“Selamat Datang!” Malayca “Hoş Geldiniz” anlamında…Aborijinler, kafatası avcıları, kabileler... Malaylar, Çinliler ve Hindular… Onlarca etnik kim-lik… Animizm… Müslüman, Hin-du, Budist ve Hıristiyan… Mozaik bir kültür, Malezyalılar. Hepsi bir arada…
Rengârenk, olasıya zengin etnik farklılıklarıyla birlikte yaşama kültürünün ahenk, barış ve sevgi içinde örnek bir birlik sergiliyorlar.
Bu kez Malezya’da başkent Kuala Lumpur’da, Sabah ve Sarawak Özerk Bölgeleri’ndeyiz…
Doğadaki renklerin, çeşninin, endemiklerin en keyifli keşfinde!
Singapur aktarmalı Borneo Adası yolculuğunda Brunei Sultanlığı ilk uğraktı.
Tek bir otoritenin sultasındaki bu minicik ülke hakkında anlatılası yegâne unsur, petrol zengini olması… Üstelik bu servetin yegâne patronu Hassanal Bolkiah.
Saygıda kusur etmeyip tam ismiyle hitap etmek isterseniz derin bir nefes almanız gerekiyor: Haji Hassanal Bolkiah Mu’izzaddin Waddaulahibni Al-Marhum Sultan Haji Omar Ali Saifuddien Sa’adul Khairi Waddien.
ShellfareState
Hazret, ülkesini şeriat ile yönetiyor; adı konmuş bir ‘kast’ sistemi olmasa da sadece zenginlerin / seçkinlerin üst düzey bir yaşam sürdürdükleri aşikâr. Petrol gelirinin iki ortağı var: Sultan ve Shell Petrol Şirketi.
Brunei’de, Sultan’dan sonra en etkili kurum, Shell. Öylesine etkili ki, ülke ShellfareState olarak anılmakta… (İngilizce ‘refah devleti’ anlamındaki ‘wellfarestate’ mecazi anlamda kullanılarak, ülkeye refahı sağlayanın Shell şirketi olduğu vurgulanmakta.)
Altın kubbeli camileri, şatafatlı sarayı ve salt görkem ile gösterişin ön planda olduğu ülkeyi yöneten muktedirin altın kaplamalarla döşeli Boeing 747’sinin dışında, 6 küçük uçağı, 2 helikopteri ve Guinness Rekorlar Kitabı’na girdiği araba koleksiyonu bulunmakta.
Borneo’nun yaban yaşamı
Baskı ve tahakküm ülkesini terk ettikten sonra, Borneo’nun ilkel kabile kültürüyle donanmış tropikal iklim ekolojisine, yaban yaşamına ulaşmak doğal olarak zorlu bir yolculuk, doğanın kalbine doğru meşakkatli bir hac adeta.
Çeşit-çeşit kuşlar, daha önce hiç rastlamadıklarımdan…
Hele “Hornbill” adlı olanı: Garip bir ibik ve muhteşem bir gaga, tabii ki envai renklerde. Heyecanla arayıp bulduğumuz, tüm bilinen primatlardan daha uzun burunlu Proboscis Maymunu sadece Borneo Adasında bulunan endemik bir tür. En karakteristik fiziksel özellikleri ise hiç kuşkusuz uzun burunları…
Rehberimiz Ayşe Aktunalı’nın deyimiyle “Laz” maymunlar, erkek maymunun dişisini ilişkiye davet etmek için de kullandığı burnu ile…
Erkek / dişi ayırımı çok kolay: İri burunlar erkeklerde sadece, dişiler de 30 kiloya ulaşan erkeklerin hani neredeyse yarı ağırlığında. Bu ünlü burunlar, cinsel çift-biçimlilik görünümle sınırlı değil… Tehlike anında burunlarına kan hücum ederken çıkardıkları boğuk ses tüm hemcinslerine olduğu kadar orman ahalisine de bir uyarı sireni niteliğinde…
Bir özellikleri de genel olarak küçük, egemen gruplar halinde ailece -bir erkek ile birkaç erişkin dişi ve onların yavrularıyla- topluca yaşıyor olmaları… Diğer bir özellikleri de sayıları 20’ye varan tek erkekli toplulukları: Bu erkek maymunlar 7 yıl boyunca grupta kaldıktan sonra ‘yetişkin’ olup sosyal statülerinde yükseliyorlar.
Yağmur ormanları
Oluşumu ilk çağlara dayanan balta girmemiş yağmur ormanları bir yeryüzü cenneti.
UNESCO koruma alanı da olan bu tropikal iklimin beslediği doğada yaşam alanı bulan endemik bir flora-fauna! Yaban hayatında coşkulu varoluşlarını sürdürenler… Adeta bir açık hava müzesi…
Lakin…
Malaylar
Malezya’nın eski halkı olan Malaylar öncelerinde Hindu ve Buda öğretilerindeki krallıklar tarafından yönetildiler; 1400’lerde ise artık Malay Sultanlığı adıyla anılmağa başladılar. 1500’lerden sonra zaman-zaman Portekizliler ve Hollandalılar tarafından ele geçirildiler. I. Dünya Savaşı’ndan sonra menfaat kapıları İngilizlere nasip olduysa da Malezya II. Dünya Savaşı’nda Japonya tarafından işgal edildi. Toplama kampları, ülke halkı kadar hazır bulunan Avrupalıları da kapsadı. Japonların gaddarlığının Nazi SS Subaylarını aratmadığı da tarihin tanıdığı acımasızlıklardan!
Gerilla ayaklanmalarını takiben 1957 yılında İngiliz Milletler Topluluğu içinde kalması şartıyla Malezya’nın bağımsızlığı kabul görmüş oldu!
Orangutan - Orman İnsanı
Dünyada biyo-çeşitlilikleriyle en zengin olan, Sumatra ve Borneo adaları...
Ne yazık ki, orangutanlar, nesli hızla tükenenler arasında… Sabah Eyaletinde Sepilok Orangutan Rehabilitasyon Alanı’nda tanıştık insan evriminin derinliklerindeki konumunu muhafaza eden ve ileri bir zekâya sahip, gen haritasında DNA’ları insan ile %96,4 ortaklık taşıyan Homo Sapiens’in atası, orangutanlar ile...
Ormanın akıllı akrobatları olan orangutanlar, üreme hızı en yavaş olan bu memeliler, ağaç tepelerinde yaşıyorlar. İnsanlara benzer şekilde, bebek orangutanlar ağlıyor, sızlanıyor ve annelerine gülümsüyor… Bu ‘orman insanları’, günlük faaliyetlerinde alet yapıp kullanabiliyorlar.
Sepilok Orangutan Koruma Merkezi
Sandakan kenti yakınlarındaki yağmur ormanının doğal ortamından kaçırılmış, köylü halk tarafından evde süs hayvanı olarak muhafaza edilmeye çalışılan, annelerini kaybetmiş bebek orangutanlara sahip çıkan ve genellikle gönüllülerden oluşan bir kuruluş, Sepilok Orangutan Koruma Merkezi… Burada, çok uzun süreçli çeşitli eğitim programlarıyla, öksüz yavru veya orman hayatından koparılmış yaşlı orangutanlara, doğal yaşamda nasıl kendi başlarına hayatlarını sürdürebilecekleri öğretiliyor.
Orangutan ziyaretinde, yanımızda kameramız dışında hiçbir şey taşımamamız söyleniyor - çok meraklı ve yaramazmış genç orangutanlar. Uzak durmamız, 10 metreden fazla yanaşmamamız öğütleniyor…
Gelin görün ki, istediğimiz kadar itaatkâr olalım orangutanlar büyük bir merakla “kim geldi” diye en yakınlarımıza kadar sokulmakla kalmayıp fotoğraf karelerinde hani neredeyse poz bile veriyorlar.
Borneo yağmur ormanlarının kralıdır orangutan… “Meyvelerin meyvesi Durian” ile beslenirler - çok kuvvetli bir kokuya sahip az tatlı, peynirli, sarımsaklı sıra dışı tadı olan Durian ağacının meyvesiyle.
Bu koruma alanında başkaca vahşi yaşam türleri, yaralı bir Borneo cüce fili, maymunlar, Malay ayısı da bulunuyor. Biz ziyaretçiler ise, ormanın içinde zarafetle inşa edilmiş dar ahşap bir koridordan usulca (fazla ses çıkartmamamız da tembihlenmişti) ilerleyip sabah saat 10’da bir platformdan izledik, sunulan “beslenme saati”ni. Orangutanların meyvelere olan sevdasını, bütün şirin oyunlarını, ipten ipe atlayarak yaptıkları akrobasileri ve sevecen insansı meraklarını izleye durmak bir doğa şöleniydi şüphesiz…
Sepilok Koruma Merkezi tüm dünyadan gönüllüleri ve çalışanlarıyla müthiş bir iş çıkarıyor!
Bir yanda orangutan neslini doğaya yeniden kazandırmaya gönüllü insanların olağanüstü çabaları, diğer yanda da yağmur ormanlarının sonunu gözetleyen rantçı yaklaşım…
Yaşamın sürekliliğine dair ne yaman çelişki!
Sepilok Nature Resort doğanın içinde 5-yıldız lüksünde bir konaklama yeri, içinden geçen nehir suları, dev ağaçlar, orkideler, kimi zaman uğrayan meraklı orangutanlar…
Sukau’nun biyoçeşitliliği
Diğer bir adres de Sabah Eyaletindeki Sukau bölgesi, biyoçeşitliliğiyle dünyaca ünlü.
Sandakan kentinden başlayan bir nehir yolculuğu. Hayli süratli bir teknede üç saate yakın bir yolculuk, Kinabatangan Nehri üstünde... Nehrin yerlileri, su kuşları endamlı kanat çırpışlarıyla adeta el ediyor geçiş esnasındaki konuklarına. Zengin bir faunada güneşle doğan canlıların çığlıklarıyla yaşam bulduğu, gece sessizliğinde ise ormanın sinsi kıpırtılarına kulak verebileceğiniz bir serüven Sukau...
Görsel-işitsel şölenlere nehir tekneleriyle ulaşıyoruz. Manzaranın yarattığı duygu anlatılır gibi değil, benzersiz. Ağaçtan ağaca atlayan makaklar (uzun kuyruklu maymunlar) aşina oldukları konuklarını gürültülü bir telaşla karşılıyorlar. Aynı esnada kıyıda bir kıpırtı: Sularında gezdiğimiz timsah. Kimi kez suların kenarındaki bir kuytudan izliyor ‘ormanın yabancılarını’, çoğu kez de koca bedenini bir dem gösterdikten sonra umursamazlıkla diplere dalıyor. Orman ahalisi, timsahlara “büyükbaba” diyor, animizm inancının saygı dolu ifadesiyle. Zaman-zaman kıyıya ulaşan pigme filler.
Ormanın derinliklerinde nehrin üzerinde ilerlerken ansızın suyun iki yakası arasında kocaman bir halatın çekilmiş olduğunu fark ediyoruz. Maymunların iki uçtan halatın üzerinde yarattıkları oyunun görselliği izleyenine, bu müthiş olayın parçası olma duygusunu veriyor: Gülümsemeler, kahkahalar…
İlerlerken suyun dönemeçlerinde her ağacın altında başkaca bir sürpriz! Lakin serüvenin en büyük armağanı, yolcularını en derinlere taşıyan sessizliğinin sesi…
Ormansızlaşma sorunu
Dünyanın biyoçeşitlilik bakımından en zengin iki bölgesinden biri olan Borneo -diğeri ise Sumatra- nesli hızla tükenmekte olan türleri barındırıyor. Bu iki Güney Doğu Asya adası, 20.000 bitki türü, 3.000 ağaç, 300.000 hayvan ve her yıl binlercesi keşfedilen başka türleri barındıran çok zengin adalar. Kaçak avlanma bir yana, ormansızlaşma dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Borneo’daki bu yeryüzü cennetinde başlıca sorun.
Saat başı 300 futbol sahası büyüklüğündeki alanlar tek bir bitkisel yağın elde edilebilmesi için yok ediliyor. Dakikada 6 futbol sahasının yok edilmesi anlamında… Palm yağı denilen bu bitkisel yağ, unlu gıdalardan pastalara, kozmetikten temizlik ürünlerine kadar yaptığımız her alışverişte satın aldığınız yüzlerce üründe bulunuyor. Uluslararası piyasalarda yoğunlukla talep gören palm yağının üretimini sağlayan kısa ömürlü palmiye ağaçları nedeniyle, başta orangutanlar olmak üzere, son yirmi senede yağmur ormanı ahalisinin habitatlarının %90’ına yakınının yok edildiği biliniyor.
Malezya ve Endonezya hükümetlerinin sattığı topraklarda, yerliler yerlerinden ediliyor. Bu ticaret, çoğunlukla Borneo dışından - ayrıcalık tanınan ‘yabancıların’, ‘Batılı’ zengin palm yağı şirketlerin tekelinde.
Dünyanın üçüncü en büyük adasını evleri bilen orangutanlar, uzun burunlu Proboscis Maymunu ile başta makak olmak üzere çeşitli maymun türevleri, pigme filler, ilk kez burada rastladığım ‘Sun Bear’ - Güneş Ayı adlandırılan cüce ayılar gibi pek çok eşsiz tür, endemik fauna ve flora palm yağı ticaretinin tehdit ettiği sayılara sığmayan yaşamlar…
Orangutanlar ayrıca Güney Doğu Asya’daki yağmur ormanlarının yaşamsal bir parçası, temel taşıdır. Örneğin, orangutanlar pek çok ağaç tohumunu etrafa yayar, pek çoğu önce orangutanın bağırsaklarından geçtikten sonra çimlenebilir. Bu güzel büyük maymunlar Borneo ve Sumatra’nın hassas ekosistemlerini ve bu yoğun ormanlardaki zengin hayvan ve bitki biyoçeşitliliğini korumak için yaşamsal öneme sahiptirler.
Orangutanlar yağmur ormanları olmadan, yağmur ormanları da orangutanlar olmadan yaşayamaz.
Palm yağı
Her yıl üretilen 50 milyon ton palm yağının neredeyse tamamı, milyonlarca hektarlık yağmur ormanlarının yerine ekilen, sürdürülebilirliği olmayan palm yağından elde edilmekte. Palm yağı yiyecek, kozmetik ve temizlik ürünlerinde kullanıldığı gibi bazı biyo yakıtlarda da bulunuyor. Bu yağlı bitkisel yağ ‘çevre dostu’ biyo yakıtların üretilebilmesi için başka yakıt ve sıvılarla karıştırılmakta. Bu biyo yakıtın başta Malezya olmak üzere, yakıtının %5’inin palm yağı içerdiği pek çok ülkede kullanılması zorunlu olup dünyadaki pek çok petrol istasyonunda kullanılmaya devam ettiği sürece turuncu primat kuzenlerimiz ile yağmur ormanlarının geleceği hayli karanlık görünüyor.