Nişantaşı doğumlu, Burgaz aşığı, şimdilerde Bodrum’u dilinden düşürmüyor. Belçika’da yaşıyor. Osteopati ise kariyeri…
Musa, nam-ı diğer Morik Ventura’dan söz ediyorum. Bundan sonrasını kendi ağzından dinleyelim...

Kısaca yaşam öykünüzden bahseder misiniz?
1952 İstanbul doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençliğim kış aylarında Nişantaşı, yaz aylarında ise Burgazada’da geçti.
İlkokulu Işık Lisesi, ortaokulu Saint-Michel, liseyi de Saint-Benoit’da okudum. Yüksek tahsilimi “Université Libre de Bruxelles”de tamamladım. 35 yıldır Osteopati kliniğimizde eşimle çalışıyoruz. İki erkek çocuk babasıyım.

Eşiniz de sizinle aynı meslekte mi?
Eşim Georgette, “sophrologie” uzmanıdır.

Sophrologie ne demek?
Sophrologie, bedensel ve zihinsel sorunları gidermeye yardımcı bir gevşeme tekniğidir.

Sanırım çok ilginç bir teknik. Bu konuda da eşinizle bir söyleşi yapmak isterim. Günümüzde gevşemeye herkesin ihtiyacı var.
Yurt dışında yaşamak, zorlukları da beraberinde getirir. Sizin gittiğiniz dönemin şartları ise bugün gibi değil. Teknoloji yoktu. Seyahat etmek bu kadar kolay değildi. Yurt dışında yaşamak fikri sizde nasıl oluştu? Neden Belçika?
Ebeveynlerimin beni yurt dışında okutma hayalleri vardı. Fransızca eğitim almış bulunmam, Frankofon bir ülkede okumamı daha kolay hale getirdi. Bunun üstüne, şansıma teyzem Brüksel’de oturduğu için Belçika ailece seçimimiz oldu.

Yurt dışında yaşamak size ne gibi zorluklar getirdi. Bunun yanında ne gibi artılar ile karşılaştınız?
Aile, arkadaş, çevre ve çok sevdiğim İstanbul’dan uzak yaşamak zor geldi. 1970’lerin Türkiyesi’nin sunduğu mal ve hizmetlerin kalitesi ile 1970’lerin Belçikası’nın sunduğu mal ve hizmetlerin kalitesi arasında Belçika lehine bir fark vardı. Mesela su-elektrik kesilmez, birkaç kanal TV seyredilirdi. Belçika’nın coğrafi konumu sebebi ile komşu ülkelere seyahat çok kolaydı…

Osteopati gibi hakkında çok az bilgi sahibi olduğumuz tıp dalında eğitim görme fikri sizde nasıl oluştu
"Université Libre de Bruxelles” fizik tedavi ve rehabilitasyon yüksek okulunu bitirdikten sonra fizyoterapist olarak çalışmaya başladım. Ancak bende, fizyoterapinin tedavi etme anlamında yetersiz kaldığı algısı oluştu. Tamamlayıcı bir disiplin olarak Osteopati’yi keşfettim. Yedi yıl boyunca (1980-1987) yoğun Osteopati eğitimi aldım ve nihayetinde tezim kabul edildi. O yıllarda geçimimi temin amacı ile fizyoterapistlik mesleğine devam ettim. Tezimin akabinde serbest Osteopat olarak kliniğimi açtım.



Osteopati nedir?
Osteopati geleneksel bir tıp dalı değildir.
Osteopati, yalnızca semptom gösteren bölgeye odaklanamayan vücuttaki bütün sistemler dikkate alınarak elle yapılan manüel terapi yöntemi olma özelliği taşımaktadır. Bünyenin kendini iyileştirme gücünü açığa çıkarmayı hedefler.

İlaç ve cerrahi müdahalelere gerek kalmadan yapılan bu tedavi kalıcı olabiliyor mu?
Vücut kendini regüle etme, tedavi etme, sağlığını koruma kapasitesine sahiptir. Osteopati, iyileştirme gücünün bünyede saklı olduğunu varsayar. Bu tedavilerin kalıcı olduğu ile ilgili ciddi istatistikler vardır. Ancak iyileşme tabiatın limitleri ile sınırlı olup hastalıkların ileri safhalarında geleneksel tıp devreye girer.

Ruh sağlığı ve beslenmenin Osteopati ile olan ilişkisini tanımlar mısınız?
Elbette, her ikisinin de Osteopati’ye ayrı ayrı ve önemli katkıları var.
Beslenmeden başlayalım. Osteopati eğitiminde beslenme dersi mevcut. Gıdaların endirekt olarak entoleransları tetiklediği bilinir. Artroz ve romatizma semptomları ile tedavi gören hastalara, beslenme uzmanlarına müracaatları istenir. Kısaca Osteopat, beslenme tarzı tavsiye etmez ama beslenmenin önemini bilir ve uzmanına yönlendirir.
Ruh sağlığına gelince, ruh sağlığının Osteopat’ın ana konusu olduğunu biliyoruz. Depresyon ve uykusuzlukları tedavi ederek geleneksel tıbba yardımcı olur. Gene geleneksel tıbbın zorluk çektiği migren, bazı bel ağrıları, bazı karın ağrılarında olumlu neticeler alınır. Mesela ileri yaşta idrarını tutamayan hastaların (enürezis) tedavisinde başarı şansı yüksektir.

Hastalıkların ruh halleri ile ilgili semptomlar verdiği hakkında ciddi görüşler var. Biraz bilgi verir misiniz? Bel ağrısının hayat yükünün ağır gelmesi gibi…
Soruya örneklerle cevap vermek istiyorum. Kolit hastalığının ana nedenin ruhsal olduğu biliniyor. Yüksek pozisyonlardan emekli insanlar alan kaybına uğrarsa kalp rahatsızlığı riski artar. Korku ve heyecan taşikardiye, yüksek tansiyon panik ataklara, kendini değersiz hissetme migrene, iş ve aile durumunu hazmetmeme mide rahatsızlıklarına sebep olur. Tam da bu durumlarda Osteopati geleneksel tıbba destek verir.

Türkiye’ye dönersek yıllar içinde gidip gelirken yaptığınız gözlemlerle değişenleri bize anlatabilir misiniz?
2000’lerin Türkiye’si 1970’lerin Türkiye’sinden çok farklı. Hatta durum tersine dönmüş, ülkemizde de yaşamak çok daha konforlu hale geldi. Dünya ile entegre Türkiye’de sunulan mal ve hizmetlerin standardı gayet yüksek. 10 yıldan fazladır yılın iki ayını Bodrum’daki evimde geçiriyorum.

Söyleşinin sonunda neler söylemek istersiniz?
Osteopati bir okyanusun keşfine benzer, eğitim sırasında verilen bilgileri kullanan Osteopat bütün kariyeri boyunca keşiflerde bulunacaktır.
Ayrıca Hipokrat’ın bir sözüne de kulak vermek gerek: “Birilerini iyileştirmeden önce kendisine, onu hasta eden her ne ise, onlardan feragat etmeye hazır olup olmadığını sormamız gerek.”