Ben bir Fransız’ım, tam bir Fransız! Bir aksanım varsa, bu karma bir aksandır. Ben büyük Yahudi ırkının bir kızıyım; dilimin biraz sert oluşu, ırkımın oradan oraya zorla sürülmesindendir…”

1871 Fransa-Prusya savaşından sonra “Alman casusu” ve “Yahudi” suçlamalarıyla kökenlerini eleştirenlere öyle cevap veriyordu, Le Figaro gazetesine yazdığı mektupta, beş kıtada yaptığı turnelerle, uluslararası bir üne sahip Fransız sahne sanatçısı Sara Bernhardt

Çocukluğu ve eğitimi
Henriette Rosine Bernhardt, 1844 yılında Paris’te dünyaya geldi. Annesi Julie Bernhardt, Hollanda asıllı, Yahudi bir hayat kadınıydı. Babasının kimliği ise tam olarak belli değildi. Bir deniz subayı, ya da Morel adında bir armatör varsayımları üzerinde duruldu.

Belli bir yaşa kadar annesi tarafından büyütülen Sara, Versailles yakınlarında bir manastıra yerleştirilir. Annesinin sevgilisi olan Napoleon III’ün üvey kardeşi Dük de Morny’nin sponsorluğunda 1859 yılında tiyatro eğitimi için Paris Konservatuarı’na girer. 1862 yılında Comédie Française’in öğrencisi olur. Ve ilk, Racine’nin Iphigénie oyununda sahneye çıkar. Kız kardeşine kötü davranan bir oyuncuya tokat atmasıyla, 4 yıl sonra burayı bırakmak zorunda bırakılır.


Sahnelerde bir yıldız doğuyor
Sarah, 1866 yılında Odéon’un sahibi Felix Duquesnel ile tanışır. Felix Sarah için, “O sadece güzel değildi, ondan daha tehlikeliydi… Ender rastlanan zekâsı, enerji ve iradeye sahip, üstün yetenekli bir yaratık” diyecekti. 1872 yılında Victor Hugo’nun Ruy Blas oyununda yer alır. Prömiyerde, yazar, Sarah’nın müthiş oyunculuğuna hayran kalır, önünde diz çöker, elini öperek tebrik eder ve “altın ses” diye nitelendirdiği Bernhardt’ın, yazdığı oyunların kahramanlarını sadece onun oynamasını ister. Evine mücevher kutusunda altın bir zincirin ucunda gözyaşı şeklinde bir elmas yollayan yazar, hediyeye şöyle bir not iliştirir. “Bu gözyaşım dehanızın eseri; dilerim bundan böyle sizin göğsünüzde, o tanrısal kalbiniz üzerinde uyur.”

Erkek rollerini de üstlenen ilk kadın oyuncu
Comédie Française’e dönen sanatçı, Theodora, Kamelyalı kadın, Dalila, La Samaritaine gibi birçok önemli oyunda sahne alır; bilhassa canlandırdığı Phedre rolüyle büyük sükse yapar. Hamlet ve Pellias gibi erkek rollerini de üstlenen ilk kadın oyuncudur. Neden erkek rollerini üstlendiğini soranlara, “Erkek rolleri kadın rollerine kıyasla daha entelektüel oluyor... Yalnız Phedre rolü bana kalplere hitap etme hazzını veriyor… Yine de tiyatro, kadınların bazen erkeklerden üstün olabilecekleri yegâne sanat alanı” diye cevap verir. Ayrıca Bernhardt, sinemada oynayan ilk aktristir. Dünyadaki ilk sinema gösterisi, 28 Aralık 1895 yılında Lumiere Kardeşler tarafından Paris’te Grand Cafe’de oynatılan filmdir.


Sarah Bernhardt Tiyatrosu (1899-1900)
21 Ocak 1899 yılında restore ettiği boş olan bir tiyatro binasını, kendi ismini verdiği sahnede Sardou’nun eseri La Tosca ile hizmete açar. Burayı, 1923 yılında ölümünden sonra oğlu Maurice devralır. II. Dünya Savaşı’nda, Alman işgali sırasında Bernhardt’ın Yahudi kökenleri yüzünden tiyatro “Théâtre de la Cité - Şehir Tiyatrosu” ismini alır.


Ressam, heykeltıraş ve yazar
Sanatçı, Comédie-Française’deyken resim yapmaya başlar. Bunların çoğu, manzara resimleridir. Hocaları Georges Clairin ve Louise Abbéma’dır. Sarah sonraları heykele merak sarar ve hocası Mathieu Meusnier ile çalışarak birçok esere imza atar. Paris Salonunda sergiler açan Bernhardt’ın, Art Nouveau stilinde yaptığı kanatlı oto portresi çok ünlüdür. Birçok ressam onu tablolarında resmetmişlerdir.

Bernhardt, oyunculuğunun yanı sıra yazarlığı ile de tanındı. Birçok roman, şiir kitabı, oyunları yayınlandı. Los Angeles’teki Şöhretler Kaldırımı’nda yıldızı olan nadir Fransız sanatçılarındandır.

Vahşi cazibe Sarah
Erkeklerin “vahşi cazibe” sıfatını yakıştırdıkları aktrisin aşk defteri bir hayli kabarıktır. Ligne prensi, Belçikalı soylu Charles Joseph Eugene Henri ile bir ilişkisi oldu ve bu ilişkiden tek çocuğu olan Maurice Bernhardt doğdu. Daha sonraki sevgilileri arasında sanatçılar da vardı. Gustave Dore, Georges Clarin, Alphonse Mucha bunların arasındaydı. Mucha ünlü Art Nouveau’sunun afişlerini Sarah için yapmıştı. İngiltere Kralı VII. Edward ile de bir ilişki yaşadı. Bernhardt 1882 yılında Yunanlı bir diplomat olan Aristide Damala ile evlendi. Evlilikleri, Damala’nın morfin bağımlısı olmasından dolayı son buldu.


Erken bir feminist
Sarah’nın biyografisini kaleme alan Gottlieb, onun için “erken bir feministti” ifadesini kullanmıştır. Sarah sadece kadınların uğradığı haksızlıklara karşı değil ırkçılığa da tepki gösterdi. ABD turnesinde bir otelde siyah bir kadına sorun çıkaran görevlilerle tartıştı ve ortalığı ayağa kaldırdı.

Çevresindekileri etkileyen özgür, cesur kişiliği ile Sarah Bernhardt, gittiği her yerde herkesi büyüledi. Son yıllarında, Peru’da geçirdiği kazada ayağını kaybetmesine rağmen proteziyle sahneye çıkmaya devam edip çok sevdiği mesleğini sürdürmeye devam etti. Theodora rolünde onu izleyen Freud, “Oyun için fazla bir şey söyleyemem, fakat Sarah nasıl bir oyun çıkardı! Muhteşem sesinden ilk cümlelerini duyduğum andan beri, sanki onu yıllarca tanıyormuşum hissine kapıldım. Söylediği hiçbir söz şaşırtmadı beni, her söylediğine inandım” diyerek samimi hislerini açıkladı. Sacha Guitry de “Madame Sarah’nın hayatımızdaki rolü büyüktü. Anne ve babamızdan sonra bizim için en önemli kişiydi. Jules Renard Journal’ında anlattığı gibi: Salonu, davetleri, eksantrik halleri, muhteşem yalanları, bazı adaletsizlikleri hepsi doğru… Ama başka aktrislere benzetmeleri, eleştirmeleri korkunç bir şey, asla kabul edemem…” diye yazdı anılarında.

Sarah İstanbul’da
Sarah, ABD, Avrupa, Orta Doğu, Kanada, Avustralya, Güney Amerika gibi birçok ülkede turnelere çıktı. 1888, 1893, 1904 ve 1908’de geldiği İstanbul’da tarihî Naum Tiyatrosu’nda ve Beyoğlu’nun farklı mekânlarında sahne aldı. Sarah’yı Yıldız Sarayı’nın tiyatrosunda seyreden Abdülhamit ona bir nişan verdi. Cenap Şahabettin Sarah hakkında şöyle yazacaktır. “Bu kadar faal, hassas, şefkatli bir kadın sahnenin icap ettirdiği tahribat ve ihtirasların içinde yaşamaya mecbur olduğu halde, pek çabuk hırpalanmalı, yıpranmalı değil miydi? Hayır, Sarah bir şebabı ebediye (sonsuz gençliğe) mazhar gibidir. 70’ine yaklaştığı halde, boş boğazlığımızı mahzur görünüz madam; bugün 19 yaşında bir mazlumu siyaset rolünü oynuyor.”

Herkesi fethetti
Kendi tiyatrosunu kurarak Paris’e muhteşem bir tiyatro binası kazandıran Sarah Bernhardt, güzelliği, çılgın kişiliği, sevecenliğiyle kendine yaklaşan herkesi fethetmiştir. Krallar, prensler, sanatçı ve yazarlar, herkes onun olağanüstü dişiliğinden, seyircisini esir eden müthiş oyunculuğundan, sahnede canlandırdığı kahramanların gerçekliğinden, sesinin tonlamalarından çok etkilenmişlerdir.

Sahnelerin tragedya tanrıçası şöyle sesleniyor: Sanatsız bir yaşam neye benzer? Bilim yaşamı uzatır. Ama ne işe yarar; yenir, içilir, uyunur. Salt yaşamın zorunlukları tatmin edilecekse uzun yaşamanın ne anlamı var? Sanatın çekiciliği olmadıkça hepsi boş…”

Kaynakça:
Sarah Bernhardt - Altın Ses - Anne Delbee
Sarah Bernhardt - Robert Fizdale - Arthur Gold