Lucien Arkas, 2011’de İzmir Alsancak’ta açılan Arkas Sanat Merkezi ve 2012’de açılan Arkas Deniz Tarihi Merkezi’nden sonra, bireysel sanat koleksiyonunu Urla’da açılan yeni müzesinde, sanatseverlerle paylaşmaya devam ediyor. Urla’da doğal bir çevre içerisinde yer alan bu muhteşem müze, sergi mekânları, kütüphane, heykel avlusu, kolonadlı platform ve açık alan düzenlemeleri ile 1 Eylül’de kapılarını açtı.
Ailemle birlikte Çeşme dönüşü, pandemi yüzünden sadece haftanın iki günü, randevu alarak gezilebilen bu müzeyi ziyaret etme fırsatını yakalayabildik. Doluluk yüzünden ancak günün son randevusunu alabilmiştik ve sergilenen bu muhteşem eserleri görebilmek için ne yazık ki süremiz çok kısaydı. 2000 civarında tablo, 400 halı ve 30 bin kitap barındıran bu koleksiyonun tamamını 45 dakikada incelemek elbette çok zor.
Georges Braque
İki katlı sergi alanından oluşan müzenin ilk katında 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı Batı resim ve heykel sanatının önemli temsilcilerinin eserleri yer alıyor. Aralarında Georges Braque, Moise Kisling, Maurice Utrillo gibi sanatçıların tabloları, Aristide Maillol ve Auguste Rodin’nin heykelleri var. İkinci katta ise, 16. yüzyıldan 17. yüzyıla uzanan, birer sanat eseri niteliğine sahip zırh, miğfer ve silah koleksiyonu, muhteşem Rönesans duvar halıları ve Klasik dönem Anadolu halıları sergileniyor. Camlı kolonlu platformda Bizans imparatorlarının büstleri yer alıyor.
Müzenin konumu ve mimarisi de çok ilgi çekiyor. Arabayla müzenin bulunduğu tepeye yaklaşırken, bana adeta Atina’daki Akropolis’e benzer görkemli bir manzara gibi gözüktü. Yapının tamamında doğal taş kaplama kullanılmış. Malzemenin niteliği, mimarinin yalınlığı ve kolonların gün ışığını geçirmesi, müzeye görsel açıdan müthiş bir zenginlik kazandırmış.
Tutkuyla gerçekleştirilmiş bu koleksiyonda yer alan her bir eserin, kendi özelliğine göre belirlenmiş müze standartlarında korunarak, gelecek nesillere aktarılması ve sanatseverlerle paylaşılması hedefleniyor. Bir söyleşisinde Lucien Arkas, ‘koleksiyonculuğu hiçbir zaman bir toplama uğraşısı olarak görmediğini, sanatın izlediği seyri, disiplin çerçevesinde tutabilmek bilinciyle, çeyrek asırdan fazla süren ciddi uğraş neticesinde, ‘Türk Resmi’ ve ‘Avrupa Resmi’ olarak iki grupta koleksiyon oluşturmaya çalıştığını’ belirtiyor.
Yolunuz Urla’ya düşerse, önceden randevu alıp mutlaka bu olağanüstü müzeyi ziyaret etmenizi ve sunulan bu güzellikleri kaçırmamanızı öneririm.