Haber fotoğrafı: İzlandalı - Danimarkalı sanatçı Olafur Eliasson'nın “Breathing Earth Sphere” adlı enstalasyonu


Bu yıl da Dünya’daki birçok ülke sanat fuarlarına, bienallere ev sahipliği yaptı. Beş ayrı kıtada yer alan Art Basel, Freeze fuarları, Art Dubai, 60. Venedik Bienali, Hollanda TEFAF Maastricht, New York Armory Show, İstanbul Bienali sanatseverlerin ziyaret ettikleri etkinliklerin bazıları…

Bu yılki sanat olayları sadece bu etkinliklerle sınırlanmıyor, birçok ünlü sanatçı tasarladıkları ilginç ve ilham verici enstalasyonlarla kendilerinden bahsettirdiler. Bu enstalasyonlar sadece estetik kaygısıyla değil, insanları ilgilendiren konulara ilgiyi çekerek, onları bilinçlendirmeyi de amaçlıyor. Bu sene müzelerde ve kamusal alanlarda sergilenen enstalasyonların bazılarına bir göz atalım.

Olafur Eliasson: İzlandalı - Danimarkalı sanatçının “Breathing Earth Sphere” adlı enstalasyonu Güney Kore’deydi. Eliasson’un 1.200 lav karosundan oluşan eseri Docho Adası’nın volkanik manzarasından esinleniyor. Doğa ve algı üzerine yenilikçi keşifleriyle tanınan sanatçı, bölgedeki, UNESCO tarafından korunan 1.000’den fazla adayı kamusal sanat yoluyla birbirine bağlamayı hedefliyor.

Anish Kapoor: Günümüzün en popüler sanatçılarından biri olarak tanınan Anish Kapoor’un eserlerine, Birleşik Krallığın en büyük katedrali olarak bilinen Liverpool Katedrali ev sahipliği yaptı. Katedralin 100. yılına vurgu yapmak üzere düzenlenen Monadik Singularity (Monad Eşitsizliği) sergisi, sanatçının tek etkinliği değil.


Ayrıca sanatçının hem Danimarka’da Arken Müzesi’nde hem İtalya’da Villa Stronzi’de enstalasyonları yer aldı. Hindu bir baba ve Yahudi bir anneden olan Anish Kapoor’un heykellerindeki canlı renkler, baba tarafı kökenlerinden gelen Budist anlayışını temsil ediyor. Hindu felsefesi ve değerleri ile modern kültürü harmanlayarak muhteşem eserler yaratan bu sıra dışı sanatçı, “Ek mesajım yok, Eserin ne söylediğini siz hissedeceksiniz” diyor.

Refik Anadol Studio: Ortaya koyduğu Büyük Doğa Modeli projesi sanatçının gelecekteki müzesi DATALAND’ın bir parçası olarak tasarlandı. Eserlerinde teknoloji ve yapay zekâyı sanata entegre eden Refik Anadol, yalnız görseller değil, aynı zamanda doğadan ilham alan sesler ve kokular da üretebiliyor.


Anadol, bu projeyi, çevresel sorunlara dikkat çekmek ve yenilikçi çözümler geliştirmek için bir köprü olarak tanımlıyor. Model, Birleşmiş Milletler’de düzenlenen ve okyanusların durumuna odaklanan bir sergiyle de güçlü bir mesaj vermeyi başardı.

Yoko Ono Add Colour: İnteraktif projelere imza atan Yoko Ono’nun 1960’larda başlattığı Add Colour serisi, yıllar geçse de güncelliğini korumaya devam ediyor... Bu serinin bir parçası olan Refugee Boat, beyaz bir odanın ortasına yerleştirilen beyaz bir tekneden oluşuyor. Katılımcılar, mavi kalemlerle bu teknelere barış, dayanışma ve kişisel düşüncelerini içeren mesajlar yazıyor. Ziyaretçilerin katkılarıyla ortaya çıkan bu eser, farklı bakış açılarının paylaşıldığı bir platform haline geliyor. Bu proje, Ono’nun göçmenlik deneyiminden besleniyor ve ilk kez 2016 yılında hayata geçirilmiş olmasına rağmen bugünün sorunlarına da çözüm arıyor.

Jason de Caires Taylor: Yaptığı sualtı heykeller ile tanınan İngiliz heykeltıraş, dalgıç ve fotoğrafçı. 2006 yılında dünyanın ilk sualtı heykel parkı olan Molinere Sualtı Heykel Parkı'nı (Molinere Underwater Sculpture Park) oluşturmuş ve ziyarete açmıştır.


Ancak onun eserleri yalnızca estetik bir deneyim sunmakla kalmıyor, aynı zamanda derin anlamlar taşıyor. Taylor’ın A World Adrift (Sürüklenen Bir Dünya) adlı çalışması, Grenada açıklarındaki Carriacou ve Petite Martinique adalarının sularına yerleştirilen 30 tekne heykelinden oluşuyor. Bu heykellerin her biri, geleceğin belirsizliklerini ve dalgalı sularını temsil ediyor. Sanat Dünyasının “Jacques Cousteau”su olarak tanınan sanatçı bu eseri ile deniz altının korunması hakkında çevresel bir farkındalık yaratmak istiyor.

Yoyoi Kusama: Ünlü avangart Japon sanatçı Yoyoi Kusama’nın, büyük bronz Pumpkin adlı eseri Londra’da Kensington Gardens’te sergileniyor.

Uzun zamandır dünyanın birçok ülkesinde kamusal alanlar için enstalasyonlar yapan 95 yaşındaki sanatçı, “Dev Pumpkin’jimi sevgilerimle Londra’ya yolluyorum” diyor.

Kimsooja: Koreli kavramsal sanatçı Kimsooja, Paris’teki Bourse de Commerce’un rotundasını dönüştürerek ilginç bir deneyime imza attı. Pinault Koleksiyonu’nun desteğiyle gerçekleşen bu enstalasyon, sanatçının benzersiz bakış açısını ve yaratıcılığını gözler önüne seriyor. To Breathe - A Constellation adını taşıyan bu eserde, zemin aynalarla kaplanarak mekânın gerçekliğini adeta yeniden sorguluyor.

Ünlü mimar Tadao Ando’nun tasarımıyla, ziyaretçiler kendilerini bu büyüleyici atmosferin tam merkezinde buluyorlar. Eser, bireyleri yalnızca izleyici değil, aynı zamanda bir katılımcı haline getiriyor. Kimsooja’nın amacı oldukça net: “Hava ve su gibi, sahip olunamayan ama herkesin paylaşabileceği eserler yaratmak istiyorum sözü, onun sanatının temel felsefesini yansıtıyor.

Benedictas Glylys: Litvanyalı sanatçı tasarladığı müthiş bir projeyle, sanat ve teknolojiyi kullanarak şehirler arası iletişimi sağlamayı başardı. Halka açık olan bu enstalasyon ilk olarak 2021 yılında Polonya ve Litvanya arasındaki video bağlantısını kurdu. 2024’te New York ve Dublin şehirleri arasında, canlı yayın teknolojisi sayesinde bu portallarla, insanlar farklı şehirlerden birbirleriyle iletişim kuruyorlar. Enstalasyon iki büyük ekrandan meydana geliyor; biri Manhattan’da diğeri de Dublin şehrinde, sokaktaki insanların diğer şehirdeki insanlarla diyalog kurmalarına imkân tanıyor. Sanatçının amacı bu projeyi Dünyadaki başka şehirlere taşımak.

Gillie ve Marc: New York’un kalbindeki Dünya Ticaret Merkezi Oculus, yaz boyunca dev bir bronz ahtapota ev sahipliği yapıyor.

Dostluğun Kolları adlı bu etkileyici eser, yaklaşık 11 metre uzunluğundaki ahtapot heykeliyle hem büyüklüğü hem de mesajıyla dikkat çekiyor. Avustralyalı sanatçı ikilisi Gillie ve Marc, bu devasa heykeli yaban hayatı savunuculuğu için bir çağrı olarak tasarlamış.

Ahtapotun dokunaçları arasında yer alan nesli tükenmekte olan hayvan figürleri, eserin anlamını derinleştiriyor. Yedi ton ağırlığındaki bu heykel, yalnızca bir sanat eseri değil, aynı zamanda insanların hayvanların korunması konusunda bilinçlenmesini amaçlayan bir proje. Temmuz 2025’e kadar sergilenecek olan eser, izleyicilerini yaban hayatının korunması için harekete geçmeye davet ediyor.

Alice Pasquini: İtalyan sokak sanatçısı Pasquini, yaratıcılığını kadınlar hakkında hikâyeler anlatmaya ve herkesle empati kurup özgürlük mesajları vermeye çalıştığını söylüyor. İtalya’nın Ferrara şehrinde yaptığı büyük ölçekli Hedef Değil adlı enstalasyon, savaş mağdurlarının acılarına dikkat çekmek için tasarlanmış bir eser. Pasquini, “En zor zamanlarda bile varlığını sürdüren insanlığın gücünü ve kırılganlığını görsel bir şekilde anlatmak istedim,” diyor. Dünyada birçok şehrin duvarlarına resimler çizen sokak sanatçısı Alice Pasquini, “Sokak sanatını yapıyorum çünkü gerçek sanatı arıyorum ve insanlarla diyaloga girmeyi seviyorum” diyor



Fil Ailesinin Göçü:
Asya’daki vahşi yaşamı koruma amaçlı Elephant Family USA tarafından organize edilen bu gezici enstalasyon, 2024’te Rhodes Island’dan yola çıktı. 2025 yılı süresince 100 fil heykeli Newport, New York City, Miami, Blackfeet Nation, Browning’deki Buffalo Meralarına, Montana, ve Los Angeles’a kadar yolculuklarına devam edecekler. 200 sanatçının elinden çıkan bu heykeller hem vahşi yaşamı korumayı amaçlıyor hem de insan-yaban hayatının uyumuna gönderme yapıyor.

Bu sanatçıların yaratıcılıklarına hayran kalmamak imkânsız. Zaten Yerleştirme Sanatının amacı izleyiciyle interaktif bir diyalog kurmaktır. 20. Yüzyılın ortalarından itibaren sanat dünyasında büyük bir dönüşüm yaşandı ve bu dönüşüm, sanatın sadece görsel değil, aynı zamanda mekânsal ve deneyimsel bir boyut kazanmasını sağlayarak yeni bir bakış açısı getirdi. Geleneksel sergi alanlarının sınırlarını aşan bu sanat biçimi, sanat eserini yalnızca bir nesne olarak değil, çevresiyle etkileşimde bulunan bir deneyim olarak sunuyor.

Büyük önemli sergiler dünyanın her ülkesinde açılıyor ve sanatseverler merak ettikleri sergileri görmek için seyahatlerini o tarihlere göre ayarlıyorlar. Aynı sergi birkaç şehir gezdiği için mutlaka birisinde yakalayabiliyorsunuz. Sanat her yerde!