Haber resmi: Michelangelo

1501 Yılında Floransa şehir meclisi, Michelangelo ile Davud ve Goliat öyküsü ile ilgili bir heykel yapması için sözleşme yaptı.
Michelangelo o dönemde daha 26 yaşındaydı ve çok yetenekli, garip bir sanatçı olarak kabul edilirdi. Yalnız yaşardı, kimse ile mecbur olmadıkça konuşmazdı. Eğlenmek için anlaşılması güç karmaşık şiirler yazardı. Elbiselerini yıkamaz ve parçalanana kadar üstünden çıkarmazdı. Kendi de yıkanmazdı. Çok cimriydi ve para düşkünüydü.
Michelangelo önce mermerciye gitti ve 3 heykeltıraş tarafından kullanıldığı için zedelenmiş sonra da hiçbir heykeltıraş istemediği için bir kenarda duran, 2. kalite taştan “gigante” (dev) isimli 5,5 metre yüksekliğindeki kusurlu mermer kütüğünü -muhtemelen bedavaya- aldı.
Önce dört ay boyunca Michelangelo her sabah mermer bloğun yanına geldi, oturdu seyretti. Sonra öğlen yemeğe gitti, geri döndüğünde tekrar bir başka açıdan bloğu seyretti. Dördüncü ayın sonuna doğru katedralin müdürü artık dayanamadı ve sürekli yemek ve para verip durdukları Michelangelo’nun yanına gidip;
- Ne yapıyorsun sen? diye sordu. Michelangelo da tereddütsüz gözlerini mermer bloktan ayırmadan;
- Sto Lavorando, diye yanıt verdi. Yani, “Çalışıyorum” dedi.
Sonra Michelangelo’yu rahat bıraktılar ve o da gece gündüz 3 yıl boyunca gizli çalıştı.
Üç yıl sonra heykelin bitmekte olduğu dedikoduları duyuldu. 1504 Yılının Ocak ayında Belediye Başkanı Piero Soderini, haber vermeden heyeti ile birlikte son rötuşları yapılmakta olan heykeli görmeye geldi. Michelangelo atölyede değildi. Koşarak geldiğinde bütün heyeti, üzerindeki örtü çıkarılmış heykeli incelerken buldu. Herkes olağanüstü şaheserden çok Soderini’yi -ne diyecek diye- izliyordu. Sanat tarihçisi Vasari o anı yazarken, genç heykeltıraşın çok öfkelendiğini ama yaşlı belediye meclisi üyelerine hiçbir şey söyleyemeyip başı önünde beklediğini yazmıştı. Açıkçası herkes heykelin çıplaklığının konu olabileceğini düşünüyordu.

“Ama burnu büyük”
Soderini heykelin etrafında dolandı ve sonra bilgiç bir şekilde “Güzel oluyor” dedi, herkes o andan sonra övgüler sıralamaya başladı. Tabi Soderini kendini ikinci planda kalmış hissetti ve heykeltıraşa dönüp, “Ama burnu büyük” diye ekledi. Sonra da “Burnunu biraz küçültün lütfen” diye yumuşak ama kesin bir sesle emretti. Michelangelo biran durdu, dudağını ısırdı ve sonra “Tabi hemen” dedi ve eline keski ve çekici alıp bir anda iskeleye tırmanmaya başladı. Aslında çekiç ve keski ile birlikte avucunun içerisine bir miktar da mermer tozu aldığını kimse görmemişti. Soderini ve heyetteki saygıdeğer arkadaşları bir süre 5 metre tepede çekicin keskiye vururken çıkardığı sesi duydular ve heykeltıraşın avucundan yavaşça her vuruşta bir miktar döktüğü mermer tozlarını gördüler. Sonra heykeltıraş sordu; “Ne dersiniz oldu mu?”
Soderini böbürlenerek “Şimdi oldu işte! Hemen görmüştüm, ki burun büyüktü. Şimdi heykele ifade geldi” dedi. Herkes de coşku ile Soderini’yi onayladı.
Aslında Michelangelo o gün heykele dokunmamıştı bile.
Çok konuşkan olmayan Michelangelo bu olayı Vasari’ye anlatırken şunları söylemiştir; “Bilgili olmadıkları halde saçma sapan eleştirilerle kendilerini göstermeye çalışanlardan her zaman nefret ettim.”

-----------

Davud heykeli Rönesans dönemi heykel sanatının “dönüm noktası” ve Michelangelo’nun en önemli eseri olarak kabul edilir.
Aslında anatomik anlamda büyük olan heykelin burnu değil taşı tutan sağ eli ve kafasıdır. Sağ elini bilhassa büyük yapmıştı çünkü eski yazıtlarda Davud’a “Manu fortis” (Eli güçlü) adı verilmekteydi.

Sırtta bir kas gereği gibi yontulmamıştır. Anatomistler bunu Michelangelo’ya söylediklerinde “Biliyorum. Ne yapabilirdim ki? Çok uğraştım ama kütük biçimsizdi” demişti.
Heykelin çıplak oluşu ve bilhassa cinsel organı üzerinde polemikler asırlarca sürdü. Her nesilde mutlaka malum bölgenin kapatılması gerektiğini söyleyenler oldu.
1857 Yılında Toscana Dükü İngiltere kraliçesi Viktorya’ya heykelin bir replikasını gönderdi ama replika Kraliçeye gösterilmeden önce çıplaklığı İngiltere sarayındaki yetkililerce tartışıldı ve sonunda -9 çocuklu bile olsa- bir kraliçenin orayı öyle görmemesi gerektiğine karar verilip replikada o bölge sahte yaprakla örtüldü.

Heykele pantolon giydirildi
Meşhur “The Simpsons” dizisinin çok ilgi çeken bir bölümünde heykele pantolon giydirildi.

Buna karşın vücuduna göre erkeklik organının çok küçük olduğunu söyleyenler de oldu. O konuda da iki ürolog 2005 yılında Davud’un o an korktuğunu ve dolayısıyla organın büzüldüğünü ve bu açıdan doğru boyutta olduğunu belirten olağanüstü hoş bir makale yazdılar.
Bizimkiler ise, sünnet (berit) şeklini tartıştılar. Onlar da operasyon şeklinin Davud’un yaşadığı devirde yapılmayan “millah katan” (מילה קטן) usulünde olduğunu belirttiler.

-----------

“Burası hamam değil bir kilise!”
Yıllar geçti Michelangelo tanındı ve Papa VII. Clement, onun Sistine Kilisesi’nin sunak odasının duvarına, bir kıyamet günü tasviri yapmasını istedi. Michelangelo işe girişti ve Freskin son rötuşlarını reformcu Papa III Paulus zamanında onun yarattığı rahat ortamda 1541 yılında bitirdi.
Eserin bitmek üzere olduğunun haberi Papa’ya iletildiğinde III. Paulus, önce tören şefi Biagio de Cesena’yı kiliseye ön inceleme için gönderdi. Biagio de Cesena pek sevilmeyen bir adamdı. Kendisini oldukça dindar gösterir, tavizsiz ve katı görünürdü Öte yandan da küçük erkek çocuklara düşkün olduğu, hatta kimsesiz bir çocuğu sapıkça ve sadistçe öldürdüğü söylentileri duyulmuştu. Papalık görevlileri adamın unvanından, gücünden ve hışmından korktukları için ona bulaşmamayı tercih ederlerdi ama Michelangelo artık, değil Biagio de Cesena’yı, Papa’yı bile dinlemeyecek kadar kendine güvenen biriydi.
Biagio de Cesena, Michelangelo çalışırken eseri inceledi ve üstten bakan bir tavırla “Böyle kutsal bir yerde, böyle çıplak figürlerin olması utanç verici. Burası hamam ya da batakhane değil bir kilise! Çabuk değiştirin bunları” diye söylendi.



Michelangelo’nun o gün Cesena’ya ne yanıt verdiği bilinmiyor ama Papa’nın kardinaller ve görevlilerle birlikte kiliseye eseri görmeye geldiği gün freskin en görünür bir yerinde yeraltı dünyasının yargıcı Minos’un eklendiğini gördüler. Minos’un yüzü Biagio de Cesena’nın yüzünün tıpatıp aynıydı. Üstelik Minos’un kulakları eşek kulakları şeklinde tasvir edilmişti ve çıplaklığı büyük bir sapık olduğu vurgulanırcasına cennetteki günahkâr yılan tarafından örtülmüştü.



Biagio de Cesena fark etti ve büyük bir hakarete uğradığı için küplere bindi. Gülmelerini tutan kardinallerin arasından yürüyerek Papa’nın yanına gitti ve Minos tasvirini göstererek o resmin hemen oradan çıkarılmasını emretmesini rica etti. Papa dikkatle resmi inceledi ve de Cesena’ya dönerek;
- Niye ki? diye sordu.
- Görmüyor musunuz beni resmetmiş, demiş Cesena.
Papa gülümseyerek;
- Evet bu senin resmin, dedi.
- Lütfen emrediniz çıkarsın beni bu freskten, diye yalvarmış Biagio de Cesena.
- Hayır yapamam, dedi Papa.
- Neden efendim? diye sordu tören üstadı.
- Çünkü seni cehennemde resmetmiş. Benim cehennemden kimseyi çıkarmaya yetkim yok ki! Arafta resmetmiş olsaydı çıkarabilirdim, diye yanıt verdi Papa.

-----------

Papa III. Paulus öldükten sonra yeni papanın ekibi Michelangelo’ya freskteki çıplaklığı örtmesi için baskı yapmaya başladılar. Michelangelo’nun bu baskıyı yapanlara;
- Sizler önce dünyayı uygun ve yaşanılır bir yer haline getirin, sonra ben de üzerime düşeni yaparım. Herkes kendi işine baksın, dediği söylenir.

“Pantolon ressamı”
Papalık, Michelangelo 1564 yılında öldüğü zaman daha mezarda cesedi soğumadan kent konseyi öğrencilerinden Volterra’yı freskin üzerindeki figürlerin çıplak yerlerini örtmesi için görevlendirdi. Volterra yıllarca uğraşıp figürlerin kimini peştamala sardı, kimine pantolon veya külot giydirdi resimdeki çıplaklığı örttü. Bu yüzden Volterra’nın tarihteki lakabı da “Pantolon ressamı” olmuştur.
Yıllar sonra ise 1980 yılında bu 40 pantolon ve külottan 17 tanesi dikkatle silinmiş ve fresk kısmen eski haline getirilmiş.
Michelangelo ömrü boyunca pek çok fresk, resim, heykel yaptı ve şiir yazdı.
Ama ölmeden önce ileri yaşında söylemiş olduğu bir sözü vardır ki, asla unutulmaz. Son zamanlarda da tekrar tekrar kendi kendime söylediğim bu söz; “Ancora İmparo” dur. Yani; “Hala öğreniyorum!”