1 Ton kâğıt = 30 Ton su ve 17-18 ağacın kesilmesi
1 Ton su = Sulama alanı, temiz yiyecek

Atık su = Kirletilen tarlalar, toksinlerin yiyeceklere karışması, sağlığın kaybı
1 Ağaç = Temiz hava, erozyonun önlenmesi

Bu liste uzar gider. Kâğıt, medeniyetin ilerlemesinin göstergesidir. Okuma-yazma eğitim için ne kadar önemli ise, hayatın daha yaşanır olması açısından da o denli önemlidir. Kitapsız bir hayat düşünmek mümkün değil. Öte yandan oksijensiz, gölgesiz, meyvesiz bir hayat da mümkün değil. Bu ikilem arasında seçim yapmak gereksiz, yorucu, hatta imkânsız… Ancak günümüz teknolojisi buna bir çözüm bulmuş gibi. Sonuçlar son derece umut verici olmasına rağmen kullanımda henüz istenen düzeyde değil.


Sizlere “taş kâğıt”tan bahsetmek istiyorum. Yanlış okumadınız, madenlerin artıklarından toplanan tozlardan yapılan suya dayanıklı “taş kâğıt”tan… Ve bu üstün teknolojinin yaratıcıları Avustralyalı girişimciler Kevin Garcia ve Jon Tse’nin verdikleri röportajlardan kesitler paylaşmak istiyorum.

Kâğıdın kısaca tarihçesi
Tarihte ilk yazı, taşlar üzerine çivilerle yazıldı. Daha sonraları ağaç kabukları, yapraklar gündeme geldi. Çivi yazısı ile tabletlere yazı yazan Sümerlerin hikâyesi M.Ö 3500 yılına kadar uzanır. Sümerlerin yazıyı bulmaları ile ekonomik ve sosyal açıdan gelişen medeniyetler oluştu. Daha sonraları Romalılar, yazı yazmak için kurutulmuş hayvan derileri ve tahta parçaları kullandılar. Babiller ise kil tuğlalardan faydalandılar. Kâğıdın ilk hali ise Nil Nehri kıyısında yetişen papirüslerdir. Uzun sazlıklardan oluşan bu bitki üst üste konularak preslendi ve günümüzdeki kâğıda yakın özelliklerde bir nesne elde edildi. M.S 105 senesinde Ts’ai Şun adında bir Çinli, kâğıdı keşfederek Semerkant’a ve daha sonra Avrupa’ya yayılmasına ön ayak oldu. Tarihteki ilk kâğıt makinesi 1798 yılında Louis Robert tarafından icat edildi. 19. yüzyılda kâğıt üretimi yaygın hale geldi. Böylece medeniyet sayfalarında yepyeni kapılar açıldı.

Kâğıdın üretim aşamaları ve çevreye zararları
Kâğıt yapımı için öncelikle kabukları soyulan tomrukların liflere ayrılması sağlanır. Suyun yardımı ile selüloz elde edilir. Bu işlem 100 santigrat derecede yapılır. İşlem sonunda elde edilen hamur, kalsiyum klorür veya çamaşır suyu ile beyazlatılır. Tabaka veya rulo makinesinden geçirmeden önce hamur su ile karıştırılır ve bezler üzerine yayılır. Kâğıt üretimi sırasında suyun büyük bir kısmı vakum pompaları ile çekilir. Soğuyan tabakalar düzleştirme ve kuşelenme işlemleri ile son halini alır.


Anlaşıldığı üzere selülozun kâğıda dönüşmesi çok meşakkatli bir işlem. Kullanılan birçok kimyasal madde ve su ile yoğun fabrikasyon süreçleri doğaya zarar vermekte. Masum bir kâğıt parçası için bunca ağaç katliamı, bunca kimyasal atık gerçekten doğanın geleceği için ürkütücü. Çevreyi korumak ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için çalışmak da gerekir.

Ve teknoloji harikası “Taş Kâğıt”
Dünya büyük bir hızla değişmekte. İnsanoğlu artık inanılmaz teknolojik olaylara tanık oluyor. Ve böylece sadece ekonomi değil, sanat-kültür de bu değişimden payını alıyor. Tam da bu noktada taş kâğıt doğanın imdadına yetişiyor.


Taş kâğıt
, kâğıt sanayinde yepyeni bir dönem. Suya dayanıklı, çevreci, doğada kolayca çözülebilen bir kâğıt türü. Üstelik ağaç kıyımına da son veriyor. Taş kâğıdın hammaddesi tamamen öğütülmüş taştır. Taşın ana bileşiği olan kalsiyum karbonat ile üretilir. Üzerine yazı yazılan “kâğıt”, suya girdiği zaman bir değişikliğe uğramıyor. Normal bir kâğıtta bu mümkün değil iken taş kâğıt suda aynı kalıyor. Taş kâğıt üretiminde kireç taşı kullanılıyor. Atık kireç taşları her yerden toplanabiliyor. İyice yıkanıp ince toz haline getirildikten sonra bir çeşit reçine ile karıştırılarak macun haline getiriliyor. Daha sonra bu macun ısıtılıyor ve kâğıt haline getirilmek üzere büyük silindirlerin içinden geçiriliyor. Ağaçtan yapılan kâğıdın aksine uzun işlemler ile zaman ve insan gücü kaybı yok, kimyasallar kullanılmıyor, çevre korunuyor.


Avustralyalı iki girişimci Kevin Gracia ve Jon Tse kimdir?
Kevin Gracia ve Jon Tse, “Çevresel sorumluluk bilinciyle daha uyumlu bir şekilde kâğıdın üretimini yeniden tasarlarsak” mottosuyla yola çıkan iki girişimci. 2017 yılında ilk şirketlerini kurdular. Tse ve Gracia’nın amacı ne idi? Cevap basit, karbon salınımını ve orman tahribatın azaltmak. Ekstra atıktan kurtulmak, geleneksel kâğıttan daha pürüzsüz ve parlak bir kâğıt yaratmak ve kalker kireçtaşı gibi bulunabilir bir maddenin geri dönüşümünü sağlamak.

Gracia ve Jon Tse’nin röportajlarından alıntılar
“İşler iyi giderken dikkatli olmalısınız çünkü muhtemelen yolda fırtına bulutları vardır.
Bir iş kurmak, bir kayayı tepeye çıkarmak gibidir. Bu asla kolay bir iş değildir; ancak, tepeyi daha az eğimli hale getirerek kolaylaştırabilirsiniz.
Hata yapmaya hazır olun, ancak sahip olduğunuz bilgilere göre en iyi kararı vermek için elinizden gelenin en iyisini yapın.”

Jon Tse üniversite yıllarında muhasebe ve hukuk okudu. Pahalı ders kitapları onun, girişimci ruhunu ortaya koymasını sağladı. Çocukluk yıllarında tanıştığı Kevin Gracia ile birlikte yol almakta. Girişimcilerin insanların daha iyi bir hayat yaşaması adına atılımlar yapmaktan çekinmeyen karakterlere sahip olduklarını söylüyorlar. Motive ve tutkulu olmaları da bir diğer özellikleri.

Başarı hakkında konuşurken genç girişimci Jon Tse, başarının bir son nokta olmadığını, başarının kafanızdan geçenleri gerçeğe dönüştürme kabiliyeti olduğunu ifade ediyor. Ayrıca başarı için risk alabilmek gerektiğini de ekliyor.

Jon’u geceleri uyanık tutmak pek de mümkün değil. Gece boyunca onu endişelendiren bir durum ile karşılaşırsa hemen kalkıp yazıyor ve sabah ilk işi o problemi çözmek oluyor. Çünkü, uyku ile uyanıklık arasında verilen kararların pek de doğru olmadığının farkında.

Her iki arkadaş girişimci olduklarını biliyorlar ve 7/24 çalışmamaya dikkat ediyorlar. Çünkü bu ne kendileri için ne de işleri için sağlıklı bir şey değil. Belli işleri ekip arkadaşları ile paylaşarak zamanı iyi kullanmaya çalışıyorlar. Ekip arkadaşlarından bahsederken, doğru temelleri inşa etmek için doğru insanlarla yola çıkmak gerektiğini belirtiyorlar: “İşletmenin farklı aşamalarda farklı personel gereksinimleri vardır. Bazı insanlar hızlı büyüyen bir işin ilk günleri için uygundur, bazı insanlar becerileriyle sonraki aşamalar için daha uygundur, ancak doğru zamanda doğru insanları bulmak gerçekten kuruculara ve yönetim ekiplerine bağlıdır…”

Jon pandeminin, ticari anlamda kişileri farklı arayışlara yönelttiğini söylüyor. Covid’in, iş hayatında hiçbir kuralın olmadığını ve her an her şeyin olabileceğini öğrettiğini de sözlerine ekliyor. Jon, Covid ve piyasa oynaklığına rağmen hala pek çok fırsat olduğunu, ancak bundan yararlanmak için yeterince çevik olmamız gerektiğini ekliyor.

Son olarak da Jon ve Gracia, bir aile şirketi olmadıklarını belirtiyorlar. Aile bireylerinin bir arada çalışmalarına pek hevesli değiller; işte bir aile ilişkisi olmamasını tercih ediyorlar. Aile şirketlerinin dezavantajının, işte bir şeyler ters giderse, bunun aileyi etkilemesi olduğunu belirtiyorlar. Bu durum da almak istemedikleri bir risk faktörü.