Bodrum’daki evimiz kışın pek iyi ısınmadığından kışları İstanbul’da geçirmekteyiz. Ben de bundan istifade ederek İstanbul’daki sayısız müze ya da sergileri ziyaret etmekteyim. En son, Kadıköy Belediyesi’ne bağlı Caddebostan Kültür Merkezi’nde, 25 Şubat - 3 Mart tarihleri arasında düzenlenen EMEL ERKMENOL (Suna Taşkent ile ortak) Resim Sergisi’ni ziyaret ettim.

Emel Erkmenol, ortaöğrenimini Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nde (bugünkü Robert Kolej) tamamladıktan sonra Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Yüksek Mimarlık Bölümü’nden mezun olmuştur. Resim sanatına ortaokul yıllarından beri ilgi duymuş olan Emel Erkmenol, bu süreçte resim, heykel, seramik ve sahne dekoru sanatlarıyla ilgilenmiştir. Erkmenol’un bu ilgisi üniversite yıllarında yoğunluk kazanmış, sanatçı mimarlık eğitimini alırken diğer taraftan da resim sanatı üzerine çalışmalar yapmıştır.
Ressam Emel Erkmenol’a siz DERGİ okurları için sordum…

Resim sanatına ne zaman başladınız?
70’li yıllarda başladım. Aslında Mimarlık okudum ama hep atölyelerde çalıştığım için paralel yürüttüm iki dalı. Şimdilerde ekspresyonist akım üzerinde çalışıyorum, yani biraz renkçi, modern resim…

Ailenizde resim sanatı ile ilgilenen başkaları da var mı?
Babam çok iyi peyzaj ressamıydı, onun da resimleri konacak kadar vardı. O da Amerika’da çalışmış, Türkiye’nin ilk endüstri mühendisi…

Ekspresyonist sanat hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
Dışa vurumcu bir sanat. Yani her şey serbest, her şey mubah, yeter ki kişinin duygularını dışa vursun.

İlham aldığınız sanatçılar var mı?
Modern sanatçılardan Picasso var. Sevdiklerimden Van Gogh var.

Bu sergide kaç eseriniz var?
Yirmi dört tane sergiliyoruz. Aslında çok daha fazla var ama sergi salonuna sığmayacağı için hepsini getirmedim. Daha büyük salonlarda da sergi açtım, örneğin Cemal Reşit Rey, Taksim Sanat Galerisi, Beyoğlu Devlet Güzel Sanatlar Galerisi gibi…


Büyük boy resimlerinizi bir resim olarak mı düşünüyorsunuz yoksa iki resim olarak mı?
Bu büyük boylar aslında tek tek birer resim, bitişik sergilenince büyük bir resim oluyorlar. Yani ben onları bitiştirdim ama tek başına da resim olabiliyorlar.

Resimlerinizde endüstriyel objeleri çok kullanıyor musunuz? Çok tekerlek görüyorum.
Kullanırım. Tekerlek kullanırım, bazı hayvanları kullanırım, daha çok ağaçlar. Eski resimlerimde sadece figür kullanıyordum fakat bu beni tatmin etmediği için daha da zenginleştirmek amacıyla arkaya mekânda yeni birtakım peyzaj kırıntıları kullanmaya başladım. Bolca kolaj kullanımı da mevcut, kâğıt peçeteler, kumaş parçaları…

Gustav Klimt’in eserlerini nasıl bulursunuz?
Severim. O çok soyut geliyor bana göre. Çok soyut beni tatmin etmiyor, birazcık figür olsun, insanların hayalini çalıştıran birtakım objeler olsun, onları daha çok tercih ediyorum.

Yani sizin eserlerinizin somut ile soyut arasında bir köprü olduğunu söyleyebiliriz değil mi?
Evet, öyle galiba.

Resimlerinize başlarken nasıl ilham alıyorsunuz?
Bence sıfırdan başlamak biraz zor oluyor ancak ben ilhamı kendime şöyle kazandırdım: Bazı beğenmediğim eski resimlerime bakıyorum, ben bunu nasıl geliştirebilirim diye düşüne düşüne ve kafamda hayal kuraraktan onları geliştirmeye başladım. Başlarken birtakım arka peyzajlar, önde figürler tasarlayabilirim… ama soyut olarak başlayıp figüratife döndürebiliyorum fakat eserlerim Rönesans resimleri kadar akademik değil. Bir iki renk darbesiyle ilham alıyorum.

Eklemek istedikleriniz?
Bir iki şey daha ilave etmek isterim: Resimlerimde fantastik bir hava oluyor. Bu, mekânda da olabiliyor, figürlerde de. Fantastik realist de diyebiliriz, fantastik soyut da, modern fantastik, modern figüratif artık hangisi uyarsa. Ben Mimarlık dalından mezun olduğumdan çok fazla detaya girmiyorum.

Kaynakça:
www.emelerkmenol.com