MERDİVEN
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...
Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...
Ahmet Haşim
İstanbul’un dokusuna ayrı bir tat katan, var oldukları semtlerde bir dönem İstanbul’un çok kültürlü yaşamının tanıkları, her biri bizleri yepyeni bir dünyaya bağlayan İstanbul’un merdivenleri…
Mevlâna, şöyle der: “Yaratıldığımız an, bir merdiven dayandı önümüze, ona tutunup yükselebilelim diye…”
İnsanoğlunun “tırmandığı merdiven”
Yahudilikte merdiven sembolünün diğer semavi dinlerde olduğu gibi simgesel bir anlamı vardır. Hz. Yakup rüyasında, göğe uzanan bir merdiven ve üzerinde sürekli inip çıkmakta olan melekler görecektir. Tanrı merdivendeki her sahnede Hz. Yakup’a, Yahudi milletinin geleceğini gösterecektir. Yakup uykusunda Kutsal Süleyman Mabedi’ne çıkan merdivenleri de görmeye nail olacaktır. Hz. Yakup’un merdiveni, Hz. Muhammed’in Miracı, Hz. Musa’nın dağa çıkışı, Hz. İsa’nın öldükten sonra göğe yükselişi; hep insanoğlunun mikro anlamda yaratıcı olabilme düzeyine doğru yükselmesini sağlama yolunda merdiven basamaklarını ifade eder. Bu yolculukta gerekli alt yapıya sahip birey için en önemli özellik sürekli eğitimdir. Basamakları çıkabilmek için bolca gayret ve sabır gerekir. Gideceğimiz yer, beş duyu ötesine geçiş yolculuğudur…
Gelin o zaman bizler de hayat denen yolculuğumuzdaki, çıktığımız ve önümüzde bekleyen merdivenleri düşünerek, tarihî yarımadadan Boğaz’ın eteklerine İstanbul’un en keyifli merdivenlerini turlayalım…
Merdivenli Mektep Sokak - Balat
Geçmişten günümüze bir taraftan değişime direnen, diğer taraftan da azınlıkların bu bölgeyi terk edişleri sonrası aldığı yoğun göçlerle kimliğini kaybetmiş Balat’ın en sevdiğim sokaklarından birindeyiz. Cibali’den başlayan yürüyüşümüz; Gül Camii (Aya Theodosia Kilisesi), Fener Rum Patrikhanesi, keyifli sokaklardan geçerek şimdi ise önümüzde tüm ihtişamı ile bizleri karşılamayı bekleyen nam-i diyar Kırmızı Mektep ve Moğolların Meryem’i Kilisesi ile devam edecek. Ancak öncesinde Haliç’in en güzel manzaralarını da barındıran bu dik ve yokuşlu merdiveni tırmanmamız gerekecek. Zamanımız var. Ağır adımlarla, yaşanmışlığı hissede hissede çıkıyoruz. Bu esnada her nefes alışta fotoğraf çekmeyi de ihmal etmiyoruz.
Merdivenleri bitirip sola döndüğümüzde karşımıza çıkacak heybetli yapı, buradaki adresinde 1881’den beri faaliyet gösteren Fener Rum Lisesi, halk arasındaki ismiyle Kırmızı Mektep. Öğrencileri, yıllardır okulun bir parçası olmuş kırmızı merdivenlerini çıkarak giriş kapısına ulaşıyor. Tepesindeki kule, gözlemevi olarak yapılmış, içeride 100 yaşını aşmış bir teleskop hâlen görevi başında bekliyor. Okulun geçmişi ise Bizans’a kadar gidiyor, 1453 yılında fetihten hemen sonra resmî olarak kurulmuş. Marsilya’dan getirilen kırmızı kiremitler, gerek okula gerekse de civardaki birçok tarihî yapıya hayat veriyor. Okulun Aristotelesçi eğitimi yıllarca ün salmış. Yoakimyon Kız Lisesi’nin kapanması sonrası önceleri erkek öğrenci alan okul, karma eğitime geçmiş. Okulun merdivenlerinde durup poz vermek Kalimera Fener Şalom Balat turlarımızın en keyifli anlarından biri…
Merdivenli Yokuş - Balat
Burası belki de Balat’ın en keyifli fotoğraflarının çekildiği, havanın güneşli olduğu günlerde bir an bile boş kalmayan, sıra sıra, renkli cumbaların gökyüzüne doğru merdiven misali çıktığı Balat’ın geçmişinden günümüze bir ütopya misali yeniden keşfedildiği noktalardan biri… Kültür turlarımızda mutlaka burada da fotoğraf molası verip, evlerin Unesco projeleri doğrultusunda restore edildiğinden de bahsediyoruz. En alttaki ikiz evler, zamanında Yahudi ailelerin yaşadıkları evlere örnekler. Hatta bu evde doğmuş bir Hanımefendi ile de tur yapma şansını yakalamıştık. İkiz evlerden yokuşa yakın olanı da keyifli bir kafe olarak hizmet veriyor. Semtin hikâyeleriyle ilgili, vaktiniz bolsa kahvenizi yudumlarken Seçkin Dindar Hoca ile de sohbet edebilirsiniz.
Eminönü’nün renkli merdivenleri
Balat’tan sonra tarihî yarımadadaki bir sonraki durağımız Süleymaniye. Mimar Sinan’ın kalfalık eseri olarak nitelendirdiği ancak gerek mimarisi gerekse de şehrin siluetine yaptığı muhteşem katkı ile bir ustalık eseri olarak karşımızda duruyor. Süleymaniye Külliyesi’ni gezip, ardından da Erzincanlı kuru fasulyecilere uğradıktan sonra, Mimar Sinan’ın mütevazi türbesinden de geçmeyi unutmayın. Türbenin solundan inen yokuş sizleri Süleymaniye’nin meşhur teras kafelerine götürecek. Manzara enfes, fiyatlar uçuk olsa da en azından bir çay-kahve molası vermenize değecek. Yolun sonunda karşınıza çıkacak, modaya uygun boyalı merdivenlerle kendinizi bir anda Eminönü’nde eski Ticaret Odası Binası’nın karşısında bulacaksınız. Dilerseniz Mısır Çarşısı’na bir göz atabilir veya Galata Köprüsü boyunca bizi takip edip, suyun öteki tarafına geçebilirsiniz.
Kamondo Merdivenleri
Daha evvel Galata’da dolaşmadıysanız bile bu merdivenleri gördüğünüzde size bir yerlerden tanıdık gelecektir. İstanbul’a ve Osmanlı tarihine adını altın harflerle yazdırmış, bir dönem “Doğu’nun Rotshchild’i” olarak da anılacak Banker Kamondo ailesinden dede Avraam Salomon de Kamondo’nun, torunlarının rahat okula gidip gelebilmeleri ve bankaları ile ev arasındaki yolu kısaltması için düşünülen merdivenler. Kamondolar Fransa’ya göç edip, hikâyeleri hüzünlü bir şekilde Auschwitz soykırım kampında sona erse de, merdivenler aileye dair en görünür hatıra olarak karşımızda duruyor. Voyvoda Caddesi ile Banker Sokağı’nı bağlayan merdivenlerden çıkıp oradan sağa Felek Sokak’a döndüğünüzde sizleri önce Schneidertempel Sanat Merkezi (Eski Terziler Sinagogu), ardından da bir dönem Kamondo Rezidansı olarak kullanılmış günümüzde de Kamondo ailesinin ismiyle otele dönüştürülmüş yapı karşılayacaktır. Merdivenlere adını veren ailenin hikâyesini daha ayrıntılı dinlemek için siz de mutlaka 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi tarafından düzenlenen Galata Yahudi Mirası turumuza katılın!
Cezayir Sokağı Merdivenleri (Fransız Sokağı)
Beyoğlu ile Tophane arasında bir bağlantı yolu, Galatasaray Lisesi’nin hemen arkasında yer alan Cezayir Sokağı, capcanlı mekânları ile 2000’li yılların başında yenilendi. Sokaktan içeri girdiğinizde kendinizi bambaşka bir âlemde, İstanbul’un ortasında bir küçük Paris’te buluyorsunuz. Açıldığı zaman büyük beklentilerle hizmet veren kafelerin servis kalitesi ve kitlesi yıllar içinde değişse de bu sokaktan gündüz vakti geçip İstanbul’da iki sokak arasında hayatın nasıl değişebildiğine şahit olmanızda fayda var. Nitekim buradan, arzu ederseniz merdivenlerden inmeden, bizleri takip edip, bir sonraki durağımız Çukurcuma-Cihangir semtlerine de gelebilirsiniz!
Fındıklı’dan Cihangir’e Gökkuşağı Merdivenleri
Yapılışı, yıkılışı, tekrardan yapılışı olaylı - meşhur gökkuşağı merdivenlerindeyiz. Hüseyin Çelikel, çokça kullanılan bu merdivenlerin bakımsız ve kötü görünmesinden rahatsız olup onları gökkuşağı renklerinde boyama kararı alan bir Salı Pazarı esnafı, bir kafe işletmecisi.
Cihangir sakinleri ve esnaf merdivenlerin daha iyi bir görünüme kavuşması ve düzeltilmesi için belediyeye baskı yaparken Hüseyin Bey’in aksiyon almasının üzerine üç genç de kendisine yardıma başlar. 4 günde toplam 200 basamak boyanır ve sosyal medyada da, gelen geçen tarafından da herkesten çok fazla ilgi görür. Sonrasında projeye mahalleliden de büyük ilgi olur. O dönem merdivenler boyanırken hiç destek veremeyenler, boyayanlara, bakkala giderek yiyecek-içecek getirme desteği dahi vermiş. Merdivenler bakımsızlıktan dolayı belediye tarafından onarılıp, tekrardan da boyalı hali ile bugün semtin simgelerinden biri olmuştur.
Yeniköy Kürkçü Faik Sokak Merdivenleri
Yeşilliklerle dolu bir merdivenden çıkılan, asmaların altında bir vaha Yeniköy Kahvesi, İstanbul’un curcunasından uzak, özellikle sabah saatlerinde kafa dinleyebileceğiniz keyif noktalarından biri. Dış mekânı ayrı, içi ayrı güzel bu kahvenin. Eski radyolar, Mustafa Kemal Atatürk’e ve bölgeye dair fotoğraflara bakarak keyfinizi sürebilirsiniz. Kahve keyfi sonrası dilerseniz önce bölgedeki Rum Ortodoks Kiliselerinden Ayios Nikolaos Kilisesi’ni ziyaret edebilirisiniz. Yeniköy Panayia Kilisesi Vakfı, Yeniköylülerle birlikte son yıllarda semtin hafızasına ve çok kültürlülüğe dair muhteşem projelere imza atıyor. Şansınız varsa yakınlarda Yeniköy Panayia Kilisesi Vakfı Başkanı Laki Vingas Bey ile tanışıp, semte dair bilinmeyenleri öğrenebilirsiniz. Kiliseden çıkıp yukarı devam ettiğinizde, sağlı sollu kuş yuvaları, döneminin evleri, uzaklardan gelen eski bir şarkı ve kocaman Arnavut kaldırımı taşlar sizi karşılayacak. Evet, neredeyse bir asırdır tüm orijinalliği ile korunmuş Kürkçü Faik Sokaktasınız. Merdivenlerin bitiminde eski Yeniköy Zoğrafyon Kız Lisesi, günümüzde de bir eğitim kurumu olarak sizleri tüm ihtişamı ile karşılayacak. Tekrardan Köybaşı Caddesi’ne inmek için Yapı Kredi korusunu takip edip yokuş aşağı yürüyebilirsiniz. Yol boyunca Laki Vingas Bey’in babası Mimar Vasil Vingas’ın yapmış olduğu evlerden de örnekler görebilirsiniz.
Kuzguncuk Merdivenleri
İstanbul’da Çan, Ezan, Hazan seslerinin bir arada duyulduğu, mahalle kültürünün son demlerini korumaya çalışan, rengârenk evleri, lokal dükkânları, kafeleri, kitapçıları ve kedileriyle boğazın şirin köyü Kuzguncuk. Paşa Limanı ile Beylerbeyi arasında İcadiye Caddesi ve paralel sokaklarında yer alan bu güzellikleri keşfederken, Nail Kitabevi (Perihan Abla dizisindeki Berber Muzaffer) dükkânına da uğramayı ihmal etmeyin. Kitabevinin hemen yanında, karşınıza Kuzguncuk’un meşhur merdivenleri çıkacaktır. Merhum Kuzguncuklu Mimar ve yazar Cengiz Bektaş’ın gayretleri ile burada bir dönem çocuklar, yaz aylarında tiyatrolar yapardı. Günümüzde merdivenler halen renkli fotoğraf karelerine ev sahipliği yapıyor.
Sizlerle bu gezimizde İstanbul’un birbirinden farklı semtlerindeki merdivenleri arşınlarken, semtin çok kültürlü tarihine de ışık tutmaya çalıştık. Sohbetimizin başına geri dönüp, merdivenlerin hayatımızdaki yerini hatırlayalım…
İnsanoğlu, doğumundan ölümüne kadar “ömür” denilen merdivene tırmanarak çıkmaya başlar; gayretine, çalışmasına göre her birey farklı sayıda basamak tırmanır. Asıl “İnsan” sıfatını merdivenin son basamaklarının üstüne çıktıkça kazanmaya başlayacak ve sonunda, eğer yükselebilirse en son basamakta “Kâmil İnsan” kimliğini iktisap edecektir. Bu aşama hürriyettir. Amaç; özgürlüğüne hak kazanmış ve kulluğun esaretinden kurtulmuş; kimlik sahibi hür insandır. Hepimize hayatın merdivenlerinde bolca sabır ve kolaylıklar dileriz. Gelecek bir İstanbul Tükenmeden gezimizde görüşmek dileğiyle…