Giriş fotoğrafı: Başkan Franklin D. Roosevelt ve maskot köpeği Fala
“Tarih kitaplarında dostların sadakatinden çok, köpeklerinkine dair örnekler vardır.”
Alexander Pope
Hiç evcil hayvanım olmadı bugüne kadar. Aslında hayvanları severim, kedi köpek korkum yoktur. Gördüğüm yerde okşarım beslerim de, hatta bir köpekle birlikte denizde yüzmüşlüğüm bile var, ama nedense kendime ait bir hayvan dostum olsun istemedim. Belki sorumluluk alma, bağlanma ve kaybetme korkusudur beni insanlarla hayvanlar arasındaki bu güzel dostluklardan mahrum bırakan.
Geçenlerde elime çok ilginç bir kitap geçti: “Uygarlığı değiştiren 100 köpek” başlıklı kitabında, tarihe geçen ünlü köpeklerin gerçek hikâyelerini anlatıyor Sam Stall. Beni etkileyen bazılarını sizlerle paylaşmak isterim.
Büyük İskenderin köpeği Peritas
PERITAS, Büyük İskender’i kurtaran köpek
Tarihteki büyük kumandanlardan İskender, Gaugamela Savaşında, Pers Kralı III. Darius’a saldırdı, düşmanını bozguna uğratarak büyük bir zafer kazandı. Efsaneye göre, saldırı sırasında bir fil İskender’e saldırmıştı, şaşıran komutan neredeyse filin ayakları altında ezilecekti. Ama son anda İskender’in dev köpeği Peritas file saldırdı, hayvanın alt dudağını kapıp orada asılı kaldı. Bu sayede İskender kaçabildi. Çatışmadan sonra, Makedonlar Peritas’ın cesedini bulup devlet töreniyle gömdüler. İskender de hayatını ve İmparatorluğunu borçlu olduğu köpeğinin adını bir şehre verdi.
FALA, Başkan Franklin D. Roosevelt’in maskot köpeği
ABD Başkanlığına dört kez seçilmiş olan Roosevelt’in 15 yıllık hizmeti süresince, karısı Eleanor’dan sonra en ünlü ve en sevilen yardımcısı muhtemelen köpeği Fala’ydı. Fala her yere Roosevelt ile birlikte gitti, arabada, trenlerde, uçaklarda ve hatta gemilerde bile. Beyaz Saray’da ve Roosevelt ile seyahat ederken Fala, İngiltere Başbakanı Winston Churchill ve Meksika Başkanı Manuel Camacho gibi birçok kişi ile tanıştı. Roosevelt ile çok sayıda fotoğrafta yer aldı, günün önemli olaylarında görüldü ve hatta 1942’de onun hakkında bir film yapıldı. Fala o kadar popüler olmuştu ki, binlerce kişi ona mektup yazarak Fala’nın kendi sekreterine ihtiyaç duymasına neden oldu.
Roosevelt 1945 yılında vefat edince, Fala Georgia’daki Warm Springs’ten Washington’a giden cenaze törenindeydi. En sonunda 1952’de birbirlerine kavuştular, Fala New York’ta Hyde Park’ta Roosevelt’in yanına gömüldü. Bugün, Washington’daki Franklin Delano Roosevelt Anıtında, Fala gerçek boyuttaki heykeli, tıpkı gerçek hayattaki sahibinin imgesinin yanında itaatle duruyor.
Snuppy
SNUPPY, Klonlanan ilk köpek
24 Nisan 2005’de doğan Snuppy, Güney Kore Seul Ulusal Üniversitesi (SNU) bilim insanlarının yıllarca süren araştırmalarının ürünüdür. Snuppy adı SNU ile PUPPY kelimelerinin birleştirilmesinde ortaya çıkmıştır. Bir tek klonu üretebilmek için araştırmacılar binden fazla köpek döletini 123 dişi köpeğe transfer ettiler. Bu çalışmalarda sadece bir gebelik başarıya ulaştı. Tai adlı bir Afgan tazısının kulak hücresinden yaratılan Snuppy’yi sarı bir Labrador taşıyıp doğurdu.
PEPS ile FIPS, Wagner’in opera yazmasına yardım eden köpekler
Ünlü besteci Richard Wagner köpeklerine çok bağlıydı, yanından ayırmazdı. Köpekleri ona çalışmalarında yardım ederlerdi. İlk köpeği Peps, o piyanosunda çalışırken yanı başında otururdu. Sanatçı notaları çalar sonra başını çevirip köpeğinin onaylayıp onaylamadığına bakardı. Köpeğin bazı müzikal cümlelerine belirgin bir tepki verdiğini fark etmişti ve onun esin perisi olduğuna inanmıştı. Wagner köpeği sayesinde edindiği iç görüyle başyapıtı Nibelungen’in Yüzüğünü bestelemeye başlamıştı. Ama sanatçı eser bitmeden Peps hastalanıp ölmüştü. Çok üzülen Wagner çok geçmeden Fips adlı köpeğini edindi. Bir gün, Yüzük Dörtlüsünü yazarken köpeğiyle yürüyüşe çıktı. Fips’in kuru yaprakların üzerinde oradan oraya koşarken çıkardığı hışırtı seslerinden bir ritmi yakalayarak bestesine katmaya karar verdi. Siegfried operasında, başkahramanın ormandaki yolculuğunu ifade eden bölüm, Fips’in pati seslerinden türetilmiştir.
John Steinbeck köpeği Charlie ile
CHARLIE, John Steinbeck’e esin veren köpek
Pulitzer ödüllü yazar Steinbeck 1960 yılında bir kalp krizi geçirmiş, iyileşmeye çalışıyordu. Bir yolculuğa çıkmaya karar verdi. Adını Rocinante koyduğu karavanıyla, yanından ayırmadığı köpeği Charlie’yi alıp uzun bir yolculuğa çıktı. New York’a döndüğünde, bu yolculuğu anlatan, Travels with Charlie (Charlie ile Yolculuk) isimli çok övgü alan kitabını yayımladı. Bu karavan California’daki Salinas Ulusal Steinbeck Merkezi’nde korunuyor. Yoldaşı Charlie, Steinbeck’in satırlarında yaşamaya devam ediyor: “O çok iyi bir dost ve yoldaş; yolculuğu, hayal edebileceği her şeyden çok seviyor. Bu anlatıda ondan uzun uzun söz etmişsem, nedeni yolculuğa büyük katkıda bulunmuş olmasıdır.”
Yazarın setter cinsi diğer köpeği Toby de adını başka bir yöntemle edebiyat tarihine yazdırmayı başarmıştır. Zira Toby yazarın kült romanı Fareler ve İnsanların ilk taslağını afiyetle yemiştir! İşin kötüsü Toby’nin mideye indirdiği dışında başka taslak da yoktur ve Steinbeck romanın başına oturup onu sıfırdan yazmaya mecbur olmuştur.
BEUTIFUL JOE, Hayatı çoksatar bir roman olan mazlum köpek
Hayatı bir romana konu olan köpek 19. yüzyılda Ontario’da Meadford kasabasında yaşıyordu. Köpek yavruyken zalim bir adamın eline düşmüş, kulakları ve kuyruğu kesilmişti. Aynı kasabada oturan Louise Moore adlı bir kadın 1890 yılında köpeği kurtardı ve acayip görünümüne rağmen ona Beautiful Joe ismini verdi. Akrabası olan yazar Margaret Marshall Saunders, köpeğin yürekler burkan hikâyesini duyunca, onun ağzından bir roman yazmaya karar verdi. 1894 yılında, bir otobiyografi şeklinde yazılan kitap büyük heyecan yarattı. Bir milyondan fazla nüsha satan ilk Kanada kitabı oldu ve bir düzineyi aşkın dile çevrildi. Sounders’e, hayvanlar için yaptığı çalışmalardan dolayı 1934’de Britanya İmparatorluğu Deniz Yarbayı unvanı verildi. Zalim sahibinden kurtulduktan sonra Beautiful Joe uzun ve ilginç bir hayat sürdü. Üstelik eski sahibini, bir evi soymaya çalışırken adalete teslim etme zevkine de erişti. Bugün kasaba onun anısını Beautiful Joe Parkı’yla yaşatıyor.
BAMSE, Norveç Ulusal kahramanı olan köpek
1942’de Norveç Kraliyet Donanması’ndan Erling Hafto ile Montrose kasabasına gelen St. Bernard cinsi Bamse, İkinci Dünya Savaşı’nda 18 kişilik mürettebatı olan Thorodd mayın tarama gemisinin maskotuydu. Denizde oldukları bir sırada, eli bıçaklı bir adam tayfalardan birine saldırdı. Bamse (“kucaklanası ayı” anlamına gelir) saldırganı iterek güverteden attı ve arkadaşını kurtardı. Başka bir denizci düştüğünde, suya atlayarak onu çeke çeke gemiye çekti...
Cesur köpeğe teknedeyken teneke miğfer, karadayken denizci şapkası giydirilirdi. Bamse, boynunda otobüse özel binme izni taşıyordu. Böylece otobüse binip, civardaki kasabalara gider, mürettebattan sarhoş arkadaşlarını arayıp bulur, onları dikkatle gemiye geri getirirdi.
Paskalya ve Noel kartlarına fotoğrafı basılan Bamse, Temmuz 1944’te öldüğünde okullar tatil edilmiş, çocuklar cenazesine katılmıştı.
Anma törenini organize eden Montrose liman yetkilisi Henny King, “O bir savaş kahramanıydı. Bamse’nin heykelini dikmek istiyoruz. Ayrıca hayatını anlatan bir çocuk kitabı hazırlayacağız” dedi. İskoçya’da, vatanı Norveç’e dönük bir şekilde gömülen Bamse’yi anma töreninde, Norveçli denizaltıcılar, sahibi Yüzbaşı Hafto’nun kızı Vigdis, yaklaşık 100 davetli hazır bulundu.
HAÇİKO, Japonya’nın sadık köpeği
Bu efsane köpek, Tokyo Üniversitesi Tarım Bölümü’nde profesör olan Hidesaburō Ueno’nun can dostuydu. Her işgünü sabahı Haçiko sahibine Şiburya Tren İstasyonu’na kadar eşlik eder akşam dönüşünü de orada beklerdi. Ancak 1925 yılında, profesör iş yerinde hastalandı ve öldü. O günden sonra Haçiko 11 yıl boyunca, her gün tren istasyonuna geldi ve sadakatle sahibini bekledi. Ulusal ikon haline gelen Haçiko’nun, 1934’de tren istasyonuna bronz heykeli dikildi. Heykel açıldığında Haçiko da törende hazır bulundu. 1935 yılında ölen yaşlı köpek, kitaplarda ve filmlerde yaşıyor, doldurulmuş olarak Tokyo’daki Ulusal Bilim Müzesi’nde görülebilir.
“Uygarlığı değiştiren 100 köpek”
Bu kitapta, yazar 100 köpeğin bilim, tarih, sanat, devlet yönetimi gibi birçok değişik alanda insanlığa yaptıkları olağanüstü katkılarını, inanılmaz sadakatlerini gözler önüne seriyor. Hepsini bu yazıda paylaşmam mümkün değil. Dünyada ne kadar çok köpeğin anıtının dikildiğini, parklara isimlerinin verildiğini duyarsanız şaşarsınız. Sinemada star olan, ordularda kahramanlık gösteren, edebi eserlere esin kaynağı olan, yalnız insanlara destek olup hayatlarını kurtaran örneklerle dopdolu hikayeler; bunları okuyunca, etrafımdaki köpek sahiplerinin nasıl bu dört ayaklı dostlarını sevdiklerini ve onları kaybettiklerinde, nasıl bir boşlukta kaldıklarını daha iyi anlayabiliyorum.
Yazımı, Lord Byron’un efsanevi hayvan sevgisi ile köpeği Boatswain’e yazdığı “Epitaph to a Dog” (Bir Köpeğe Kitabe) ile noktalamak istiyorum:
Burada bir yerde,
Kibirli olmaksızın güzel,
Küstah olmadan kuvvetli,
Gaddar olmadan cesur
Ve günahı olmaksızın insanların
Bütün erdemlerine sahip birinin kalıntıları yatıyor.
Bu övgü ki anlamsız bir yaltaklık olurdu
Eğer yazılmasaydı insan külleri için,
Oysa yalnızca haklı bir sitayiştir anısına
BOATSWEIN’in, bir köpeğin,
Newfoundland’da Mayıs 1803’te doğan
Newstead’de 18 Kasım 1808’de ölen.
Byron’nun dostu, Newstead Abbey’deki mezarında yatıyor; şairin mezar anıtından daha büyük olan mezar anıtında Byron’nun kitabesi kazılıdır.