Başak Baysallı, çeşitli edebiyat dergilerinde öykülerini okuduğumuz, Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği Yılın Yazarı Sevgi Soysal Öykü Yarışması’nda (2018) büyük ödülü kazanan bir yazar. Fresko Apartmanı adlı ilk öykü kitabı Everest Yayınları tarafından yayınlandı. Kitabın adından da anlaşıldığı gibi Fresko Apartmanı kitapta adeta başlı başına bir kişiliği temsil ediyor. Sekiz karakterin -Rüya, Eleni, Ani, Nadia, Ali Turan, İsmail, Bora ve Kirkor- öyküsü bir apartmanda toplanmış, Kuzguncuk’taki Fresko Apartmanı’nda.


Başak Baysallı

Kitap, Rüya’nın hikayesi ile başlıyor. Apartmanın en eski sakinlerinden Rüya, oldukça yetenekli bir kadın. Dikiş dikerek geçimini sağlıyor. Eleni, bütün karakterlerin çok sevdiği, son derece saygın, Kuzguncuk’un, dolayısıyla apartmanın da eskilerinden. Hastalandığı için hastaneye kaldırılmış. Son günlerini de hastanede geçiriyor.

Ani, tıp eğitimi almak için İtalya’ya giden, doktor olamadan dönen bir karakter. İtalya’dayken bir İtalyan ile evlenmiş, kocası intihar edince büyük bir keder içinde İstanbul’a dönmüş. Meşhur kütüphanesi ile birlikte Fresko Apartmanı’na yerleşmiş. Birbirinden güzel likörler hazırlaması ile ünlü.

Nadia, ülkesindeki savaştan kaçıp gelmiş, bir tiyatroda oynayan, yetenekli, tutkulu bir dansçı. Bora, bohem bir hayat süren ressam; apartmana kısa süreliğine konuk olan Defne’ye aşık.  Defne, ailesinin geçmişine dair araştırmalar yapmak için Napoli’den İstanbul’a gelmiş genç bir kadın. Ali Turan, gazeteci. İsmail, apartman görevlisi. Kirkor ise Fresko Apartmanı’nın en eskisi, ev sahibi. Bir de Mathilda var ki artık hayatta olmamasına rağmen izleri tüm canlılığıyla apartmanda duruyor.

Birçok karakterin kişiliğini şekillendiren en önemli boyutlardan biri de yakın tarihin en utanç verici, karanlık günlerinden 6-7 Eylül 1955 pogromu. Karakterler bu olaya şahit olmuş, travmasını atlatamamış olmasına rağmen o güne dair tanıklığa, tahlil ve eleştiriye pek yer verilmiyor. Azınlıklara yönelik tektipleştirme politikaları, ayrımcılıklar vb. sorunlar son yıllarda edebiyatımızın konu alanını çeşitlendiren içeriklerden. Baysallı da ilk kitabında bu konuyu anlatının merkezine yerleştiren yazarlardan. Bu, tarihin ve toplumun vicdanında onulmaz yaralar açan kara gün, pogroma tanık olan karakterlerin her şeye rağmen yaşama katılma çabası üstünden temsil ediliyor. Böylelikle azınlıkların tarihsel süreçte uğradıkları asimilasyon süreci görünür hâle getirilmeye çalışılıyor. Kitabın -bir ilk kitap olma özelliğini de göz önünde tutarak- eksiği ise, olayların yer, zaman, karakter gibi temel bağlantılarının yeterince verilmemesi. Böylelikle 6-7 Eylül Olayları, bir anlamda tarih dışı kalmış, etnik homojenleştirmeye yönelik gibi dinamiklerle ilişki kurulmasının önüne geçilmiş. Bu eksikliğine rağmen Baysallı’nın incelikli üslubu, toplumsal travmaların hatırlanması, geçmişle yüzleşilmesi bağlamında önemli bir yapıt ortaya koyuyor. Fresko Apartmanı’nın terasından Kuzguncuk’u izlemeye buyurun.