Binlerce yıl da geçse aşk, sevgi, ihtiras, kudret, arzu, takdir, (‘çekirdek’ olmasa da) aile ve aidiyet duygusu kavramları, en önemlisi kadınların önemi, kutsallığı hiç değişmiyor...
Nice ırmak havzalarında, ormanların en derinliklerinde, yağmurun şarkı söyleyebildiği Amazon’da, güneşin en kızgın olduğu Afrika’da, Bengal körfezinde, Yeni Zelanda’da, Andaman Adaları’nda, uzak uzak yerlerde, çağımızdan habersiz; savunmasız ama güçlü, binlerce yıldır hayatta kalabilmiş olmalarıyla hayranlık uyandıran ilkel kabileler yaşar. Bu kabileler sahip oldukları farklı değerleri, kültürel ve etnik çeşitlilikleri, dilleri ve geleneksel adetleri ile yeryüzünde yaşayan en yabani topraklardaki bitkilerin zenginliği gibidirler.
Bunlardan bazıları:
-Tibet’te sadece kendi içlerinde yaşayan Mustanglar
-İnce, uzun yapıları ile Afrika’nın çöllerinde var olan Himbalar
-Kuzey Namibya’nın Kunene bölgesindeki pigme kabile Yaliler
-Yeni Zelanda’da yaşayan Mauriler
-Kenya’nın dağlarında yaşam süren Samburular
-Vahşeti kutsal sayan Amazon’daki kabile Yanomamiler ve daha niceleri…
İklim değişiklikleri ve modern hayata olan ihtiyaç nüfuslarının azalmasına neden olsa da bu ilkel kabileler varlıklarını, her şeye rağmen ‘kendi bildikleri’ gibi yaşayabilmeyi sürdürüyorlar.
Seviyor, sayıyor, seçiyor, evleniyor, aile kuruyor, anne-baba oluyorlar. Binlerce yıl da geçse aşk, sevgi, ihtiras, kudret, arzu, takdir, (‘çekirdek’ olmasa da) aile ve aidiyet duygusu kavramları, en önemlisi kadınların önemi, kutsallığı hiç değişmiyor.
Bizler modern çağ ve getirdikleri ile bezenmiş hayatlarımızda özgür ve sosyal bireyler olarak seçimlerimizi yapıyor, bazen geleneklerimize uygun, bazen normlar altında, bazen de aykırı ama kişiyi mutlu eden birliktelikler yaşıyoruz. Yazılı olan kanunların, ailelerdeki beklentilerin, toplum kurallarının, biyolojik yaşın, doğanın ve tüm dünyaca kabul görmüş müesseselerin altında seçiyor, birlikte oluyor ve mutluluğumuzu arıyor, şanslıysak ‘ruh eşimizi’ buluyoruz. Peki ya modern dünyadan yıldızlar kadar uzak ve her biri birbirinden benzersiz ve habersiz hayatlar yaşayan kabileler…
Nasıl büyütülüyor, nasıl seviyor ve cinselliklerini nasıl yaşıyorlar?
Wodaabe Kabilesi - Nijerya, Batı Afrika
Wodaabe’ler ilk evliliklerini ailelerinin ön görmeleriyle kuzenleriyle yapıyorlar. Her yıl düzenlenen Gerewal Festivali sırasında erkekler yüzlerine gizleyici makyaj yapıyor, maske takıyor, kostüm giyiyor ve eşi dışındaki diğer kadınları etkilemek için en güzel dansını yapıyor. Şanslıysa, beğenilirse başka bir eş ‘çalabiliyor.’ Eğer bu ikili diğer eşler tarafından tanınamazlarsa ilişkileri festival sonrası aşk evliliği adı altında kabul görüyor.
Kreung Kabilesi - Kamboçya
Bu kabilede aileler doğru eşi bulabilmesi için kızlarına bir baraka inşa ediyor ve hayatı boyunca birlikte olacağı doğru kişiyi bulana kadar kabilenin genç erkekleriyle tek tek birlikte olmasına izin veriyorlar.
Sambiya Kabilesi - Papua, Yeni Gine
Annelerinin büyüttüğü erkek çocuklar yedi yaşına geldiklerinde çevrelerindeki tüm kadınlardan ayrılıyor ve tam on yıl kabiledeki erkekler tarafından büyütülüyor. Geçmiş olabilecek kötülüklerden arınmak için derilerine ‘piercing’ yaptırılıyor, burunları kanatılıyor ve şeker kamışı suyu içirtilip, kusturularak içlerinin temizliği sağlanıyor. Sağlam bir beden ve büyüme için aile büyüklerinin menileri içiriliyor. On yedi yaşlarına geldiklerinde kadınların yanına geri kabul ediliyorlar. Burada kendilerine eş buluyorlar. Eşlerinin regl günlerine destek olarak kendi burunlarını kanatıyorlar.
Nepali Kabileleri - Himalayalar
Sahip oldukları, ölçek olarak küçük olan tarım arazilerinin çok fazla çocuk tarafından paylaşılmaması için tüm erkek kardeşler tek bir eşi paylaşıyor. Kadın, oluşabilecek kıskançlığı engellemek için her kardeşe eşit zaman ayırıyor.
Deer Horn Muria Kabilesi - Chattisgarh, Hindistan
Kabilenin genç kız ve erkeklerine seks bilgilendirmesini, kabile dansını ve şarkılarını öğretmek için düzenlenen Ghotu Festivali’nde seks oyunları oynanıyor. Genç kızlar doğum kontrolünü sağlamak için özel hazırlanan bitkisel bir içecek içerek hamilelikten korunuyor ve her gece farklı bir partnerle birlikte oluyor. Eğer hamile kalırlarsa tüm köy, çocuğu sahipleniyor.
Guajiro Kabilesi - Kolombiya
Kabilenin törensel dansları sırasında kadınlar beğendikleri erkeklere çelme takarak birlikte olmak istediklerini belirtiyorlar.
Mehinaku Kabilesi - Mehinaku, Brezilya
Seks yapabilmek için en güzel balıkları avlayıp birlikte olmak istedikleri kadınlara hediye ediyorlar.
Markiz Kabilesi - Markiz Adaları, Fransız Polinezyası
Bu kabilede çocukların, ebeveynlerinin cinsel hayatına şahit olmaları doğal karşılanıyor.
Güney Afrika Kabileleri
Kabilenin kadınları, kocaları zehirli bir piton, timsah ya da sırtlan öldürmüşse, o gece kâbus görmüşse veya fırtına çıkmışsa cinsel ilişkiye girmiyorlar.
Himba Kabilesi - Hunene, Kuzey Namibya
Bedenlerini kırmızıya boyayan kadın ve erkekler bu toplumda çıplak geziyor. Kabilenin kadınları günlük işlerle uğraşırken, erkekler geniş otlaklardaki sığırlarla ilgileniyorlar. Evlenen çiftler hem anne hem de babalarının ait olduğu iki klana da üye kabul ediliyor. Tüm klanları ailenin en yaşlısı yönetiyor. Bu kabilede anne-çocuk ilişkisi de oldukça farklı. Anne çocuk bağı ilk telepatik ilişki başladığı andan itibaren oluşuyor. Bu kabilede hamile kalmak isteyen kadın bir ağacın altına oturuyor ve dünyaya gelmek isteyen çocuğunun kendisiyle iletişim kurmasını bekliyor. Çocuğunun ona (telepati yoluyla) söylediği şarkıyı kocasına da öğretiyor ve böylece hamile kalmaya hazırlanıyor. Annenin hamile kaldığı gün bebeğin doğum günü tarihi olarak kabul ediliyor.
Nasıl Yaşıyorlar?
Piton yılanlarına, müthiş fırtınalara, timsah saldırılarına, şimşeklere, en zehirli örümceklere, otlarla tedavi edilmeye çalışılan tüm hastalıklara rağmen var olan, yeniden çoğalan bu birbirinden benzersiz toplulukların ortak noktaları, sadece aileleri ve kabilelerine yakışır biçimde yaşayarak nesillerini sürdürmeye çalışmaları...
Hayatlarında sevgi ve birliktelik, nesillerinin devamlılığı ve huzurları için oldukça önemli. Törenler, danslar, beğendirmeler, eş seçmeler ve seçilen eşle hayatı anlamlandırmalar kabilelerine mutluluk olarak geri dönüyor. Yaşamlarında paranın yeri yok. Kabile fertlerince tüm yiyecek ve su eşit paylaşılıyor. Yaşamlarını kurmada ve sürdürmede her bireyin ayrı ayrı rolü ve amacı var. Her bireyin önemli olduğu, tek tek herkesin takdir edildiği, adaletin herkes için var olduğu topluluklar… Fonksiyonel, küçük, sıcak barınaklarda yaşıyorlar. Birbirlerine ihtiyaçları olduğunu hatırlatırcasına güvende ve birlikte olduklarını belirtmek için yan yana uyuyorlar. Modern dünya yaşamının aksine yalnızlığın üzücü bir durum olduğu kabul edilip hiç kimse uzun süreli yalnız bırakılmıyor. Yolculuk ya da avlarında, yıldızların konumlarından, denizlerdeki akıntılardan ve varılacak yere kadar olan yolda birlikte söylenen şarkıların sırası ve uzunluğundan yararlanıyorlar.
Kendi kendine yeten ve sürdürülebilir hayata önem veren bu kabileler, gereklilikten daha çok sosyalleşme ve eğlence adına diğer kabileler ile takas sistemi kullanarak yiyecek, giyecek ve araç gereçlerini paylaşıyorlar. Tüm kabile için değilse, kabile bireyleri sadece küçük hayvanları avlıyor, büyükleri yok etmiyor. Kaynaklarını geri dönüşümlü kullanmaya, bunun tekniklerini, ve araç gereçlerinin yapımına kadar tüm bilgilerini kendilerinden sonra gelenlere aktarmaya çalışıyorlar.
Hafızalarında kayıtlı olan hisler, görseller ve alt bilgiler birbirlerine nesilden nesile tekrar tekrar söyledikleri bilgi dolu hikâye ve şarkılardan geliyor. Fiziksel ve zihinsel gelişimleri için, bir olmak, bütün hissetmek için söyledikleri şarkılara uyum ve kahkahalar da eşlik ediyor. Danslarında ve doğaya sundukları jestlerinde, yaşadıkları coğrafyanın hayvan ve bitkilerinin karakter, renk ve formlarından çıkardıkları maskeleri, kostümleri, sesleri ve mimikleri kullanıyorlar. Bu şekilde saygılarını sunup onurlandırırken, karşı cinsi ve reislerini de etkiliyorlar. Oyunlar oynuyor, festivaller düzenliyor, törenler yapıyor, uzun uzun sohbetler ediyorlar. Çalışmanın yanı sıra uzun zaman ayrılan bu oyunlarda kaybetmek üzüntü verdiği için, sırayla kazanılmaya müsaade ediliyor.
Kalan zamanlarında ‘yeterince’ uyuyorlar, böylelikle uyanık olduklarında her zaman ‘farkında’ oluyorlar. Çevrelerinin de farkındalar; kendi topraklarında yetişen, yaşayan her canlıyı, faydasını ve zararını biliyorlar. Yerel bitkilerinin daha az suya ve bakıma ihtiyaç duyduklarının farkındalar mesela. Doğaya yardım ederken de mutlu bir alışveriş içerisindeler. Meyvelerini toplayacakları ağaca koşarak gitmek, sırayla su taşımak, avlarını beklerken sessizlik içinde meditasyonlarını yapmak ve diğer bireylerle paylaşılacağı anın mutluluğundan haz duymak onları güçlü kılıyor.
Fiziksel özellikleri, yağmuru bastıran yüksek tonda, ya da yaprak hışırtısı kadar sessiz dilleri, renkleri, gelenekleri ile ayrı ayrı olan bu kabileler, içlerinde kendi ırklarından oluşsa da farklı kabileden veya ‘beyaz adam’lardan bir bireye rastladıklarında onunla ilgileniyor ve her şeylerini paylaşıyorlar.
Evet, belki ayurverdik yardımlar yerine tıbbın tüm imkânlarını, birgün belki bir algoritmanın parçası olacağımız gerçeğine rağmen teknolojiyi, akıllı sistemleri, mimiklerle duygularımızı ifade etmeye çalıştığımız danslar yerine bir tık ile gönderdiğimiz emojileri, toprağı hisseden tenimiz yerine bazen en kabasından moda olabilen ayakkabılarımızı, hemen o ay yetişen elma yerine denizaşırı ülkelerden haftalar süren yolculuklarla gelen egzotik meyveleri yemeği bırakmayacağız. Asla ‘ilkel bir kabile’ gibi yaşamayacağız, ama tüm bu hikâyede özendiğimiz en önemli şeyi; ailemize, eşimize, dostlarımıza, ait olduğumuz topluma, başka topluluklara ve bizi hayatta tutan doğaya saygı ve sevgi duymayı, içten ve gerçekten sevmeyi, devamımız için aşk ile sevmeyi yapabiliriz.
Kaynakça
https://www.scoopwhoop.com/amp/inothernews/weird-sex-rituals/