Ara verme anlamına gelen “mola” ile belirli bir süre etkin olan toplumsal beğeni anlamına gelen “modanın” aslında tek ortak noktaları kelimelerinin ses benzerliği değil… Bu sayfalarda; soluksuz koştuğumuz hayatımıza kısa bir “mola” verirken; en beğendiklerimizi, nam-ı diğer en “modayı” yanı başımıza alıyoruz.

Sonbahar rüzgârları değişim ve yenilik rüzgârlarını getirdi Trend sayfalarına…

Modaya göz kulak olurken, İstanbul ve hatta Türkiye’den farklı rotalarda keyifli molalarla yola devam edeceğiz.

Genelde toprak için kullanılan ‘Ne ekersen onu biçersin!’ cümlesi üzerine
“Yeni yıl Ekim’de başlar.” dersek yanlış söylemiş olmayız. Öyleyse şimdi ekme zamanı, yani boş zamanımızı keyifli anlarla doldurarak kışa hazırlık yapmak zamanı, değil de ne?

Rüzgâr dediğimiz bizi akışa sürüklerse, saçlarımızı okşarsa, bazen de yelken açtırırsa, gelin birlikte yol alalım, seyir edelim… Boğazkesen Hisarı olarak da bilinen Rumeli Hisarı Semti’ne doğru gitmeye hazır mısınız?

 
Moda
Pandemi döneminde özellikle artan süpermarket uygulamaları ile hepimiz sadece parmaklarımızı oynatarak alışveriş yapmanın donuk ama kolay konforuna ulaşsak da, aslında pazarda elimize alarak taze meyve seçmenin keyfine özlem duyarız. Semt pazarları halen özellikle ev ekonomisine yaptığı katkı ile birçok kişinin gözdesi. Özellikle her hafta, aynı günde ve aynı yerde kurulması ile bizleri adeta bağımlısı yapan bazı semt pazarları vardır ki, gidemediğiniz günler pazardan alamadığınız ürünlerden çok, selam veremediniz tanıdık simaları ve pazardaki gülen yüzlü görevlileri özleriz.

Size Ekim ayı rotamızda Rumeli Hisar Üstü Pazarı ile güzel bir güne başlamanızı öneririm. Pazara gelmeden ise gıda israfını önlemek için, ihtiyaca yönelik eksiklerinizi bir kâğıda yazmanızı hatırlatmak isterim. Hesaplı bir alışveriş tercih ederseniz, pazar ziyaretiniz için “akşam pazarına” uğrayabilirsiniz. Özellikle Hisarüstü Pazarı gibi her çeşit ürün bulunan ama derli toplu kendine yeten büyüklükte olan pazarlarda, hızlı bir pazar turuyla en iyi tezgâhları belirleyerek alışverişe başlayabilirsiniz.

Taze ürünleri tespit etmek için ziyaretiniz öncesinde ipuçlarınızı dostlardan alın ve taze seçimleri elinizle yapın. Pazara gitmeden evden, çevreye duyarlı olarak kumaş çantanız ve filenizle de çıkmanızı unutmamamızı öneririm. Ekim’de tavsiye edeceğim Hisar Bölgesi turuna mahalle kültürünün simgesi olan ve cumartesi günleri kurulan Hisar Üstü semt pazarını ziyaret ederek başlamak başka…

 
Mola
Pazar ziyaretiniz sonrası, biraz oksijen alarak soluklanmak için ideal konumda olan ve Boğaz manzarası ile İstanbul'un en güzel alanlarından biri olan Duatepe Parkı’na geçiş yapmanızı öneririm. Özellikle Duatepe’den basitçe çekeceğiniz Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve İstanbul Boğazı’nın panoramik fotoğraflarının muhteşem olacağına emin olabilirsiniz.

Duatepe Parkı’ndan İstanbul Boğazı’na bakarsanız, karşı kıyıda Fatih Korusu ile Mihrabat Korusu’nu görebilir, daha sola doğru bakarsanız Kanlıca kıyıları ve yalılarını da fark edebilirsiniz...

“Dua Tepe” ve “Şehitlik Tepe” denen iki tepe üzerine kurulan Hisar Üstü’nden ismini alan parkta bir bankta oturarak sadece manzaraya bakmak ve Boğaz’ın sesini dinlemek gerçekten kelimelerden öte bir deneyim…

 
Moda
Hisarüstü semtinden maviye ulaşmak kolay ve bir o kadar da keyifli.

Yokuş aşağı semt pazarını takip eden sokağı bitirince, kendimi Arnavut kaldırımlı sokaklarda kaybetmeyi çok seviyorum. Sadece sokak kedilerine ve mahalle sakinlerine emanet olan ara sokakların yaşanmışlıklarını hissetmek bana hep keyif verir.

İstanbul’u elli yıla yakın fotoğraflayan Ara Güler’in de en sevdiği sokağın Rumelihisarı’ndaki ‘Amiral Fahri Engin’ olduğunu biliyor muydunuz?

Öyleyse sizi Rumelihisarı’ndaki Amiral Fahri Engin Sokağı’na gelip, İstanbul’u dinlemeye ve izlemeye davet ediyorum. Ara Güler bir röportajında İstanbul’da en sevdiği bu sokağı anlatırken artık anılarıyla birlikte kaybolmaya yüz tuttuğunu söylese de, bizler bu tip değerlere sahip çıkmalıyız.

Sokağın tarifini yeniden anlatmak gerekirse; Rumelihisarı Meydanı’na çıkınca göreceksiniz Çınar Ağacı’na, meydana açılan en dar sokak…

“Bir sokak sizi mutlaka bir yere götürür. Sokağın sonunda ya yakınınız bekliyordur ya dostlarınız” diyen Ara Güler’i saygıyla anıyoruz.

Not: Ara Güler’in Amiral Fahri Engin Sokağıyla ilgili yazısını Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan, Murat Yalçın’ın hazırladığı İstanbul Sokakları adlı kitaptan da okuyabilirsiniz.

 
Moda
Hisarüstü’nden kendimizi denize çıkan sokaklara doğru bırakınca Rumeli Hisarı’nda İskele’ye yakın Cami’ye ulaşınca adımlarımızı numara 10’a doğru götürebiliriz. İşte o kırmızı tonunda bordo kapı KALE CAFE, mutluluğun kahvaltıyla ilgisinin gerçekten ispatlandığı nadir mekânlardan biridir.

Hem sunduğu hizmet, hem aileden öte samimi ortamı, müdavimleri, fiyat - kalite dengesi ve asla bozmadığı standart ile size burada övebileceğim nadir kendi gibi kafelerden… 1983 yılında pastane olarak hizmet veren Kale Cafe’de görevliler kahvaltı yaparken bir konuğun “Doktordan geldiği için hamur işi yemesinin yasak olduğunu, peynir, ekmek, domates yemek istediğini” söylemesi üzerine ortaklar Cansın Bey ve Celal Bey “Niye menümüze kahvaltı ilave etmiyoruz” diye düşünür. Böyle bir hikâye ile günümüze mükellef bir kahvaltı sofrası olarak, misafirlerin istekleri ile de şekillendirdikleri geleneksel kahvaltıyı bozmadan çeşitlendirmeye çalıştılar. Bal-kaymak, tereyağı, hellim peyniri ve fırınlarından çıkan sıcak ekmek sepeti ile devamlı servis edilen sınırsız sıcacık çay değişmeyen lezzetlerin yerini aldı. Anne kahvaltısı özeninde hazırlanan ve her güne aynı heyecanı taşıyarak başlayan Kale Kahvaltı’nın hizmet anlayışının kitaplara konu olması gerektiğini düşünüyor, gerçekten önlerinde saygıyla eğiliyor, sizin de bu kahvaltıyı tatmanız için muhakkak yolunuzu düşürmenizi tavsiye ediyorum.


Mola
Keyifli bir kahvaltı sonrasında, hem hareket etmek, hem de Boğaz havasını içinize çekmek için sahil boyunca yürümeye devam etmenizi ve Beşiktaş yönüne doğru yol almanızı öneririm.

Yapılan araştırmalarda deniz havasının insanı psikolojik olarak da etkilediğini belirtmeden geçmek istemem. Mineraller açısından zengin olan deniz suyunun özellikleri havasında da bulunduğu için, psikolojik rahatsızlık yaşayan kişileri deniz kenarında yürüterek ruhsal rahatlama sağladığı görülmüştür. Havası da solunum yollarıyla çekilerek fayda veren denizin sadece yaz aylarında değil kış aylarında da haftada birkaç kez ziyaret edilmesi gerçekten insana iyi geliyor.

 

 
Mola
Sahil yürüyüşümüze devam ederken gözümüz İstanbul’da gezilebilecek açık hava müzelerinin başında olan tarihî bir kalenin heybetine takılır. Hem manzara, hem yeşil ile iç içe Rumeli Hisarı’na hoş bulduk! Anadolu Hisarı’nın tam karşısında bulunan Rumeli Hisarı, Bebek ile Emirgân arasında yer almaktadır. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethine hazırlanırken, İstanbul’un, Karadeniz’den gelebilecek olası tehlikelerden korunması için sadece dört ayda tamamlandığı bu kaleyi ziyaret ederken büyülenebilirsiniz. Bahçesinde altın boynuzları kapattığı söylenen zincirlerden oluşan toplar, mermiler ve eserler sergilenmekte. Gözlerinizi kapayın ve kaledeki yaşanmış hikâyeleri aklınıza getirerek tarihe bir kez daha saygı duyun…

 
Moda:
Rumeli Hisarı'nda, Türk Kahvesinin hâlâ usulüne uygun olarak külde pişirildiği, günün her saati başka güzel bir mekânın var olduğunu söylesem bana inanır mısınız? İşte “Sade Kahve”!

Boğaz manzarası eşliğinde rahat bir ortamda keyifli vakit geçirebileceğiniz, çay-kahve-sohbet üçgeninin mekânı olan Sade Kahve kaliteden, iyi hizmetten yıllardır ödün vermemiş. Keyif anlamına gelen kahvenin beraberinde getirdiği dostluk için bir fincan kahveye büyük anlamlar yüklenir. “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” sözü bunu en iyi şekilde vurgular. Benim de 40 yıllık hatırım için rotamızı tamamlamadan, Boğaz’a karşı bir kahve keyfi yapmanızı ve kahve fincanınızı güzel İstanbul için kaldırmanızı ve anda kalmanızı gönülden isterim.

Anda ve Keyifle kalın… Kasım’da görüşmek dileğiyle…

Kalpten Sevgiyle,