Kentin serin ama nazik ilk rüzgârlarıyla birlikte Ekim, İstanbul’un kültürel ritminin yeniden atmaya başladığı ay. Sokak lambalarının altındaki renkli yansımalar, galerilerin sıcak ışıkları, sahnelerin perde açışı, bu ay başka bir ruh kazandırıyor şehre. Bir başka deyişle Ekim, dijital sanatın, sinemanın, edebiyatın, tiyatronun ve sokak sanatlarının salonlarda, meydanlarda, sahnelerde ve galerilerde iç içe geçtiği bir dönem. Bir yandan yaratıcılık akıyor, diğer yandan şehir sanatla tekrar tanışıyor. Hazırsanız, bu sanat dolu yürüyüşe birlikte çıkalım…
Ne izleyelim ǀ FİLMEKİMİ
23. kez sonbaharda sinemaseverlerle buluşacak olan Filmekimi, bu yıl İstanbul’un yanı sıra üç farklı şehirde daha perdeleri açacak. Festival, Cannes, Venedik, Locarno ve Toronto gibi dünyanın en saygın festivallerinde dünya prömiyerini yapan, ödüllerle taçlandırılmış filmleri Türkiye’ye getiriyor. Program kapsamında 4-13 Ekim’de İstanbul, 10-13 Ekim’de Diyarbakır, 17-20 Ekim’de Ankara ve 24-27 Ekim’de İzmir izleyicileri, bağımsız yapımlardan uluslararası seçkilere uzanan geniş bir yelpazede filmlerle buluşacak. Filmekimi, yalnızca yeni sezonun en çok konuşulan yapımlarını izleme fırsatı sunmakla kalmıyor; aynı zamanda farklı coğrafyalardan, farklı kültürlerden hikâyeleri bir araya getirerek sinemaseverlere güçlü bir sinema deneyimi vaat ediyor. Sinemaseverler İstanbul’da, Atlas 1948, Cinewam City’s, Kadıköy sinemaları ile bu yıl ilk kez Paribu Art’ta buluşacak.
Ne dinleyelim ǀ SENFONİK
11 Ekim akşamı Beşiktaş Tüpraş Stadyumu’nda gerçekleşecek Haydi Sezen’e Gidiyoruz! – Senfonik konseri, Sezen Aksu’nun unutulmaz şarkılarını 48 kişilik senfoni orkestrası eşliğinde yeniden yorumluyor. Orkestra şefliğini uluslararası başarılarıyla öne çıkan Esin Aydıngöz üstlenirken, senfonik düzenlemelerde Emil Erten ve Deniz Güngören imzası bulunuyor. Gecede farklı sanatçılar Sezen Aksu’nun klasikleşmiş eserlerini seslendirerek dinleyicilere sürprizler yaşatacak. Tanıtımda Alya, Feyyaz Şerifoğlu, Müjde Uzman, Özgür Daniel Foster ve Yılmaz Kunt gibi isimler de yer aldı. Etkinlik, yalnızca bir müzik şöleni değil, aynı zamanda anlamlı bir sosyal sorumluluk projesi. Zira Dünya Kız Çocukları Günü’ne denk gelen bu özel günde, her bilet TEMA Vakfı aracılığıyla bir fidana dönüşecek. Ayrıca konser alanındaki TOÇEV standında satılacak “Sezen Aksu bebekleri” kız çocuklarının eğitimine katkı sağlayacak. Hem müzikal hem toplumsal değer taşıyan bu gece, müzikseverler için kaçırılmayacak bir deneyim vaat ediyor. Biletler PASSO’da.
Neyi kaçırmayalım ǀ KONSER
Türk pop müziğinin sevilen ismi Yalın, Bir Büyülü Gece konser serisiyle 11, 12 ve 13 Ekim 2025 tarihlerinde Volkswagen Arena sahnesinde hayranlarıyla buluşuyor.
Konserler saat 21.00’de başlayacak, kapılar ise 19.00 itibarıyla açılacak. Yalın, geçtiğimiz yıl bu konseptle toplamda 25 konserlik turnede 110.000 kişiye unutulmaz deneyimler yaşattı. Görkemli sahne tasarımı, özenle hazırlanmış repertuar ve sahne performansıyla bu kez İstanbul’da yeniden müzikseverleri büyülemeye hazırlanıyor Bilet satışları, Biletix, Bubilet ve OnlyEvent gibi platformlarda devam ediyor. Bu konserler, hem Yalın’ın duygusal dokunuşuyla popülaritesini perçinlediği, hem de izleyicisine samimi bir sahne deneyimi sunduğu özel geceler olarak öne çıkıyor.
Nereye gidelim ǀ KAÇAMAK
Mevsim tam Polonezköy mevsimi… Cumartesi sabahı İstanbul’dan yola çıkıp bir saatte Polonezköy’e varın. Önce köydeki butik kafelerde köy kahvaltısı yaparak güne başlayın. Ardından, Polonezköy Tabiat Parkı’nda yürüyüş ve doğa fotoğraflarıyla öğleden önceyi değerlendirin. Öğlen, göl veya nehir kenarındaki restoranlardan birinde yemek yiyin.
Yemek sonrası, köy meydanında yerel atölyeleri ve butik mağazaları gezip hediyelik eşyalar alın. Akşamüstü, konaklayacağınız taş veya butik otelde dinlenin ve bahçe manzarasında kahve keyfi yapın. Pazar günü, hafif bir yürüyüş ve fotoğraf turu ile güne başlayın, ardından bisiklet kiralayarak köy çevresinde kısa turlar yapın. Öğle öncesi, yerel peynir ve reçel dükkânlarından alışveriş yapın. Dönüş yoluna geçmeden önce, Polonezköy kahvesinde son bir Türk kahvesi molası verin ve İstanbul’a doğru yola çıkın. Şimdiden iyi eğlenceler.
Nereyi gezelim ǀ BİENAL
18. İstanbul Bienali, 20 Eylül – 23 Kasım 2025 tarihleri arasında İstanbul’da sanatseverlerle buluşuyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen bienalin küratörlüğünü Christine Tohmé üstleniyor. Bienalin başlığı “Üç Ayaklı Kedi” olarak belirlendi ve üç yıl sürecek bir yapıya sahip. İlk ayağı 2025’te, ikinci ayağı 2026’da ve üçüncü ayağı ise 2027’de gerçekleştirilecek. Bienalin ilk ayağı, “kendini koruma” ve “gelecek olasılıkları” temaları etrafında kurgulanıyor. Bu kapsamda, 30’dan fazla ülkeden 50’ye yakın sanatçının eserleri, sekiz farklı mekânda izleyicilerle buluşacak.
Bienalin mekânları arasında Beyoğlu ve Karaköy bölgelerinde yer alan çeşitli sanat galerileri ve kültürel alanlar bulunuyor. Bu mekânlar, bienalin temasına uygun olarak seçildi ve her biri farklı bir atmosfer sunuyor. Ziyaretçiler, bu mekânlarda hem çağdaş sanatın örneklerini görme fırsatı bulacak hem de İstanbul’un tarihi dokusuyla iç içe bir deneyim yaşayacaklar. İlk ayağın ardından, 2026’da Bienalin ikinci ayağı kapsamında bir sanat akademisi kurulacak ve yerel girişimlerle iş birlikleri geliştirilecek. Son olarak, 2027’de bienalin üçüncü ve son ayağı gerçekleştirilecek ve bu süreçte bir sergi ve atölye programı sunulacak / bienal.iksv.org
Ne okuyalım ǀ KİTAP
İnci Aral’ın uzun zamandır merakla beklenen yeni romanı Verda’nın Ölümü, Everest Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı. Roman, “Erişilebilir mutluluk yoktur, varsa da dipsiz bir kuyudur…” sözüyle açılarak, okuyucuyu ödünsüz bir ruhsal sorgulamanın içine çekiyor. Baş karakter Ata; dışarıdan bakıldığında başarılı, dengeli bir yaşam sürerken, iç dünyasında birikmiş öfke, kıskançlık ve kırgınlıklarla dolup taşmaktadır. Bir anda patlak veren bir öfke sonucu karısını öldüren Ata, cinayetin hemen ardından suçluluk, pişmanlık ve inkârla örülü bir içsel kaosla yüzleşir.
İnci Aral, bu süreçte evliliğin enkazını, yiyip bitiren toplumsal normları ve erkeklik yapısını çarpıcı bir bakış açısıyla sorguluyor. Roman, sadece bireyin suçla sınanan ruh halini ele almıyor; aynı zamanda erkek egemen toplumda kadına yönelik şiddetin, adalet sisteminin ve siyasi kartellerin örtülü baskılarının edebi zeminde nasıl şekillendiğini de güçlü bir şekilde gözler önüne seriyor. Verda’nın Ölümü, aşk, nefret, iktidar, pişmanlık ve toplumsal eleştiri iç içe geçmiş temalarını ustalıkla birleştiren; unutulmaz bir içsel yolculuk sunan, durgun bakışları sarsacak kadar etkileyici bir anlatı.
Ne deneyelim ǀ RESTORAN
Amaya İstanbul, çağdaş İspanyol mutfağını Akdeniz’in sıcak esintileriyle buluşturarak şehrin ve Etiler’in gastronomi sahnesine taze bir yorum getiriyor. Menüde özenle seçilmiş malzemelerle hazırlanan yaratıcı tapas çeşitleri, deniz ürünlerinden et ve sebze tabaklarına uzanan zengin bir yelpazede sunuluyor. Özel tariflerle hazırlanan kokteyller, mekânın enerjisini yükselten canlı müzik performansları eşliğinde servis ediliyor.
İç mekân tasarımı, modern çizgilerle İspanyol ruhunu yansıtan zarif detayları bir araya getirerek konuklara hem şık hem samimi bir atmosfer yaşatıyor. Özellikle akşamüstü buluşmaları, dostlarla keyifli sohbetler ya da özel kutlamalar için öne çıkan mekân, aynı zamanda iş çıkışında dinlenmek isteyenlere de cazip bir alternatif sunuyor. Lezzet, müzik ve tasarımın uyum içinde buluştuğu Amaya, İstanbul’un sosyal hayatına hem gastronomik hem kültürel bir deneyim olarak değer katıyor.