“İçimizin derinliklerinde, göz ardı edebileceğimiz ama hepimizin müzikal özü olan kendi titreşimlerimizin sessiz sesi var.” Yehudi Menuhin
İnsanlığa duyduğu derin ilgi ve derin sorumluluğu ile yaşamış çok güçlü bir müzisyen Yehudi Menuhin. Üstelik insanlığa duyduğu bu derin sorumluluğu sadece bir keman sanatçısı veya orkestra şefi olarak yerine getirmemiş, aynı zamanda eğitimciliği ile de birleştirmiş bir insan.
Menuhin, 22 Nisan 1916’da New York’ta Rus Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Ancak, daha sonra İngiliz vatandaşı oldu. İlk olarak 7 yaşında, San Francisco seyircisini virtüözlüğü ile şaşırttı. İlerleyen yıllardaki ışıltılı kariyerinde yüzyılın en büyük şefleri ile birçok konser verdi.
Kamplardan kurtulanlara bir dizi konser verdi
1933 senesinde, Almanya’da Hitler iktidara geldiği zaman, Almanya’da konser vermeyi reddetti. 1942-45 yıllarında II. Dünya Savaşı sırasında, Amerikalı ve İngiliz askerler için sayısız konser verdi. Berlin Filarmoni Orkestrası sanatçı ile konser vermek için kendisini ve ailesini ikna etmeye çalıştıysa da Menuhin ve ailesi bu tekliflerin hepsini reddetti.
Savaşın bittiği 1945 senesinde, savaştan sonra kaldıkları kamplara giderek, kamplardan kurtulan mahkûmlara bir dizi konser verdi. Bu kampların içinde Bergen-Belsen de vardı. Bu konserlerinde Menuhin’e, ünlü İngiliz besteci Benjamin Britten piyanoda eşlik ediyordu. Hem Menuhin’in hem de bir besteci olarak Britten’ın bir hayranı olarak, bu duo’nun kalplerde nasıl derin bir etki bıraktığına eminim. 1947 senesinde Yahudi eleştirmenlere, Almanya’nın “ruhunu ve müziğini” iyileştirmek istediğini söyledi. Bunun üzerine, Berlin Filarmoni Orkestrası ile bir dizi konser gerçekleştirdi.
Yehudi Menuhin ve Stephane Grappelli, 1976
Farklı kültür ve stillerdeki müzikleri de icra etti
Klasik Batı Müziği bestecilerinin keman için bestelenmiş eserlerini çok büyük bir başarı ile icra ederken, farklı kültür ve stillerdeki müzikleri de keşfetmeye arzu duydu. Klasik Batı Müziği dünyasındaki katılık ve önyargı sınırlarından kurtulmak istedi. Bu sebeple, Sitar ustası Hintli Ravi Shankar ile caz dünyasının efsanevi kemancısı Stéphane Grappelli ile çaldı.
Yehudi Menuhin ve Stéphane Grappelli’nin “Tea for Two” caz albümü (1978)
Yehudi Menuhin Müzik Okulu
Menuhin, 1963 yılında, “belki de geçerli birkaç fikri” olduğu fikrine dayanarak Yehudi Menuhin Müzik Okulunu kurdu. Böylelikle, içlerinde ünlü keman sanatçısı Nigel Kennedy’nin, Daniel Hope’un da olduğu birçok ünlü keman sanatçısının yolu Menuhin’in eğitimciliği ile kesişti.
Yehudi Menuhin Daniel Hope ile ders yaparken, 1983
Sanatta disiplin çok önemlidir
Yehudi Menuhin’in müthiş yorumculuğuna olan saygımın yanı sıra müziğe, eğitimciliğe adeta bir müzik terapist gibi yaklaşması, yoga ve Alexander Teknik gibi başka disiplinleri genç müzisyenlerin sorunlarını çözmek için eğitime katmış olması beni çok etkiliyor.
Sahne sanatçısı olma yolunda olmak, çok disiplinli olmak demektir. Konser esnasında tek bir nota bile yanlış olduğu zaman müzik dünyasından silinme tehlikesi ile karşı karşıyadır sanatçılar. Her yerde olduğu gibi bu alanda da en iyi olmak gerekir. Diğer alanlardan farkı ise, sanatçıların çok küçük yaştan itibaren böylesine bir ortamın içinde olduğudur. Küçük yaşlarda bile, aynen büyük bir sanatçı gibi aynı ciddiyetle, aynı disiplinle çalışır ve yetiştirilir genç öğrenciler.
Sahne adabını öğrenmek, günlük yaşamını programlamak ve çok ama çok çok çalışmak küçük yaştan itibaren başlar. Müziğin yorumlanma olgunluğunun demlenmesi bir yana, henüz okuyan genç bir müzisyenin büyük bir sanatçıdan hiçbir farkı yoktur bu anlamda. Müthiş bir yarışın içinde olmak ta işin cabası...
Tüm bunları deneyimlemiş olan Yehudi Menuhin’in, henüz dünyada bile yoga ve Alexander Teknik bilinmezken, eğitime iki disiplini de katması hem müthiş bir öncülük ama hem de insanlara, insanlığa olan derin sevgisini gösteriyor.
Menuhin ve Yoga
Menuhin, yoga ile 36 yaşındayken tanıştı ve ölümüne dek yani yaklaşık 50 sene yoga yapmaya devam etti. Hintli usta BKS Iyengar ile ilk yoga dersini aldığında ciddi kas sorunları yaşıyordu. Beş dakikalık bir seans için yedi saat süren bir yolculuk yaptı. Iyengar ile sözüm ona 5 dakika sürecek olan seansı 3,5 saate uzadı. Ve Iyengar’ın programını takip ettikten kısa bir süre sonra Menuhin’in ağrıları tamamen yok oldu. Menuhin Iyengar’a, neredeyse sürekli yorgun olduğunu, asla gevşeyemediğini ve uyuyamadığını dile getirmişti. Bunun üzerine Iyengar, onu bir dakikadan daha kısa bir süre içinde uyutmayı başardı. Ancak, daha önlerinde gidilecek epey uzun bir yol vardı...
Menuhin’in Hindistan Başbakanı Nehru ile görüştüğü gün, Başbakan Nehru sanatçıyı başının üstünde durmaya davet etti. Menuhin’in başının üzerinde durduğunu gören Nehru, hemen kendi de başının üzerinde durarak sanatçıya eşlik etti. Bu olay şüphesiz Hindistan’ın bütün gazetelerinde yer aldı.
Menuhin, ciddi ve kararlı bir yoga öğrencisi oldu. Yoga, günlük yaşamının bir parçasıydı artık. Hocası Iyengar’dan ders almak için sürekli olarak Hindistan’a gitmesi mümkün olmadığı için Iyengar’ı İngiltere, Fransa ve İsviçre’ye davet etti.
Yehudi Menuhin ve Ravi Shankar birlikte çalıyorlar…
Iyengar, çellist Jacqueline du Pre de dâhil olmak üzere dünyanın ünlü sanatçı ve müzisyenlerinden bazılarıyla tanıştı, onlara ders verdi. Menuhin gibi onlar da yoganın, tüm bedeni gevşettiğini hatta serbest bıraktığını keşfettiler. Daha evvel de bahsettiğim gibi Menuhin, Yehudi Menuhin Müzik Okulunda öğrencileri bu anlayışla yetiştirdi. Hakikaten de bir dinleyici olarak Menuhin’in öğrencilerini dinlerken onlarda farklı bir şeylerin de harekete geçtiğini hemen anlarsınız. Sıkı disiplinin ve Klasik Batı Müziği dünyasının verdiği başarı odaklılığı, belki hepimizi bazen sabit bir zihniyete götürüyor. “Bu konserde başarılı olamazsam müzik dünyası beni siler”, “Mozart’ı tam olarak Mozart gibi icra edebilmek için Mozart çalışırken kendi başıma olsam dahi stil dışı hiçbir renk aramamalıyım” gibi aslında Klasik Batı Müziğinin gelişiminde olmayan bir sabit zihniyet ile. Hâlbuki Klasik Müziğin gelişimi, doğaçlama geleneğinin üzerine inşa edilmişti ama zamanla icrada doğaçlama serbestliği bitti, bunun yerini tamamen notaya bağlı kalmak aldı.
Enstrüman hâkimiyeti için yapılan teknik çalışmalar ve bunların çalınan eserlere yansıması başlı başına zarif bir sanat şüphesiz. Bestecilerin olağanüstü incelikteki eserleri de öyle. Ama bütün bunlar müziğin kalplere dokunan kendi gücüne hizmet etmeli bence. Bunun için, müzisyenin serbest alanlarında kendisini tanıması, kendi sesini duymasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yehudi Menuhin ve onun gibi müzisyenler bunun önemini anlamışlar, hissetmişler. Onları büyük icracı yapan da, onları dinlerken kalplerimizin derinliklerine inebilmemiz de bana kalırsa bu sebeple gerçekleşiyor. Onlar zihnin sabitliğindense, deneyimin neşesini yaşamışlar. Karşılaştıkları olayları ve zorlukları yaşamı deneyimlemenin birer parçası olarak görüp sürekli kendini esneten, büyüten bir zihne sahip olmuşlar.
Müziği her zaman barışın bir yolu olarak gördü
12 Mart 1999’ta kaybettiğimiz büyük müzisyen Yehudi Menuhin, müziği her zaman barışın bir yolu olarak gördü. İnsanın iç barışıklığının ve dünya barışının… Buna sadece inanmadı, onu her zaman yaşadı. Bıraktığı bu çok kıymetli miras, müzisyenlerin arşelerinde, tuşlarında, nefeslerinde ve dinleyenlerin kalplerinde halen yaşamaya devam ediyor.