Gülmek için bir sürü şey gerekir
Ağlamak için ise yağmur altına bir tren
Bob Dylan

Ayrılıktır, kavuşmadır, koşuşturma dinginlik...
Bazen sırtında bir çanta ile bir dünya turu atanların, bazen elinde bir çanta ile ihale peşinde koşanların mekânıdır…
Yerde oturanların, saate bakanların, bilet parası denkleştirmeye çalışanların...
Kadın, erkek, çocuk, yaşlı, genç...
Kısacası rengârenk bir dünyadır garlar...
Bu kez Avrupa ile Asya kıtaları arasında köprü olan Haydarpaşa ve Sirkeci garları ile dünyada ün salmış birkaç garın panoramalarına göz atacağız...

Nazım Hikmet’in “Memleketimde İnsan Manzaraları” adlı şiiri şu dizelerle başlar:
Haydarpaşa Garında 1941 baharında
Saat on beş
Merdivenlerin üstünde güneş
Yorgunluk ve ateş
Zayıf korkak...

Ve uzun uzun devam eder...

Haydarpaşa Garı
İstanbul siluetinin bir simgesidir âdeta. Haydarpaşa Garı kentin doğuya doğru açılan bir pencere görevini görür.
Avrupa’da, 19. yüzyılda başlayan teknolojik hareketlere paralel olarak, çeşitli imar projeleri gündeme gelir. Demiryolları ile kentleri köyleri ve hatta kıtaları birbirine bağlamak fikri o günlerden beri öngörülse de projelerin tamamlanması uzun yıllar alacaktır. Çayır, çimen, tarlaların sessizliği yerini rayların tıngırtısına, tren düdüklerine bırakacaktır. Ancak, trenlerin geçtiği noktalarda kurulan yerleşim birimleri gelişecek, İstanbul’da banliyö semtleri, şehrin karmaşasından uzak kalmak isteyenlerin tercihi olacaktır.
Haydarpaşa Garı’nın inşaatı Osmanlı padişahı 2. Abdülhamit döneminde 1906 yılında başladı. 1908 yılında tamamlanan yapı hizmete girdiğinde, günümüze kadar uzanan bir tarih barındıracağı kimlerin aklına gelmişti acaba? O günlerde 2. Abdülhamit tahttan indirilmiş, tahta 3. Selim çıkmıştı. Selimiye Kışlası’nın yapımında emeği geçen Haydar Paşa’ya ithafen bu binanın ve semtin “Haydarpaşa” olarak anılmasına karar verilir. İki Alman mimar ve çok sayıda İtalyan taş ustasının hummalı çalışmaları ile tamamlanan binaya ek olarak Alman bir girişimcinin katkıları ile mendirek, ticari metanın yüklenip boşaltılması için liman ve malların saklanması için silolar yapılır. Bu konuda iki Alman mimarın adları öne çıkar: Helmuth Cuno ve Otto Ritter.
Bazı kaynaklar bu proje için bir yarışma düzenlendiğini de belirtir. Alman mimarisini örnek alarak yapılan duvar kapı süslemeleri, kabartmalar ve vitraylar garın karakteristik görüntüsünü belirler. Bu vitrayların yapımında Alman Linneman’ın adı geçer. U şeklindeki yapı, her biri 21 metre uzunluğunda binlerce kazık üzerine inşa edilir. Binanın içinde geniş ve yüksek tavanlı odalar yer alır. Binanın çatısı Alman mimarisinin bir klasiği olan “dik çatı” tarzındadır.
1900’lü yılların teknolojisi göz önüne alındığı zaman şaşırmamak elde değil. Çok sağlam bir alt yapı ve malzeme ile yapılan binanın depremden zarar görmemesi normal karşılansa da 1. Dünya Savaşı sırasında İngiliz bir casusun düzenlediği sabotaj sonucunda binanın büyük bölümü zarar görür.
1979 yılında Independente adlı tankerin bir gemi ile çarpışması sonucu, binanın vitrayları zarara uğradı. 2010 yılında garın içinde çıkan bir yangın sonucu çatı büyük ölçüde darbe aldı. 2016 yılında başlayan yenileme çalışmalarında sanat tarihçileri, mühendisler, mimarlardan oluşan bir beyin takımının yanı sıra teknisyenler ve işçilerle birlikte çok geniş bir ekip çalışmakta. Bu restorasyon için ayrıca bir vitray atölyesi de kuruldu. Bilecik Osmaneli’nde bir taş ocağı da Haydarpaşa Gar’ının restorasyonu için açıldı.
Doğu Ekspresi, Başkent Ekspresi, Fatih Ekspresi, Kurtalan Ekspresi gibi trenlerin tamamının başlangıç noktası oldu, Haydarpaşa Garı. Sevindi kavuşmalara, hüzünlendi ayrılıklara. Pişmanlıklara sahne oldu, nice – nice ‘keşke’ler yaşadı…


Sirkeci Garı
Bu gar da büyüleyici ve renkli bir dünyanın uğrak noktası, batı ile doğu sentezidir. Hitler’in faşizminden kaçan Yahudi bilim adamlarının ilk adımıdır. Sirkeci Garı gerçek hayat hikâyelerinin başrolü, bir 19. yüzyıl harikasıdır.
Basit bir limandan, tahıl ambarlarından, sığır ve koyun mandıralarından sonra düşlenip tasarlanan istasyonun yapımında maddi manevi bir hiçbir fedakârlıktan kaçınılmadı.
Bulunduğu nokta ve mimari açıdan önem taşıyan Sirkeci Garı, gerek Avrupa gerekse Osmanlı için özel bir yere sahipti. Batılılar için “Doğunun kapısı”, Osmanlı toplumu için ise “Batıya açılan kapı” olma niteliği taşıyordu.
Orient Expres, Pera Palas ve Sirkeci Garı sıkça beraber anılan bir üçlü. Aralarına bir de Agatha Christie’yi alınca puzzle (yap-boz) tamamlanmış oluyor.
Sirkeci Garı birçok özelliği ile İstanbul’un simge mekânlarından biri. Yedikule’den başlayan tren raylarının Topkapı Sarayı sahillerinden geçiyor olması çevredeki sahil köşklerine zarar verebilirdi. Bu hassas noktaya Sultan Abdülaziz bir çözüm bularak başlangıç noktasını Sirkeci olarak belirledi. Sultan Abdülaziz, “Memleketime tren yolu yapılsın da isterse sırtımdan geçsin” diyerek konuya verdiği önemi bir kez daha vurgulamıştır.
11 Şubat 1888 yılında temeli atılan garın açılışı 3 Kasım 1890’da yapıldı. Bazı belgelere göre açılış ziyafetinin menüsünde çerez, mayonezli levrek balığı, av eti böreği, tavuklu dolma, sığır fileto, hindi kızartma, yeşil salata, karışık dondurma ve meyve vardı. Temel atma ve açılış tarihlerinin bu kadar net olarak bilinmesinin en önemli nedeni, binanın yan cephesinde, hem Rumi hem de miladi takvime göre yazılmış olmaları.
Gar binasının projesi önceleri Baron von Hirsch’in yönetimindeki şirkete verilse de Saray ile şirket arasındaki finansal anlaşmazlıklar yüzünden tamamlanamadı. Mimar Jachmund tarafından yeniden projelendirilen Sirkeci Garı oryantalist bir stile sahip. O dönemde oryantalizm Batılıların Doğuyu görme biçiminden çok, Doğunun kendini ifade ediş şekli olarak nitelendirilmekte. Bu açıdan Sirkeci Garı’nın bu edasını normal karşılamak gerek. Garın dört bir yanında bulunan ikiz pencereler, pembe siyah renklerin uyumu, kemerler binanın dikkat çeken ögelerdir. İç mekânın gün ışığı ile aydınlanması ve vitrayların parlaması da binayı benzerlerinden ayrı bir konuma koymaktadır.
August Carl Friedrich Jachmund mimarlık eğitimini Berlin Kraliyet Akademisi’nde yaptı. İstanbul’a bir araştırma için geldi ve devrin sultanı 2. Abdülhamit’in hizmetine girdi. Resmi görevlerinin yanı sıra kişilere ait özel binalar da yaptı. Çevredeki Caddebostan Ragıp Paşa Köşkleri, İstiklal Caddesi Rumeli Hanı, Bahçekapı Orient Bank binaları bunlardan bazılarıdır.

Sirkeci Garı için anlatamadıklarımızı Ceyda Gök şiirinde dile getiriyor:
Sirkeci Garı…
kimse kalmadı
çantasını çıkınını bavulunu yüklenen çekip gitti
yorgun vagonların tozlu camlarına düşen ayazda
bir gölgem bir de ben
ve kim bilir hangi kapıda kıstırı
yarısını hala kendine saklayan
sıska yarım kuyruklu sarı gözlü kara kedi
bekliyoruz hala
neyi beklediğimizi bilmeden...

DÜNYADAN BÜYÜLEYİCİ TREN İSTASYONLARI


Chhatrapati Shivaji Terminali, Hindistan
Bu gar Hindistan’ın Mumbai şehrinde yer alıyor. Hindistan’a giriş yapılan nokta olarak bilinen Chhatrapati Shivaji Terminali, saraya benzeyen mimarisi ile Unesco Dünya Kültür Mirasları listesinde yer alıyor.

Dunedin İstasyonu, Yeni Zelanda
Yeni Zelanda’nın ilginç şehirlerinden biri olan Dunedin, tarihi ve kültürel yapısı ile dikkati çeker. Bu bağlamda, 111 yıllık tren istasyonu önemli bir merkezdir.



Atocha İstasyonu, İspanya
Tarihi ve kültürel değerleri ile dünyaya açılan pencere olan İspanya’nın garlarının da görkemli olmasına şaşmamak gerek. Yapım tarihi 1851 olan Atocha Garı (Madrid) bu görkeminin yanı sıra göz alıcı bahçesi ile garlar arasında parlıyor.

Saint Pancras Garı, İngiltere
“Tren” ve “İngiltere” birlikte anılan iki kelimedir. İngilizler, sanayi devrimi ile birlikte sembol haline gelen trenler için ihtişamlı garlar inşa ettiler. Saint Pancras Garı gerek sözlü sanatlara, gerekse görsel sanatlara konu olmuş bir gar niteliğindedir.



Gare du Nord, Paris
Paris’in en büyük ve Avrupa’nın en işlek garıdır. 1846 yılında hizmete giren Gare du Nord, halen en kalabalık istasyonlar arasında kalmayı başarmıştır. Dış cephesi, garın ihtişamını tamamlayan 23 adet heykel ile donatılmıştır.

Union Garı, Washington D.C, ABD
Union Garı ünlü mimar Daniel H. Burnham’ın imzasını taşıyor. İnşaatında bolca mermer, maun ve altın kullanılmış. Hizmete giriş tarihi 1907 olan gar, ABD’nin en işlek demiryolları istasyonlarından biridir.



Antwerpen Garı, Belçika
Yapımında taş ve mermer kullanılan, günün her saati aydınlık, gece ışıklandırması ile görülmeye değer Antwerpen Garı’nın yapım tarihi 1905.

Yaroslavsky Garı, Moskova, Rusya
Açılış tarihi 1862 olan bu gar, dünyanın en uzun Trans Sibirya demiryolunun başlangıç noktasıdır. Yaroslavsky, çatı süslemeleri ve garın içinde piyano çalan sanatçısı ile ünlüdür.

Formosa Bulvarı Metro İstasyonu, Kaohsiung, Tayvan
Binada yer alan “ışık kubbesi” dünyanın en büyük vitray enstalasyonlarından biridir. Otuz metre yüksekliğinde ve 4.500 renkli cam parçasından oluşmaktadır.



Komsomolskaya Metro İstasyonu, Moskova, Rusya
Harika mimarisi ile dünyanın en güzel metro tren istasyonları arasındadır. 1952’de hizmete giren bina, bir tren istasyonu mu yoksa bir opera binası mı, ayırt etmek mümkün değildir.

Baykonur Metro İstasyonu, Kazakistan
Metro istasyonu, 1957’de Baykonur Uzay Üssü’nden fırlatılan uydunun adını taşımaktadır. Adeta bir uzay üssünü andıran istasyon, fütüristik tasarımı ve mavi beyaz renkleri ile çok büyüleyici bir görünüme sahip.

Tahana Rishona İstasyonu, İsrail
Günümüzde İsrail’in ilk tren istasyonları gerek Kudüs gerekse Tel-Aviv’de modern birer sanat ve alışveriş mekânları olarak gündemdeler. “Tahana Rishona, İlk İstasyon” 1800’lere kadar uzanan bir tarihe sahip. Ünlü mimar ve arkeolog Dr. Konrad Schick ile hayırsever Moshe Montefiore’nin önderliğinde başlatılan proje, vizyon sahibi iş damı Jozef Navon tarafından devam edildi. İstasyonun binası kireçtaşından yapıldı. O günlerde tren kelimesine “çelik at” anlamına gelen “rakevet” adı verildi. Gar, Yafo limanı ile Kudüs arasında mekik dokuyan hacıların, tüccarların, seyyahların uğrak yeri oldu. Zamanla gözden düşen bina 2013 yılında tekrar kullanıma açıldı.

TÜRKİYE’DE BAZI TREN İSTASYONLARI HAKKINDA NELER BİLİYORUZ.


Eskişehir Garı
Eskişehir bir tren ve demiryolu şehridir. “Bütün yollar Roma’ya çıkar”, bütün trenler de Eskişehir’den geçer. 1953’te temeli atılan Eskişehir Garı 1955’te hizmete girmiştir. 1998’de ziyarete açılan Eskişehir Garı Müzesi’nde ise telgraf makinesinden lokomotife kadar demiryolu ulaşımı ve iletişiminde kullanılmış alet ve araçların yanında tarihî belgeler, yayınlar ve giysiler sergilenmektedir.



Erzurum Garı
Doğu Anadolu’nun en büyük ili olan Erzurum’un ünlü garı, Doğu Ekspresi’nin de bir istasyonudur. 1937’de inşa edilen Erzurum Garı, tren katarları, posta trenleri, yük trenlerine ev sahipliği yapar. Cumhuriyet’in kuruluş dönemi mimarisine örnektir. “Bir tren sesi duymayagöreyim, iki gözüm iki çeşme” dizeleriyle Orhan Veli, Erzurum Garı’nı tasvir ediyor olabilir mi?

Batman Garı
Bir kasaba garıdır. 1943 yılında hizmete girmiştir. Batman bir rafineri kasabasıdır ancak ulaşımı zordur. Çaylar ve üzerine kurulan köprüler, 2. Dünya Savaşı’nın getirdiği zorluklar sonunda Batman garına kavuşur.



Ankara Garı
Osmanlı Anadolu Demiryolları’nın ilk hizmet binası olarak 1892 yılında inşa edildi. 1934 yılında yapımına başlanan mevcut ana gar binası ise 1937 yılında tamamlandı. Art Deco garların güzel bir örneği ve Cumhuriyet tarihinin en zengin tanığı olan Ankara Garı’nın mimarı Şekip Akalın’dır. Gardaki mermer avize birçok anekdota konu olmuştur. Atatürk’ün son yolculuğunu da yaptığı “Beyaz Tren” Ankara Garı’nın içinde koruma altındadır.

Değişime uğrayan Mudanya Tren İstasyonu
Mudanya Garı 1849 yılında Fransızlar tarafından inşa edildi. Amaç Bursa’dan Fransa’nın Lyon kentine ham ipek ipliği ihracatını kolaylaştırmaktı. Amerikalı yazar Ernest Hemingway’in “toz toprak içinde” diye tanımladığı güzel sahil beldesindeki tren hattı 48 yıl hizmet verdi. Mudanya’nın sadece Bursa ile bağlantılı olması ve rampalı yolda yavaşlamak zorunda kalan vagonlar, bu hattın ömrünün kısa olmasına neden oldu. Bursa-Mudanya arasında gidip gelen tren, kırmızı deri koltuklu 1. mevki, yeşil deri koltuklu 2. mevki ve tahtadan yapılmış sıraları ile 3. mevki vagonlarına sahipti. Tren söküldükten sonra gar binasının depo olarak kullanılması tarihî dokuya zarar verse de 1989 yılında, harabe halindeki bina restore edildi ve otel olarak hizmet vermeye başladı.
Dünyanın her yerinde tren istasyonları savaşlara, terör saldırılarına, yangınlara rağmen insanlar için bir var olma mekânı oldular. Değişen teknolojilere rağmen bu istasyonlar tarihî konumlarını korudular. Nostalji mi dediniz...

Kaynakça
İstanbul ve İstanbulluya ait 3 aylık kültür sanat dergisi
“Memleket Garları”, Derleyen Kemal Varol, İletişim Yayıncılık, 2012.
https://listelist.com/dunyadan-tren-garlari/
https://blog.biletall.com/dunyanin-en-buyuleyici-tren-istasyonlari
https://www.anadoluhayat.com.tr/blog/gorulmesi-gereken-yerler/mimarisiyle-dikkat-ceken-tren-istasyonlari-1094
http://www.leblebitozu.com/ulkemizin-onemli-tren-garlari/
https://lcivelekoglu.blogspot.com/2015/11/125-yil-once-bugun-sirkeci-gari.html
http://anadolusanat.org/siir/nazim26.html
https://www.tarihi.ist/haydarpasa-gari/
https://rayhaber.com/2019/10/haydarpasa-gari-tarihi-yapilis-hikayesi-ve-haydar-baba-turbesi/