ANMA

Geçtiğimiz haftalarda vizyona giren “Çiçero” filmi, Nazilerin, savaş sırasındaki Ankara siyasetini bilincimize tekrar yansıtırken, aynı yıllarda İstanbul’da da bir facia yaşanmıştı.

Kış mevsiminin buz gibi bir gününde, adını Bulgaristan’daki bir nehirden alan Struma gemisi Köstence’den İstanbul’a gitmek üzere yola çıkmıştı. Gemide, Romanya’nın Yaş şehrinde 14 bine yakın Yahudi’nin Nazilerce katledilmesinden sonra Nazi Almanya’sının gazabından kaçmaya çalışan 769 Yahudi mülteci bulunuyordu. 1941 yılının 12 Aralık’ında demir alan geminin motoru yolda iki kez bozulsa da Struma, İstanbul’a gelmeyi başardı ve Sarayburnu açıklarına demir attı. Gemide salgın olduğunu iddia eden Almanya’nın baskısı sonucu, Türk yetkililer yolcuların gemiden inmesini yasakladı ve Struma karantinaya alındı.

Gemiden sadece, bugünkü adıyla Mobil petrol şirketinin Romanya Müdürü Martin Segal ve ailesi, şirketin Türkiye temsilcisi Vehbi Koç’un özel ricası ve girişimleriyle çıkartıldı. Segal ailesinin yanı sıra, kanaması olan hamile bir kadının da gemiden çıkarılarak Balat’taki Or Ahayim Hastanesi’ne götürülmesine izin verildi.

Son derece zor şartlar altında Türkiye sularına varan mülteciler için gemide sadece bir adet tuvalet bulunmaktaydı. Yemek ve ısınmak ayrı bir sorundu. 769 yolcunun 103’ü çocuktu. Aynı kaderi paylaşan bu insanlar günlerce, kurtarılma ümidiyle hayata sarılmaya çalıştılar.

Bazı kaynaklardaki bilgilere göre, uzun süren yazışmalardan sonra, Yahudi Cemaati üyelerinden Simon Brod ve Rifat Karako’nun gemiye çıkmalarına izin verilmişti.

10 Ocak günü, gemi kaptanı, Türk yetkililerine ve İngiliz Büyükelçiliği’ne panik içinde bir mektup göndermiş, 19 Ocak’ta Yahudi Ajansı İngilizlerden mültecileri kabul etmelerini istemişti. Bir çözüm yaratabilmek için sarf edilen onca çabadan sonra ne yazık ki, geminin ve yolcularının sonu hazin olacaktı.

72 gün sonunda Struma’nın motorsuz, yakıtsız, yiyeceksiz, susuz, ilaçsız bir şekilde demir alması emri verildi. Türk hükümeti gemiyi Karadeniz’e Şile açıklarına çektirdi ve gemi kaderine terk edildi. Maalesef Struma, 24 Şubat 1942 tarihinde gece yarısı saat 02:00’de, onu bir Alman yolcu gemisi sanan Sovyet denizaltısı tarafından batırıldı.

Struma faciasından sadece 20 yaşındaki David Stoliar sağ kurtulmayı başardı. Ölmek üzereyken bir Türk kurtarma kayığı tarafından bulundu ve karaya çıkartıldı. Askeri hastanede tedavi edildikten sonra “Türkiye’ye vizesiz girdiği” suçlamasıyla İstanbul’da gözaltına alınan ve sorgulaması iki hafta süren Stoliar, serbest bırakıldığında bu facianın hayatta kalan tek tanığı idi.

Struma batarken kurtulan tek kişi David Stoliar’la ilgilenen ve Şile kıyılarına vuran cesetleri toplayan balıkçı İsmail Aslan, facianın yaşandığı günleri şöyle anlatmış (Has Türk Haber Merkezi’nde yayınlanan makaleden):

Geminin battığını cesetler çıkana kadar bilmiyorduk. Sabah saatlerinde Feneraltı mevkiine bir tahta salın üzerinde 5 ceset geldi. Ne olduğunu anlayamadık ve kıyıya yakın bir mezarlığa gömdük. Ayazma Plajı’na gelen çok sayıda ceset de yakındaki kumsala gömüldü. Kürekçilerin bir kişiyi kurtardığını öğrenip aşağı indiğimizde, benim yaşlarda bir adamın battaniyelere sarılı, sobanın başında oturduğunu gördüm. Dilimizi bilmediği için konuşamadık ama gözlerindeki mutluluğu gördüm. Hepimize gülerek bakıyor ve ısınmaya çalışıyordu. Çay verdik ve ona yakın davrandık. Ona kendimi Siyam İsmail olarak tanıttım. Jandarma ertesi gün gelerek genç adamı Üsküdar’a götürdü.”

Stoliar’ın 2001’de kendisini ziyarete geldiğini söyleyen balıkçı İsmail Aslan, “10 yıl önce barakama bir kadın ile yaşlı bir adam geldi. Adam bana Struma’dan kurtulan David Stoliar olduğunu söyleyince çok şaşırdım. Bana sarıldı ve ellerimi tuttu. Bir saat barakamda kaldılar…” diye anlattı.

* * *

Çaresizce sulara gömülen Struma felaketinde hayatını kaybeden 768 kişi, 73 yıl sonra, 24 Şubat 2015 yılında, ilk kez devlet düzeyinde düzenlenen resmî törenle anıldı. 2015’ten sonra da her yıl şubat ayında Sarayburnu açıklarında yapılan bir törenle anılmaya devam ediliyor.

Bu törenlerin yanı sıra İsrail’in Ashdod kentinde bulunan, batmış bir gemiyi betimleyen anıtla, 24 Şubat 1942’de hayatını kaybedenlerin hatırası yaşatılıyor: Yizkor.

 

Struma’nın anısına, Yahya Kemal Beyatlı’nın SESSİZ GEMİ şiirinden şu mısraları paylaşmak istedim…

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;

Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,

Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!

Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.