önce Sibirya’ya sonra Özbekistan’a sürdü
Sovyetler, batıdan gelen yaklaşık 250.000 Polonyalı Yahudi’yi, binlerce Ukraynalı ve Belaruslu ailelere ilave olarak sürgün edilen 1 milyondan fazla Hıristiyan Polonyalıyı ve ilhak ettikleri bölgelerdeki nüfus yoğunluğunu, üç büyük dalga halinde Sibirya’ya, Orta ve Uzak Doğu Asya’ya sürdüler. Elbette annemin ailesi de bu sürgünden nasibini almıştı. 1941’de aylarca bir tren vagonu içerisinde Sibirya-Baykal Gölü-Yakutsk’a ve en sonunda, o sıralarda Sovyet kontrolünde olan Özbekistan’a sürüldüler. Özbekistan, o dönemde insanların kaçtığı veya sınır dışı edildiği Orta Asya Sovyet Cumhuriyetlerinden sadece bir tanesiydi.


Polonyadan Sibirya ve Tahran üzerinden İsrail'e (18.02.1943) uzanan yol


Aynı bu yolla toplamda 1,1 milyondan fazla kişinin Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Tacikistan ve o dönem Sovyetler Birliği’nin güneydoğu bölgelerindeki diğer yerlerine tahliye edildiği tahmin ediliyor.

Annemin ailesi başkent Taşkent’te bir çalışma kampına yerleştirilmişti. 1943 yılında dayılarımdan Benjamin ve Eliezer, ki henüz biri 10 diğeri 8 yaşındaydı, Filistin’e Yahudi nakli için bir listeye dahil edildiler. Filistin için ilk toplanma yerinin Tahran olması kararlaştırılmıştı.


Dayım Benjamin Frieder-Dror arkadaşı Arieh Yoram ile trende (Benjamin Frieder–Dror aile arşivinden)


Bu arada, İngiltere ve Sovyetler Birliği, petrol kuyularını güvence altına almak niyetiyle ve stratejik coğrafi konumu nedeniyle Basra Körfezi’nden Sovyetlere uzanan ikmal yolunun önemli bir halkası olan İran’ı ortaklaşa işgal ettiler. 1942 yılında Sovyetler, “Anders Ordusu” olarak adlandırılan birlik için devşirdikleri binlerce Polonyalı askerin Avrupa cephesine gönderilmek üzere İran’dan geçişine ve 24.000 kadar Polonyalı mültecinin de İran’a yerleştirilmesine izin verdi. Yine aynı yıl, 1942’de, Sürgündeki Polonya Hükümeti ile Sovyet Hükümeti arasında, Anders Ordusu Polonyalı askerlerin ve mültecilerin, Sovyet topraklarından İran’a göç etmesine izin veren bir anlaşma imzalandı. İşte bu anlaşma ile henüz 13 yaşını doldurmamış (listeye dahil edilmek için 13 yaşından küçük olmak şarttı) çocuk mülteciler, Nisan-Ağustos 1942 tarihleri arasında Hazar Denizi üzerinden İngiliz yönetimi altındaki Tahran’a, Filistin’e giden yol üzerindeki ilk toplanma kampına getirildiler.

Burası Tahran’ın dışında, özel bir kamptı
Burada çocuklar yaşlarına göre gruplara ayrıldı, her grubun başına daha önce İsrail topraklarına göç etmiş gençlik hareketine bağlı genç gözetmenler verildi. Onlar çocuklara İbranice lisanını, şarkılar, jimnastik ve bir miktar da disiplin öğrettiler. Giyecek verdiler. Yahudi Ajansına bağlı olduklarını gösteren sertifikalar dağıttılar.


Tahrandaki Yahudi yetimhanesi kampı


Tahran mülteci grubunda çoğu yetim olmak üzere yaklaşık 1.000 kadar Yahudi çocuk ve 800 Yahudi yetişkin vardı. 6 ile 13 yaş arası çocuklar Tahran’a ebeveynleri olmadan gelmişti. Çocukların bazıları ailelerini sonradan bulacak, ya da aileleri onları Filistin’e geldikten sonra bulacaktı.

Güzergâhın devamı için İngilizlerin onlara göçmenlik belgesi vermesi gerekiyordu, ki Birleşik Krallığın savaş yıllarında bunu yapmakta pek isteksiz davranmasına rağmen İngilizler bu özel sefer için çocuklara ve onlara eşlik edecek yetişkinlere sadece vize vermekle kalmadı, aynı zamanda bir gemi de tahsis etti ve nihayet Ocak 1943’te Filistin’e yolculuk organize edilebildi. Yahudi çocuklar ve refakatçileri güneye, Basra Körfezi’ne ve oradan da, Irak’ın geçişe izin vermemesi nedeniyle gemiyle Karaçi’ye gittiler. Kısa bir süre kaldıktan sonra oradan Süveyş’e ve ardından Mısır’da Port Said’e geldiler ve buradan Sina Çölü’nü trenle geçtiler. Eretz Israel topraklarında ilk durakları Rehovot oldu. Burada karşılanmaları muazzam oldu. Dayım Benjamin, çevrelerini dolduran düzinelerle çocuğu ve portakal yığınlarını hala unutamıyor. Nihayet 18 Şubat 1943’te Hayfa’nın güneyinde, Akdeniz kıyısında bir İngiliz askeri üssü olan Atlit’e vardılar. Çocuklar Tahran’dan ayrıldıkları andan itibaren yolculukları Yişuv’da büyük heyecan uyandırmıştı. Atlit’te Tahran Yolcuları kalabalıklar tarafından karşılandı.


Tahran çocukları Rehovot tren israsyonuna vardıklarında, 1943

Genç Aliya üyeleri, önce Atlit’te, daha sonra dağıtıldıkları 11 transit kampında, çocukların üç yıl boyunca süren mülteci hayatından ve acıdan sonra iyileşmelerine ve toparlanmalarına yardımcı oldular. Çocuklar hastalıklardan, kâbuslardan ve yaşadıkları travmadan dolayı bitkindi, bazısı yaşadıkları kıtlık nedeniyle hala yiyecek saklıyordu. Çocuklar tıbbi bakım gördü. Yahudi yerleşim yerlerine, akrabaları olanlar da onların yanına yerleştirildi. Diğerleri ise yetimhanelere yerleştirildiler ve orada eğitim aldılar - dört yıllık eğitim açığını kapatmaya çalıştılar.

Çocuklar bundan sonra kibbutzlara ve moşavlara ya da evlat edinilmeleri için dinî kurumlara dağıtıldılar. Dayım Benjamin (Frieder-Dror), Degania-Bet adlı kibbutza gönderildi. Hala aynı kibbutzda yaşıyor, bugün 97 yaşında. “Tahran Çocukları” savaş yıllarında Eretz İsrail’e ulaşan en büyük gruptu.


Dayım Benjamin Dror, eşi Rivka ile Degania-Bet kibbutzunda (Benjamin Frieder–Dror aile arşivinden)

“Tahran Çocukları - Bir Holokost Yolculuk Macerası”
“Tahran Çocukları’nın hikâyesi”, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinden başlayarak, savaş sırasında Yahudilere yapılan zulmün nadiren değinilen bir yönüdür. Aynı zamanda Yahudilerin İran’a sığınma hikâyesi de nadiren anlatılmıştır.

Bu olaydan yaklaşık 80 yıl sonra okuduğum bir kitapta geçen gerçek hikâyeler annemin, dayılarımın bana anlattıkları ile kesişince nasıl derinden etkilendiğimi tahmin edemezsiniz: İsrailli yazar Mikhal Dekel, Bir Holokost Yolculuk Macerası adlı kitabında babasının anılarından yola çıkarak yazdığı göç yolunu, kaçışıyla ilgili kişisel deneyimlerini, tıpkı dayılarım gibi gerçekçi bir şekilde anlatıyor. Tasvirleri ve açıklamaları tarihsel olarak çok iyi temellendirilmiş ve mükemmel bir şekilde araştırılmış; kitabı herkese tavsiye ederim:
Mikhal Dekel: Tehran Children: A Holocaust Refugee Odyssey

Ayrıca daha derin bilgi için aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:
The Tehran Children: Iran’s Unexpected Connection to the Holocaust
https://www.youtube.com/watch?v=nye1mNdyZaw

*Rachel Alfandari’nin DERGİ için Almanca kaleme aldığı bu yazı, Ren Nahmias tarafından Türkçeye çevrildi.