İki ayrı yüzyıl, iki ayrı kişi. Her ikisi de iletişim konusunda çığır açtılar. Tarihe imza atmak adına ve kişilerin yüz yüze olmadığı anlarda bile birbirlerine kendilerini anlatabilmeleri için çalıştılar. Hiyeroglif şifresini çözen Jean-François Champollion ve emojilerin ilk yaratıcısı Shigetaka Kurita


Hiyeroglif şifresini çözen Jean-François Champollion 

HİYEROGLİF VE ANIMSATTIKLARI
Jean-François Champollion fakir bir ailenin dahi çocuğu idi. Esmer teninden dolayı “Mısırlı” lakabını aldı. Bu lakap aslında onun kaderi idi. Champollion, hiyeroglif yazısını çözerek dünyanın 5000 yıllık tarihine ışık tuttu.
Hiyeroglif, simgelere dayalı bir yazı sistemidir. Birbirinden ayrılması oldukça kolay olmasına rağmen karıştırılması da bir o kadar olası olan işaret ve nesnelerin temel alındığı bu sistemde, yazı kimi zaman sağdan sola kimi zaman yukarıdan aşağıya yazılabilirdi. Okuyabilmek için gereken bilgi, hayvan figürlerinin baktıkları yöndü.
Hiyeroglif yazmak bir sanat, okumak ise bir bilgelikti. 700’den fazla işaret ile bir metni yazmak gündelik hayatta pek fazla mümkün olmadığı için, bu yazı daha çok devlet yazışmalarında, firavunların anıtlarında, rahipler arasında, sarayların kitabelerinde kullanıldı.


Hiyeroglifin kullanımı
Hiyeroglif yazıcıları mürekkep ve ince fırçalar kullanırlardı. Papirüs, sazlardan yapılmış bir çeşit kâğıdın adıdır. Papirüs hem incecik bir kâğıt hem de çok dayanıklı bir malzeme idi. Üzerine yazılan kırık çömleklere ise Ostraka denirdi. Yazıcılar ve okuyucular özel eğitim görürler, büyük saygı ile anılırlardı. Zamanla bu yazı basitleşti ve yaşamın içine girdi. Ancak okuma yazma oranının yükselmemesine neden oldu.
O yıllarda yazı bir edebiyat aracı değildi. Çivi yazısında da olduğu gibi, bir hikâye ya da bir şiir yazılması söz konusu değildi. Firavunların yazışma alanı idi. Dolayısıyla halk bu yazı sisteminden nasibini almadı. 
Bu yazı M.S 4. yüzyılda kullanılmamaya başlandı. Yazının bilgileri yavaş yavaş unutulmaya, dönemin olayları da tarihin sayfalarına gömülmeye başladı. Bu durum Rosetta taşının bulunması ile değişti.

Rosetta taşı
Rosetta taşı, 750 kg’dan ağır, 114 cm uzunluğunda, 14 satır hiyeroglif, 32 satır demotik yazı, 53 satır da Antik Yunanca içeren bir taş… Napolyon’un Mısır Seferi (1798) sırasında bir Fransız askeri, bir rastlantı sonucu bu taşı bulduğunda ne kadar değerli bir şeye ulaştığının farkında bile değildi. Mısır’da bulunan Rosetta taşı, günümüzde British Museum’da sergilenmektedir.

Rosetta taşı, üç farklı Mısır tapınağına gönderilmek amacı ile üç ayrı dilde yazılmıştı. Mısır halkı, Mısır asilleri ve Yunanlar aynı anda bu yazıyı okuyabildi ve konu hakkında bilgi edindi. Mısır Kralı Ptolemaios’un iktidarının birinci yılı şerefine bir rahipler konseyi tarafından yazılan ve tapınaklara yerleştirilen bu metinde, tapınaktaki rahiplerin krala bağlılığı ifade ediliyor. Firavunları destekleyen rahiplerin toplantı özetleri, isyanların bastırılması, vergilerin azaltılması, vergi borçlarının affedişi ile ilgi bilgileri içeren Rosetta taşında, firavuna dua etmek, doğum gününü kutlamak gibi ritüeller de yazılı.
İçerik olarak sıkıcı ve heyecansız gibi görünse de tarihe ışık tutmak adına çok değerli bir hazine. İngiliz Thomas Young’un da çalışmalarından da faydalanan Champollion, yazıların kıyaslanması ile hiyeroglifi çözdü. Firavunların adlarından yola çıkarak çözülmeye çalışılan hiyeroglif yazısında Ra güneşi temsil ettiğinden ilk olarak Ramses kelimesi ortaya çıktı. Böylece, Egyptology olarak anılan eski Mısırbilimi oluştu ve dönemin eserleri gün ışığına çıktı.

 

EMOJİLER VE ANIMSATTIKLARI

Sık sık kullandığımız bir repliktir “sözün bittiği yer” veya “kelimeler yetersiz kalıyor.” 21. yüzyılda sanal iletişimin, yüz yüze iletişimin önüne geçtiğini hissediyor; bazen bir ufacık simge ile ne kadar mutlu, mutsuz, üzgün olabiliyor; nerede kiminle olduğumuzu karşımızdakine belirtebiliyoruz. Buna da yeni bir akım ile “şeffaflık” diyoruz.
Modern iletişimin adına “emoji” konuldu. Kelimelerle arası kötü olanlara gün doğarken, hislerimizin bu denli çabuk ifade edilebilmesi sanat ve edebiyat alanında bir sorun yaratıp yaratmayacağı da gündemde olan sorular arasında.
Tarihte ilk emojinin, Avukat Jan Ladislaides tarafından bir hukuk dosyasında kullanıldığı tespit edildi. Ne özel bir tesadüf ki, 385 yıl önce (1635) kullanılan “gülen yüz” ifadesi günümüzün en yaygın emojisi haline geldi.

Dijital bir dil
Akıllı cihazlarda ise ilk emoji, Shigetaka Kurita tarafından yaratıldı. Amaç iletişimi kolaylaştırmaktı. Kurita, dijital bir dil yakalamaya çalıştı ve başardı. Bunun en büyük nedeni, çağımızın insanlarının çok fazla sabırsız olmaları. Hâlbuki hemen tepki vermek yerine duygularımızı kontrol altına almak anlatılmadı mı bizlere?

Akıllı cihazlarda emojilerin ilk yaratıcısı Shigetaka Kurita…

İlginçtir, Cambridge Üniversitesi’nde yapılan araştırmalara göre, iş yazışmalarında emoji kullananların, kullanmayanlara nazaran daha güçlü ve daha başarılı oldukları saptandı. Ayrıca yapılan araştırmaların sonuçları, sözlerin unutulduğu, yazılanların ise hafızalara kazındığı yönünde. Emojilerin insanların ten, renk ayrımı yapmadığı konusundaki bir araştırma da, üzerinde düşünmeye değer.

Ülkelere göre emojiler
Ülkeler arasında yapılan bir istatistiğe göre Fransa’da daha çok romantik emojiler, Arapça konuşulan ülkelerde çiçek ve saat emojileri, İspanya’da parti emojileri, Avustralya’da alkol emojileri, Brezilya’da kedi emojilerinin çok kullanıldığı ortaya çıktı. Türkiye ise geleneksel gülen surat emojisine rağbet eden ülkeler arasında. Emoji salgını Japonya’da başladı, dünyada fenomen haline geldi…

Başa dönersek, hiyeroglif geri mi geldi?
Yazılı kültür - sözlü kültür birbirleriyle yarışıyor mu?

Yazının bulunması ile tarihte yepyeni bir sayfa açıldı. Yazı, çeşitli kalıpların ezberlenmesi zorunluğunu getirdi. Ancak bilginin nesilden nesile aktarılmasını da sağladı. Yazıdan önceki sözlü tarih asla geniş zamana yayılamamıştı. Matbaanın da keşfi ile bilgi ve kültüre çok sayıda insanın erişmesi sağlandı. Teknolojinin ilerlemesi ile bu durum, zaman ile yarışır hale geldi.

Çok fazla yazılı iletişimde bulunmak, insanın konuşma ile olan bağını zayıflatır mı? Bu olsa olsa bir komplo teorisidir.
Göz göze temasın, hiçbir emoji ile kıyaslanamayacağı, bilim insanları tarafından kanıtlandı.
Bu konuda çocuklara aktarılacak en güzel ders, onları seçkin yazı türleri ile tanıştırmak. Unutmamak gerekir ki, edebiyat iyi yapıldığı müddetçe daima yaşayacaktır. Çocukların bu nitelikli eserlerle temas etmesi dillerinin de gelişmesini sağlayacaktır.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE HARF DEVRİMİ
Harf Devrimi gençlere dünyaya açılan bir pencere oldu. 1 Kasım 1928 tarihinde yeni bir yasa ile, o güne kadar kullanılan Arap harfleri esaslı Osmanlı alfabesi yerine, Latin harflerini esas alan Türk alfabesi kullanılmaya başlandı.


Türk alfabesinin içeriği Latin alfabesi ile birebir aynı olmayıp Türk dilinin seslerine uyarlandı. Bunun yanı sıra Türk alfabesindeki harflerin okunuşları Batı dillerindeki harflerin okunuşlarından farklıdır. Türkiye Cumhuriyeti beşinci yılını doldururken Mustafa Kemal ve arkadaşları, okuryazar yüzdesini arttırmak için bir “Alfabe Komisyonu”, akabinde de “Dil Encümeni”ni kurdular. Bu kurulda dokuz üye bulunuyordu. Ragıp Hulusi Özden, İbrahim Grantay, Ahmet Cevat Emre, Emin Erişirgil, İhsan Sungu, Avni Başman, Falih Rıfkı Atay, Ruşen Eşref Ünaydın ve Yakup Kadri Karaosmanloğlu’ndan oluşan kurul, çalışmalarını kısa zamanda tamamladı. Atatürk, 4-5 Ağustos 1928 gecesi Başbakan İsmet İnönü’ye yeni harflerle bir mektup yazdı. Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün yeni harflerle yazdığı ilk mesajı, düzenlenen bir toplantıda okudu:
“Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Bizim güzel, ahenkli, zengin dilimiz yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Yüzyıllardan bu yana kafalarımızı demir çerçeve içinde bulundurarak anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak, bunu anlamak zorundasınız. Anladığımızın belirtilerine yakın gelecekte bütün dünya tanık olacaktır. Buna kesinlikle inanıyorum.”
Atatürk her konuda olduğu gibi bu konuyu da bizzat ele alarak zaman zaman kara tahtanın önüne geçip, halka yeni harfleri öğretti. Bu sayede kadın - erkek - çocuk, eğitimli olsun olmasın herkes okuma yazma seferberliğine katıldı.

Kaynakça
https://www.wikitarih.com/hiyeroglif-resim-yazisi/
https://www.turkcebilgi.com/hiyeroglif
https://www.tarihiolaylar.com/tarihi-olaylar/rosetta-tasi-229
https://arkeofili.com/hiyeroglif-yazinin-cozulmesini-saglayan-rosetta-tasi/
https://www.emojidunyasi.com/
https://onedio.com/haber/dijital-dunyanin-ortak-dili-emojiler-hakkinda-bilmeniz-gerekenler-560430
https://sanatkaravani.com/emoji-nedir/
https://www.milliyet.com.tr/Harf-Devrimi-nedir--Harf-Devrimi-ne-zaman-kabul-edildi--molatik-1152/
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/473877
http://www.tarihpedia.com/misir_hiyeroglif_resit_tasi/
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/champollion-misir-icin-gunce-3434770