İnsanlığın uzay macerasına Türkiye de kayıtsız kalmadı, henüz uydu yapacak teknolojiye sahip olmasa da anbean tüm olanları basın kayıt altına aldı.
Dünyanın ilk uydusu Sputnik, dönemin Amiral basınından Akşam Gazetesi’ne şöyle yansıdı:
“Enternasyonal Jeofizik Konferansı’nda Rus âlimi Profesör (Nikolay Alekseyevich) Kasatkin, delegelere, hava araştırmalarında kullanılan yeni Rus yapımı roketin resimlerini göstererek geniş izahat vermiştir.”
İşte her şey bu sihirli cümleyle başladı. Basına ‘Rus’ olarak servis edilse de iki büyük federal gücün kapışmasıydı artık bu. Bir tarafta Sovyetler diğer tarafta Amerikalılar vardı. Bu aslında iki devletin değil, Komünizm ile Kapitalizmin savaşıydı. Bu savaş, 1991 yılındaki Sovyetlerin çöküşüne kadar devam edecekti.
4 Ekim 1957’de fırlatılan Sputnik 1 hakkında 20 Ekim’de çıkan bir haberde: “Suni peyki (uyduyu) uçuran roketin kimyevi yakıtı gizli tutuluyor” diye yazılmış. Bu sadece bir teknoloji yarışı değildi elbette ki; askeri sırları, birbirinin teknolojik alt yapısını ele geçirmek isteyen iki süper gücün de tüm dünyaya yaptığı bir gövde gösterisiydi.
Aynı haberden devamla: “Rus peyki yer yuvarlağının 800 kilometre yukarısında saatte 27.000 kilometre hızla dönmeye devam ederken filmi çekilmiştir. Film, bu ayın 12’nci günü, sabahın 6.15’inde bir radyo teleskopu vasıtasıyla Sputnik’i takip eden bir televizyon kamerası vasıtasıyla çekilmiştir…” yazmakta ve Türkiye’ye ilk kez, bir uzay aracının dünya dışındaki fotoğrafını göstermektedir.
Başka bir haberde ise: “Halen Mısır’da bulunan Sovyet astronomlarından Fesenkov, peyk hakkında şu izahatı vermiştir” başlığıyla, “‘Suni peykin içinde bulunan ilmî kayıt âletlerini ben monte ettim. Peykin içindeki âletler dünyanın ve diğer yıldızların resimlerini de çekecek. Bu fotoğrafları 400 defa büyütmekle, meçhul bulunan birçok ilmî muammalar hakkında pek çok şey öğrenebiliriz...’ Bu beyanattan da anlaşıldığına göre peyk, çektiği birçok fotoğrafları radyo ile Rusya’ya göndermektedir,” yazmaktadır.
Haberin devamında “Sovyet Peykinin Sevk İstikameti” başlığıyla “83,5 kilo ağırlığındaki suni peykin mahreki kâfi olarak tespit edilememiştir. Rusların, peyki, dünyanın her memleketinden görülebilsin diye onu mahsus gayrı muntazam bir mahrek üzerine bıraktıkları anlaşılmaktadır,” bilgisi verilmiştir. Türkiye basını asrın gidişatını değiştirecek bu olaya kayıtsız kalmamış ve her anı takip edilen magazin ünlüleri gibi Sputnik’in peşini bırakmamış, her hareketini okuyucusuna duyurmuştur.
“4 Ekim günü saat 12’de uçurulan suni peyk saatte 28 bin kilometre hızla şu anda dünyamıza dönüyor. 28’inci arz dairesi üstünden her 95 dakikada bir dünyayı dolanan suni peykin iki verici istasyonundan biri, fezadaki durum hakkında raporlar verirken diğeri morsla peykin geçtiği yeri haber veriyor.”
Uzaya gönderilen canlı: köpek Layka
Böylece Sovyetler Sputnik I ile kazandıkları başarıyla ABD’yi uzay macerasında geride bırakmıştı. Sovyetler bununla da yetinmedi ve çok kısa bir süre içinde bu kez bir canlıyı uzaya gönderme kararı aldılar. Bir önceki sayımızda, uzaya giden köpek Layka’yı yazmıştım.
Şimdi Türk basınının, Layka’nın uzay macerasına nasıl yer verdiğinden bahsedelim. 1957 Türkiye için önemli bir tarihtir. 27 Mayıs 1960 askeri darbesi öncesindeki 1957 son seçiminde, muhalefet, yoğun ekonomik sorunlar ve demokrasiden sapmayı, iktidar ise düşmanları ve çift kutuplu dünyada ABD’nin ekseninde kalabilmeyi propaganda malzemesi yapmıştı. Oysa 27 Mayıs’tan yaklaşık bir ay önce, dönemin iktidarı Demokrat Parti ve Başbakan Menderes, ani bir kararla rotayı ‘düşman’ bellenen Sovyet Rusya eksenine döndüreceğinin sinyallerini vermişti. Menderes, Moskova’ya diplomatik bir seyahat gerçekleştireceğini 1960 yılında duyuracaktı.
Türkiye için bu kadar önemli bir dönemde de Sovyetlerin uzay macerası, Türkiye’nin pozitif ilişkiler içinde olmamasına rağmen, basının dikkatinden kaçmadı.
Layka, Türkiye basınına Rusça anlamı olan ‘Limoncuk’ ile girmiş. “Limoncuk’un ve Peykin Resimleri” başlıklı bir haberde: “Sovyetler, Limoncuk’un ve peykin resimlerini halka göstermiştir. Sovyet Komünist Partisi organı Pravda Gazetesi de bu resimleri evvelki gün tab ettirmiştir. Bu arada Tass Haber Ajansı, dün neşrettiği bir bültende Sputnik II’nin bu sabah dünya etrafındaki 166’ncı turunu tamamlayacağını bildirmiştir,” denilmektedir.
Adına Eurovision’da şarkı bile yaptığımız ‘Halley’ ile Sputnik I arasındaki bir bağlantıyla ilgili olarak 20 Ekim 1957 tarihli gazete kupüründe: “50 yılda bir dünyamıza yaklaşan Halley kuyruklu yıldızının gök taşları ile dolu kuyruğu içinden sunî peyk bugün 16 defa geçecek” yazmaktadır.
Gazetenin devam haberinde “Sunî Peykin En Tehlikeli Günü” başlığıyla: “Sputnik’in tecrübesinin muvaffakiyetle neticelenmesi dünyanın her tarafındaki roket ve astronomi âlimlerini sevindirmektedir. Zira âlimlerin, henüz şartlarını hiç bilmedikleri bir feza bölgesine ait bütün tahmin ve hesaplarının kılı kılma doğru olduğu şimdi anlaşılmıştır. Bununla beraber, Sputnik’in şimdiki hayat sahası henüz meçhullerle dolu bir âlemdir. Sputnik bu âlemden mütemadiyen haberler gönderiyor, bu haberler de çözülmeye başlandıkça yeni yeni ilmî hakikatler meydana çıkıyor. Yavru Ay şu ana kadar ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya olmadığı için rotası üzerinde dünyaya dönmeye devam etti,” yazmaktadır. Bu da demek oluyor ki, o devirde, Halley’in kendisi olmasa da kuyruğunda bulunan meteorların Sputnik’e zarar vermesi çok muhtemeldir.
Roketlerde kullanılan enerji
Roketlerin hem dünya dışına gönderilmesi hem de orada hayatlarını idame ettirmeleri için gerekli enerjinin kaynağı da uzun süre tartışılmış. Ortaya atılan bir yöntem ise henüz Çernobil gibi bir felaketle karşılaşmadan önce söylenen atom reaktörü olmuş. “Resimde şeması görülen füze, atom enerjisi ile sevk edilmek üzere hazırlanmaktadır. Füze, Atom Enerjisi Komisyonu’nun imalât listesinde bulunmakla beraber, Amerikan Kongresi’nden çıkacak 10 milyon dolarlık tahsisatı beklemektedir.” 4 Kasım 1957 tarihli gazete haberinde, “Dün sabah fezaya fırlatılan yarım ton ağırlığındaki ikinci Rus peyki, Sputnik’ten 500 kilometre daha yüksekte dünyayı dönmeye başladı” başlığıyla Sovyetlerin uzaya gönderdikleri ikinci uydu Sputnik II’nin ve içindeki canlı olan köpek Layka (Limoncuk)’un akıbetini bildiriyordu.
Feza yolcusu köpek Kudriyanka
“Köpeğin sıhhî durumu çok iyi. Gıda ve hava otomatik olarak veriliyor. İki gün evvel Moskova radyosu bir neşriyat sırasında bir köpeğin havlamalarını dinletti.” Kudriyanka (Kıvırcık, manasınadır) isimli bu köpek feza yolcusu idi. “Kudriyanka şu anda 24 saate yakın bir zamandır feza yolculuğunu yapmaktadır. İlk suni peyk Sputnik’in fezaya atılışından tam bir ay sonra, Rusya’da dün sabah bizim saat ayariyle 9’da uçurulan ikinci bir peyk ile birlikte fezaya yükseldi. Yeni peykin içinde iki adet verici radyo istasyonu vardır; nispeten çok daha cihaz ihtiva bu vericilerden Bilip... Bilip... Bilip işaretleri verilmekte, diğer telsiz ise daha değişik bir sinyal göndermektedir. 1957-58 beynelmilel jeofizik münasebetiyle uçurulan bir peyk-roketin içinde kozmik güneş ışıklarını, atmosferin tabakalarındaki hararet ve şartlarını ve röntgen şualarını tetkik eden birçok cihaz bu hususlarda fezada elde ettikleri bilgiyi telemetreler vasıtasıyla dünyaya sinyaller şeklinde bildirmeye başlamışlardır.”
Gazeteye göre köpeğin sağlık durumu iyidir. Zira gazete, haberlerini, Sovyet resmî haber ajansından almaktadır. Oysa Layka çok kısa süre önce ölmüştür. Bu, ilk yazımda anlattığım üzere, yıllar sonra açıklanacaktır. Haberde, Sovyetlerin uzay araştırmalarında Layka’nın ilk olmadığını, “Rusya’da bundan evvelki tecrübelerde 16 köpek, roketlerle çeşitli yüksekliklere uçurulmuş ve bu köpekler feza elbiseleri içinde sağ olarak yere inmiştir” metniyle verilmiştir.
6 Kasım 1957 tarihli gazete haberinde. “Sputnik II dün akşam Türkiye üstünden geçti. Alet olmadığı için geçişe ait bilgi elde edilemedi” denilmektedir.
Layka’yı bekleyen tehlikeler
‘Layka, geri dönebilecek mi?’ sorusu yabancı basın gibi Türkiye basının da merak ettiği sorulardan olmuştur. “Layka, meşhur Rus âlimi Pavlov’un ‘şartlı refleks’ nazariyesine göre büyütülmüştür. Gıdasını muayyen fasılalarla çalan bir zil sesi üzerine almaktadır. Havalanmasın diye kemerlerle hücresine bağlanmıştır. Feza yolcusunun yaşaması için gerekli su, yiyecek ve hava stoku bitmeden evvel daha başka tehlikeler belirecektir. Bunlardan biri kozmik şartlardır. Güneşten ve fezanın ötesinden gelen kozmik zerreciklerin Layka’nın hassas organlarına zarar vererek onu meflûç bırakması mümkündür.”
Layka’nın başarılı olması sonrasında Sovyetlerin insanlı roketlere yöneleceği şu cümlelerle açıklanır: “Layka günlerdir yer çekiminin olmadığı bir yerde normal hayat sürüyor. Layka dünyamıza sağ salim dönerse Ruslar, fezaya, içinde insan bulunan yeni bir roket uçuracaklar. Ruslar, bundan evvel de paraşütle birtakım tecrübeler yapmışlar ve fezaya yolladıkları köpekleri paraşütle sağ olarak indirmeye muvaffak olmuşlardır. Bundan sonra yapılacak ilk tecrübe fezaya, içinde insan bulunan bir roket uçurmak veya aya kayıt edici cihazlar göndermek olacaktır.”
İnsanlığın aya gidişi…
Sovyetlerin sağlamış olduğu bu ilerlemeden sonra insanlığın aya gidişi konusunda düşünceler ortaya çıkmaya başlamıştır.
17 Kasım 1957: “Aya gideceğimiz gün yaklaştığı için birçok bilim adamı ve muharrirler bu mevzu ile alâkalanmağa başladılar. Ayda insanları hangi sürprizler bekliyor?..” başlıklı bir haberde, “İnsanların aya nasıl gideceklerine dair bir sürü tahminler ileri sürülmektedir. Bunlardan birine göre, insanlar aya ‘kozmik’ bir füze ile, daha doğrusu bir feza gemisi ile gidecekler,” denilmektedir.
Amerika, Rusya’nın gerisinde
Amerika, Sputnik sonrasında kurduğu NASA sayesinde uzay atağına başlamış, ‘Amerikan Sputnik’i’ de denilen ‘Vanguard’ adlı bir uyduyu fırlatmayı başarmıştı: “Feza yarışında Amerika başa geçti. Cumartesi günü fezaya fırlatılan iki küçük küre 10 saatte aya vardı. Peyk en geç 1958 Martında uçurulmuş olacak.”
ABD Başkanı Eisenhower, 1957-1958 Milletlerarası Jeofizik Yılı konferansında Vanguard (öncü) isimli bir proje ile uzaya suni bir uydu göndermeyi planladıklarını ilan etmişti. Buna rağmen Ruslar, ABD’yi geride bırakarak 1957 yılında Birinci ve İkinci Sputnik uydularını uzaya göndermeyi başardılar.
Gazete haberinde: “Almanlar II. Dünya Harbi içinde geliştirdikleri V1-V2 roketlerinin, Sovyetler ve ABD’nin eline geçtiğini iddia etmektedir” yazısı yer almaktaydı.
“Almanlar da harp içinde V1 ve V2 roketleri üzerinde geniş çalışmalara girişmişler ve Peenemünde’de bulunan üslerindeki muazzam laboratuvarlarda bu mevzuda sayısız projeler hazırlamışlardı. Harbin sonunda Peenemünde Rusların eline düştü. Daha evvel Alman bilim adamları birçok projeleri alarak batıya kaçmağa muvaffak olmuşlardı. Buna rağmen Ruslar Peenemünde laboratuvarlarında roket çalışmalarına ait çok kıymetli vesikalarla tecrübe için hazırlanmış yeni roketler ele geçirmişlerdi.”
5 Kasım 1957: “Füze daimi şekilde hızından kaybediyor” başlıklı haberinde “Rusların fırlattıkları ilk suni peyki taşıyan füze, dün gece Jodrell Bank Radyo Teleskobu’ndan görülmüştür. Füze parlak bir yıldız şeklinde müşahede edilmiştir.”
6 Kasım 1957 günlü Akşam Gazetesi’nin, “Sputnik’i görebilmek için Ankaralılar dün yollara döküldü” başlıklı haberinde, “Sputnik’in bu gece Türkiye üzerinden geçtiği yolundaki haberler, Ankara’da çok sayıda meraklıyı geç saatlere kadar köşe başlarında ala koymuştur. Bu vatandaşlar, yüzleri semaya doğru uzun müddet suni peyki aramışlar ve aralarında ‘Görünür’, ‘Hayır görünmez’ diye münakaşaya girmişlerdir.” Aralarında bazılarının uydurduğu rivayete göre, Layka’nın Sputnik’ten bir paraşütle Ankara, Mamak civarına ineceğine dair bir söylenceyi günlerce tartışmışlar, bu olay da gazetelere haber olmuştur.
7 Kasım 1957: “Amerikan Suni Peyk Gelecek Hafta Atılacak”
Aya Gitmek Mümkün Olacak
“Aydaki bir tepenin adı FATİH olacak” başlıklı bir haberde Aya Gitme Cemiyeti tarafından kendisine ‘bilet’ verilen İstanbul Belediye Zabıtası Sadettin Topuzoğlu hakkında da kısa bir haber verilmiş:
“Aya gitme bileti alan Topuzoğlu, İstanbul Belediye Zabıtası’nda çalışıyor. Aya gidecek ilk Türk - İstanbul Belediye Zabıtası’nda çalışan Sadettin Topuzoğlu’na, Aya Gitme Cemiyeti tarafından bilet gönderildiğini bildirmiştik. Topuzoğlu ayda bir tepeye Fatih adını verecektir. Yukarıdaki resimlerde Sadettin Topuzoğlu’nu Ay Seyahati hakkında izahat verirken (üstte) ve Amerika’dan gelen davetiyeyi görüyorsunuz.”
Gazeteler 13 Kasım 1957 tarihinde Almanların da sonunda uzay yarışına girdiğini “İLK ALMAN SUNİ PEYKİ” başlıklı haberle duyurdu. Haberde; “Wuppertal’de Ernst Mohr adında bir mühendis, beynelmilel, jeofizik senesinin hitamından evvel ‘ilk Alman suni peykini’ havaya atabileceğini bildirmiştir. Ernst Mohr, ilk tanksavar füzelerini imal edenlerden biridir. Halen Mohr, Alman füze tekniği araştırma komitesinin üyesi bulunmaktadır,” denilmektedir.
Amerikalılar sonradan Rusların açtıkları gedikte ilerleseler de Rusların uzay yolculuğu sırasında kat ettiklerini, aya gidene kadar geçemeyeceklerdir.
Modern ilk füzemiz
Kirkor Divancı adında bir Türkiye Ermeni’si vatandaşımızın kurduğu Füze Kulübü ile 15 Ekim 1962 tarihinde ‘Marmara-I’ adlı füze başarıyla fırlatıldı. Marmara-I yerini Marmara-II’ye, Hürriyet-I’e, ve Hürriyet-II’ye bıraktı. Füze çalışmaları arttı. Bayrağında ‘Hilal ve Yıldız’ olan Türkiye de artık “İstikbal göklerdedir” sözü misali gökleri takip ediyordu. Divancı’nın evinde bir yangın çıktı ve tüm projeleri de o yangında yok oldu ve Türkiye’nin uzay macerası da bu minvalde kapandı.
Kısaca Gagarin olarak bilinen Sovyet kozmonot ve pilot Yuri Alekseyeviç Gagarin’in 12 Nisan 1961 tarihinde Vostok uzay aracıyla uzaya çıkmasıyla Ruslar bir kez daha uzay yolculuğunda öne geçtiler. Uzaya giden ilk insan Gagarin, tüm dünya basını tarafından tanınan en önemli kişilerden biri oldu. Öyle ki, 1961 yılında Rusların devlet başkanı kimdir diye sorulsa kesinlikle Gagarin denirdi.
“Ay yolculuğu başlıyor…”
ABD tarafından 1969 yılında Apollo 11 öncesinde uzaya fırlatılan Bonny adında bir maymunun dünyaya inişten kısa bir süre önce öldüğü, haber olmuş.
16 Temmuz 1969 tarihli Ulus Gazetesi haberinde “Ay yolculuğu başlıyor” denilerek ABD’nin ay programını okuyucusuna duyurmaktadır. 20 Temmuz 1969 tarihinde aya ilk kez ayak basıldığı söylense de gazetelerin çoğunda, aydaki ayak izlerinden tutun da aya iniş modülünün fonda dünya resminin olduğu görseline kadar neredeyse her türlü görseli yayınlıyorlardı. ABD, bu yarışta öne geçmek için her türlü propaganda malzemesini kullanmaktan çekinmiyor, henüz gitmeden tüm görselleri servis ediyordu.
22 Temmuz 1969 tarihli Cumhuriyet, “Gittiler Geri Dönüyorlar” başlıklı haberle ABD’nin Apollo 11 ile uzaya gönderdiği Neil A. Armstrong, Michael Collins ve Edwin Eugene’nin ay görevinden geri gelişlerini duyuruyordu.
Ve sıra Mars’ta
NASA ve Elon Musk’un kurmuş olduğu Space X adlı özel şirket Mars için bir görev tertip ediyor. İsimlerimizi alıyor.
İsrail’in; “Küçük ülke, büyük düşler” sloganıyla yola çıkan Beresheet (Yaratılış) adlı uzay aracı, geçtiğimiz aylarda aya inmesine çok yakın çarptı ve yok oldu. İnsanlığın uzay macerası elbette ki bu yazıyla da, Beresheet’in görevini tamamlamadan imha olmasıyla da kapanmayacak...