ÇOCUKLUĞU

Henryk Goldszmit 1878 Varşova’da, iyi halli Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Batı Avrupa’da aydınlanma rüzgârlarının estiği dönemlerde, Doğu Avrupa Yahudileri bir yanda pogromlarla baş etmeye çalışıyor bir yandan da, ‘eşit vatandaş’ olma yolunda savruluyorlardı.

Avukat babası oğlunu bir Leh okuluna yazdırır… Henryk o zamanlar Yahudi olduğunu bilmiyordu bile. Çok sevdiği ördeği öldüğünde onun için yaptığı mezara bir haç koymak istediğinde, öğretmeni, kendisinin Yahudi olduğunu, dolayısı ile ördeğinin de Yahudi olduğunu, haç yerine bir Magen David (altı köşeli Davut yıldızı) koymasının daha doğru olacağını söyler... Oysa Henryk bunun ne anlama geldiğini bilmemektedir. Küçük çocuk, giriştiği uzun sorgulamalardan sonra Yahudi olduğunu öğrenir…

Erken yaşta yazmaya başlar. Çocukluk yıllarından itibaren tuttuğu günlük ve birçok denemeden sonra, ödül alan bir makalesinin Varşova gazetelerinin birinde yayınlanması, yaşamında bir dönüm noktası olur. Gazetenin editörü, yazısının hangi adla yayınlanmasını istediğini sorduğunda, aklına en çok sevdiği kitabın kahramanının adı gelir: Janusz Korczak… Sene 1898’dir.

Hayatı boyunca bu isimle yazacak, savaş öncesi Varşova’sında bu isimle, çocuk ve ebeveynlere, eğitimcilere yönelik radyo programları yapacaktır. Herkes onu Janusz Korczak olarak tanıyacaktır.

HAYATA ATILIYOR

Aynı yıl Tıp Fakültesi’ne başlar. Ancak ilgisi, mesleği olacak doktorlukla kısıtlı kalmaz. Eğitmenlik, gazetecilik, toplum sağlığı gibi alanlarda gönüllü çalışmalarla kendini geliştirir. 1905’te mezun olduktan sonra doktor olarak Rus-Japon savaşının ortasında bulur kendisini. Savaşın yıkımını ilk elden yaşar, Varşova’ya yolladığı haber ve bilgilerle, yakın ilgisini çekecek muhabirliğe de adım atar.

Savaştan döndükten sonra, kendi adıyla birçok tıbbi makale, araştırma yazısı yayınlar. Ancak gönlü, küçüklüğünde duyarlı olmayı öğrendiği sosyal sorunların giderilmesinden yanadır. Kaos dönemlerinde toplumu kemiren kötülüklerle, adaletsiz yapıyla mücadeleye başlar. Yoksulluk, işsizlik, sömürü ve sosyal eşitsizliğe karşı savaşır. Çok daha sonraları, İkinci Dünya Savaşı yıllarında kaleme alacağı, en çok okunan kitabı Getto Günlüğü’ndeki bir ifadesinde ‘Sevilmek ve takdir görmek için değil, sevmek ve hareket etmek için varım. Bana yardımcı olmak etrafımdakilerin mecbur olduğu bir şey değildir. Dünya için, insanlık için düşünmek benim görevim…’ der. Bu satırlar dünya görüşünü anlatması açısından önemlidir.

HAYATININ ANLAMI: ÇOCUKLAR

Hiçbir siyasi oluşumla hareket etmeyen, tamamen bağımsız bir eylem ve düşünce adamıdır Janusz Korczak. Ülkesine bağlı, uzun yıllar boyunca başka devletlerin egemenliği altında kalmış Polonya’nın ve Leh halkının bağımsızlığı için mücadele etmekten çekinmeyen kişiliği ile, toplumun aydın, ilerici, hatta bazen radikal kesimleri ile çakışır yolları. Mesleğinin de etkisiyle kafasında bir sosyal program şekillenmeye başlar. Programın odak noktası ise toplumun en korumasız parçasıdır: Çocuklar… Son gününe dek hayatının anlamı olacak çocuklar…

Birçok ilginç kitap okudum. Şimdi de ilginç çocuklar okuyorum. Sakın “biliyorum” demeyin. Aynı çocuğu, bir kere okuyorum, sonra bir kere daha, sonra bir üçüncü kere okuyorum. On kere okuyorum… Ve hala onu çok tanımıyorum, çünkü çocuk, uzun zamandır var olan ve hep var olacak bir dünyadır. Geçmiş ve bugün hakkında bazı şeyler biliyorum. Peki ya gelecek hakkında ? (Çocuğun Dini - Janusz Korczak)

1912’den itibaren, Birinci Dünya Savaşı’na dek Varşova yakınlarındaki bir yetimhanenin yöneticisi olur. Pedagojik gelişiminin ilk basamaklarını buradaki deneyimlerine borçludur.

Çocuk gelecektir. Derinlemesine anlaşılmaya ihtiyacı vardır. Dünyalarının ruhuna erişmek, psikolojilerini iyi anlamak gerekir. Çocuk her şeyden önce saygı duyulması, sevilmesi gereken, bir yol arkadaşı gibi, bir dost gibi davranılması gereken bir bireydir. Çocuk insandır. İçinde, diplerde bir yerde, sonraları serpilecek heyecanların, düşüncelerin tohumlarını taşır. Korczak, çocukları bir yetişkin gibi dinlemiş, onlarla bağlar kurmuş, fikirlerine saygı duymuş bir düşünce insanıdır, bir eylem insanıdır…

Kendinize gelen yolu arayın; çocukları tanımaya başlamadan kendinizi tanıyın. Neye ehil olduğunuzu düşünün. Ancak sonra çocukların hak ve sorumluluklarını anlayacaksınız. Önce, siz, bir çocuk olduğunuzu anlayın. Dolayısı ile hep öğrenmek ve kendinizi eğitmek zorundasınız. Pedagojinin yalnız çocuklar için olduğu, yetişkinler ile ilgilenmediği, en çok kızılası yanlış anlayıştır…’ (Korczak, “Yetimhane,” / Çocuk Milleti)

SAVAŞ YAKLAŞIYOR

1939 başlarında Avrupa genelinde, ancak özellikle Almanya’da sağ görüşlü gruplar Yahudilere karşı söylemlerini, onun ötesinde eylemlerini arttırır. Mart 1939’da Almanya Prag’a girer. Daha önce Viyana’ya girmiş ve Avusturya’yı ilhak etmiştir. Benzer şekilde Çekoslovakya’yı da yutmuştur.

Polonya, etrafında gelişen olaylara kayıtsız değildir. Bir ittifak arayışı içinde Moskova ile yürütülen görüşmelerden bir sonuç çıkmaz. Hemen akabinde Paris ve Londra ile bir pakt oluşturulur. Almanların olası bir saldırısı ile devreye girecek bu anlaşmayla, Polonya ordusunun, müttefikleri yetişene dek, birkaç gün Nazilere dayanmasının yeterli olacağı hesap edilmektedir.

Filistin’e gitmek, gençlerin orada bir Yahudi ulusal yuvası kurma gayretlerine ortak olmak, Korczak’ın gündemine giren bir seçenek olmaya başlar o zorlu yıllarda. Ancak bunun zamanlamasını bilememektedir. Gitmek istemektedir: En azından Yahudi olduğu için aşağılanmayacağı bir yer olacaktır orası!

İsrail edebiyatının önemli şairlerinden, Moldova doğumlu Zerubavel Gilead, 1939’da Varşova’ya yaptığı ziyaret sırasında Korczak’ın konuğu olur. Gilead, kurucusu olduğu Ein Harod kibutzundaki çocuklar için yardım talep etmek için kapısını çalmıştır… Görüşmelerinden birinde Korczak, Gilead’a çocuklarla ilgili yaptığı çalışmaları ve kaleme aldığı ‘Çocuğun Dini’ adlı eserinin müsveddelerini gösterir. Dolaptan çıkarttığı ahşap bir kutunun içindeki dar bir defterin ufacık el yazısı ile doldurulmuş sayfaları, on seneye yakın birikimlerinin, hayatının çalışmalarının, çatışmalarının, başarı ve başarısızlıklarının toplamıdır. Kalbinin derinliklerinde, kitabının son bölümünü Kudüs’ün tepelerine bakan çalışma odasında yazmak olduğunu fısıldar Gilead’a!

ALMAN ORDULARI POLONYA’DA

1 Eylül 1939’da Alman orduları Polonya sınırını aşar… 2 Eylül’de Polonya’nın dış dünya ile bağlantısı kesilir. 1940’dan itibaren de Korczak’ın sorumluluğundaki yetimhane, Varşova’daki gettonun içine taşınır.

Almanlar tarafından boşaltıldığı 6 Ağustos 1942’ye kadar yetimhanede, Korczak, uzun zaman yardımcısı Stefa Wilczynska, eğitimcileri, danışmanları, çalışanları, çocuklara bu zor zamanlarda bir güven hissi vermeye çalışırlar. Gettonun dayattığı ağır yaşam koşulları, açlığı, soğuğu, hastalıkları karşılarlar, üstesinden gelmeye çalışırlar.

HAZİN SON

Trenle götürüldükleri Treblinka’da neler olduğu, Korczak ve yanındakilerin, çocukların nasıl bir sona götürüldükleri bilinmemekte…

İnsan ölümün son olduğunu hisseder ve düşünür, oysa ölüm aslında hayatın devamıdır. Başka bir hayattır! Ruhun varlığına inanmayabilirsiniz, ancak bedeninizin yemyeşil çimlerin üzerinde veya bir bulut şeklinde yaşadığını kabul etmelisiniz. Neticede, su ve tozdansınızdır!’ (Ghetto Diary - Getto Günlüğü)

* * *

Janusz Korczak’ın kendisini, ‘okullu bir doktor, şansa bir pedagog, tutkulu bir yazar ve zorunlu bir psikiyatr’ olarak tanımladığı söylenir. Ülkesi Polonya’da bütün bu özellikleri ile tanınır. Ancak onu kahraman kılan, Yahudi yetimleri Varşova gettosundaki vahşetten korumak için giriştiği umutsuz çabalarıdır. Treblinka ölüm kampına doğru yola çıkarılan 192 çocuğunu son anlarına dek yalnız bırakmayan bir kahramandır… Ancak düşünceleri ile, söyledikleri ile, yazdıkları ile de hatırlanması gereken bir kişiliktir, aynı zamanda!

Birleşmiş Milletlerin ‘Çocuk Yılı’ olarak ilan ettiği 1978, aynı zamanda Janusz Korczak’ın yüzüncü doğum yılıdır ve UNESCO tarafından kendisine ithaf edilir. Eserleri birçok dile tercüme edilir, çok da bilinmeyen çalışmaları bu sayede değişik ülkelerdeki çocuk hakları savunucularına ilham kaynağı olur...

Çalışmalarının, 1980 yılında kabul edilen BM Çocuk Hakları Bildirgesi’ne olan etkileri yadsınamaz. Yine de deneyimlerinin daha çok dikkate ihtiyacı olduğu kesindir. Korczak, yaşadığı dönemin önünde koşan bir düşünürdür. Çocuk hakları ile ilgili ortaya attığı bazı fikirlerin hala anlaşılmadığı ya da yanlış uygulandığını söylemek abartılı olmasa gerek.

Betty Jean Lifton, kaleme aldığı ‘The King of Children - Çocukların Kralı’ başlıklı kitabında Korczak’ı anlatır. Misha Wroblewski, Korczak’ın savaş sırasında yetimhanede iş verdiği öğretmenlerden biridir. Lifton ile yaptığı söyleşide şöyle der:

Herkes Korczak’ın çocuklarla trene biniş kararını irdeler. Oysa onun yaşantısı hep böylesi moral kararlarla doludur: Çocuk doktoru olma kararı; doktorluğu bırakma kararı; daha sonra, yoksul ve kimsesiz çocuklara yardımcı olmak için, çok severek yaptığı yazarlıktan vazgeçme kararı; Yahudi yetim çocuklarla gettoya taşınma kararı ve son olarak Treblinka treninde onları yalnız bırakmama kararı… Bütün bunlar karakterinin bir parçasıydı. O böyle birisiydi ve bugün bunu neden irdelediğimizi anlayamayacaktı, muhtemelen…’