Yağmurlu bir bahar gününde ziyaret ettim etkilendiğim serginizi.

Contemporary İstanbul Vakfı’nın (CIF) ev sahipliğinde.

Osmanlı ordusunun modernleşmesi için kurulan ve 100 yıl kapalı kalıp restore edilen Fişek Fabrikası’ndayım. Feshane’de!

Siz, Canan Hocam, farklı bir boyut kazandırdınız, galeriye dönüştürdüğünüz bu tarihî askerî yapıya…


“LİMBO”
adlı yapıtınız, Galeri COCOON’da, keyifli salıncaklardan oluşan güçlü enstalasyonunuz beni mest etti, henüz kapısını araladığımda. Yeni yeni gonca veren erik ağacımı süsleyen çiçekler misali, okşadınız benliğimi.

Hayal gücünüzle, doğanın nazik döngüsünü unutmamamız gerektiğini hatırlatıp, tavsiyede bulundunuz, biz sanatçı ve sanatseverlere. 1840’larda kurulan bu mimari eserin görsel, düzenli, mekânında tanıdım sizi.

Kucağımda bez bebeğim, rüzgârla sağa sola savrulan örgülerim, uçuşan volanlı, çiçekli basma elbisemle, çocukluğumun en coşkulu günlerine uçurdunuz beni, zincirlerle sarkıttığınız, çimenler dikip bezediğiniz salıncaklarınızla.

Hiç unutmadım, ilk kez büyüklerimin dizlerinde oynatılırken tanıdığım salıncağı, ne de ninemin bana “Balıkçı Balata” şarkısıyla sarıldığını.

Sağlam dalların gölgesinde yeşil yaprakları ve pırıl pırıl göğün mavisini seyreder, “Hızlandırma beni, Baba, düşerim!” derdim. Korkumu gizleyemeyip, salıncağımın iplerine sarıldığımı, abandığımı, pek güzel hatırlıyorum!

Unutamadım, N.D.S. Lisesi Tarabya yazlık konutunda, bu kez Boğaz manzarasına karşı, salıncak sefamızı! Genç kızlık heyecanımızı, yeni ufuklara açılıp renklenen hayatımızı. Sörlerin teşvikiyle, görsel sanatlarla tanışıp, yağlı boya, tuval ve kopyalarla başladığım ve sürdürdüğüm sergileri. Yine Fransız Lisesi’nde, ünlü şair, Victor Hugo'nun “A UNE JEUNE FILLE” şiirinde ezberlediğim: “Vous qui ne savez pas combien l’enfance est belle” ile başlayan mısralarını anımsattınız, sayın Tolon Hanımefendi.

Marmara denizimizin eşsiz adalarından “Prinkipo” - Büyükada’da ise, sevgilim ve 60. evlilik yılımızı kutladığımız eşimle, bisikletlerimizle mola verip, “Volare” (Uçuyorum) şarkısı ile köhne ve entipüften bir salıncakta sallanmıştık.

Eserinizle nostalaji sağladınız, 1940 doğumlu bir hayranınıza, sağ olun...

Eşimle çocuklarımıza da aşıladık, doğa tutkunu ediverdik onları… Görsel hafızamdaki zamanlarda oyunlarına katıldık, “Mimarlık kültüründen tanıdık gelen ritmik volümetri ve askıda kalma halinin tehlikesini” (Ayça Okay) düşünmeden.

Limbo, yok olma ve var olma döngüsü arasındaki denge ve süreçtir” diye ifade ettiğiniz cümleyi unutamam.

Galeri girişinde, “Contemporary İstanbul Vakfı, CANAN TOLON’un yapay ve doğal malzemelerden, denge ve yerçekimi ile buluşarak, birbiriyle karşılaşmasından doğan, askıda kalmış ortak yaşam alanlarını, referans veren “LİMBO” isimli yapıtına ev sahipliği yapmaktan gurur duyuyor” diye okudum. Bizler de öyle. İlham alıyoruz.

Favorisi olduğunuz, Raymond Queneau’nun “Exercises in Style” isimli kitabını edineceğim. 99 farklı şekilde anlatılmış incelikli bakış açısını okurken sizi düşüneceğim. 

Sanırım, “Si jeunesse savait, si vieillesse pouvait” atasözünü yanıltıp, bir sabah, kimselere görünmeden, Bebek parkında, ayaklarımı toprağa, çimlere sürterek, mine çiçeklerine zarar vermeden, bir kez daha sallanmayı deneyeceğim. 

Bir gün sizlerle buluşup, çam ağacı dikenlerinden zincir misali taç yapıp, sizlere takdim etmeyi ve teşekkür edebilmeyi umarım. Sanat dolu yıllar diler, nice sergilerinizi beklerim.

19 Mayıs 2022’de, İspanya’nın Sevilya kentinde, karma sergimizi onurlandırmanızı umarız.

Saygı ve sevgilerimle,
Esti Saul